| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin (1/282) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 26 .10.2021 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Çelebi, pandemide neler yaptıklarını anlattı. Tabii, anlatacak, o dolu tarafından bakıyor ama biz boş tarafından bakmıyoruz. Bakın, bu konuda uluslararası istatistikler yayınlandı, pandemide Türkiye çok önemli şeyler yaptı. Pandemide bütün devletler iki şey yaptı arkadaşlar vatandaşı desteklemek için. Birincisi, vatandaşa verilen doğrudan ve karşılıksız nakit desteği; ikincisi ise, krediler. Türkiye, doğrudan verilen desteklerde, Sayın Çelebi uzun uzun listelerde saydı ama gayrisafi yurt içi hasılanın ancak yüzde 1,9'unu bulabildi ve G-20'nin en dibinde Meksika'yla beraber...
(Gürültüler)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Burada rakamlar.
Fakat, kredi destekleri konusunda oldukça başta, en önde gelenlerden bir tanesi. Piyasaya kredi pompaladı ve belki de şu anda yaşanmış olduğumuz sıkıntıların, doların yükselmesinin, enflasyonun bu şekilde tırmanmasının temelinde de bunlar vardır. Bunlar ayrıca konuşulur, tartışılır.
Sayın Çelebi'ye bir cevap daha vereceğim; cevap değil, bir talepte bulunacağım. Dediler ki: "Ulaştırmada sıkıntılı olan bir yol var mı?" Var. Rize'den arabayla geldim geçtiğimiz gün, bakın, şu Ordu şehir içi geçişi beş senedir kapalı vaziyette. Beş dakikada geçiyoruz Ünye'yi, Ordu'yu ama ne olduysa, aranızda kavga mı çıktı, müteahhit bir şey mi yaptı -Giresunlu arkadaşlarımız var- bir türlü o yol yapılamıyor. Bunu da arz ediyorum arkadaşlara.
Değerli arkadaşlar, bütçe konuşuyoruz, önce bütçe hakkından söz etmemiz gerekiyor. Bakın, biz burada bütçe konuşuyoruz ama Anayasa'nın 161'inci maddesi diyor ki: "Bu bütçeyi kabul etmezseniz ek bütçe yapılır. O da olmazsa yeniden değerleme oranında Cumhurbaşkanı artırır ve yoluna devam eder." Yani diyor ki: "Siz konuşun, ne yaparsanız yapın, bütçe hakkınız diye bir şey yok; sadece konuşuyorsunuz, sadece benim getirdiğimi -Cumhurbaşkanının tabii- orada onaylayacaksınız; başka bir seçeneğiniz yoktur." Bu, ta 1876'da Osmanlı'da Kanun-ı Esasi'yle bu millete tanınan bütçe hakkının elinden geri alınması anlamına geliyor değerli arkadaşlarım. Böyle bir ortamda biz bütçe konuşuyoruz, tartışıyoruz; bunu bilmek gerekir.
Değerli arkadaşlar, bu bütçeyi kim yaptı? Bu ülkede sonradan yapılan bir kurumsal tahribattan, yıkımdan da söz etmek istiyorum. Arkadaşlar, bu bütçeyi Cumhurbaşkanlığı yaptı, bütçe dairesi yaptı; Hazine ve Maliye Bakanı hiç ortalıkta yok. Hakikaten, Sayın Elvan'a ne oldu arkadaşlar? Hiç sesini duyan var mı, bir yerde yüzünü gören var mı? Ne oldu?
Değerli arkadaşlarım, hani "paralel devlet" filan diyorsunuz ya, bu ülkede esas paralel devleti siz inşa ettiniz. Hani, vesayetle mücadele ediyordunuz filan ya, şu anda bakanlıklar üzerinde, bakanlık bürokrasilerinin üzerinde korkunç bir saray vesayeti var değerli arkadaşlarım. Bu sarayda bulunan insanlar tuhaf, kendilerine tuhaf lakaplar da takıyorlar. Biri "devlet görevlisi" diye bir unvan kullanıyor. Değerli arkadaşlar, size soruyorum: "Devlet görevlisi" nedir? Şöyle şey de duyardım ben, istihbarat örgütlerinin birtakım elemanları filan kullanırdı. "Kimsin?" Dışarıda anlatırdı, "Ben devlet görevlisiyim." filan diye hava atardı. Bu ne demek arkadaşlar ya? Resmî hesabının başına "devlet görevlisi" yazmış Sayın Fahrettin Altun. Bu insanlar kim değerli arkadaşlar, size soruyorum. Gerçekten, bunlar kim, bunlar nasıl insanlar, ne kadar maaş alıyorlar, kaç tane alıyorlar; bilmiyoruz.
Biz bütçe kanunuyla bakanlara harcama yetkisi filan veriyoruz ama mesela, Cumhurbaşkanlığında bir Dijital Dönüşüm Ofisi var, herhangi bir bakanlıkta bir genel müdürlüğün bir ihtiyacı olduğu zaman...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yalnız o "devlet görevlisi" ifadelerini Twitter koyuyor, onu söyleyeyim de, Twitter'ın otomatik bir şeyi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bize koymuyor, kimseye koymuyor; sadece Fahrettin Altun'a mı koyuyor?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Vallahi, Twitter'a sormak lazım.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir tek Fahrettin Altun'da rastladım "devlet görevlisi", başka kimsede rastlamadım. Bilmiyorum, mesela, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının hesabında böyle bir ifade var mı?
Neyse, "Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi" diye bir yer var, kim ne alacaksa oraya gönderiyor; nasıl bilgisayar alacak, ne alacak, kimden alacak filan hepsine o karar veriyor. Bütün bakanlıklarda, bütün devlet kuruluşlarında personel genel müdürlükleri var değerli arkadaşlarım ama her şeyi Cumhurbaşkanlığı personel dairesi yapıyor. Bu nasıl bir şey yani? Hani "Türkiye'de yerleşik kurallar var." filan dediniz ya, Osmanlıdan bu yana yerleşik bir bürokrasi geleneği filan var, altüst edildi. Bize diyeceksiniz ki: "Siz yeni sistemi anlamadınız." Siz gelin, bütün bunların niye yapıldığını anlatın arkadaşlar. Niye bakanlıklar var? Hadi, vesayeti filan bırakalım, paralel devleti bırakalım; israf değil mi arkadaşlar ya? Madem bütün bu işleri, bütçeyi, her şeyi Cumhurbaşkanlığı yapacak, niçin Sayın Lütfi Elvan Hazine ve Maliye Bakanı? Niye arkadaşların bir kısmı şimdi Cumhurbaşkanı Yardımcısının arkasında oturuyor? Hazine ve Maliye Bakanlığını lağvedin kardeşim ya "Başkanlık sisteminde sekreterlikti, Cumhurbaşkanlığında daire başkanları var." deyin olsun bitsin. Ne yapıyorsunuz yani neyi inşa ediyorsunuz değerli arkadaşlarım, merak ediyorum.
Böyle olacaksa, bırakın her şeyi, hani, sizin torba kanun geleneğiniz var ya, torba bütçe sistemine geçelim, gelin, burada işte, bölüm bölüm oylatın, geçin gidin. Böyle olmaz değerli arkadaşlarım, bu olmaz.
Bakın, bu ülkede bütçeyi behemehâl, derhâl Hazine ve Maliye Bakanlığının yapması gerekiyor. Yıkılan ve yok edilen, hafızasını ve yönetsel kurumlarını yeniden, baştan inşa etmesi gerekir bu ülkenin; Devlet Planlama Teşkilatının yeniden inşa edilmesi gerekiyor, yok edilen teftiş kurullarının yeniden kurulması gerekiyor. Sayıştayın gerçekten Sayıştaya dönüştürülmesi gerekiyor. Mecliste kesin hesap komisyonun behamehal, derhâl kurulması gerekiyor. Gelir İdaresinin gerçekten bağımsız, tarafsız bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Bunlar olmadıkça, gerçekten, hani bir arkadaş devleti kutsadı, şey yaptı ya, o kutsal, büyük devlet elimizin altından kayıp gidecek, görünen şey bu.
Bir de devletin bütün gelirlerinin bütçede görülmesi gerekiyor ama bu bütçede baktık ki fonlardan söz ediliyor. OVP'de, ekonomik reform paketlerinde işte döner sermayelerin bütçenin içine alınacağı söylenmişti. Ben baktım, göremedim, belki ben göremedim, alındı mı bilemiyorum değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bunlar teknik olarak yaptığımız eleştiriler. İçerikle ilgili de bir şey söyleyeyim. "Hani büyük bütçe, şöyle bütçe, bizi uçuracak bütçe." falan deniliyor ya... Hep uçuyorsunuz zaten yani üç ayda bir, bir uçma şeyi anlatılıyor; dolar uçuyor, Türkiye yerinde sayıyor.
İçerik olarak temel problemlerden söz edeyim: Bütün olarak saklanmış olmasına rağmen, Sayıştay tarafından da saklandığı not edilmiş olmasına rağmen bu KÖİ yani kamu-özel iş birliği projeleriyle ilgili çok ciddi sorunlar var ve bu bütçede bu sorunlar görülüyor. Hani "1 kuruş harcanmadan" deniliyor ya değerli arkadaşlarım, bunların hiçbiri doğru değil. Bakın, bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti -gerçi MHP savundu yani, hiç öyle Hükûmet savunması falan yapmadı, Hükûmeti ve bütçeyi bir tek MHP savundu- bu Hükûmet 155 milyar dolarlık yani sözleşme bedeli olan kamu-özel iş birliği projesi gerçekleştirdi, bunun için de 77 milyar dolar harcandı. Bu, şu demektir değerli arkadaşlarım: Devlet, 77 milyar dolara karşılık şu firmalardan -ki bunların çoğuna "5'li çete" falan diyorlar ya, bunlardan ibaret- 77 milyar dolar alarak 155 milyar dolar gelirden, geleceğe doğru gelirden vazgeçmiştir, bunun anlamı budur. Böyle bir ticaret dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir şekilde yoktur, dünyada da kamu-özel iş birliği projeleri var -ki çoğu da vazgeçiyor- hiçbir yerde böyle bir şey yoktur. Değerli arkadaşlarım, bu borçlar var ya... Hani biz dedik ya "Bu borçları ödemeyeceğiz." falan diye, "Nasıl ödemeyeceksiniz? Devlet... Devleti bilmezsiniz!" falan diye bağırdı çağırdı. Değerli arkadaşlarım, bütün dünya bu borçlara "tiksindirici borçlar" diyor "gayrimeşru borçlar" diyor; gerekli olmamasına rağmen, çevreye hiç dikkat edilmeden, ödeme gücüyle ilgili problem olmasına rağmen, kreditörlerin bunları bilmesine rağmen kredi vermeleri anlamına geliyor ve bunlara "tiksindirici borç" diyor. Milletin çıkarı, menfaati falan olmadığı projelerdir bu projeler ve elbette gelindiği zaman, bu projelerle ilgili borç denetim komisyonları kurulacak, incelenecek, ne oldu, ne olmadı, ne yapılamadı... Bakın, sözleşmeler gizli değerli arkadaşlarım, açıklanmıyor, bu sözleşmelerin içinde ne var kimse bilmiyor. Böyle bir şey olur mu? Sürekli olarak da hem süresi hem de şartları, maddeleri değişiyor.
Değerli arkadaşlarım, bu bütçenin içeriğiyle ilgili... Hani bu bütçe OVP'ye göre hazırlandı ya eylül ayında yayınlanan Orta Vadeli Program'a göre hazırlandı ya ama orta vadeli programda konulanlar çoktan delindi, uçtu gitti, çöktü değerli arkadaşlarım. Yani orada öngörülen dolar kuru 9 virgül bir şeydi, onu çoktan aştık, şu anda 2023'te öngörülen dolar kuruna gelinmiş vaziyettedir. Bu ne demektir biliyor musunuz? Şu anda görüştüğümüz bütçenin bütün rakamları uçmuştur, şu anda oylayacağınız rakamların hiçbir gerçekçi rakamlar değildir. Daha bütçe görüşülmeden OVP'ye dayalı olarak burada sunmuş olduğunuz bütçenin bütün rakamları uçmuştur değerli arkadaşlarım.
Bakın, size çok önemli bir konuyu -kimse şu ana kadar burada gündeme getirmedi- gündeme getirmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
"Net hata ve noksan rakamları." diye bir şey var ve bu bütçede de mevcut değerli arkadaşlarım. Bu net hata ve noksan rakamları nedir değerli arkadaşlarım, bunu biliyor musunuz? Net hata ve noksan rakamları ile Türkiye'nin şu anda alınmış olduğu gri liste arasında yani OECD'ye bağlı Maliye Eylem Görev Gücü'nün yapmış olduğu bu gri liste arasında ciddi bir ilişki var. Bu paralar nereden geliyor? Yıllara göre artıyor, yıllara göre sürekli olarak artan rakamlar var. Bunlar nereden geliyor değerli arkadaşlarım? Tabii, bu soruyu soruyoruz. Bakın, elimde rakamlar, sürekli olarak artıyor. Bakın, biz defalarca vergi affı çıkardık, vergi barışı çıkardık, neyse, ne deseniz. Bunların içinde 6 tanesinde varlık barışı vardı. Defalarca sorduk, ne kadar para gidiyor, nasıl geliyor? Öyle varlık barışı anlaşması çıkardınız ki arkadaşlar, sadece vergi falan değil, kaynak, hiçbir şey sorulmayacak. Nasıl gelirse gelsin; bankayla gelsin, tırla gelsin, konteynerle, gemiyle, uçakla, nereden gelirse gelsin, hangi biçimiyle gelirse gelsin para "Hiçbir şey sorulmayacak." dediniz. Bunlar şeye dâhil edildi ve "net hata, noksan" diye de geçti ve Türkiye şu anda kara listeye doğru gidiyor; bunlar sizin zamanınızda. Ha "Bizi ilgilendirmez ya, Amerikan Büyükelçisine biz postayı attık ve hepsi kuyruğunu çekti." falan diyebilirsiniz, bunların acısı sonradan çıkıyor. Siz, böyle dik durdunuz, diklenmediniz, bilmem ne, çok yaptınız ama sonradan bütün bunların bedelini millet ödedi değerli arkadaşlarım. Bu gri liste meselesi de böyle.
Bir de bu bütçenin sosyoekonomik analizini de yapmak lazım değerli arkadaşlarım. Bakın, bütçe giderleri 1 trilyon 751, faiz hariç bütçe giderleri 1 trilyon 510 milyar, bütçe gelirleri 1 trilyon 472 milyar, vergi gelirleri 1 trilyon 258 milyar ve bütçe açığı 278 milyar değerli arkadaşlarım. Peki, nerelere gidiyor? Biraz evvel, bizim Grup Sözcümüz Sayın Bülent Kuşoğlu da anlattı; personel giderleri, cari transferler, faiz giderleri falan diye hesapladığınız zaman, bütçede sosyal gruplara, sınıflara, eğitime, tarıma çok fazla bir şey kalmıyor. Ama enteresan bir kalem var değerli arkadaşlar, kimse değinmedi, yani bu bütçe nasıl bir bütçedir sorusuna cevap açısından söylüyorum. Burada "vergi harcamaları" diye bir kalem var. Teşvik ve indirimler dolayısıyla vazgeçilen vergi ve harçların tutarı 336 milyar TL olacak arkadaşlar, 336 milyar TL! Nereye gidiyor, kimlere gidiyor bu para değerli arkadaşlarım? Para babalarına gidiyor. Bunun içinde o para babalarının vazgeçtiğimiz vergileri falan yok. Vergi harcamaları olarak bunlara gidiyor. Ayrıca 240 milyar TL de faiz harcamalarından dolayı aynı para babalarına, zenginlere gidiyor değerli arkadaşlarım. Başka ne gidiyor bunlara? KÖİ?yle de bunlara bu sene epey bir para verilecek, 42,5 milyar TL verilecek. Toplam 618 milyar TL yani bütçe gelirlerinin yarısından fazlası bu adamlara geri gidiyor. Peki, ne kadar kurumlar vergisi veriyorlar? Verdikleri kurumlar vergisiyle bütçe gelirlerine yüzde 9,8 katkı yapıyorlar ama neredeyse gelirlerimizin yarısını alıp gidiyorlar. Bu bütçe, böyle bir bütçe değerli arkadaşlarım. Bu bütçenin üzerinde konuşup "Biz, bütün sosyal sınıflara veriyoruz. Efendim, engellilere de veriyorlar mıydı, vermiyorlar mıydı?" diye sorup burada şişirmenin çok fazla bir anlamı yoktur.
Değerli arkadaşlarım, sizin döneminizde çöken sadece rakamlar, dolar fiyatları, işte bunlar değil. Ya kurumsal olarak da çöktük. Kamusal yapımız... Kamusallık dedik, kamusallık eşittir devlet değil. Kamusal yapımız da çöktü değerli arkadaşlarım ve "veri bükmesi" diye bir şey sizin döneminizde geldi. Verilerle oynuyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Geçen sene haziran ayıydı, Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, dedi ki: "Ya, bizim zamanımızda biz vergiyle adaleti sağlıyoruz." Nasıl sağlıyorsunuz? "Dolaylı vergi ve dolaysız vergilerle. Bizim zamanımızda giderek dolaysız vergiler artıyor." diye bir hesap yapmış. Neyi koydurmuşlar Sayın Cumhurbaşkanına bunun içine biliyor musunuz? SGK primlerini dolaysız vergiler içine koydurmuşlar, SGK primlerini. Böyle bir hesap yapmış, demiş ki: "Biz, dolaylı vergi gelirlerimizi yüzde 66 değil, yüzde 50'ye düşürdük." Bu, vergi bükmesidir değerli arkadaşlarım yani gerçeği saptırmaktır değerli arkadaşlarım. Bu, Cumhurbaşkanına bile bile yalan söyletmektir. Olmaz, yakışmaz bu büyük devlete. Yirmi senelik hükûmetten sonra, bu kadar da "Uçuyoruz." dedikten sonra yakışır mı arkadaşlar yani bu size yakışır mı?
Bakın, bir şey daha söyleyeyim, veri bükmesi... Şimdi, pahalılık falan konuşuyoruz, tartışıyoruz ya değerli arkadaşlarım, işte, bu zincir mağazalara karşı Tarım Kredi Kooperatifi mağazalar açacak. Nasıl açacaksa? 30 bin tane şube var, bin şube açarak nasıl mücadele edecek ayrı bir şey.
Bu Tarım Kredi Kooperatiflerinin başında bir tane adam var, bu adamın çok büyük, 100-150 bin TL maaşı olduğu söyleniyor. Çıkıyor bu adam -ben de bunu yazmıştım ve ciddi bir şekilde eleştirmiştim, muhtemelen mahkemeye de verdi- diyor ki: "Hayır, ben öyle almıyorum, ben şu kadar maaş alıyorum, şu kadar da bir vakıftan alıyorum; toplam 60 bin lira falan alıyorum." 60 bin lira da az bir para değil, alıyor.
Peki, değerli arkadaşlarım, kanun diyor ki: "Devlet kurumu ya da kamu kurumu niteliğinde olan kurumun sermayesi yüzde 50'den fazla kamu kurumuna aitse, birden fazla yerde de görev yapıyorsa bir bürokrat sadece birisinden maaş alır." Peki, bu Sayın Başkan niye demiyor, yüzde 50'nin altında ortak olduklarınızdan alıyor musunuz? Niye demiyor yurt dışında? Bir yerde dedi ki: "Biz işçiyiz, ikramiyeler..." falan filen geçiştirdi. Ne kadar ikramiye alıyor arkadaşlar? Yani sadece TÜİK muik falan değil. Yani kusura bakmayın, özür diliyorum yani veri bükmesi, bilgiyi bükme -ki çok önemli bir şeydir- yani bir devlet gerçek bilgileri vermiyorsa, yoksa bu devlet demokratik memokratik değildir. Siz ne kadar bağırırsanız bağırın bu devletin demokratik devlet olma şansı yok ve bu, bu ülkede yapılıyor değerli arkadaşlar.
İşte, büyümeyi konuşacağız, gerçek büyüme midir, neye karşılık bir büyümedir bu? İhracatı konuşabiliriz, nasıl bir ihracat yapıyorsunuz? Türkiye'nin işçi gelirleri Çin'den daha düşük duruma nasıl geldi? Bu şekilde yaparak kimler... Bu şekilde ihracatla Türkiye mi zengin oluyor, başka ülkeler mi zengin oluyor? Bunların hepsini konuşabiliriz. Borçlanma, 450 milyar dolar borcu olan bir ülkede, cari açığı bu şekilde olan bir ülkede suni bir şekilde, emir komutayla faizi düşürerek piyasayı kredilerle boğmakla hiçbir şeyin olmadığı... Buna güvenmediği için kredi alan insanların gidip altın ve dolar aldıklarını falan, bunları konuşacak zamanımız yok. Bu 450 milyar dolar borçla ilgili -bunun 172 milyar doları bir sene içinde ödenmesi gereken borçlardır- ne yapılacak falan; bunlara zamanımız yok.
Ama sosyal devletle ilgili bir şey söylendi, bu konuda bir şeyler söyleyeyim, bitireyim konuşmamı.
Değerli arkadaşlar...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz bitmek üzere, son cümlelerinizi alalım.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Son birkaç dakika verirsiniz artık ya Sayın Başkan.
104 milyar değerli arkadaşlarım yani bütün sosyal şeylerde harcadığımız 104 milyar TL. Sadece zenginlere vergi harcamaları dolayısıyla, işte KÖİ ödemeleri dolayısıyla ve faiz dolayısıyla verilenin 650 milyar TL olduğunu söylemiştik. Böyle bir ortamda verilen 104 milyar TL'nin büyük bir şey olmadığını ve bunun gayrisafi yurt içi hasıla içinde de çok önemli bir paya sahip olmadığını, vergi gelirleri arasında da çok önemli bir paya sahip olmadığını söylemek gerekiyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ezcümle, Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar; yani bu bütçe verilerin bükülerek hazırlandığı bir bütçe. Yani başka bir kavram kullanamıyorum Türkiye'yi yöneten insanlarla ilgili, başka bir kavram kullanamıyorum. Buna rağmen, bu bütçeyi ve ek cetvelleri okudunuz ama bu bütçenin gerçekten geniş kitlelerin bütçesi olmadığını...
Bakın, size bir şey söyleyeyim, kızmayın ama amok koşusu var ya, amok koşusu, siz böyle bir koşunun içindesiniz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Giderek tükeniyorsunuz, MHP'ye de söylüyorum bunu, AKP'ye de söylüyorum, giderek tükeniyorsunuz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sağ olun, teşekkür ediyoruz.
Epey aştınız sürenizi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir an evvel seçim yapın, millet daha fazla zarar görmeden iktidarı salimen teslim edin. Bir an evvel seçim yapın.
SALİH CORA (Trabzon) - Aynen iade ediyoruz!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Cora, tamam yani bir an evvel seçim yapın...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.