KOMİSYON KONUŞMASI

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri ve değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen sene de aynı dertleri sıraladık, bu sefer de yine aynı dertler devam ediyor. Siz dinlemekten yoruldunuz mu yorulmadınız mı bilmiyorum ama biz artık söylemekten yorulmayacağız ve söylemeye devam edeceğiz Sayın Bakanım.

Sayın Bakanım, millî eğitimin en önemli unsuru öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz. Öğretmenlerimiz, mutsuz, umutsuz, tükenmişlik ve yorgunluk sendromları artmış, psikolojik yıkım içindeler; çocuklarını prens ve prenses gören veli ile kendilerine mobbing uygulayan idareciler arasında boğulup kalmışlar. Ben bunu bir öğretmen yakını olarak da hissettiğim için söylüyorum. Öğretmenlerimizin maaşı düşük, 3600 ek gösterge sözünüzü yerine getirmediniz. Yüz binlerce, atanmayı bekleyen genç öğretmenlerimiz var. Ülkede yeterli okul ve derslik yok. 35-40 kişilik sınıflarımız var. Kadroların çoğu boş. Eğitimi yapboz tahtasına çevirdiniz; 17 defa müfredat değişti, bütün iktidar boyunca 8'inci Bakan olarak şu anda siz yanımızdasınız.

Sayın Bakan, Gaziantep ilimizle ilgili verilere bakıldığında hem derslik ihtiyacı hem de öğretmen ihtiyacı artarak sürmektedir. Öğretmen açığı ve derslik ihtiyacı açısından hem Türkiye ortalamasının hem de OECD ülkelerinin çok gerisinde kalan Gaziantep'te acilen okullaşmaya daha fazla hız verilmeli ve öğretmen ataması yapılmalıdır.

Sayın Bakan, bu bütçede öğretmen yok, bu bütçede veliler yok, bu bütçede öğrenciler yok, yeni okullar yok, yardımcı personel yok; sadece, mevcut durum devam etsin de bu seneyi kurtaralım var. Maalesef geçen sene de benzer kelimeler ettik, yine aynı şeyleri söylüyoruz; değişen bir şey yok. Öncelikle şu taşımalı eğitimi konuşmak istiyorum. Geçen sene de konuştuk, yanlış uygulanan taşımalı eğitim yüzünden birçok okul kapatıldı, taşımalı eğitimde son altı yılda 9 milyon öğrenciye 16,3 milyar TL harcandı. Öğrencilerin kaza riskini göze alarak evlerinden kilometrelerce uzaktaki okullarda eğitim almasına, derslere yorgun girmesine neden olan bu sistem içinde birçok sorunu da barındırıyor, soruna çözüm içinse köy okullarının bir an önce açılması lazım. Hatta en yakın zamanda, yine bir taşımalı eğitimde bir kaza sonucu 5 çocuğumuzu kaybettik. Öğrenci sayısı 10-15'te de kalsa köy ya da yerleşim birimindeki okulu boşaltmak yanlış; binlerce okul kapatıldı.

Bir diğer sorun, Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi olan PIKTES'le ilgili bazı konulara değinmek istiyorum. Ülkemizde bulunan Suriyelilerin yüzde 47'si çocuk, Suriyeli çocukların entegrasyonundan tutun da eğitimine kadar PIKTES'te öğretmenlerin de büyük emeği var. Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi olan PIKTES, 3/10/2016 tarihinde başlatılan bu proje hâlen ülkemizin 26 ilinde sürdürülmektedir. 2018 yılı Aralık ayında 2'nci fazına başlanan PIKTES Projesi 2022 yılı Ekim ayına kadar devam edecektir.

Peki, Sayın Bakan şunu sormak istiyorum: Beş yıldır görev yapan PIKTES öğretmenlerimiz 2022 yılından sonra -bu proje bittikten sonra- ne yapacaklar? Bu öğretmenlerimizin kadro talepleri karşılanacak mı, yoksa bu eğitim emekçilerini Bakanlık olarak sokağa mı atacaksınız, çok merak ediyorum.

Pandemi koşullarını göz önünde bulundurarak, kronik hastalığı olan öğretmenlerimiz için ne yapmayı düşünüyorsunuz? Evet, geçen sene kronik hastalığı olan öğretmenlerimizi idari izinli olarak ayırdınız ama şu anda bu sıkıntısı olan öğretmenlerimiz bizlere ulaşıyor. Bakın, bunların çoğu tansiyon hastası, bir kısmı EYT'ye takılmış kalp hastası ve emekli de olamıyorlar. En azından ya bunlara tekrar bir idari izin ortamı sağlayalım ya da EYT'ye gelin, bunları bir bahane edelim... Bu öğretmenlerimize yazık günah, belli bir yaşa gelmişler, hâlâ ağızlarında maske, 35-40 çocuğa eğitim vermeye çalışıyorlar ve yarın öbür gün bu öğretmenlerimizi kaybederiz. Sayın Bakanım, burada özellikle belirtmek istiyorum, bu konuya özellikle eğilmenizi rica ediyorum sizden.

Burada YÖK Başkanıma da özel bir konuda bilgi vermek istiyorum.

Sayın YÖK Başkanı, bu doçentlik kriterlerini lütfen düzeltin. Bakın, özellikle sağlık alanında yabancı dili iyi 3-5 arkadaş bir araya geliyor, çeşitli dergilerde -eskiden ücretli dergilerde yayınlar oluyordu- yayınlar yaparak, genç yaşta, kendi alanında hiçbir deneyimi olmadan -örnek vereyim, kalp cerrahisinde kalp ameliyatı dahi doğru dürüst görmemiş insanlar- erken yaşlarda doçent oluyor ve bir üniversite kadrosuna geçtikten sonra da profesör oluyor. Gelin, bu kriterler devam etsin ama bunlara belli bir süre koyalım. Mesela, yedi yıllık, on yıllık deneyimi olan diyelim veya MEDULA sisteminde insanların ne kadar, ne işlem yaptığı şu anda ülkemizde gayet kayıt altına alınabiliyor, bunlar belli bir sayıya, dernekler tarafından belirlenmiş olan belli bir sayıya geldiğinde bu sayıyı alanların sınava girebileceği bir kriter koyalım. Yoksa, inanın, özellikle sağlık alanında -diğer branşları bilmiyorum- daha kötü...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bayram Bey, çok teşekkür ediyorum.

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) - Bitiriyorum efendim.

... sonuçları olan, eğitimde yeterli olmayan hocalarla karşı karşıya kalacağız.

Teşekkür ediyorum efendim.