KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri ve bu salonda bize hizmet eden değerli emekçiler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, Türkiye 1950'li yıllardan beri yapılan ölçümlere göre hep dünyanın ilk 20 ekonomisinden biri oldu. Sayın Cumhurbaşkanı da Türkiye 16'ncı veya 17'nci sıradayken -yani 1980'lerde, 1990'larda çoğu zaman öyleydik- 2012 yılında, 2023 yılı için "Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına gireceğiz." diye bir hedef koymuştu biliyorsunuz, 2023 yılı hedefi olarak "İlk 10 ekonomisinden biri olacağız." demişti. Hayaller, dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisinden biri olmaktı; şu anda, Türkiye'miz, maalesef, ilk 20 ekonomiden biri bile değil yani lig düştük, 21'inci sıraya düştük.

Şimdi, baktığımızda, hayaller gene -Sayın Cumhurbaşkanının- 2 trilyon dolarlık bir ekonomiydi, 2023 yılında 2 trilyon dolarlık bir ekonomi vadetmişti; gerçeğe baktığımızda, 700 milyar dolarlık bir ekonomiye düştük yani 2013-2014 yıllarında yakaladığımız 900 küsur milyar dolarlık hedeflerden bile geriye düştük; 2 trilyon dolara giderken yani Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan bile olduk, 700 milyar dolarlık bir ekonomiye düştük.

Sayın Bakanım, Türkiye'miz, maalesef, orta gelir tuzağında ve orta teknoloji tuzağında ve teknoloji tuzağından, orta gelir tuzağından çıkamamamızın sebeplerinden biraz bahsetmek istiyorum. Şimdi, Türkiye'miz bir rant ekonomisi sarmalındaydı ve nihayet -şunu fark ettiğinizi en azından görüyorum- bu rant ekonomisi sarmalından Türkiye'mizi çıkarmak yönünde bir iddianın -çok geç olmakla birlikte- oluştuğunu görüyorum yani "Bir sanayi ülkesi olmamız gerekir artık." düşüncesi nihayet oluştu ama çok geç kaldınız Sayın Bakanım. Nihayet "Bir sanayi ülkesi olmamız gerekir." diye ortaya koydunuz ama çok geç kaldık Sayın Bakanım, nal topluyoruz, pek çok noktada nal topluyoruz.

Şimdi, Sanayi ve Teknolojisi Bakanısınız Sayın Bakan. Sanayi devrimini kaçırmış bir ülkeyiz maalesef, sanayi devriminde çok geç kaldık ve dünya koşarken biz sanayi devrimini çok geriden takip ettik. Teknoloji konusunda da çok geriden takip ettik ve teknoloji devriminde de nal topladık. Şimdi yeni devrimlerden bahsediyoruz; bu devrimleri yakalamak konusunda, mesela, yeşil devrimi, dijital devrimi yakalamak konusunda birkaç yılımız var yani trene ya en son vagonundan yetişeceğiz ya da yakalayamayacağız ve Türkiye'miz, sanayi devriminde olduğu gibi, teknoloji devriminde olduğu gibi nal toplayan, orta gelir tuzağında, orta teknoloji tuzağında yoksul bir ülke olarak kalacak ve kalıcı olarak yoksul bir ülke olarak kalacak. Bu kadar önemli, bakın, bu birkaç yıl bu kadar önemli çünkü dünya... Siz diyorsunuz ki: "Ya, biz büyüyoruz." Biz kimi büyüttüğünüzü çok iyi biliyoruz; yandaşlarınızı büyütüyorsunuz, yüzde 1'i büyütüyorsunuz; halkımız sefalet içinde ama dünya koşuyor; teknoloji konusunda koşuyor, dijital devrimde koşuyor, yeşil devrimde koşuyor; biz son vagona ya yetişeceğiz ya yetişemeyeceğiz. Yani şu anda bu Bakanlığın varlığı o kadar önemli.

Ama Allah'ınızı severseniz, şu tabloya bakın, Sayın Bakanım -endeksler getirdim size- bakın, 1'inci endeksi ne olarak söyleyeceğim biliyor musunuz? Niye orta gelir tuzağındayız, orta teknoloji tuzağındayız? Şu fotoğraf yüzünden, Türkiye'ye sağladığınız şu fotoğraf yüzünden. Şu fotoğrafı bir gazeteci çeksin, dünyaya göndersin; dünyada gelişmiş ülkeler ne der biliyor musunuz? "Türkiye, bıyıklı erkekler Türkiye'si mi?" diye sorarlar. Bıyıklı erkekler topluluğusunuz Sayın Bakanım. Bakın, Dünya Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'nde Türkiye'miz 156 ülke içinde 133'üncü sırada sizin yüzünüzden. Ya, Türkiye'de bu kadar kadın girişimci var -son yıllarda artıyor- kadın bürokratlar var, kadın sanayiciler var, pek çok girişimci var; ne mutlu ki var. Ya, şu fotoğrafta bir kadına yer verememişsiniz. İşte, bu yüzden biz nal topluyoruz Sayın Bakan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir kişi var Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Nerede ben göremedim?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arka sırada.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - En arka köşede, bilmiyorum... Kusura bakmasınlar. (Gürültüler)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Kendi arkana bak.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Gelecek yıl daha çok olur inşallah.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İkinci olarak sebebini söyleyeyim Sayın Bakan, yine söyleyeceğim aynı şeyi, "Aynı şeyi söylüyorsunuz." diyeceksiniz. Bakın, Sayın Bakan, Bütçe Başkanımıza dedim ki: Ya, canlı yayınlayalım bütçeyi. Kim savaştan yana, kim barıştan yana, kim yoksuldan yana, kim yandaştan yana; halkımız görsün. Sayın Başkan dedi ki: "Ben canlı yayınlayamam." Şimdi, 2021 yılı Türkiyesinde bütçesini canlı yayınlayamayan ve bizi bu telefonlara -o da yabancı telefonlara, iPhone telefona- mahkûm eden bir Sanayi Bakanısınız ve Bütçe Başkanımıza deseniz ki: "Ben hemen teknolojisini kurarım arkadaş, böyle bir teknoloji var; artık 80'lerin dünyası değil, canlı yayınlama teknolojisi var." Allah rızası için şuraya bir canlı yayın mekanizması kursanız ve halkımız sizin ne dediğinizi, bizim ne dediğimizi bir görse, belki Teknoloji Endeksi'nde, efendim, Küresel Rekabet Endeksi'nde biraz daha üste geçebiliriz.

Sayın Bakan, başka konularda da Demokrasi Endeksi'nde de çok gerideyiz ve şu anda ciddi bir beyin göçü yaşıyoruz. Siz aksini iddia edeceksiniz "Üçüncü dünya ülkelerinden bize de başka bilim insanları geliyor." diyebilirsiniz ama Türkiye'den çok ciddi bir beyin göçü var. Bakın, size bir örnek vereyim: Geçen yıl burada bayağı da iddialı bir şekilde "Aşımız geliyor, aşımız geliyor." diye söylediniz, değil mi? Aşı geliyor, aşı geliyor. Aşı nerede? Aşı daha ortada yok. Dünya aşı liginde koştu, koştu ve şu anda daha Turkovac aşısı... O da eski teknoloji, inaktif aşı. Çin aşısı olanlar patır patır ölüyor şu anda, Çin aşısının ne kadar etkisiz olduğunu gördük. Sizin aşınızın Çin aşısı kadar etkili olup olmayacağını da göreceğiz. Öbür taraftan, mRNA aşıları aldı yürüdü; mRNA aşılarını olanlar çok daha az hastalığa yakalanıyor, inaktif aşıyı olanlarsa çok daha fazla yakalanıyor ve hayatını kaybediyor. Siz diyorsunuz ki: "Ben inaktif aşı yapacağım." Daha ne zaman olacağı belli değil ve bunun da etkinliği belli değil; nal topluyorsunuz Sayın Bakan, nal. Ama bakın, 3 tane Türkiyeli yurttaşımız, dünyanın 3 tane mRNA aşısını buldu. Türkiye'den beyin göçüyle giden sevgili Özlem Türeci ve Uğur Şahin BioNTech'te -bakın, Türkiyeli yurttaşlarımız- mRNA aşısını buldu, insanlığın yararına sundu ve insanlığı kurtardı. İkinci aile kim? Pfizer, değil mi? Pfizer'ı biliyor musunuz? Türkiye'den giden bir ailedir Pfizer yani Burla ailesidir, Türkiye'den giden bir Yahudi ailedir, o da buradan gitmek zorunda kalan bir ailedir. Üçüncü aile... Üçüncü aşı ne? Moderna, Moderna. Moderna da Türkiye'den giden bir Ermeni ailenin şirketidir, Afeyan. Ya, dünyayı kurtaran 3 tane aşı var; yurt dışında, Almanya'da, Amerika'da bu aşıları bulabiliyor Türkiyeli yurttaşlarımız, Türkiye'de Sayın Varank nal topluyor. Niye? Çünkü bilim insanlarını kaçırıyor Sayın Varank. Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu veya Tayyip Erdoğan'ın yarattığı istibdat rejimi, baskı rejimi yurttaşlarımızı kaçırıyor.

Al işte, bilim insanları burada. Boğaziçi Üniversitesinin hâline bakın, bu Boğaziçi Üniversitesinden bilim çıkar mı? Yüzlerce Çevik Kuvveti sokup oradaki gençlerimizi karga tulumba götüreceksiniz. Kelepçe takılan Boğaziçi Üniversitesinden bilim çıkar mı? Ne oluyor Boğaziçi Üniversitesindeki bilim insanları? Beyin göçüyle yurt dışına gidiyorlar, onlar aşıyı buluyorlar, Türkiyeli yurttaşlarımız, siz nal topluyorsunuz. Türkiye'den giden yurttaşlarımız şu anda Harvard'ta şeker hastalığının çaresini buldular. Çok yakında yüzlerce milyar dolar değer biçilen şeker hastalığının mucidi olan kişi, Türkiye'den giden kişi. Kim, biliyor musunuz? Türkiye'den barış akademisyeni olarak attığınız bir bilim insanı. Harvard'ta buluyor. Kimin ekonomisine faydası olacak? Amerikan ekonomisine faydası olacak. Kime zararı var? Türkiye'ye zararı var. Siz, barış akademisyenlerini ülkeden attığınız için şu anda nal topluyoruz.

(Gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim. Sırası geldiğinde siz de fikirlerinizi söylersiniz, lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, şimdi, şunu da söyleyeyim; çabalarınızı da görüyorum, bakın, onu da söyleyeyim ama çabalarınız biraz yanlış yönde. Ben Yeşilköy'de oturuyorum, TEKNOFEST diye yaptınız, vallahi Yeşilköy'de insanlar, çocuklar canından bezdi. Yalnızca savaş uçakları uçuyor, vallahi sesten bittik, çocuklar uyuyamadı, yaşlılar perişan oldu. Sürekli savaş uçakları uçtu haftalar boyunca; savaş uçağı, savaşı uçağı, dakika başı savaş uçağı yani yaptığımız tek şey, savaş teknolojisi. Tamam, "drone"lar yaptık, savaş uçağı yaptık, tank yaptık, top yaptık. Ya, bakın, sanayinin bir ütopyası vardır. İnsanlık yararına aşı bulmak, efendim, değil mi? İnsanlık yararına sağlık teknolojilerini geliştirmek gibi ütopyaları olabilir. Bir de distopya vardır, bu da silah yarışıdır. Siz diyebilirsiniz ki "Arkadaşlar, ben silah yarışında iddialıyım, ben insan öldürecek araçlar yaparım." E, başkası da yapar, siz yaparsanız, atıyorum, sizin düşman olarak gördüğünüz veya sizi düşman gören başka ülkeler de yapar, komşu ülkeler de yapar. Ne olur? Halklar yoksullaşır. Yani silah yarışıyla Türkiye'yi, Yunanistan'ı, diğer ülkeleri silah yarışına sokabilirsiniz. Bu ülkelerin insanları yoksul insanlar ve o ülkeler yoksullaşırlar. Bak, Avrupa Birinci Dünya Savaşı'nda, İkinci Dünya Savaşı'nda silah yarışına girdi; ülkelerin kaynaklarını silaha aktardılar, sonuçta iki dünya savaşında büyük bir felaket yaşadılar, yüz milyonlarca insan hayatını kaybetti, sonunda bundan vazgeçtiler; şimdi sınırları bile yok, bir barış adası olarak yaşıyorlar ama biz ne yapıyoruz üçüncü dünya ülkeleri olarak...(Gürültüler)

Sayın Başkan, ya, bu arkadaşlarımız laf atmak için mi...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyelim hatibe. Sırası geldiğinde siz de fikirlerinizi ifade edersiniz. (Karşılıklı konuşmalar)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Biz silah yarışı içinde... "TEKNOFEST" dediniz, bir savaş festivali, bunun dışında bir şey yok, teknoloji yok.

Sayın Bakan, diğer yönden size eleştirim şu: Bakın, "Sanayiyi büyütüyoruz, büyütüyoruz." diyorsunuz ama biz sanayi ülkesi değiliz ve maalesef, düşük teknoloji ürünler üretiyorsunuz, yüksek teknoloji ürün oranınızda da nal topluyorsunuz Sayın Bakan, yüksek teknoloji ürün üretemiyorsunuz.

Bakın, siz sunumunuzu yaptınız. Sanayide var olması gereken 4 önemli girdi vardır değil mi? Sermaye... Siz sermayeden bahsettiniz hep çünkü sermayeden yanasınız. Girişimciden bahsettiniz, girişimciden yanasınız, güzel, zenginleri seviyorsunuz. Ama emek olmadan, işçi olmadan üretim olur mu? Bir kere "işçi" demediniz ya, bir kere "işçi" demediniz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - "Emekçi" dedi. Dedi ya!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 10 milyon işsizimiz var, 10 milyon işsiz. İşçilerimizi de 2825 liraya çalıştırıyorsunuz. Kaç para yapar? 250 euro. Avrupa'da bir işçinin bir günde kazandığını burada bir işçi bir ayda kazanamıyor Sayın Bakan. Ve emek sömürüsüne dayalı bir sanayi politikanız var, emeği sömürmek üzerine. Sermayeciye "Gel arkadaş, burada ucuz iş gücü var. Biz grev mrev de yaptırmayız. Gelin, onları sömürün." diyorsunuz.

İkinci boyutu, Sayın Bakan, doğa sömürüsüne dayalı bir sanayi politikanız var. "Doğayı öyle böyle katledelim efendim, hiç umurumuzda değil, yeter ki ihracat yapalım." diye bakıyorsunuz. Ama bunlar çağın gereği değil. Eğer yeşil devrimi anlamazsanız, emeğin alım gücü olmadan sanayinin de büyümeyeceğini anlamazsanız Türkiye'de bir sanayi politikası olmaz. Niye şirketler şu anda Türkiye'ye yatırım yapmak istemiyorlar biliyor musunuz Sayın Bakan? Çünkü Türkiye'deki yurttaşlarımızın alım gücü düşüyor. Yani asgari ücreti 250 euro olan bir ülkede -ve temel ücrete dönüşmüştür- kimse yatırım yapmak istemez. Neden? Çünkü burada yatırım yaptığında ürününün en az yarısını içeri satmak ister o yatırımcı, belki yarısını ihracat yapmak ister ama içeride alım gücü yoksa yatırım da olmaz Sayın Bakan. Siz ihracata odaklandınız. Siz demiyorum belki iktidarınız, belki siz bu konuda eleştirel olabilirsiniz, bunu hiç dillendirmediniz çünkü sunumunuzda da ihracatı çok öne sokmadınız dikkat ettim.

İç piyasayı bu kadar hor gören, bu kadar yok sayan bir sanayi politikası olamaz. "Ne var ne yok satalım arkadaş." diye bakıyorsunuz; ihracat odaklı. Peki, şunu söylüyorum Sayın Bakan, ihracat odaklı baktınız da, ya, Allah'ınızı severseniz, sanayi şirketleri yalnızca ihracata çalışıyor. İç piyasada MDF yok, iç piyasada ürünler yok, iç piyasada yurttaşlarımız o ürünleri alamıyor. Ya, buna dair bir denge politikası olamaz mı? "Her şeyi satacağım." diye bakarsanız... İç piyasadaki yurttaşlarımızın zaten alım güçleri yok olmuş durumda, Ticaret Bakanı bu anlamda programları bir yasaklıyor, bir açıyor, ciddi anlamda sıkıntılar var; bunun farkında mısınız bilmiyorum Sayın Bakan.

Türkiye'nin hikâyesi var mı Sayın Bakan? Nedir Türkiye'nin hikâyesi? Ucuz olması öyle değil mi? Ucuzluk dışında bir hikâyesi var mı? Yok. Ben de sizin sunumuzda bu anlamda bir hikâye göremedim. Türkiye tedarik zinciri dolayısıyla bir fırsat penceresi yakalamıştır "Çin'den, efendim, navlun fiyatları yüksek." diye, bu önemli bir fırsat penceresi. Bu fırsat penceresini olumlu değerlendirmek konusunda daha radikal adımlar atılması gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Bakan, nitelikli yatırım, emeği sömürmeyen, doğayı katletmeyen ve katma değerli ürün yaratarak mümkündür. Bu konuda bir vizyonunuzun olmadığını gördüm. Yani emeği sömürmeyen bir yatırım olabilirse... Diyelim ki emeğe 10 bin lira... Şu anda yoksulluk sınırının üzerinde maaş verme iddiasında olan bir yatırım var mı Türkiye'de ya? "10 bin liranın üzerinde maaş vereceğim." diye bir yatırım planı var mı? Doğayı katletmeyen bir yatırım planı var mı? Katma değeri yüksek bir yatırım planı var mı? Yok bunlar. Bunları hayal ediyoruz, bunlar konusunda bize gelin, bu konuda açıklamalar yapın.

Bakın, sanayici fiyat yapamıyor şu anda, biliyor musunuz? Ben pek çok sanayiciyle konuştum dün "Fiyat yapamıyoruz." diyor. Niye? "Dolar bir gün 7 lira, bir gün 8 lira, bir gün 9,5 lira; yarın 11 lira mı olacak, bilmiyoruz." diyorlar. İç piyasaya fiyat veremiyorlar. Ve doğal gaz zammı, sanayiciye yüzde 48 zamma siz nasıl yol verdiniz Sayın Bakan ya? Böyle bir sanayici düşmanlığı olur mu ya? Nasıl yol verdiniz yüzde 48 zamma ya? Sayın Bakan Yardımcınız "Yeniden değerlendireceğiz." diye dün açıkladı. Niye daha önceden değerlendirmediniz? Size gelmiyor mu sanayiciye yapılan yüzde 48 doğal gaz zammı, elektrik zammı. Size gelmiyor mu? Yani size sormuyorlar mı? Sizi yok mu sayıyorlar bu zamları yaparken?

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK - Ben destekledim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ha, o zaman Bakan Yardımcınız "Yeniden değerlendirilecektir." dedi, bilmiyorum artık. Siz aranızda anlaşın, siz aranızda anlaşın, ben bilmem.

Desteklediniz mi zammı? Tebrik ediyorum sizi! Yüzde 48 zammı desteklemişsiniz.

Peki, bu yüzde 48 zammı kim ödeyecek? Güya "Konutlara zam yapmadık." diyorsunuz değil mi? Sanayici şu anda -iki gündür- ürünlerine yüzde 10, yüzde 20 zam yaptı. Kime patlayacak maliyeti? Yoksul yurttaşımıza patlayacak.

Tebrik ediyorum sizi! Zammı desteklemişsiniz. Yoksul yurttaşlarımız da size bunun faturasını çok yakında sandıkta ödetecek. Her gün bir zam sarmalı içindeyiz Sayın Bakan. Bu açıdan, bu zamları desteklemeyin derim, yüzde 48 zammı desteklemeyin.

Bakın, bugün enflasyon açıklandı, yüzde 19 değil mi? TÜİK'e yüzde 19 açıklattınız, halkın enflasyonu yüzde 50; halkın alım gücü düşüyor. Halkın alım gücü düşerse sanayicinin ürettiği ürünü kim alacak? Ayakkabı geçen sene 50 liraysa, bu yıl 100 liraysa, o 100 liralık ayakkabıyı kim alacak? Bunu düşünüyor musunuz? Ha, siz Hans'a, John'a çalışıyorsanız ben bir şey demem. 250 euroya işçi çalıştırıp -Mehmet'i, Ahmet'i, Agop'u çalıştırıp- Hans'a, John'a ucuz ayakkabı üretmek hedefindeyseniz onu bilmem. Halkını sefalete düşürüp yurt dışındaki -efendim- Hans'a, John'a ucuz iş gücü seferber etmek doğru bir politika değildir Sayın Bakan. Yapmamız gereken halkımızın refahını artırmak.

Yüzde 48 doğal gaz zammını desteklemiş olmanızdan dolayı da gerçekten, sizi halkımıza havale ediyorum.

Sayın Bakan, şimdi, bir konuda daha nal topladınız, onu söyleyeyim; "Yerli araba" dediniz. Ya, bu yerli arabanın hikâyesini bir türlü duyamadık. Mesela "Tesla" diye bir şirket çıktı, 1 trilyon dolar değere çıktı. Daha sattığı rakam çok düşük, niye? Bir hikâyesi var, şunu iddia ediyor, diyor ki: "Ben bir pil yaptım ki bu pille arabayı bin kilometre götürüyorum." Öyle değil mi? "Akıllı araç yaptım." diyor; tam inovatif -efendim- otonom sürüş yaptım diyor. Bu sayede 1 trilyon dolarlık değere ulaştı. Sizin acaba girişim kurduğunuz otomobili şu anda piyasaya çıkarsanız kaç kuruş değer eder? Bir hikâyesi var mı? Yok.

Peki, ürettiğiniz arabayı kaça satacaksınız? Ben size söyleyeyim, 500 bin liranın altında satamayacaksınız. Türkiye'de 500 bin liraya araba alabilecek kaç kişi var? Siz zenginlere çalışıyorsunuz diyorum, bu yüzden.

Bakın, Avrupa'da bu tip araçlar öncelikle halkın ulaşabileceği araçlar olarak çıkar, halk arabası olarak çıkar. Siz şunu söyleseniz: "Ben bir halk arabası yapıyorum. Bunu da 100 bin liraya, 150 bin liraya, 200 bin liraya çıkarabileceğim." derseniz anlarım ama "Üst sınıf araba yapacağım." diyorsunuz. Niye? "Zenginlere üreteceğim, bir de Hans'a, John'a üreteceğim." diyorsunuz. Ahmet, Mehmet binemeyecek o arabaya. Ahmet, Mehmetlerin yalnızca yüzde 1'i binecek, zenginler binebilecek o arabaya.

Sayın Bakan, son olarak da şunu söyleyeyim: "Uzaya gidiyoruz, uzaya gidiyoruz." dediniz, âlâyıvalayla lüks törenler yaptınız. Sayın Cumhurbaşkanımıza da "İnşallah, 2023'te Ay'a gidiyoruz." dedirttiniz, öyle değil mi? Ya, şimdi, biliyorsunuz "NASA" diye bir kuruluş var, 10 milyarlarca dolarlık bütçesi var. O, Ay'a gidiyor, geliyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor. Birleşik Arap Emirlikleri'nin uzay programı var mesela, milyarlarca dolar koymuş durumdalar; onlar uzaya gitme planları yapıyorlar. Sizin bütçenize baktığımda, Uzay Ajansı için 2022 yılında 57 milyon liralık bütçe koymuşsunuz yani arkadaşlar, Amerikan dolarıyla 6 milyon dolar yapar. Vallahi, siz 6 milyon dolarla ancak şu uzay arabasının şu ön camını alabilirsiniz Sayın Bakan, şu ön camı alabilirsiniz. Benim bu ön camı almanıza itirazım yok, denersiniz ön camını ama 6 milyon dolarla uzaya gidemeyeceğinize göre... Yani vallahi, ben size bu uzay aracının oyuncağını vermek istiyorum; masanıza koyun, vallahi, bununla şimdilik oyalanın derim.

Bakın "1 milyar 890 milyonluk programım var benim." diyorsunuz, 57 milyon lira alabilmişsiniz; otuzda 1'ini alabilmişsiniz. Yani otuz yıl sonra Türkiye'yi Ay'a götürecekmiş Sayın Bakan. Sayın Cumhurbaşkanımızı da "2023'de Ay'a gideceğiz." diye kandırmışsınız vallahi. E, 6 milyon dolara Ay'a falan gidilmez. Sayın Bakan, vatandaşlarımız Ada vapuruna binemiyorlar, siz bunu biliyor musunuz? Vatandaşları Ada vapuruna binemeyen, jeton alıp Ada vapuruna binemeyen bir ülke Ay'a gidemez Sayın Bakan. Önce vatandaşlarınız jeton alıp Ada vapuruna binecek, sonra...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, normal süreniz bitmiştir, iki dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sonra, yangınları söndüremeyen bir ülke Ay'a filan gidemez Sayın Bakan. Önce yangın söndürme uçakları alacaksınız, yangın söndürme uçaklarıyla ormanlarınızı söndürebileceksiniz, daha sonra belki uzaya gidersiniz ama 6 milyon dolara siz şu ön camı alın, belki orada başlarsınız ama ben şimdilik bu uzay aracını size hediye etmek istiyorum; siz masanıza koyun, şimdilik oyalanın. Otuz yıl daha bu ülke beklemeyecek diye düşünüyorum. Türkiye'de bilim insanları gelecek Türkiye'nin başına, dünyayı anlayan insanlar gelecek, onlar yatırım yapacaklar, beyin göçü tersine dönecek, bilim insanları bu anlamda hem uzaya gidecek, yatırımlar yapacak hem de bu yaratılacak katma değerle yurttaşlarının refah içinde yaşayacağı bir Türkiye'ye ulaşacağız. Sizin gibi emeği sömüren, doğayı sömüren sanayi politikalarından vazgeçeceğiz Sayın Bakan.

Bu açıdan, sizin son bütçeniz olduğunu düşünüyorum. Sizden, sizin zihniyetinizden kurtulduğumuz zaman da bu ülkeyi Ay'a da götüreceğiz, yurttaşlarımıza refah da sağlayacağız.

Teşekkür ederim.