KOMİSYON KONUŞMASI

YÜCEL BULUT (Tokat) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyelerini, kıymetli milletvekillerini ve bugün toplantımıza iştirak eden değerli bürokratları saygıyla selamlıyorum.

Plan ve Bütçe görüşmelerinin yoğunluğu ve doğal olarak da sizlerin üzerindeki yorgunluğunu da nazara alarak çok fazla vaktinizi almak niyetinde değilim. Ben Milliyetçi Hareket Partisinin bir milletvekili olarak sizlerin huzurunda Sayın Bakana şükranlarımı sunmak, teşekkürlerimi iletmek, takdirlerimi -haddim olmayarak- iletmek üzere söz almış bulunuyorum. Sayın Bakanı bizzat tanıyan ve bugüne kadar üzerine almış olduğu bütün sorumluluğu, almış olduğu bütün görevi liyakatle yerine getirmiş bir isim olduğunu bilerek Millî Eğitim Bakanlığı görevi süresi boyunca her türlü ideolojik taassuptan, ideolojik tavırdan uzak, demokratlığı merkeze alan, liyakati merkeze alan bir tavırla Millî Eğitim Bakanlığını sevk ve idare edeceğinden zerre kadar şüphe duymuyorum.

Yine, inanıyorum ki Sayın Mahmut Özer'in dönemi cumhuriyet tarihinde millî eğitim politikalarındaki önemli kırılma noktalarından ve reform yıllarından biri olarak anılacak. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisinin sadece ben naçiz milletvekili değil, bütün kadroları Millî Eğitim Bakanımızın başarısı için her türlü desteği vermeye hazırdır ve kendisine bu yönüyle duacıdır.

Bugün bazı tenkit ve eleştirileri görüyorum, dinliyorum burada diğer milletvekili arkadaşlarımızla beraber. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki Türkiye'de eğitim meselesi yalnız cumhuriyet tarihi boyunca değil, Osmanlı İmparatorluğu'nun son yüz-yüz elli yılı boyunca da sorunlu bir meseledir ve her zaman tartışılagelmiştir. Ancak henüz daha Millî Eğitim Bakanlığı koltuğuna yeni oturmuş, çok zor şartlarda bu görevi üstlenmiş ve ağır pandemi koşullarının sonrasında bu tarihî sorumluluğu üzerine almış Sayın Millî Eğitim Bakanının sanki yetmiş yıllık, seksen yıllık bütün sorunların sorumlusuymuş gibi yapılan eleştirileri de insafsız bulduğumu ifade etmek istiyorum. Özellikle az evvel yurt meselesi söylendi. Yurt meselesi benim kendi öğrenciliğimden, ablalarımın öğrenciliğinden, burada yaşça benden büyük olan, 70'li yıllarda üniversite okumuş değerli milletvekili ağabeylerimin üniversite yıllarından beri maalesef baki bir sorun ve ortak akılla bu soruna hâlen bir çözüm bulunamadı. Dolayısıyla biz burada inşallah bu dönem içerisinde, önümüzdeki günlerde Millî Eğitimin de bu konuda önayak olmasıyla, reformcu çizgisiyle bu soruna da önümüzdeki yıllarda çözüm bulunacağına inanıyoruz.

Benim memleketim Tokat'a Sayın Millî Eğitim Bakanımızın Bakan Yardımcılığı döneminden bugüne kadar büyük bir özveriyle gerçekleştirmiş olduğu bütün yatırımlar için tek tek şükranlarımı sunuyorum. Aynı zamanda önümüzdeki günlerde yine Tokat'ta hayata geçecek, temeli atılacak olan ve Türkiye'de 6 tane bulunan bilim merkezinin de hem fikir babası olması hem hamisi olması hem destekleyicisi olması nedeniyle bütün Tokatlı hemşehrilerim adına da bütün Tokatlı gençler adına da ayrıca kendisine burada sizlerin huzurunda şükranlarımı sunuyorum. İnşallah, önümüzdeki süreç bu ağır pandemi koşullarına rağmen Sayın Mahmut Özer ve ekibinin Türkiye'de Millî Eğitimdeki çıtayı çok yükselteceği özel bir dönem olacaktır.

Ancak genel eleştirilerin dışında, sadece eleştiri mahiyetinde olmamakla beraber, bir hususa sizlerin huzurunda dikkat çekmek istiyorum. Türkiye'de, maalesef, millî eğitim politikalarının yüz yıllık-yüz elli yıllık bir arka planı var ve birleştirici bir model olmaktan öte maalesef ki eğitim formatımızdan, formasyonumuzdan dolayı genç kuşakları değişik ideolojik kutuplara, değişik yaşam okumalarına sürükleyen bir modelde gelişti. Bugün bunları aştığımıza inandığımız bir dönemde yeni bir sorunla karşı karşıyayız. Bence üzerinde yoğunlaşmamız gereken temel sorunlardan bir tanesi budur. O da son on beş yirmi yılda mantar gibi türeyen özel eğitim kurumlarının Anadolu'nun dört bir yanını kuşatması sorunudur. Bu, şöyle bir sosyal sorunu beraberinde getirecektir: Bendeniz devlet üniversitelerinde ve devlet liselerinde okumuş bir insanım, bu salondaki birçok arkadaşımızın da benzer tecrübeye sahip olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla benim okuduğum sınıfta, sizlerin okuduğu sınıfta bir şehrin en zengini ile en fakirinin evlatları aynı millî eğitim modeli içerisinde harmanlanmak suretiyle birlikte eğitim aldılar. Dolayısıyla bütün hayat şartlarını tecrübe ederek belli bir olgunluğa geldik. Bugün maalesef farkında olmadan özel eğitim kurumları ile devlet kurumları arasındaki farklılaşma yeni bir sosyal tabaka oluşturuyor, yeni bir sosyal bölünme oluşturuyor. Eli iyi kötü ekmek tutan, sermaye tutan, ticaret erbabı kişilerin çocukları özel eğitim kurumlarında eğitim alırken mali imkânları daha zayıf olan ailelerin çocukları devlet okullarında birbiriyle hiç karışmadan, kaynaşmadan iki farklı sosyal sınıf eğitim alarak ergenliğe, olgunlaşmaya doğru ilerliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Bulut, lütfen tamamlar mısınız.

YÜCEL BULUT (Tokat) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Bu, bugün için öngörülmeyen ama önümüzdeki on sene içerisinde Türkiye'de yeni bir sosyal çatışmanın habercisi olacak bir sorundur. Ben burada Sayın Bakana ve sizlere bu konuda tarihî bir not olması hasebiyle de bu sorunu aktarmak istedim.

Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Sayın Bakanı ve değerli heyetini de saygıyla selamlıyorum.