KOMİSYON KONUŞMASI

OYA ERSOY (İstanbul) - Henüz hazırun tamamlanmadı ama. Bakana sorular soracağız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bakanımız burada diye ben söz verdim ama isterseniz bekleyelim bir iki dakika daha.

OYA ERSOY (İstanbul) - Hazırun tamamlanmadı diye demiştim ama başlayayım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun lütfen.

OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, hazırunu öncelikle saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, enerji meselesine iki açıdan bakabilirsiniz ve bakış açınız ürettiğiniz politikalarla da doğru orantılıdır. Eğer şirketlerin, sermayenin kârını artırmak açısından bakarsanız başka politik bir hat örersiniz ama halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak açısından bakarsanız başka bir politik çizgiyi hayata geçirmeye çalışırsınız. Şimdi örnekler vereceğim ve bütün anlatacaklarım bu iki bakış açısından hangisine oturuyor, o açıdan bakmanızda fayda olduğunu düşünüyorum.

Şimdi Türkiye, son on beş yılda en yüksek enerji talebi artışını yaşayan OECD ülkesi. Burada, baştan sorduğum soruyu soruyorum: Bu enerji talep artışı kimin çıkarı için? Enerji konusunda, büyük oranda dışa bağımlı bir ülkeyiz ve petrol ve doğal gazın ithalatta önemli bir paya sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye'nin enerji ithalatı 2021 yılı Mayıs ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 143,8 artarak 3 milyar 94 milyon 526 bin dolara yükselmiştir. Baktığımız zaman, bir özelleştirme sürecinin yani enerjide de neoliberal politikaların hem dünya çapında hem de Türkiye'de yarattığı krizin bir parçası olarak bugün bu bütçeyi tartışıyoruz.

Evet, Türkiye Elektrik Kurumu parçalandı, her bir parçası da ayrı ayrı özelleştirildi. Bu özelleştirmelerin her biri birtakım tezlerle yapıldı değil mi? Elektrik temininde ucuzluk olacaktı -bakıyoruz yıllara birazdan anlatacağım- kalite ve yönetimde şeffaflık olacaktı ve kayıp kaçağın aşağı çekileceği iddiasıyla özelleştirmeler yapıldı. Sürece baktığımızdaysa bunların hiçbirinin gerçekleşmediğini ve üstelik elektrik fiyatlarının da sürekli arttığını görüyoruz. Ayrıca, bu süreçte sürekli elektrik dağıtım ve üretim şirketlerini koruyup kollayan birtakım yasaların, kararnamelerin çıkarıldığını görüyoruz. Üstüne üstlük de faturalarla birlikte elektrik abonelerinin sırtından ek gelirlerle şirketlerin, sermayenin desteklendiğini ve desteklenmenin de hâlen devam ettiğini görüyoruz. Artı, 3 Temmuz itibarıyla tek özelleştirilmeyen alan iletim alanında özelleştirme kararı alındı, kapsamına alındı, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle.

Zamlara baktığımız da, evet, bugünkü zamları biraz önce konuştuk. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2018'den bu yana mesken abonelerinin elektrik faturaları yüzde 122 civarında zamlandı ve son yılda yapılan zamlar sonucunda en son elektriğe yapılan yüzde 15 ve doğal gaza yapılan yüzde 12 zammın ardından elektrik faturası yüzde 93, doğal gaz faturası en az yüzde 63 arttı. Evet, bugün BOTAŞ'ın açıkladığı zamlar henüz mesken abonelere, mesken faturalarımıza yansımayacak ama biz biliyoruz ki bugün açıklanan zamlar ne yazık ki başta elektrik bedelleri olmak üzere tepeden tırnağa her şeye zam gelmesine yol açacak. Bu gidişi durdurmak için öncelikle özelleştirme ve kâr esaslı piyasa politikalarının terk edilmesi şarttır ve kamusal planlama temelinde ekolojiye dayalı enerji politikalarına ihtiyaç vardır ve bağımsız enerji politikalarına ihtiyaç vardır.

Zamlara baktığımızda bir küçük ayrıntı, özellikle Elektrik Üretim AŞ'nin elektrik dağıtım şirketlerine sattığı elektriğin fiyatında dönemsel olarak indirimler yaptığı dönem de yaşadık ama bu indirim asla meskenlere, halkın faturalarına yansımadı çünkü milyonlarca liralık indirim, özelleştirme yoluyla dağıtım, işletme, devir hakkını alan şirketlerin kasasına girdi.

Kayıp kaçak oranlarına baktığımızda, önce kayıp kaçağın nedenini ortaya koymakta fayda var. Dağıtım şirketlerinin kayıp kaçağı önlemek için de yeterince yatırım yapmadığını -yani özelleştirirken söylenilen iddianın aksine- ve Türkiye elektriğinin yüzde 45'ini kullanan sanayi kuruluşlarının kayıp kaçak oranının da bugüne kadar hiç konuşulmadığını biliyoruz. Elektrik enerjisi iletim ve dağıtım aşamalarında şebekeden kaynaklı bir kayıp yaşanmaktadır ve dağıtım şebekesinde kullanılan iletken malzemenin cinsine, şebekenin yeni veya eski olmasına bağlı olarak iletim ve dağıtım hatlarında yaklaşık yüzde 12-13 oranında enerji kayıp kaçakları vardır. E, şimdi, sermaye doğal olarak enerjiye de bir hak olarak değil, bir kâr olarak bakar ve doğal olarak da yatırım yapması gerekmiyorsa eğer, kârını artırmak için, bir zararı yoksa, bu yatırımı yapmaz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Oya Hanım, süreniz tamamlanmıştır.

Teşekkür ediyorum.

OYA ERSOY (İstanbul) - Çok kısa...

Nitekim, herhangi bir yatırım yapmamaktadır çünkü kayıp kaçak zaten sizin aracılığınızla faturalara yansıtılarak bizzat halk bu bedeli ödemektedir. Enerji bir temel insan hakkıdır, yaşamsal bir haktır ve...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

OYA ERSOY (İstanbul) - ...halkın yaşamsal ihtiyaçları doğrultusunda parasız olarak halka verilmek zorundadır.

Teşekkür ederim.