KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Komisyonu saygıyla selamlıyorum.

Aslında içinde bulunduğumuz durumu böyle kısaca özetlemek gerekirse, teknoloji çok hızlı gelişti, özellikle pandemi sürecinde daha da hızlandı ve toplumsal dönüşümün önüne geçti. Yani aslında biz yirmi yıl sonra karşılaşacağımız teknolojik gelişme ve ürünlerle bugün karşılaşıyoruz. Dolayısıyla sorun aslında teknolojide değil, konu, biraz da, bu teknolojik gelişmeye zamanından daha önce yani henüz o dönüşümü gerçekleşip de olgunlaşamayan, o noktaya evrilemeyen toplumsal yapının vaktinden önce karşılaştığı teknolojiyle bir mücadelesine dönüşmüş oldu. Dolayısıyla da bugün yapacağımız veya yapmaya çalıştığımız pek çok yasal düzenleme aslında çok yakın bir zamanda gayet kullanışsız hâle gelebilir. Örnek olarak yani bu internet, sosyal medya platformları geçmişine bakacak olursak "MSN" diye bir yazışma sitesi vardı, "ICQ" diye vardı; bugün hiç konuşulmuyorlar bile. Yani belki bugün üzerinde durduğumuz, hani içinde ifade özgürlüğü ve dezenformasyon arasındaki sınırın tam çizilemediği, işte Twitter veya Facebook, Instagram belki bundan beş yıl sonra neredeyse kullanılmayan platformlara da dönüşecekler. Yani bunu da bir yere koyalım ve konuya yaklaşırken de bu çizgiden bakalım.

Diğer taraftan, bir noktada, biz, insanların kendi yaşadıkları ülke vatandaşlıkları ve onun yanında, aslında dünya vatandaşlığına entegre olup olmadıkları bir alandan bahsediyoruz. Yani burada öyle bir konu var ki, Türkiye'den bir "tweet" yazmanızla, yabancı, başka bir ülkeden "tweet" yazmanız ama bunun Türkiye'deki bir sürecin içine etki etmesi veya oradaki insanları muhatap alması gibi, böyle denetiminin zor olduğu ama sanki o vatandaşların, bazı vatandaşların, dünya vatandaşlığı kimlik kartıyla hareket edebilmesini sağlayan platformlar. Bunlar, konunun açmazı gibi görünen ve "uluslararası şirket" dediğimiz kavramın o uluslararası boyutunu da gösteren kısımlar.

Şimdi, biz Türkiye'de, bir kere, internet... Yani konunun özüne, böyle, tabanına indiğimiz zaman, Türkiye'de internet hızı problemi var; ya, Mecliste var, hâlâ var ve bir türlü de çözülemiyor. Ben de bu konuyu tabii, araştırıyorum hâliyle. Özellikle cep telefonundan internete giriyoruz GSM operatörlerinin sağladığı internet üzerinden. Şimdi "GSM operatörleri" deyince hemen aklımıza şu geliyor: "Türkiye'de 3 tane özel şirket var, bunlar da bu mobil internet hızını bir türlü bir noktaya getirememişler." Ben, o nedenle, bu konunun AK PARTİ Hükûmetiyle ne kadar ilgili olduğunu ifade etmek istiyorum. Örnek olarak, TÜRK TELEKOM özel bir GSM operatörü aynı zamanda internet sağlıyor, aynı zamanda altyapıdan, internet altyapısından da sorumlu. TÜRK TELEKOM'un Yönetim Kurulunda 9 kişi var, bunlardan 3'ü Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı, 4'üncüsü Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı, 5'incisi Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı, Yönetim Kurulu Başkanı zaten Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı; şimdi, 1'inci durum bu. "TT Mobil" diye bir alt şirketi var -yani mobil internet hizmeti sağlayan şirketi- Yönetim Kurulu Başkanı Karayolları Genel Müdürü. "TTNet" diye bir şirketi var, yine internetle ilgili -açılımı "TÜRK TELEKOM Net"- onun da Yönetim Kurulu Başkanı Sayıştay Başkanı. Bu görevler âdeta part-time yapılıyor yani ya TÜRK TELEKOM'un internet altyapı ve hizmeti veren şirketlerinin yönetim kurulu başkanları orada part-time çalışıyor -öyle ifade edeyim- ya da Karayolları Genel Müdürü ile Sayıştay Başkanı part-time çalışıyor gibi... Çünkü bunlar çok üst düzey görevler, oradan hareketle söylüyorum. Böyle bir problem var. Bunların sayısını artırmak mümkün yani ben bu kısmıyla sınırlı tutayım.

Turkcell'e bakarsak, internet sağlayıcı GSM operatörü ve altyapı yatırımlarını yapması gereken Turkcell'de de yine, Yönetim Kurulu Başkanı geçtiğimiz mart ayına kadar Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısıydı. Diğer taraftan, Superonline var, internet sağlayıcı şirketi; onun da geçtiğimiz birkaç aya kadar Yönetim Kurulu Başkanı, şu anki Ordu Büyükşehir Belediye Başkanıydı; böyle bir durum. E, şimdi, dolayısıyla... Üçüncü özel şirket de Vodafone, onun da adını söyleyelim. Onda da neler olduğunu bilemem, onu da araştırmak lazım yani ayrımcılık yapmayayım şirketler arasında. Demek istediğim mobil internet hızında da dünyada 101'inci sıradayız yani hepimiz yaşıyoruz sıkıntıyı. Bir kere, daha işin tabanında böyle bir problem var, onu ifade etmiş olayım.

Diğer taraftan, şunu tartışmak gerekli: "Halkta gerçekten böyle bir talep var mı?" Şimdi, tabii, biz siyasetin içindeyiz, vatandaşların arasındayız, zaman zaman çeşitli analizler yapma şansımız oluyor ama bunlar bizim analizlerimiz, bunları mutlaka bilimsel bir temele oturtmak durumundayız. İşte, anketler var, kamuoyu araştırmaları var, bunlar mutlaka yapılmalı ve bunlar değerlendirilmeli yani halkta, vatandaşlarda gerçekten böyle bir talep var mı, neden? Nedeni şu: Bazı jenerasyonlar var, bazı jenerasyonlar açısından teknolojik gelişime ayak uydurmak oldukça zor yani sosyal medyada bir espri yazarsınız o hakaret gibi algılayabilir. Dolayısıyla biz Türkiye'yi de aynı zamanda Z kuşağına -yani Y, Z, kristal çocuklar, böyle gidiyor- hazırlamak durumundayız ve onların değer yargıları üst yaş gruplarından bir ölçüde farklı. Tabii burada, mesela, bu bilimsel altyapıyı araştırmayı tam anlamıyla yapmadığımız zaman, burada Komisyonda yer alan milletvekillerinin yaşlarını da hesap ettiğimiz zaman bizim bakış açımızda bazı farklılıklar olabilir. O nedenle mutlaka bu konuda daha bilimsel yani böyle bir talep var mı, bu farklı jenerasyonlar neler düşünüyorlar yani sonuçta Türkiye'nin geleceğini onlara hazırlamamız gerekiyor. Yani bugün 90 yaşındaki bir vatandaşımızı otuz yıl sonrasına hazırlamıyoruz, bu açık, o yüzden onların fikirleri çok önemli.

Diğer taraftan şöyle: Demokrasiyi işletmek konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinde de mükemmel olduğumuz söylenemez yani en kibar tabirle buradan bakalım. Eksiklikleri fark edeceğiz hep birlikte ve bunları da düzeltmeye çalışacağız. Bugüne kadar genelde gördüğümüz şey şu: Komisyonlar ilgili paydaşları, konuların paydaşlarını dinliyor -buraya kadar her şey güzel yani bir ölçüde bunu yapabiliyoruz- güzel ama sonrasında yani yasanın, kanun teklifinin hazırlanması noktasında komisyonda neler görüşüldü, neler konuşuldu hepsi bir kenara sanki kapalı kapılar ardında hazırlanıyor bir yasa teklifi ve milletvekillerinin önüne geliyor. Hatta komisyonun iktidar partisi milletvekilleri bile onca emeğe, onca çalışmaya rağmen kendi önlerine gelen teklifi aynı bizim gibi -muhalefet milletvekilleri gibi- ilk kez neredeyse görüyorlar gibi bir durum oluşuyor ve ona çalışmak zorunda kalıyor ayrıca yani "Nasıl ben bunu savunurum?" gibi. Şimdi, bu yaşadığımız tecrübelerden hareketle şunu söylemek gerekiyor ki: Bu sosyal medyayla ilgili yapılması düşünülen düzenlemeyle ilgili mutlaka Komisyonun AK PARTİ'li milletvekillerinin çok aktif görev alması gerekiyor benim kanaatim. Aynı zamanda, biz, diğer partilerin milletvekillerinin de bu yasa yapma sürecinin içine dâhil edilmesi gerekiyor yani bir zarar getirmez, aksine fayda getirir. Bunu da şuradan hareketle söylüyorum: Özellikle yazın bu sosyal medya veya dijital mecralar alanında yapılması düşünülen, konuşulan düzenleme yani bir düzenleme yapılacağı konuşuluyor ama hiçbir boyutunda hiçbir örnekleme yok yani üst başlık konuşuluyor ama altına ne girecek belli değil. O nedenle, ben sormak istiyorum açıkçası: Bu düzenlemeyle, düzenleme yapalım derken neyi getirmek istiyorsunuz? Yani aslında bunu biraz somut tartışmaya başlasak. Yani nedir? Tamam, dezenformasyon evet ama ifade özgürlüğüyle de çakıştığı bir yer var bunun. Bana biraz bu tip yasalar işin bir tarafı -işte konuşmanın başında söylediğim gibi- suya yazı yazmak gibi olacak çünkü bir teknoloji fırtınası olacak ve belki de bambaşka bir noktaya gideceğiz hep birlikte. Belki de bu sosyal mecralarda yazılan şeyler bundan beş yıl sonra, on yıl sonra en dikkate alınmayan ve vatandaşın hayatında etki yaratamayacak bir noktaya ulaşacak ama o arada, biz, insanları hapse mi atacağız? Yani telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğmasına mı neden olacağız? O nedenle bunu söylemek istiyorum.

Son cümlemi de şöyle tamamlayacağım: Bazı kanun değişikliklerinde de özellikle Meclise torba yasanın geldiğini görüyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonuna doğrudan, ilgili olduğu komisyonlara, tali komisyonlara hiç uğramadan geçip gidiyor. Yani iş, çok sıkıntıya dönüştüğünde gidiyor ve şöyle bir anlayış oluyor: Ya, şimdi, biz böyle bir düzenleme yapalım da yarın, bir gün gerekirse onu da ekleriz, bunu da çıkartırız falan gibi. Ama insanların da doğrudan yaşamını etkileyen bir duruma da dönüşüyor. O nedenle Komisyonun çok iyi çalışması gerekiyor ama bu Komisyona da gerekli önemi, değeri sadece toplantı yapması, toplantı sayısı açısından değil, aynı zamanda da yasa yapım sürecinde de ona o değeri, önemi vererek onları da bu sürecin içine katarak kapalı kapılar ardında yapmadan ve toplumun da bazı boyutlarını tartışmasına izin vererek... Ne tip bir düzenleme, nasıl bir düzenleme? Bunu söylemek gerekiyor. Diğer taraftan Almanya, Fransa örneğine de şöyle katılmıyorum.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Deniz Hocam, toparlayalım.

Yani sözünüzü engellemek, kısmak istemem ama diğer arkadaşlar da... Bir de corona. Bir toparlarsak... Rica ediyorum.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Corona konusunda sizin uyarmanız biraz manidar oldu ama...

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Manidar oldu çünkü 3'üncü kez olmak istemiyorum.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Rekora gitmek istemiyor.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Aynen.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet. Son olarak şöyle tamamlayayım, o da şu: Almanya kendi koşulları olan, farklı endekslerde, Türkiye kıyaslamalarında farklı sıralamalarda olan bir ülke durumunda, keza Fransa da öyle. Bakın, örnek olarak Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde, Türkiye 128 ülke içinde 107'nci sırada, Almanya 6'ncı sırada yer alıyor. Bunu şunun için söylüyorum: Yani biz de kendi düzenlemelerimizi yaparken kendi koşullarımızı dikkate alarak yapmalıyız. Yarın, bir gün öyle bir şey olur ki ülkede partiler, iktidarlar değişir; ne AK PARTİ iktidarı olur ne Cumhuriyet Halk Partisi ne İYİ Parti, diğer partiler belki iktidar olur, bambaşka bir parti gelir, iktidar olur ve bu yapılan yasaları bambaşka bir şekilde değerlendirerek diğer çeşitli siyasi görüşler ve boyuttan düşünceyle yaşayan insanları bastırmakta bunu bir enstrümana dönüştürebilir. O nedenle, bu konularda da dikkatli olmalıyız diyorum.

Teşekkür ediyorum, çalışmalarda başarılar diliyorum.