KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli konuklar, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, tabii, Meclis bütçesini görüştüğümüz bu günde Meclisin temel olarak iki temel işlevinden biri tamamen askıya alınmış durumda. Meclisin yasama görevi dışında bir de tabii ki denetim görevi var. Öncelikle, Meclisin denetim görevi...

Bir defa, şu yönüyle gelen yasaların tamamen torba yasa şeklinde gelmesi artık bir işleyiş biçimi hâline dönüştü. AKP'den önce 1'ken torba yasa, AKP'nin ilk döneminde 2, daha sonra 2011 yılında 11, şimdi de rutin hâle dönüştü, otoriterleşmeyle birlikte torba yasa da devamlılık arz ediyor.

Tabii ki bunun dışında, denetimin en önemli yollarından bir tanesi soru önergeleridir. Şu anda soru önergelerinin büyük bir kısmı önce Sayın Başkanın denetimine tabi oluyor. Sayın Başkan mesela şu cümleleri gördüğünde bunlar iade ediliyor: "Tecrit" "pogrom" "sivillere yönelik hak ihlalleri" "katliam" "cinsel şiddet" "yargısız infaz" kelimeleriyle birlikte bu önergeler iade ediliyor. Daha sonra bakanlıklara gidiyor; bakanlıklar özellikle HDP'den geliyorsa önemli oranda cevap vermemeyi tercih ediyorlar. Cevap verilenler ise 10 maddelik madde madde sorularımıza tamamen genelgeçer bir ifadeyle maalesef cevap veriyorlar. Dolayısıyla, bu şekilde vekillerin denetim görevi tamamen askıya alınmış.

Aslında, vekillerin görevlerini ifası bir şekilde yürütmenin de baskısı altında. Bakın, yerellerde, Meclis dışındaki çalışmalarda özellikle İçişleri Bakanlığı marifetiyle vekillerin örneğin birçok yerde açıklama yapması tamamen engelleniyor. Örneğin, hiçbir mahkeme kararı olmamasına rağmen vekillerin yurt dışı çıkış yasağını İçişleri Bakanı isteyebiliyor, defaatle bunları Sayın Başkana iletmemize rağmen bu konuda herhangi bir çözüm geliştirilemiyor. İçişleri Bakanı kimin yurt dışına gideceğine karar veriyor, İçişleri Bakanı milletvekillerinin açıklama yapmasını engelliyor, milletvekillerinin genel başkanlarını karşılamasını engelliyor. Bakın, bir örnek vereyim: İsim verdim ve Başkanlığa bildirmeme rağmen önlem alınmadı. Eş Genel Başkanımız, Mardin Havaalanı'na indiği sırada 3 vekil arkadaşımız karşılamak için gittiğinde maalesef, bir güvenlik görevlisi -ismini verdik, Caner Bulut- geldi, dedi ki: "Ben sizi havaalanına almıyorum." Ve bu konuyla ilgili en azından bugüne kadar bir işlem yapıldığı tarafımıza iletilmedi. Yani yürütme şu anda tamamen yasamayı kontrol altına almış durumda.

Tabii ki sorunlar sadece bununla bitmiyor. Mesela Meclis personeli çok ciddi sorunlar yaşıyor. Örneğin, danışmanların gerçekten hiçbir hakları yok. Bir hileli sözleşme yapılıyor, danışmanlar sözleşme ücreti dışında en ufak bir haktan faydalanamıyor, kaderleri tamamen milletvekilinin iki dudağı arasında, neredeyse angarya koşullarında çalışıyorlar. Yine, Meclisin idari personeli de aynı şekilde. Aynı işi yapmalarına rağmen farklı farklı ücretler almaya devam ediyorlar. Yardımcı hizmetli sınıfında olanlar, genel hizmetli sınıfında olanlarla aynı işi yapmalarına rağmen emekliliklerinde korkunç farklılıklar oluşuyor. Israrla, defaatle söyledik, bu yardımcı hizmetli sınıfındaki insanlar genel hizmetli sınıfına geçirildiğinde -sayısı çok yüksek değil, büyük bir kısmı zaten emeklilik dönemine gelmiş- bu ayrıca burada yeni bir istihdam da yaratacak ama bunların hiçbiri olmuyor.

Bu Mecliste maalesef, çalışanların hukuku korunmadığı gibi vekillerin de hukuku korunmuyor. Milletvekilliklerinin düşürülmesi, milletvekillerinin yaka paça Meclisten atılması, hepsi bu dönemde yaşandı. Bu konuda maalesef, ileri bir adım atılamıyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Mahmut Bey.

Süreniz doldu.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

İçişleri Bakanının maalesef, vekiller üzerindeki etkisi hiçbir şekilde kırılamıyor. İçişleri Bakanı kendisini derebeyi sanıyor.

Teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum.