KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli bürokratlar; bütçeler, devletin vatandaştan topladığı vergilerin ve kamu kaynaklarının nereye harcanacağına dair hükûmetin yazılı beyanı olduğuna göre aynı zamanda yaptığı siyasi tercihin de belgesidir. Dolayısıyla bütçeden ayırdığınız paylara bakarak iktidarınızın o sene içerisindeki tercihlerini biz de yorumlayabiliyoruz. Geçtiğimiz hafta burada Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay 2022 bütçesinin yeşil ekonomiye geçiş sürecini hızlandıracak bir bütçe olduğunu ifade ve iddia etti. Peki, bu gerçekten öyle mi? Bal demekle ağız tatlanmayacağı gibi, "Yeşil kalkınma devrimini başlattık." demekle de maalesef yeşil dönüşüm başlamış olmuyor.

Bakın iklim değişikliği ve yeşil dönüşümün bütçedeki programların, hemen gerçekçi bir dönüşümün amaçlanmadığını anlayabiliyorsunuz. Mesela, sürdürülebilir çevre ve iklim değişikliği programına yalnızca 2,651 milyar lira, orman ve doğanın korunması sürdürülebilir yönetimine 4,737 milyar lira, diğer bir başlık olan toprak ve su kaynaklarının kullanımı ve yönetimine 20,9 milyar lira yani toplamda sadece 26,3 milyar lira -yani 2,4 milyar euro- ayırmak aslında bu konuya ne kadar göstermelik yaklaştığınızı açıkça ortaya koyuyor.

Çevre Bakan Yardımcısının "Ülkemizin çevre ve iklim konusunda AB standartlarına gelebilmesi için kişi başına 1.000 eurodan 80 milyar euroya ihtiyacımız var." açıklaması, aslında bu konuda sadece bakkal hesabı yaptığınızın da açık bir itirafıdır. Bu arada, ülkemiz sınırları içinde 80 milyon değil, malum politikalarınız yüzünden bugün 90 milyon kişi yaşıyor; o hesap da nereden tutsanız yanlış.

Geçen sene Paris Anlaşması'na şiddetle karşıydınız -buradan Çevre Bakanına da dile getirmiştik- sonra bir anda yeşil kalkınma devrimcisi olduğunuz için geçen seneki bütçeye baktım ne kadar değişti diye, ormanların korunması programına 3 milyar lira, çevre ve iklim değişikliği programına 1,8 milyar lira, toprak ve su yönetimine 15.4 milyar lira ayrılmış. Yani bu seneki bütçeyi 400 milyon euro artırarak mı yeşil kalkınma devrimini başlatacaksınız, merak ediyorum. Zaten o da birkaç hafta içinde ucunu kaçırdığınız kur artışlarıyla muhtemelen eşitlenecektir. Anlaşılan o ki bütçe teklifi hazırlanırken bu devrimi başlatacağınızdan haberiniz yokmuş, dolayısıyla, aslında belki de burada sizi itham etmek doğru değil.

Kıymetli milletvekilleri, Avrupa Birliğinin 2021-2027 Çok Yıllı Mali Çerçevesi Aralık 2020'de kabul edildi. Bu uzun dönemli bütçeye baktığımızda, yeşil dönüşüm ve dijital geçişi sağlayacak hedeflere yönelik olduğunu görüyoruz. En büyük ticari partnerimiz olan Avrupa Birliğinin yeşil dönüşüme bu kadar önem veriyor olması ekonomimizi doğrudan ilgilendiriyor. AB pazarında değişen standartlar ve üretim anlayışını ciddiye alır ve gerekli adımları atarsak yeni açılan fırsat penceresini kucaklarız; her zamanki günlük kararlarla treni kaçırırsanız büyük bir krizi de peşinen bize satın aldırmış olursunuz.

2030 yılına kadar karbon salımını yüzde 50 oranında azaltmayı hedefleyen Avrupa Birliği 1 trilyon euroluk önemli bir bütçe ayırdı. Diğer yandan InvestEU Fonu'nun yüzde 37'lik kısmı iklim sorunlarıyla mücadele için kullanılacak. Yani, yanımızda yeşil yeni dünya kuruluyor, ciddi bütçeler ayrılıyor, finansmanlar hazırlanıyor. Yeşil odaklı ekonomi, ticaret ve teknoloji ekseninde yeni bir kümelenme çağı başlıyor. Olup bitenlere duyarsız kalamaz, ekonomik ve siyasi geleceğimizi dış güçlerin temennilerine ve finansman jestlerine de bırakamayız. Aynı iradeyi göstermemiz, bunu merkezî yönetim bütçesi dâhil bir çok alanda ispat etmemiz gerekiyor. Özel sektör konunun farkında ve yeşil düzene geçiş konusunda yıllardır hararetle hazırlığını yapıyor. Ancak, aynı farkındalığı ve harekete geçme enerjisini iktidardan da görmeyi bekliyor.

Birleşmiş Milletlerin 2005'teki Seul toplantısından yani sizin iktidarınızın 3'üncü yılından beri yeşil büyüme konusu tüm dünyada tartışılıyor. Sonrasında, Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları arasına giren, on beş yıldır dünya gündeminde yer alan bir kavramdan bahsediyoruz. Peki, bu kadar zaman ne hazırlık yaptınız? Avrupa Yeşil Mutabakatı ilan edilince ciddi ciddi üzerinde düşünmek zorunda kaldınız. Onun da sebebi ne? "Acaba bizim ticaretimiz ne olur?" diye düşünmeniz yani aslında sizin konunuz sürdürülebilir bir gelecek, iklim kriziyle mücadele falan değil, ticaret. Oysa iklim kriziyle mücadele, reaktiften çok proaktif hareketlere ihtiyaç duyuyor. Bu bir kâr-zarar hesabı, fon kapma yarışı değil, gelecek nesillere sürdürülebilir bir dünya teslim etme mücadelesidir. Konuya bu pencereden bakabilirseniz zaten kimse zarar etmez, fonlar da koşa koşa kapınıza gelir, çünkü biz böyle bir ülkeyiz.

Fon kapma yarışı konusunda da özel bir başlık açmak istiyorum. Bildiğiniz gibi Avrupa Birliği iklim fonlarından ülkemize yıllık ortalama 667 milyon euroluk giriş oluyor. Paris Anlaşması'nın onaylanmasıyla birlikte şartların yerine getirilmesi için Dünya Bankası ve Avrupa Kalkınma Bankaları kanalıyla 3,1 milyar dolarlık bir kredinin gündemde olduğunu biliyoruz. Bunların ve gelebilecek yeni fonların gerçekten iklim değişikliğiyle mücadele, uyum ve azaltım süreçlerinde kullanılması gerekiyor. Bu fonların nereye kullanılacağının milletimiz adına en büyük takipçisi İYİ Parti olarak bizler olacağız.

Yeşil dönüşüme katılmayan ülkelerin dünya ticaretinden, küresel yatırımlardan, teknoloji transferinden ve yeni finansmanlardan dışlanacağı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu sebeple, kısa dönemli avantajlardan çok uzun vadeli yatırımların önünün açılması gerekiyor. Dünyanın üzerinde çalıştığı sürdürülebilir finans stratejilerine, doğal sermaye muhasebesine ve yeşil tahvillere yönelik çalışmalar ivedilikle başlatılmalı; artık "Ya katıl ya atıl" dönemindeyiz, öyle de bir ülkeyiz ki iklim krizini bile fırsata dönüştürebilmek bizim elimizde. Bu süreç, stratejik yönetimi ve vizyoner projeleri gerekli kılıyor. Ancak görüştüğümüz bütçe teklifinden anlaşıldığı üzere, bütçemizin çoğunu üretmeye ve yeniden yapılanmaya değil, kirlettiğimizi temizlemeye harcıyoruz. Dolayısıyla, şu ana kadar gelir değil sadece gider yarattınız. Mesela, önce onlarca tesisin Marmara'ya zehirli atıklarını boşaltmasına göz yumuyor, sonra ortaya çıkan müsilajın temizleme çalışmalarını dünyanın en büyük çevre başarısı olarak lanse ediyorsunuz. Siz reçelin köpüğünü üstten alırken derin deşarj sistemleriyle Marmara da zehirlenmeye devam ediyor bu arada.

Tekrar söylüyorum, sorunu kökünden çözer ve artık kirletmezseniz temizlemeye emek ve para harcamazsınız. Böylece milletimizin rızkı olan bütçe de çarçur olmaz.

Günümüz dünyasında bu tip giderleri azaltmak, hatta tamamen sıfırlamak dahi mümkün. Bunun için, ballı temizlik ve arıtma ihalelerindeki ranta değil, refahı tabana yayacak yeni nesil üretim ve dönüşüm projelerine odaklanın yeter. İhale ağalarını üzeceksiniz ama çocuklarımızı, torunlarımızı sevindirecekseniz.

Bir yandan "yeşil kalkınma devrimi" deyip diğer yandan yeni planlanan, fosilden enerji üreten santraller konusunda Çin ve Hindistan'ın ardından dünya 3'üncüsü olmak hem yeşille hem de iddia ettiğiniz hedeflerle baştan başa çelişiyor. Eğer iddianızda samimiyseniz, yeni kömür yatırımlarını hemen durdurun, kömür santrallerini kapatmak ve kömür madenciliğinden çıkmak için gerçekçi yol haritası oluşturun. Bunu yaparken de çalışanların zarar görmesini engellemelisiniz. Bu sebeple, kömüre, madene mahkûm ettiklerinizin beceri uyumsuzluğunu da ortadan kaldırmanız gerekiyor.

Yeni dönemde kimseyi geride bırakmak, sefalete terk etmek gibi bir lüksümüz hiçbirimizin yok. İnsan onuruna yakışır çalışma koşullarında, yapılan iş karşılığında hak edilen ücretin alındığı düzgün iş modellerini inşa etmekle mükellefsiniz. Hep söylediğimiz gibi, bu konu yalnızca çevre meselesi değil. Yeni bir düzenin eşiğinde Uluslararası Çalışma Örgütü 2030 yılına kadar en az 24 milyonluk ilave istihdam öngörüyor yani fırsat var. Bu yeni istihdam alanları yeni beceriler, yeni işler demek. Tam da bu noktada eğitim ve yeniden eğitim meselesi ortaya çıkıyor.

Bu sebeple, eğitim bütçesi başta olmak üzere bütçenin birçok kaleminde de ek maliyet yaratmak zorundasınız. Keşke bütçe teklifinde buna yönelik özel bir başlık da olsaydı. Çünkü, bu becerileri kazanmış bireylerin yetiştirilmesi bugünden yarına olabilecek bir şey değil, aksine, yıllar gerekiyor. Bunun için de yarın için bugünden çalışmak, bugünden planlamak gerekiyor.

Unutmayın ki yarının dünyasında yalnızca yeni becerileri teşvik edip uygulayabilenler, yeni nesil iş imkânı yaratanlar, yeşil dönüşüm trenini kaçırmayanlar ayakta kalacaklar. Eğer bunu gerçekten istiyorsak, bütçeyi yeşile boyanmış kahverengiyle değil çağımızın gerçeği yeşille hazırlamalıyız. İşte o zaman gerçek bir kalkınmadan ve dönüşümden söz edebiliriz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz, süreniz dolmuştur.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Teşekkür edeyim o zaman Başkanım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına ve değerli bürokratlara da bütçemizin vatandaşlarımıza hayırlı olması için başarılar diliyorum. Umarım söylediklerimizle katkı yapmışızdır, faydalanmışsınızdır. Çünkü bu şartlar altında hepimizi çok zor bir sene bekliyor.

Saygılarımı sunuyorum.