| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin (1/282) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 26 .10.2021 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve değerli bürokratlar; ben de öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçe sunumları döneminde gördüğümüz bir kural var. Bu kural, iktidarın içinde bulunduğu kötü ekonomi yönetimini farklı şekilde anlatıp, sanki bugün yaşanan ekonomiyi çok da iyiymiş gibi gösterebilmek adına bütün değerlendirmelerini 2002'den aldığını hep görüyoruz ve şahit oluyoruz. Ancak buradan ifade etmek gerekir ki bu değerlendirme yöntemi kesinlikle ve kesinlikle doğru değil. Örneğin, 2002 yılında, iktidarınızın başlangıcında dolar 1,5 TL'ydi yani siz iktidara geldiğinizde dolar 1,5 TL'ydi, bugün 9,60 veya 80; şu an, her an artan bir vaziyetteyiz yani neredeyse 6,5 katına çıkmış durumda. Yine, o tarihte 1 çeyrek altın 23,5 TL'ydi, bugün herhâlde bin TL'ye yaklaşmış durumda, her dakika da artmakta. En düşük memur maaşıyla o tarihte 17 çeyrek altın alınabilmekteyken bugün 4; 4,5 çeyrek altın alınabilmekte. Ortalama memur maaşıyla o tarihte 25 çeyrek altın alınmaktayken bugün yine 6 ya da 6,5 çeyrek altın alınabilmekte. Yani öyle bahsettiğiniz gibi, 2002'yi de baz alsanız şunu açıkça söylemek lazım: Artık siz ekonomiyi doğru yönetemiyorsunuz.
Bakın, milletvekili olduğumuz günden bu yana, ekonomiyle ilgili bize verilen görevlendirmelerde şehirleri dolaşığımızda 2008'den bu tarafa ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sorunları bire bir gördük, yaşadık ve kamuoyuyla da paylaştık. Zaten vatandaşımız da bugün bu ekonomik sıkıntıların içerisinde maalesef can çekişmekte.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına bir hatırlatmada bulunmak isityorum: Sunum kitapçığınızda örneğin, millî eğitimle ilgili, örneğin, tarımla ilgili birtakım oranlar ve yükseltmelerden bahsettiniz yani söylediğiniz rakamlarla "İşte, biz, millî eğitime verdiğimiz bütçeyi işte şu kadar artırdık, tarıma verdiğimiz desteği bu kadar artırdık." deseniz de bakın, geçtiğimiz yıl bütçe rakamlarıyla oranladığımızda aslında öyle esaslı bir artış oranı ne yazık ki yok Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız. Yani daha geçen yıl örneğin, yüzde 3 seviyelerinde bir bütçe ayırmışsanız bugün de yine yeni bütçe oranına göre oranladığımızda yüzde 3; 3,5 oranlarında görebilmekteyiz bir bütçe payını.
Şimdi, kısacası, bugün ekonominin içinde bulunduğu duruma şöyle bir bakarsak Türk halkı artık size birçok alanda olduğu gibi ekonomi alanında da güvenmemekte. Yani artık sizin bu ekonomiyi düzelteceğinize kimse inanmıyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız. Yani önce şunu da söylemek gerekirse: Bizim eleştirimiz burada iktidaradır. Bizim eleştirimizin devletin kurumsal yapısıyla ilgisi yoktur. Devletin birliğini ve bütünlüğünü inanın, biz sizden daha fazla isteriz. O nedenle, bugün muhalefet olarak, yapılmış olan eleştirilerin devlete karşı değil, iktidara karşı yapılmış bir eleştiri olarak kabul edilmesi gerektiğini buradan hatırlatmak isterim.
2018, 2019, 2020 bütçeleri sürecinde gerçekten büyük bütçe açıkları verdiniz. Şimdi, 2021 yılında öngörülen bütçe açığı 245 milyar iken 2022 yılı bütçe açığı 278,5 milyon olarak öngörülmektedir. Yani buradan temennim şudur: İnşallah, bu kadar, söylediğiniz gibi çıkar diyeceğim yani üzüntüyle onu söyleyeceğim. Ciddi bir bütçe açığı var ama eğer bu kötü ekonomi uygulamalarınız fiiliyatta bu şekilde devam ederse maalesef ki bu rakamın da çok çok üzerine çıkabilme ihtimalini de buradan hatırlatmak isterim.
Yine, bakın, 2021 yılında bu devletin, milletin bütçesinden, tüyü bitmedik yetimin hakkı olan bu bütçeden 179,5 milyar TL'lik bir faiz ödemesi yapıldı. Yine 2022 yılında da 240,4 milyar TL'lik bir faiz gideri öngörmektesiniz. Bütçenin önemli bir kısmı yani yüzde 13,5 gibi bir kısmı da hâlâ faiz giderlerine harcanmaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu ülkenin geleceği adına en önemli ipoteklerden biri bu kamu-özel iş birlikleridir. Burada hiç kimse bize "yok efendim, devletin imkânlarıyla yapamadığımız yerleri yapıyoruz" edebiyatı yapmasın. Bu iktidar, iktidara geldiği günden bu tarafa, cumhuriyetin ilk kurulduğu günden sizin iktidarınıza kadar harcanmış olan 765 milyon dolarlık bütçenin neredeyse 3 katını harcadı. Bu gelen geçen iktidarlar önceki dönemde o kadar karayolları, köprüler, hastaneler, okullar yaptı ama siz sadece bunları satmakla kaldınız, bugüne kadar sata sata da bitirdiniz. (AK PARTİ sıralarında gürültüler)
Bakın, şimdi siz 2,5 milyar dolarlık bütçenizle, bu iktidarınızda kullandığınız bütçenizle sadece kamu-özel iş birlikleriyle milleti borçlandırarak yatırımlarla göz boyamaya çalışmaktasınız. Keşke bu yapılanlar genel bütçeden yapılabilseydi, keşke bu yapılanlarla bu yerleri kullanmayan vatandaşımız borçlandırılmamış olsaydı, keşke gençlerimizin geleceği ipotek altına alınmamış olsaydı.
Bakın, 2024 yılına kadar geçiş garantili yollara 98,5 milyar, şehir hastaneleri yönünden de 94,2 milyar garanti ödenecektir yani 2024 yılına kadar 193 milyarlık bir garanti ödemesi bu ülkeyi beklemektedir. Biz, yapılacak olan hiçbir hizmete karşı değiliz ve eğer layıkıyla yapılırsa yapılan her hizmeti de destekleriz ama siz buraları bir ticarethane gibi açtırıp geçenden parasını 1 katıyla aldığınız gibi geçmeyenden, hayatında görmeyenden de parasını almaktasınız.
Bakın, Niğde-Tarsus Otoyolu'nu ben size söyleyeyim, daha 2 hafta önce ben oradan geçtim, geçmeyenler için söyleyeyim -bilmiyorsunuz, bilmeden konuşuyorsunuz- 115,5 TL'ye geçildi. Bir aracın Adana'ya gidiş-gelişinde ödediği ücret 231 TL, o da binek araç olursa yani Deli Dumrul misali, geçtiği yol için yaktığı yakıt kadar para ödemekte. İşte, siz buraları bir yatırım olarak değil, bir ticarethane olarak görmektesiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) O nedenle, siz sadece buraları yapan 5'li çetelere ticarethane açmaktasınız. Eğer bir kamu hizmeti olacaksa, kamu hizmeti temel bir haktır ve ücretsiz karşılanması gerekir.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakın, bu ülkede cumhuriyetten bugüne kadar yapılmış olan neredeyse tüm fabrikaları iktidarınız döneminde sattınız dedik; evet, diyoruz, tekrar ediyoruz. Satacak bir yer kalmadı ve şimdi de bu milletin arazileri, arsaları satılmaya başlandı. Bakın, sadece bir ilçede -Antalya'dan bahsedeyim, kendi bölgemden- sadece Finike'de geçen yıl satılan araziler nedeniyle 32 milyon TL; daha yakın tarihte, geçtiğimiz haftalarda satılan araziler nedeniyle 60 milyon TL satış bedeli elde edildi. Soruyorum size: Bu yaklaşık 100 milyon TL, Finike'nin değeri nereye kullanılacak? Yani fabrikaları bitirdiniz, oraları sattınız, buraları sattınız, şimdi de gözü arsalara diktiniz. Bakın, daha geçen hafta yine TOKİ aracılığıyla Antalya'nın Aksu ilçesindeki yerleri sattınız. Para edecek neresi varsa hepsini bir bir satıyorsunuz, satacak yer kalmayınca ne yapacaksınız, onu da çok merak ediyorum.
Şimdi, Sayıştayın özellikle şehir hastaneleriyle ilgili çok önemli bulguları var yani oku oku bitmiyor, sayfalar dolusu Sayıştay bulguları var değerli arkadaşlar. O sizin çok övündüğünüz şehir hastanelerinin dahi inşaat, teslim ve işletme süreciyle ilgili işlerini doğru düzgün beceremediğinizi Sayıştayın raporlarıyla görmekteyiz. Sayıştayın bu süreçte kontrollü ve dikkatli bir dille bu raporları yazdığını biliyoruz ancak yine de buna rağmen dikkat çekecek bulgular olduğunu da ifade etmek istiyorum. Örneğin, nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan firmalardan, tüketicilerden tahsil edilen ve Bakanlığın bankadaki hesaplarına yatırılması gereken Elektrik Enerjisi Fonu'nun bazı şirketlerce eksik yatırıldığı ya da hiç yatırılmadığı tespit edilmiş. Soruyorum size: Bu şirketler kimdir? Bu şirketlerden almanız gereken bu paraları niye almıyorsunuz? 37 tane şirket hiç ödeme yapmamış, 18 tane şirket eksik ya da geç ödeme yapmış. Çok önemli bir geliri siz bu şirketlerden almayarak bu ülkeyi bu gelirden mahrum bırakmaktasınız. Bu şirketler kimdir, nedir ve niye bu paralar alınmıyor; bunun hesabını mutlaka, bir şekilde vermek zorundasınız değerli arkadaşlar.
Yine, Sayıştayın bulgularında... Örneğin, yani öyle ki "Akademik kadro ilanında, objektif olmayan ek koşullara yer verilmesi..." Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı liyakati olmayan, yandaş olan birçok kişiyi kadrolara alabilmeniz operasyonudur.
Yine "Bütçeden yardım alan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine ilişkin değerlendirmelerin incelenmesi, yetersiz desteklerin nereye harcandığının belirsiz olması..." Yani onlarca, yüzlerce yandaş sivil toplum örgütlerine devletin imkânlarını oluk oluk akıttınız ama nereye harcandığını buraya yazamamışsınız. Bakın, buraya yazamadınız, Sayıştay diyor ki: "Hiç olmazsa bunları açıklayın bari."
Yine, o kadar kontrolsüz, denetimsiz, disiplinsiz ve siyasi olarak bu bütçeyi kullanmaktasınız ki, 18 yaşını tamamlamış ve gerekli şartları taşımayan gençlere sosyal destek ve ekonomik destek ödemesine devam etmişsiniz. Bunu hangi seçimde, hangi oy karşılığı yaptınız? Bakanlık bütçesinden yapılan ödemelerin hak sahiplerine ödenmesine ilişkin işlemde kontrol eksikliği bulunmakta. Yani bunun anlamı ne? Hak sahibi olmayanlara ödeme yapmaya devam etmişsiniz.
"Sahte ve şüpheli engelli sağlık kurulu raporlarının gereklerinin gecikmeli olarak yerine getirilmesi..." Geçen sene bu konu mevzu edilmişti ve engelli olup olmadığı belli olmayan kişilere haksız ödemeler yapıldığı konusu kamuoyuna da mal olmuştu; bu konularla ilgili gerekli tedbirleri almadığınızı Sayıştay bir kez daha ifade etmiş.
Bakın, bugün asgari ücrette, sayenizde, Avrupa'daki en düşük 2'nci ülke durumuna düşürülmüş vaziyetteyiz.
Şimdi, her dönem yarattığınız kötü gidişata bir günah keçisi bulmak gibi alışkanlığınız yine devam etmekte. Bakın, tarımla ilgili kötü gidişatı bugün çiftçi sizlerden daha iyi yaşayarak bilmekte, çiftçi şu an ürettiğiyle ilgili hak ettiği şekilde karşılığını alamamakta. Örneğin, gübre fiyatları 2 kat, 3 kat artmış durumda ama siz ekonomiyi doğru yönetemediğiniz, çiftçiye gerekli desteği veremediğiniz için bu sürecin günah keçisini gübre ihracatçıları olarak ilan ettiniz. Geçen hafta bir karar alınmak üzereydi, alındı hatta, gübre ihracatını yasaklamaya çalıştınız ve gübre ihracatını yasaklayarak gübre fiyatını düşüreceğinizi zannettiniz. Ya, yüzlerce firma var ve bu firmalar yurt dışı taahhütlerinde bulunmuşlar, üretim garantisi vermiş, belki bir kısmı hatta ödemelerini almış; bir gün sonrasında siz ihracatı yasaklayarak Türkiye'nin itibarını zedeler bir duruma soktunuz, yüzlerce gübre ihracatçısını da perişan duruma soktunuz. Çünkü siz kararlarınızı günübirlik alan bir iktidar durumundasınız.
Bakın, siz "Büyük ülke." demektesiniz ama büyük ülke olarak şunu beceremediniz ve vatandaşı perişan ettiniz. Antalya'da, Manavgat'ta ve sonrasında Marmaris, Bodrum bölgesinde malum olduğu üzere, Türkiye'nin belki de en büyük yangınlarından birini yaşadık. Adı Manavgat'la anılan ancak Akseki, İbradı, Gündoğmuş ilçelerimizde ve Alanya'da da yine etkisini gösteren bir yangın sürecini yaşadı Antalya bölgesi. Buradan açıkça söylüyorum: Bu süreçte yangın söndürmeyle ilgili mücadelede kesinlikle ve kesinlikle sınıfta kaldınız. Gerekli uçak ve helikopter kullanımında, tahsisinde maalesef yeterli olamadınız ve hatta o yangınla mücadele sürecini dahi siyasallaştırmaya çalıştınız. İlçenin belediye başkanını, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanını siz koordinasyona bile sokmadınız. Yapılacak olan yardımların belediyeler eliyle yapılmasını önlemeye çalıştınız, illaki iktidarınıza bağlı kurumlar üzerinden yardım yapılması için vatandaşı zorladınız; polisiyle, jandarmasıyla yardıma gelen araçları yönlendirmeye çalıştınız. Orada bile siyaset yapmaya çalıştınız.
Şimdi, ne yaşandı? Bini geçkin burada ev yandı. Şimdi daha geçen hafta, beş gün önce ben yangın bölgesindeydim. Vatandaşımız çaresiz beklenti içerisinde, vatandaşımız kaderine mahkûm edilmiş durumda. Yangın süreci içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı geldi dedi ki: "Evleriniz yapılacak, yüzde 60'ını biz karşılayacağız, yüzde 40'ını siz." Üç gün sonra Çevre ve Şehircilik Bakanı geldi "Evleriniz yapılacak, yüzde 50'sini biz, yüzde 50'sini siz." Yani daha iki gün içerisinde bile yüzde 10 değişti.
Şimdi, ne oldu? Şimdi, bakın, evleri yanan kişilerin evlerinin ne şekilde yapılacağına, kaça yapılacağına dair vatandaşın kesinlikle bilgisi yok Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, ancak buna rağmen vatandaşlara kaç para ödeyeceği belli olmayan rakamların altına boş sözleşmelere taahhüt imzası attırılmakta. Öyle ki bu yangın klasik bir yangın değildir, klasik bir şekilde evi yanmış bir vatandaşın yangın süreci değildir. Burada devletin görevini gereği gibi yapmaması nedeniyle, gerektiği gibi mücadele edip ormanları söndüremediği için binlerce vatandaşımız mağdur olmuş durumda. Şimdi, o vatandaşımızın evi zaten yanmış, o evdeki anıları yanmış, geçmişi yanmış, eşyaları yanmış, tüm hatıraları yanmış; şimdi ne denmekte? Şimdi yapılacak evin yüzde 50'sine yirmi yıl süreyle kredi borçlandırması yapılmakta. Ya, zaten 60 yaşına, 70 yaşına, 80 yaşına gelmiş bu vatandaşın yirmi sene borç altına sokulması ne demektir? Devlet olarak sizin işte, bu bütçede bunları planlayıp mağdur olan bu vatandaşın mağduriyetini giderebilecek bir gücünüz dahi yok ve üstelik gönüllü bir şekilde "Biz bu vatandaşların mağduriyetini gidereceğiz, müsaade edin, biz bu evleri yapacağız." diyen yardımseverleri bile sokmadınız o bölgeye.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Arı, toparlayın lütfen, süreniz dolmuştur.
CAVİT ARI (Antalya) - Çünkü gidip kendiniz başaramadığınız mücadele üzerinden de siyaset yapmayı çalışmayı planlamaktasınız.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Sayın Arı.
CAVİT ARI (Antalya) - Kısa özet: Yangın bölgesinde vatandaşımız mağdur durumdadır. Bir taraftan müteahhitler gelmiş orada şantiyelerini kurmakta ama bir taraftan da vatandaş evinin kaça yapılacağını bugün dahi bilmemektedir.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok sayıda arkadaşımız söz hakkı bekliyor Sayın Arı.
Teşekkür ediyorum.
CAVİT ARI (Antalya) - Buradan, Manavgat ve bölgesindeki halkımızın mağduriyetinin giderilmesi ve evi yapılacak vatandaşlardan bir kuruş dahi talep edilmemesi gerektiğini ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.