KOMİSYON KONUŞMASI

TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Eski tartışmalara mahal bırakmadan yeni tartışmalar başlatacağız çünkü şimşekler çakmazsa yeni fikirlerin aydınlanma imkânı yoktur.

16 yaşında porno film izlemeye giden arkadaşlarının önüne duvar seren, böyle etten duvar ören öğrenci temsilci kolu başkanıydım. Ankara'da Tuzluçayır Lisesi diye bir lisede okuyordum. Devrimci kimliğim bana bu filmlerin arkadaşlarıma çok zarar verdiğini ve bunların durdurulması gerektiğini söylüyordu. 16 arkadaşla birlikte hukuk fakültesinin hemen yanındaki Site Sinemasının önüne durduk, içeri girmek isteyen arkadaşlarımızı engelledik. Porno film endüstrisi bizi yendi, porno film seyreden arkadaşlarım sapık olmadılar Allah'a çok şükür. Türkiye'de porno film -ben milletime çok güveniyorum- o tür şeyler milletimi etkilemiyor, gayet güzel çalışıyorlar.

Ali Erdemir diye bir profesör tanıdım ilerleyen yaşlarımda. Bu sürtünme katsayısını binde 1'e kadar düşüren, Adana Kadirlili bir profesör, Amerika'da MIT Üniversitesinde kendisine laboratuvarlar tahsis edilmiş, fizik alanındaki bütün ödülleri almış bir profesördü. Ali Erdemir Hoca 1979'da Alparslan Türkeş'in Taksim Meydanı'ndaki -kendisinin kulakları çınlıyordur inşallah- bir mitingine gitmiş, merak etmiş ne söylediğini orada MİT tarafından fotoğraflanmış, İstanbul Teknik Üniversitesindeki görevine son verilmiş, 80'de yasaklı hâle getirilmiş. Ben kendisini 80'li yılların sonunda Amerika'da "Sizinle tanışmak istiyorum." diye telefon ettikten sonra tanıdım. O sürtünme katsayısını yok eden çalışmasını yapınca kendisinin ilk olarak Durex'in patronu aramış, bu tür haberler çıkınca. "Sen ne yaptığını biliyor musun?" demiş. "Sürtünme olmazsa cinsel haz olmaz, sen bizim endüstrimizi yok mu etmek istiyorsun?" "Yok, ben onları, o teknolojiyi makineler için yani uzaya giderken ısınmayı yok etmek için ürettim." demiş. Teknoloji korkulacak bir şey değildir, teknoloji insanlara hayatlarını kolaylaştırmak için getirilen bir büyük nimettir. Porno film izlenmesini engellemek için 16 yaşında etten duvar ören Tuncay 55 yaşında Armağan Çağlayan'ın sitesine girdi. Dünyanın 2 büyük porno film yıldızını geçen ay Türkiye'ye getirdiler, "O sürtünmeyi yok etmeye çalışıyorsunuz." diyen Durex'in patronu dünyayı dolaştırıyor. "Pornografi bir eğitim aracı değildir, çocuklarınızı pornografiyle eğitemezsiniz, cinsel rıza diye bir şey vardır, rızanın ötesine geçemezsiniz. Pornografi bir endüstridir, yasakları ve kuralları vardır, şöyle olmalıdır." diye dünyayı çocukları, gençleri aydınlatmak için dolaşıyorlar. Onların gerisine düşmemek lazım.

Biz yasakçı, özgürlüklere sınırlama, tanımlama getiren bir yapının içerisine giremeyiz. Benim özgürlüğümün başladığı yerde sizin özgürlüğünüz bitmez, iki özgürlük birleşir, bir büyük özgürlük için mücadele ederler.

Coronadan dolayı size tekrar çok geçmiş olsun diyorum, geç öğrendiğim için de hakikaten üzgünüm.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Estağfurullah.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sosyal medya düzenlemesini hazırlanış tekniğiyle, sunuş tekniğiyle, topluma kabul ettirilme yöntemiyle reddediyoruz.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Ortada bir yasa bir şey yok.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Ortada bir şey yoksa bunları niye konuşuyoruz? Alman yasasından gelecek, demokratik olacak. Görmediğimiz şeyin demokratik olduğunu nereden biliyoruz?

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Bir araya gireyim mi?

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Beni yargılayan yargıç, savcı bana dedi ki: "Seni tutuklamaya sevk ediyorum." "Niye tutuklamaya sevk ediyorsun?" dedim, "Evinde Atatürk'ün Bursa Nutku çıktı." dedi. "Tamam, doğrudur." dedim. Aşağıya indim, dedim ki: "Bursa Nutku nedeniyle tutuklanmam için gönderildim." "Yok öyle bir şey." dedi yargıç. Bütün bu savcılar ve yargıçlar şimdi içeride. "Ne var peki?" dedim, "Bir şema var, Ergenekon şeması. Senin adın orada yazıyor." dedi. "Kim yapmış o şemayı?" dedim. "Ergenekoncular." dedi. "Görebilir miyim?" dedim. "Hayır, göremezsin." dedi. "Avukatım görebilir mi?" dedim. "Hayır, göremez." dedi. "Peki, kim görecek?" dedim. "Ben yargıcım, gördüm, yeter." dedi. Beş yıl dört ay boyunca bağırdım: "Açın şu şemayı." diye, beş yıl dört ay sonra şemayı açtılar; adım yok, benim adım yok, benden başka herkes var ama ben yokum. Ama onlar dışarıda, ben içeride kaldım.

Hüseyin Hocam, yasayı gördün mü?

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Yasa hazırlıkları...

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Gördün mü Hocam, Hocam gördün mü?

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Yasayı görmedim.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Görmedin.

Hocam, demokratik olduğunu nereden biliyorsun?

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Vekilim...

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Hocam, seni çok seviyorum, buradaki arkadaşlarımı da çok seviyorum. Kimseyi kırıp dökmek için konuşmuyorum.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Eyvallah. Doğrudur, katılıyorum.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Ben diyorum ki: Arkadaşlar, Alman yasasından aldık, Fransız... Beni İsviçre Ceza Kanunu'ndan alınmış, Almanya'dan getirilmiş, Türkiye'de revize edilmiş yasa maddeleriyle yargıladılar, altı yıl yatırdılar, sonunda da "temiz kâğıdı" verdiler.

Arkadaşlar, görmediğimiz bir şeye kimse kefalet etmesin. Biz bu yasayı bekliyoruz. Bana elbiseyi konfeksiyondan zor uydurursunuz, terziye gitmek zorundayım; kollarım uzun değil kısa, omuzlarım biraz geniş, armut tipliyim, atletik tipli değilim, biz birlikte halledelim bu işi. Dijital çağ başlamıştır, yüzde yüz katılıyorum, çağın gerisindeyiz.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Teşekkür ederim.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Hocam, dur, birkaç tane daha sayacağım.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Çok kısa...

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Üç dakika içinde bitireceğim.

Bir şeyin yalan olduğuna kim karar verecek? Hüseyin Hocam karar verecekse bana göre çok iyi, vicdanı büyük.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Tartışma çok iyi bir yere geldi, keşke baştan bunu... Bu kanunun en önemli hususu bu. Yalan haber diye kim karar veriyor?

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Arkadaşlar, ben şimdi, tecrübemle söylüyorum. Bir haberin yalan olup olmadığına mahkeme karar veriyor. İhtisas mahkemesi kurarsanız, DGM gibi, özel yetkili mahkeme oluyor. O zaman hukukun dışına taşıyorsunuz. Bugün Tuncay Özkan yalan haber yaptı. Kim karar verdi? Ravza Hanım'la ilgili iddialar, kim karar verdi? Mahkeme karar verdi. Mahkeme de... Kimin kararı geçerli? Mahkemenin verdiği karar geçerli. Ben burada niye varım? Mahkeme kararı var, temyiz belgem var. Peki, yalanı doğrulama, sen yalancısın, sen değilsin; sen dezenformasyoncusun, sen değilsin. Kim karar verecek, nasıl karar verecek? Bunlar çağlar boyu tartışılmış, insanlığın ifade hakkı dâhil olmak üzere özgür düşüncesiyle oluşmuş kavramlar ve kurallar. Vicdanlarımıza bıraktığımız zaman herkesin vicdanı kendisi kadar büyük. Ama bu işin kurallarını nasıl koyacağız? Batı ülkelerinden aldık, getirdik; kabul etmiyorum. Demokrasiye uydurduk, onu da kabul etmiyorum. Bu kavramlar çok değişken kavramlar.

Sosyal ağların tartışılması... Biraz önce arkadaşım söyledi, Sayıştay Başkanlığının orada ne işi var? O diğer yetkililerin orada ne işi var? Niçin duruyorlar orada? Neden bu işi bilen değerli kardeşlerim gibi, AK PARTİ içinde bilgili, donanımlı arkadaşlarım orada değiller, tam mesaiyle orada çalışmıyorlar? Neden o genç kardeşlerim gelip orada görev yapmıyorlar? Biz atayacak değiliz ki, biz gelince biz atayacağız ama şimdi AK PARTİ var, atasın o yetkili arkadaşlarımızı, etkili arkadaşlarımızı, akıllı arkadaşlarımızı, onlar gereğini yapsınlar.

Popülist siyaset... Politikacı yalan söylemezse gazeteci yalan yazmaz. Türkiye'den örnek vermeyeceğim, tartışma açmayacağım, Amerika'dan örnek veriyorum: Pizza Gate olayı. Clinton'ın arkadaşlarıyla birlikte küçük çocukların cinsel tacize maruz bırakıldığı bir organizasyon kurduğunu iddia ettiler, Hillary Clinton seçilmesin diye. Sosyal medya yapmadı, bir radyocu yaptı, Trump'ın en yakın arkadaşıydı. Radyocuya ne ceza verdiler? Ceza vermediler çünkü Trump başkandı. Peki, bu işi organize eden danışmanlara ne ceza verdiler? Hiçbir ceza vermediler. Şeytanlaştırdığımız her şey döner bizi taşlar arkadaşlar. Görünür gerçekliğin ötesine geçmezsek eğer, bize gösterilenle yetinirsek biz bu işin altında kalırız.

Bitiriyorum.

Sorumlu muhalefet, sorumlu insan eleştiren insandır; kendisi için değil. Sizi temin ederim, yukarıda Allah var, korkarım hesap vermekten bu dünyada, öbür dünyada; vicdanımın kabul ettiğini kabul ediyorum, etmediğini etmiyorum. Ben bugüne kadar bu yasayla getirilen şeyleri kabul etmiyorum arkadaşlar, bunlar yanlıştır. Karanlık fabrikalar ama dünya çok aydınlık, dünya çok güneşli, güneşli bir dünyaya teknolojiyle birlikte yürüyebiliriz ve bizi hiçbir şeyin korkutmasına izin vermeyelim. Biz korkuyu yenerek geleceğe, çocuklarımıza güzel bir şeyler bırakabiliriz. O nedenle Komisyonumuzun -Başkanımız dâhil olmak üzere- bütün üyelerinin görmediği, herhangi bir şekilde çalışmasına katkı sunmadığı hiçbir çalışmayı bize sunarken "demokratik", "katılımcı", "yalan haberi yasak..." Bunlar tartışmaya çok açık kavramlar. Gelecek bizi bekliyor, oraya son sürat gitmek gerekiyor. Bizim iktidarımızda korkmayacağız, karanlıktan da korkmayacağız, dijital çağdan da korkmayacağız, gereken bütün düzenlemeleri yapacağız.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum arkadaşlar.