KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, işte, böyle maalesef yasakçı, halkın sesini buraya yansıtmayan uygulamalar yaptığınız için bu bütçe halkın bütçesi değil, sarayın bütçesi oluyor maalesef.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz halkın sesi olmadığınızı mı söylüyorsunuz?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Elbette halkın sesiyiz ama halkın sesini buraya ulaştıralım istiyoruz. Ya, kısa bir videoda halkın bir isyanı var, elektrik faturalarıyla, doğal gaz faturalarıyla ilgili bir isyanı var bunu burada... Sayın Bakanımız -bilmiyorum, belki halkla bu kadar iç içe değil- hani halkın sesini duysun diye... Bu doğal gaz zamlarının, elektrik zamlarının halkta nelere yol açtığını, halkın doğal gazını yakamadığını, battaniye altında bulunduğunu, çığlığını duyması için otuz saniyelik bir videoda gösterecektim. Ama sonuç olarak bak ne diyor halkımız: "Soba yakmamak için sokaklarda geziyorum." Acaba Sayın Bakanımız halkın sesini duyuyor mu? Soba yakmamak için sokaklarda gezen halkımızın sesini duyuyor mu? Battaniye altında kalan, doğal gazını, sobasını yakamayan insanlarımızın sesini duyuyor mu? Duymuyor. Duymadığını nereden biliyoruz? Bakın, sunumundan biliyoruz. Bu sunumunda insan yok, yurttaş yok, doğa yok, ekoloji yok. Ne var? Şirketler var, kâr hırsı var, vahşi kapitalizm var, şirketlerin çıkarı var. Halkın çıkarı yok, toplumun çıkarı yok, doğanın çıkarı yok. Belki halkımızın sesini duyup da vicdana gelirdi Sayın Bakanımız bu anlamda. 2 bin lira emekli maaşı alan bir kişinin, bin lirayla nasıl faturalarını ödeyeceği konusunda bir cevap olurdu. Değerli arkadaşlar, "enerji adaleti" diye bir şey var bakın. "Sosyal bir devletiz." diyoruz. Sosyal bir devletin görevi nedir? Tüm yurttaşlarını güvence altına almasıdır. Şimdi, diyor ki Sayın Bakanımız: "Ben herkese doğal gaz sağlıyorum hem de Avrupa'nın en ucuzunu sağlıyorum." Peki, sorarım Sayın Bakanımıza: Avrupa'da 4 bin euro alan bir işçi ile Türkiye'de 250 euroya talim eden bir işçiyi nasıl aynı kefeye koyuyorsunuz ya, nasıl aynı kefeye koyuyorsunuz? 3 bin lira maaş alan bir kişi bin lira faturasını nasıl ödesin? Avrupa'da çalışan bir emekçinin sonuç olarak faturası gelirinin yüzde 5'ini oluşturmazken burada faturalar yurttaşlarımızın gelirinin üçte 1'ini oluşturuyor; bu, aynı durum mu arkadaşlar? Değil. Bu işin bir sosyal boyutu yok mu? Maalesef yok sizin sunumunuzda, bir sosyal boyutu yok. Bir devletin yapması gereken, yurttaşlarımızın enerji güvenliğini sağlamaktır; su güvenliğini, doğal gaz güvenliğini, yakıt güvenliğini, elektrik güvenliğini sağlamaktır. "Efendim, ne var, ben sağlıyorum." diyorsunuz. Ya, Allah'ınızı severseniz, doğal gaz konusunda -bu kış özellikle bir kara kış geçireceğiz- "Acaba yurttaşlarımız 700 lira, bin lira gelecek faturaları nasıl ödeyecek?" diye düşünen var mı burada? Biz düşünüyoruz, bunun için de önerge vereceğiz. Tüm yurttaşlarımızın ihtiyaç sınırına kadar doğal gazını ücretsiz sağlayabilir bu devlet, iddiayla söylüyorum, yeter ki tercihlerini değiştirsin; tercihleri 5 tane yandaş şirketten yana değil, halktan yana kullanırsak bunları sağlayabiliriz. Tüm yurttaşlarımızın elektriğini ücretsiz sağlayabiliriz ihtiyaç sınırına kadar, böylece tasarrufu da sağlarız biliyor musunuz. Eğer bir sınır sağlarsak, üstünü de artan oranlı olarak bir tarife ortaya koysak ne olur biliyor musunuz? Yüksek harcama yapanlardan daha yüksek tarifelerle para alırız, zenginden yana para almış oluruz, yoksul yurttaşlarımıza da ücretsiz elektrik, ücretsiz doğal gaz sağlamış oluruz ama böyle bir vizyon bu belgede yok maalesef Sayın Başkan.

Bu belgede başka ne yok? Doğa yok, ekoloji yok. Sayın Bakan, 4'üncü kez bütçe sunuyorsunuz, biliyorsunuz değil mi, artık tecrübeli bir Bakansınız. İlk bütçenizde de sizi eleştirmiştim, 4'üncüsünde de aynı şekilde eleştireceğim; hiçbir değişiklik yok. Vizyon yok bu belgede, dünyanın enerji konusunda nereye gittiğini anlayan herhangi bir ifade yok. Dünya yeşil ekonomiye gidiyor, yeşil devrime gidiyor, sizin bunu anladığınızı ifade eden herhangi bir ifade dahi maalesef burada yok. Bakın, Türkiye'miz olarak biz sanayi devrimini kaçırmış bir ülkeyiz, sanayi devriminde nal topladık arkadaşlar; dünya koşarken biz sanayi devriminde nal topladık. Teknoloji devriminde nal topladık; dünya teknoloji devriminde koştu, biz nal topladık. Bu yüzden iPhone kullanıyoruz, başkalarının ürettiği telefonları kullanıyoruz, başkalarının ürettiği malları kullandık cari açıklar verdik. Şimdi dünya yeşil devrimi konuşuyor arkadaşlar, dünya yeşil devrimi konuşuyor; Allah'ınızı severseniz, Enerji Bakanımızın yeşil devrimi anladığına dair bir ifade bu sunumunda gördünüz mü ya, bir vizyon belgesi gördünüz mü? "Paris İklim Anlaşması onaylansın." diye yıllardır söylüyoruz, dilimizde tüy bitti, nihayet Meclisimiz onayladı. Enerji Bakanlığımızın, Paris İklim Anlaşması'yla ilgili hiçbir yol haritasının olmadığını bu belgede gördük; referans veriyor ama ne yapacağına dair hiçbir şey yok. Hâlâ kömürle ilgili "Yerli kömürü kullanmaya devam edeceğiz..." Hâlâ termik santral inşaatları yapıyor, hâlâ nükleer santral inşaatları yapıyor. Ne pahasına yapıyor? 12,35 sente Ruslara 40 milyar, 50 milyar dolar para göndereceğiz, bunun için, bir diyet ödemek için nükleer santral inşaatı yapılıyor. Tüyü bitmemiş yetim 50 milyar dolar Ruslara para ödeyecek, yirmi yıl boyunca değerli arkadaşlar. Peki, değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Siyasi bir bedel ödüyoruz ama kimden ödeyeceğiz? Halkımızın ekmeğinden, sofrasından keserek ödeyeceğiz. Maraş'a yeni bir termik santral kuruluyor, pek çok yerde termik santral inşaatları devam ediyor; hani yeşil ekonomi, nerede? Ya, Maraş'taki insanların, Yatağan'daki insanların, yurttaşlarımızın, Muğla Yatağan'daki yurttaşlarımızın kanser oranlarının ne kadar yüksek olduğunu biliyor musunuz? Bununla ilgili bir adım atma, orta vadeli "Üç beş yıla kadar bunlarla ilgili şu adımları atacağız." diye bir vizyon belgesi var mı? Maalesef yok değerli arkadaşlar.

Araştırma geliştirme değerli arkadaşlar, araştırma geliştirme, bakın. Sayın Bakan, biz niye 700 milyar dolarlık bir ekonomiyiz biliyor musunuz -bunun baş müsebbiplerinden birisi de siz ve bürokrasiniz- niye? 2 trilyon dolarlık bir ekonomi hayal ediyorduk, yeşil ekonomiyle ilgili herhangi bir vizyonunuz yok, dünyanın gittiği yerle ilgili herhangi bir vizyonunuz yok, 700 milyar dolara talim ediyoruz. 250 euroya işçi çalıştırıyoruz, siz ucuz enerji verdiğinizi iddia ediyorsunuz ve bu enerjiyle, bu emekle, emek sömürüsüyle, doğa sömürüsüyle enerjiyi kömürden üretiyorsunuz, halkımızı zehirliyorsunuz, 250 euroya işçilerimiz emek sömürüsüyle çalışıyor ve Avrupa'ya ucuz mal üretmeye çalışıyoruz. Oysa biz de 2.500 euro, 3 bin euro maaş verebiliriz işçilerimize. Biz de kömür yerine yenilenebilir enerjilerle ürün üretip karbon sıfır olarak karbon vergisi ödememe şartlarıyla mal üretebilirdik ama böyle bir vizyon yok ki. Araştırma geliştirmeye herhangi bir yatırımınız var mı Allah'ınızı severseniz ya? Dünya nereye gidiyor? Efendim, Tesla bir arabayı bin kilometre götüren pil üretti. Siz kaç kilometre götüreceksiniz? Hani araştırma geliştirme yatırımları? Bak, yerli araba üretilecek, kaç kilometre götürecek? Bununla ilgili biz de 2 bin kilometre götüren pil üretecek AR-GE'ye yatırım yapsak, şu telefonları bir hafta çalıştıracak pili biz bulsak da dünyada öne geçsek, yüzbinlerce yurttaşımıza katma değer sağlasak, refah sağlasak ne olur? Bununla ilgili bir vizyon var mı? Yok. Dünya neyi konuşuyor biliyor musunuz, böyle bir şey gördünüz mü? Kendi enerjisini üreten binaları konuşuyor. Sıfır, karbon sıfır binaları konuşuyor. Böyle bir vizyon var mı? Yok. Kendi cephesiyle enerjiyi üreten, kendi suyunu kendi kendine arıtan, yeniden kullanıma sokan binaları konuşuyor. Enerji artık yerinde üretiliyor, yerinde. Mersin'de yüz bilmem kaç kilovat enerji üretip de İstanbul'a taşırken kaybettirmek değil, kendi çatısında enerji üretmeyi konuşuyor; fabrikaların kendi yanında rüzgar türbini olacak, kendi çatısında enerji üretilecek, bunu konuşuyor; böyle kayıp kaçak olmaz ki. Ama sizin anlayışınızda "Ben termik santral kurarım, efendim, insanımızı zehirlerim, o termik santralin ürettiği elektriği başka yere taşırım ve bu çerçevede insanımızı zehirlerim." diye bakıyorsunuz. Ya, böyle bir vizyonunuz yoksa biz orta gelir tuzağına mahkûmuz arkadaşlar, orta teknoloji tuzağına mahkûmuz. Yeşil devrimi, yeşil ekonomiyi anlamayan bir Enerji Bakanıyla biz hiçbir yere gidemeyiz değerli arkadaşlar. Bir vizyon belgesi ortada yok.

Bu bütçeye onay vermeyin değerli arkadaşlar. Bakın, bu bütçeye onay verdiğiniz sürece Türkiye'de işçiler 250 euroya çalışmaya devam edecek, Maraş'ta, Yatağan'da ve Türkiye'nin pek çok yerinde termik santrallerden yurttaşlarımız zehirlenip kanser olmaya devam edecek. Niye? Bu Enerji Bakanının ve enerji bürokrasinin böyle bir vizyonu olmadığı için. O açıdan bu bütçeyi değiştirelim değerli arkadaşlar.

Bakın, en temiz enerji nedir? Tasarruf edilen enerjidir. Şurada bir iki cümle geçiyor tasarrufla ilgili ama nasıl olduğuyla ilgili hiçbir şey yok. Ya, binalarla ilgili enerji kimlik kartları var. Kaç tane binamızın enerji kimlik kartı var? Binalar kısmen mantolanıyor. Ya, şunu deseniz, "Ben 2028 yılına kadar Türkiye'deki bütün binaların mantolanmasıyla ilgili bir hedef koydum. Bütün binaların enerji kartlarını sıfırlayacağım diye bir hedef koydum." diyebilseniz ne âlâ olurdu ama böyle bir şey yok.

Sayın Başkan, size bugünle ilgili bir örnek vereyim. Sayın Cumhurbaşkanı bugün Glasgow'daki İklim Değişikliği Konferansı'na gidecekti değil mi Sayın Bakan? Ama gitmedi. Niye gitmedi biliyor musunuz sayın arkadaşlar? Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı 85 tane arabasıyla Glasgow'a gitmek istiyormuş yani kargo uçakları Roma'ya 85 tane araba taşımış, dünyamızı kirletmişler, oradan 85 tane arabayı alıp İngiltere'nin Glasgow'una taşıyacakmış ve İngiltere, İskoçya buna "Hayır." demiş, bu yüzden gitmemiş. Ve ne diyor biliyor musunuz Sayın Cumhurbaşkanı? "İtibar, bu ülkenin itibarıdır." diyor. Aynı ülkede, Sayın Cumhurbaşkanı New York'a gitmişti Birleşmiş Milletler Zirvesi'ne; ne olmuştu biliyor musunuz arkadaşlar? Sayın Cumhurbaşkanı 85 tane arabayı Türkiye'den oraya taşırken, Türkevinin açılışına, bir baktık, İngiltere Başbakanı Boris Johnson yürüyerek geçiyor, yürüyerek.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz tamamlandı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İşte, biz bu yüzden nal topluyoruz Sayın Bakan. Sayın Cumhurbaşkanı da 1 arabayla oraya gitse, İklim Zirvesi'ne veya hiçbir araba taşımasa, oradan kiraladığı bir arabaya binse, iklimle ilgili anlasa... Ama siz bunu yapmıyorsunuz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki, teşekkür ediyorum Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, dışarıda pek çok lüks araba var. Bütün bürokrasi lüks araba kullanıyor. 100 kilometrede 20 litre yakan arabalar kullanıyorsunuz oysa 100 kilometrede 20 litre yakan arabadan vazgeçtiğinizi siz gösterseniz, bürokrasiniz gösterse, bütün devlete de bunu önerseniz...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - ...o zaman belki karbon sıfır bir ülkeye doğru yürüyebiliriz ama böyle bir vizyon yok. "Efendim, ben dünyayı kirletirim, madeni istediğim gibi çıkarırım, efendim, kömürden de enerji üretirim, bu ülkenin de ekolojisini yok ederim, halkımı da yoksulluğa mahkûm ederim." diyorsanız bu bütçeye onay verilmez değerli arkadaşlar.