| Komisyon Adı | : | (10 / 4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Mustafa Altuğ Atalay'ın, küresel ısınma, Marmara Denizi'nde balıkçılığın durumu ve müsilaj sorununa yönelik olarak Bakanlık olarak yaptıkları çalışmalar hakkında sunumu. |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 20 .10.2021 |
RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Genel Müdürüm, bu yasak avcılıkla ilgili ciddi bir sorun yaşıyoruz. Büyük tekneler için söylediğinizi cari kabul edelim ama onun dışında yani avlanmaması gereken pek çok tür avlanıyor. Ben, mesela, bunu, daha önce Su Ürünleri Yasa Teklifi geldiğinde de Komisyonda dile getirdim, her fırsat bulunca da dile getiriyorum ama bu iş hâlâ devam ediyor. Örneğin, bunlardan bir tanesi orfoz avı. Orfoz avı zaten yasak. Benim bizzat böyle gözlerimle gördüğüm, Sahil Güvenliğe ihbar ettiğim vakalar var. Hem gece hem tüple hem de orfoz avı. Şimdi, bu kadar insafsızlık olamaz yani bu artık ihanetle eş değer bir şey. Bunlara ilişkin ben yeterli bir tedbirin alındığı kanısında değilim.
Yine, yasak avlanma yöntemleri var. Hâlâ gidin tırı vırı her balıkçıda bulursunuz. Mesela sahili olan her yerde ığrıpla avlanırlar. Şimdi, gidin mesela Çanakkale'de sahil olan bir yere, herkes ığrıp çeker, herkes de bunun yasak olduğunu bilerek yapar yani. Bir kamyon balığı toplarlar çoluk çocuk, minik balıklar da dâhil olmak üzere, ondan sonra da balık niye yok? Bunları tartışırız. Mesela, pinalar hâlâ süs objesi olarak değil mi? Denizatları kurutulur, denizyıldızları... Bunların avlanması, toplanması yasaktır. Deniz patlıcanları... Yani, Mersin'de, kendi seçim bölgemde, balıkçıda böyle el kadar orfozlar, tezgâha koymuşlar hatta kavga ettik adamla, sonra kaldırdı, bir tarafa götürdü. El kadar orfozları ya! Bunlar sorulduğunda "Genellikle onlar başka ülkelerden geliyor." falan diyorlar, kuyruklu yalan, böyle bir şey değil. Bayağı bildiğiniz avlanıyor bu hayvanlar ve ondan sonra da satılıyor. Bu konuda genel olarak Bakanlığın, özellikle de sizin Genel Müdürlüğünüzün daha cevval olması gerekir diye düşünüyorum. Ben balık avlıyorum ve dalış da yapıyorum, zıpkınla da avlanıyorum. Mesela, kendi avlandığım yerde 7, 8 tane orfoz var, hepsinin adı var. Korumaya çalışıyorum ama yani günün sonunda evine gidiyorsun, geceleyin avlanıyorlar. Yani koordinatlar da verebilirim size, resifleri de söyleyebilirim tek tek yani. Bundan daha açık söyleyebilirim, noktasına kadar söyleyebilirim. Sürüyor ve bu Edremit Körfezi'nde özellikle artık ifrata kaçmış durumda yani işin bir tarafı bu.
Diğeri şu: Şimdi, bu Karekin Deveciyan 124 türden bahsediyordu biliyorsunuz. Biz, şu anda, daha doğrusu siz 50'lerden bahsediyorsunuz. Ben çok daha altında olduğunu bir dalgıç olarak bizzat müşahede ettiğimi söyleyebilirim. Yani kimi türler yok. Mesela strangolos diye bir balıktan bahsetsek buradaki arkadaşlarımızın belki yüzde 90'ı strangolosu hiç görmemiştir, bilmiyordur, tanımıyordur. Buna benzer şeyler kayboluyor ve biz onların kayıplarını hissetmiyoruz. Vaka, 1960'ta, Moda burnunda insanlar -yakalayan da daha yaşıyor yani- böyle devasa ıstakozları elleriyle yakalıyorlardı. Şimdi, gidin, moda burnunda ıstakoz bulun. Kabuklular için bu böyle, pek çok balık açısından bu böyle. İşte, en son 2019'da 5 tane orkinos Bandırma tarafında karaya vurdu, sonra gömdüler onları, ondan sonra doğru dürüst bir orkinos görmüşlüğümüz yok.
Bakın, şöyle şeyler oluyor, ben size söyleyeyim: Şimdi, bakın, oksijenin dönemsel olarak artmasına bağlı olarak Akdeniz türlerinin Marmara'ya girdiğini görüyoruz. Yani görebilirsiniz, dönemsel olarak orada bir orfoz görebilirsiniz, kılıç görebilirsiniz. Özellikle hava koşullarına bağlı olarak Çanakkale Boğazı'ndan Akdeniz suyu bastığında yüksek oksijenli, Biga'dan bu tarafa kadar, hatta İzmit Körfezi'ne kadar görmeye alışık olmadığımız türleri görebiliriz, Akdeniz türlerini de görebiliriz ama bu balık popülasyonunda tür çeşitliliğinin artışı anlamına falan ne yazık ki gelmiyor.
Bir de bazen şöyle şeyler oluyor: Bir bakıyoruz, ya tekneler gerçekten dolu geliyor, bu da aslında başka bir açıdan ele alınması gereken bir şey. Yani denizlerde kirlilik başladığı andan itibaren besin zincirinin kırılmasına bağlı olarak bazı türler çok artıyor, bazıları azalıyor, yok oluyor, bazı türler de çok artıyor. Predatörlerin yok olmasıyla ilişkili yani büyük yiyiciler ortamda olmazsa daha küçüklerin popülasyonu artacaktır yani buraya bakarak da... Mesela, şöyle şeyler oluyor, bir tane bir şey görüyoruz, ya işte ortam canlı. Ya, gerçekten hepimiz istiyoruz ortamın canlı olmasını, daha da fazla olmasını, daha eski günlere dönülmesini ama yani ben, hani, sektöre çok dışarıdan bir insan değilim, aşağı yukarı kırk yıldır suyla uğraşıyorum; denizlerle, akarsularla, göllerle, her boyutuyla. O nedenle böyle sıkıntılı bir durumumuz var. Yani düşünün, Marmara'da 10 kilo, 12 kilo sinaritlerin çıktığı dönemler vardı. Yine kırlangıç... Adalı balıkçılar anlatıyorlar, ben görmedim yani kırlangıç avladığım oldu ama o boyda, böyle 9 kilo, 10 kilo kırlangıç avladıklarından bahsediyorlar. Şimdi, genel olarak bir sıkıntılı durum var. O sebeple, bence, yani bu konuda Genel Müdürlük olarak da Bakanlık olarak da biz vekiller olarak da biraz daha mevzunun üstüne düşmeliyiz diye düşünüyorum. Müsilajdan kaynaklı olarak balık yememek diye bir durum elbette yok. Hatta müsilajın ekstra kabuklulara da bir faydası yok ama mesela niye cik cik yiyemiyoruz biz? Kum midyesi niye yiyemiyoruz? Kum midyesi yiyemiyoruz. İhraç ettiğimiz kum midyelerinde Avrupa Birliğinin bir gıda portalı var, biliyorsunuz, orada paralitik ve enterik zehirlerin olduğu söyleniyordu; yıllardan beri zaten ihracatı yapılmıyor kum midyesinin, denizin dibinde, kendi kendilerini çoğalıyorlar. Paralitik ve enterik toksinler barındırıyorlar, yine fitoplanktonlardan kaynaklı. Yani böyle şeyler yiyemiyoruz, sakın da yemeyin yani kum midyesi falan bulursanız. Ben eskiden yiyordum yani makarnasını falan yapıyordum, çok da güzel bir şeydi.
DENİZ ÜRÜNLERİ AVCILARI ÜRETİCİLERİ MERKEZ BİRLİĞİ BAŞKANI BAŞKANI NİHAT IŞIK - Ayda bir kere yiyorum yani.
RIDVAN TURAN (Mersin) - İhracatı yasak şu anda. Bakın, Avrupa Birliği kum midyesini niye almıyor? İhracat yasak, ithalat da yapmıyorlar bu sebeple. İsterseniz biraz takip edin, yeniden bu konuyu "check" edelim.
Hocanın istavritlerde bakteri bulunmasıyla ilgili şeyi de yenilmemesi üzerine değil. Ben de kendisiyle konuştum, yiyor; ben de yiyorum, içinde ağır metal olduğunu bilerek yiyorum. Nereden biliyorum onu? Ben Bakanlıktan çok rica ettim, Su Ürünleri Yasa Teklifi geldiğinde o zaman da rica ettim, "Ya, şu verileri bizimle bir paylaşın." Mesela, dip balıklarındaki durum nedir? Şimdi, ben, istavrit, hamsi yerim mesela ama birisi bana diyelim ki kırlangıcı getirse bu Marmara'dan çıkmış diye, ben hayatta yemem onu. Bilirim çünkü toksinlerle, ağır metallerin hemhâl olduğunu, özellikle de çok yıllık balıklarda bu birikimin daha fazla olduğunu bilirim, bence siz de yemeyin. Bu, hocanın anlattığı şey, iki şeyi birbirinden ayırmak gerekir. Müsilaj başlı başına balıkların yenmemesi için bir faktör değildir fakat esas anlattığı şey vibrio bakterisi olması sebebiyle. Biliyorsunuz, vibrio, insanda da hastalık yapan bir bakteri grubunun soyadı yani kolerada bu ekibin üyesi, vibrio parahaemolyticus da bu şeyin üyesi.
Onun esasen söylemek istediği şey şu: Ben uzun sohbet ettiğim için biliyorum. Diyor ki: "Elbette bu piştiğinde ne olacak? Bakteri ölür piştiğinde, en nihayetinde fakat bakterilerin ekzotoksinleri vardır, bu toksinler ısıtmayla ölmez. Yani vibrio bakterisi bir yerde mevcutsa siz o balığı pişirerek toksini yok edemezsiniz, bakteriyi yok edersiniz." İkinci söylediği şey de şu: Bu vibrionun artması balıklarda bir pandeminin tetiklenmesine sebep olur, bu da bizim balık stoğumuzu önemli ölçüde azaltabilir. Bunları yiyecek predatör balıklar -işte, ne diyelim- akyadır, lüferdir, orkinostur. Bunlar Cebelitarık'a kadar, hatta lüfer Saragossa Körfezi'ne kadar gidiyor, "Saragossa Körfezi'ne kadar taşıyabilir yani bölgesel bir pandemiyi tetikleyebilir." diyor, yoksa "Yemeyin." diye bir şey söylemiyor. Bu iki şeyi bence birbirinden ayırmak lazım. Ben de yiyorum, vallahi, dayanamadığım için yiyorum yani yoksa böyle canıgönülden, çok da iyi olduğu için değil ve emin olun, içinde ağır metallerin, toksinlerin, bilmem nelerin olduğunu bilerek. Nereden biliyorum, biliyor musunuz? Sizden önce, İstanbul Üniversitesinden bir hocamız, İstanbul'un farklı yerlerinde -10 farklı yerde yaptıkları- olta usulüyle yakalanmış balıklarda tespit ettikleri ağır metallerden bahsetti, Sayın Başkan hatırlayacaktır. Yani burada konuşuyoruz, ben dışarıda da beni arayanlara "Aman, sakın yemeyin." falan demedim. Kabuklularda söylüyorum, "Kabukluları yemeyin." diyorum ama "Balıkları yemeyin." demiyorum ben de. Bir ekonomik taraf var ama insan sağlığı açısından da başka tarafları var.
O açıdan -uzattım, farkındayım, kusuruma bakmayın- bence bu kirlilik sorununu ortadan kaldırmak ve daha böyle, gönül rahatlığıyla deniz ürünlerini tüketmek için başka yeni tedbirlere ihtiyaç var. Müsilaj bunlardan bir tanesi kuşkusuz, daha doğrusu müsilajla belirgin olan şey yani kirlilik, denizin ısınması, oksijensiz kalması. Bir taraftan Ergene, bir taraftan İstanbul'un atıkları, tarımsal toksinler vesaire bunların her biri bir görüntüsü. Ve dünyada şöyle biraz dolaştım, hani, coğrafyaya da baktım; Marmara Denizi kadar özel flora ve faunaya sahip bir deniz herhâlde yok, su rejimleri açısından da böyle. Ben biraz daha hassas olmalıyız diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA ALTUĞ ATALAY - Cevaplayayım müsaade ederseniz.
Sayın Vekilim, ilk önce orfozla başladınız. Orfozun avcılığı tamamen yasak ama ülkemizin 8.300 kilometre kıyı şeridi var, özellikle Akdeniz Bölgesi ciddi koyları, körfezleri içeriyor. Denetim yapmak görevimiz, hakkıyla yapmaya çalışıyoruz. Yeni kurulmuş bir genel müdürlüğüz, büyük teknelerin hepsi arkadaşımızdır ama hepsi bizden korkar denizde. Son yıllarda, yine Meclisin verdiği yetkiyle ciddi bir caydırıcılık sağladık. Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik, zabıta, muhtar, deniz polisi; hepsi bu denetimde yetkili ama her koyu, özellikle gece vakti denetlemek dünyanın hiçbir yerinde mümkün değil Sayın Vekilim ama daha da artırmak için elimizden geleni yapalım.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Haklısınız Sayın Genel Müdürüm, özür dilerim, sözünüzü keseceğim ama muhtar, köyünde kimin yaptığını biliyor. Biz, mesela kaç tane resif olduğunu biliyoruz. Tamam, sahil çok büyük ama bu "orfoz" denilen balık sahilde durmuyor ki evi barkı var, o evden de bir yere gitmiyor yani bir resifte o yaşıyor. O resiflerin sayısı çok değil. Buna ilişkin daha ivedi bir denetim yöntemi mutlaka olmalı.
BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA ALTUĞ ATALAY - Sayın Vekilim, ben şunda da size fazlasını ifade edeyim: Bir orfoz bir mağaraya yerleşiyor -daha küçük el kadar- "İki sene sonra sana bu orfozu getireceğim." deyip satıyor balıkçı, onu biliyoruz, takip ediyoruz. Yani orfoz büyüyecek; o mağaradan gidip onu gidecek, alacak. Yerini bu kadar iyi bilen... Ama gece vakti denizin bir köşesinde dalıyor, onu ne zaman, hangi gece yakalayacak; çok zor. Bunun için orfozun... Belki çok eleştiriliyoruz, özellikle Meclisteki eleştiriler, muhalefetin eleştirileri hemen gazetelere düşüyor; balık ithal eder duruma geldik. Dolayısıyla bu tür balıkların aslında ithal edilmesini de teşvik bile ediyoruz. Varsın denizimizde dursun o balık, orfoz hiç yakalanmasın, getirelim dışarıdan.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Üstüne bir bandrol yapıştırın, kurban olayım, ben her balıkçıyla kavga etmekten artık, telef oldum ya. Yani "İthaldir." diye bir şey olsun üstünde de.
BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA ALTUĞ ATALAY - O da bir tedbir, doğru. Hassasiyetiniz için de teşekkür ederiz ama emin olun, özellikle ticari avcılıktaki başarımızı INTERPOL belgeledi. Yani lahoz serbest, keşke onu da biraz daha yasaklasak ama ciddi bir şey getirdik.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Bir de aslan balığını falan yiyen bir tür orfoz, böyle bir üstünlüğü de var.
BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA ALTUĞ ATALAY - Evet, var. Dolayısıyla orfoz şu anda yakalanıyorsa yasaktır yani avcılığına tamamen yasak getirdiğimiz... Ve onun yasağını da yine ben getirdim, nasıl bir baskıyla karşılaştım bilmiyorum ama...
RIDVAN TURAN (Mersin) - O kadar iyi bir şey yapmışsınız ki kutluyorum sizi.
BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA ALTUĞ ATALAY - Yine de daha iyi denetimleri yapmak için elimizden gelen tedbirleri artıralım ama çok zor bir şey.
Deniz patlıcanı Marmara'da komple yasak, pina ve diğerleri de yasak ama hepsi para ediyor. Yani deniz patlıcanını Çin'de satarsanız 600 dolardan satılıyor, muazzam bir para. Midye; bugün bildiğimiz kara midyenin 30 tanesini topladınız mı 15 lira, bir çuval doldurursanız bir günlük harçlığınız çıkıyor.
Denizde bütün kurumlar her ne kadar... Özellikle İçişleri Bakanlığı bizden fazla aktive oldular, onlar da işin farkında ve belki bu tür konuşmalar o farkındalığı da artırıyor. Onun için size de teşekkür ederiz.
Kavga ederseniz balıkçılar serttir, aman şey yapmayın, polisin denetimde vekili de ayıracağını sanmıyorum.
DENİZ ÜRÜNLERİ AVCILARI ÜRETİCİLERİ MERKEZ BİRLİĞİ BAŞKAN YARDIMCISI MURAT KUL - Genel Müdürüm, bizler nazik, beyefendi insanlarız ya.
BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA ALTUĞ ATALAY - Efendim, orkinosun azaldığından bahsettiniz. Balıkçılarımız çok şikâyetçidir, hem avlatmayız hem de "Çok fazla çoğaldı, balıklarımızı yiyorlar." diye. Orkinos da arttı son senede yani tane tane biliyorlar yani balıkçılar iyi biliyorlar efendim.
"Istakoz." dediniz, doğru, haklısınız, azalıyor fakat Karekin Deveciyan'ın yazmış olduğu kitap 1915 tarihli. 1915'ten bu yana Marmara'daki değişimi sadece balıkçılık ve denizle açıklayamayız. Yani sıcaklık değişimi bile 2,5 derecede son elli yılda Marmara'nın. Dolayısıyla tür değişikliğinin olması ve tür sayısının azalması kaçınılmaz bir gerçek. Bundan 30 bin yıl önce Anadolu'da mamut avlıyorlardı. Yani su sıcaklığı değişimi devam ettikçe ki edecek yani bunu biz istesek de... İnsanoğlu daha dünyaya gelmemişken bile ısınma başlamıştı fakat çok hızlandı.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Genel Müdürüm, çok haklısınız ama "antroposen dönem" diye tarif ettiğimiz dönemde, örneğin, mamutları insanlar yok etmediler, o süreç son buzul çağının bitmesiyle başladı ama şu anda ısınma da antroposen kökenli, denizlerin kirlenmesi de plastik atıkların çoğalması da. Artık, insan türü belki de var olduğu andan bu zamana kadar ilk kez doğayı geri dönüşü olmayacak biçimde dönüştürdü, olumlu ve olumsuz manada söylüyorum. O sebeple, mesela, Marmara'daki türlerin farklılık göstermesiyle, mamutun yok olmasını ya da dinozorlara gidelim, 65 milyon yıl öncesine, onların yok olmasını benzer mütalaa etmemek gerekir diye düşünüyorum ben.
BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA ALTUĞ ATALAY - Efendim, karşılıklı diyalog oldu ama ben mamutun yok olmasıyla ilgili insanların etkisini makale olarak size sunayım, hatta gazete haberleri de var; bıçak izleri mamut şeylerinde var. Dolayısıyla bire bir bağlıyorlar; insanoğlu devamlı doğaya etki etmiştir, etmeye de devam ediyor. Keşke hamsileri hiç avlamasalar ama hamsiye de ihtiyacımız var.
Efendim, kum midyesinin ihracatıyla ilgili... Orada, özellikle bunu Avrupa Birliğine de anlatmaya çalışıyoruz. Kum midyesinin ihracatı serbest fakat dondurulmuş olarak; 4 tane fabrika şu anda ihracat yapıyor, kayıtlarını hemen getirebiliriz, Türkiye'den kum midyesini Avrupa Birliği alıyor fakat canlı olarak almıyor. Orada da şu var -hani komşumuz bir ülke, burada kayıtlara gireceği için söylemeyeyim- komşumuz bir ülkenin siyasi angajmanıyla: Türkiye'den sandala bindirdiğiniz kum midyesi Enez'e geçtiği zaman yine Türk midyesi olarak İtalya pazarlarında gözüküyor ama Türkiye'de 2 lira olan o kum midyesi toptan, çuvalın içinde 10 euroya satılıyor Yunanistan'a geçtiği zaman, ama bunu dondur, paketle, o zaman Avrupa Birliği rahatlıkla alıyor. Yani bu şeyden dolayı, sağlıktan ötürü,, emin olun, endişe etmeden siz yine makarnanızla yemeye devam edin.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Avrupa Birliğinin Gıda ve Yem Acil Uyarı Sistemi'ne takılmış olan paralitik ve enterik toksinlerden dolayı kum midyeleri var. Daha geçen gün toksinlerle ilgili bir program yaptım da ondan inceleme fırsatım oldu, bu karşılıklı bilgileri bir teyit etmekte fayda var diye düşünüyorum.
BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA ALTUĞ ATALAY - Hazırlıklıyız, dersimizi çalışıyoruz. Bütün şeyler, toksinle ilgili alglerin varlığını emin olun inceliyoruz, varsa da yasaklarız ama bugüne kadar tespit edilmedi. Bunların hepsi devletin akredite laboratuvarlarında, bana bağlı değil. Ha, nadir olur mu? Olur. Domaik asiti üreten algler var mı? Var, tespit ediyoruz, o alg var, yalan değil ama domeik asit var mı çift kabukluda? Tespit edemedik, bulursak tespit ederiz. Bazı analizleri açıklamıyoruz yani aslında hiçbir analizi açıklamadık. Neden? Çünkü, sizin de söylediğiniz gibi, ağır metal var mı? Var. Bazı canlılarda tespit ediyor muyuz? Evet, tespit ediyoruz ama bunları sizler de biliyorsunuz, hepsinin limiti var, hiçbiri limitin üzerinde değil ve genellikle ağır metal iç organlarda, karaciğerde falan biriktiği için onlar da balıkta yenmiyor dolayısıyla kasta ağır metale biz rastlayamadık yani rastlamadık; olursa da tedbirini alıyoruz. Bir kere oldu, onu da söyleyeyim. Bunu basına açıklarsak şöyle bir algıdan da korkuyoruz: "Bakın, cıva varmış hamside." işte "Kurşun varmış lüferde." Midesinde ve tolere edilebilir limitlerin altında yani ama bunu basına anlatmak, izah etmek, vatandaşın tekrar balık yemesini sağlayabilmek çok zor bir iş. Dolayısıyla açıklamamak -Eğer varsa bir şey gerekli tedbiri alıyoruz- böyle bir nedenden dolayı. Ama siz isterseniz -Gıda Kontrolde veriler- size ulaştıralım.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Çok isterim, ulaştırın, çok isterim, ben bir türlü ulaşamadım. Kimseye de söylemem. (Gülüşmeler)
BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA ALTUĞ ATALAY - Başka atladığım soru kaldı mı Sayın Vekilim? Not aldıklarım bunlardı.