| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | Katılımcılara hoş geldiniz dediğine ve tüm sosyal ağ temsilciliklerinin Türkiye'de açılmasının gerekliliğine ilişkin açıklaması |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 04 .11.2021 |
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Çok değerli milletvekillerim, çok değerli misafirler; yoğun programlarınız arasında zaman ayırıp geldiğiniz için teşekkür ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, geçen yıl Dijital Mecralar Komisyonumuz kuruldu Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde. Çok şükür Allah'a, bir yıl içerisinde Mecliste en çok toplantı yapan, en çok çalışan ve gerçekten konusunda olabildiği kadar faaliyet gösteren bir komisyon olduk. Ben sözlerimin başında tüm Komisyon üyelerimize, çok değerli milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Yoğun ilgi gösteren basın mensupları arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum ve Komisyonumuzun çalışanlarına, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin çalışanlarına hepsine çok çok teşekkürlerimi sözlerimin başında dile getirmek isterim.
Bugün Komisyonumuzda Facebook'un hem Ortadoğu operasyonlarının temsilcisi hem de Türkiye temsilcisi arkadaşlarımız var. Ben onları sizlere takdim edeceğim önce Azzam Bey, zaten kendisi bir Ankaralı, hatta Ankara'da Aşağı Ayrancı'da oturuyor, oturdu; Türkiye'de öğrencilik yaptı, kendisi aynı zamanda Hatay'a da yakın olması hasebiyle benim de hemşehrim sayılır kısmen; Azzam Alameddin. Yine Sezen Hanım, Azzam Bey'le beraber Facebook'un Türkiye'deki temsilcisi olarak görevlendirilen arkadaşım. Ozan Bey, avukat arkadaşımız ve burada gerçekten bugün bizimle beraberler. Ben tekrar kendilerine de hoş geldiniz diyorum.
Çok değerli milletvekillerim, çok değerli basın mensupları; bildiğiniz gibi sosyal ağlar gerçekten dünyada da Türkiye'de de çok konuşulan, çok tartışılan konu başlıklarından bir tanesi ve özellikle bizim üzerinde durduğumuz -sözlerimin başında hemen belirtmek isterim- siber faşizm, ırkçılık, nefret dili, İslamofobiya, kadına şiddet, çocuk tacizi konuları başta olmak üzere, sosyal ağların aslında insanların kendilerini ifade edecekleri bir demokratik zemin olmaktan çıkıp bir kara propaganda merkezi hâline gelmesi ve cinsellikten kadına şiddete, kişisel hakların korunmasından diğer problem alanlarına kadar bu konularla anılmasını biz doğru bulmamaktayız. Bizim şöyle bir dikotomimiz yok: "Ya özgürlük ya ulusal güvenlik." Biz hem özgürlüğümüzü hem de ulusal güvenliği koruyacak bir düzenlemenin, bir anlayışın olması gerektiğini düşünüyoruz.
Her toplantımızda dile getirdik, özellikle Covid salgınıyla beraber dünya dijital dönüşüm konusunda çok hızlı bir evreye girdi; insanların bilgisayar başında, akıllı telefonlarında, sosyal ağlarda geçirdikleri zamanlar arttı ve özellikle teknoloji şirketlerinin daha fazla ön plana çıktığını gördük. Aslında, değişimin temelinde iletişim teknolojilerindeki gelişme ve değişmeyle geleneksel yapıların eskimesi ve geleneksel yapıların bu değişim karşısında, bir anlamda, metamorfoz yaşaması gelmektedir.
Sözlerimin başında şunu belirtmek istiyorum; ben Azzam Bey'e yukarıda da ifade ettim çayları içerken: Sadece Facebook, Instagram değil, tüm sosyal ağlar -isim vermeden dile getiriyorum- Londra'da, Berlin'de, New York'ta, Viyana'da, Paris'te, Madrid'de hangi hukuka riayet ediyorlarsa Türkiye'de de bu hukuka riayet etmeleri konusunda bizim bir talebimiz vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, sosyal ağların kendilerini ulus devletlerin üstünde görmesini ve kendilerini, bir anlamda, yasamanın, yürütmenin ve yargının üstünde görerek buyurgan bir tavırla hareket etmelerini doğru bulmamaktayız. Her zaman dile getirdim, biz sosyal ağlar meselesine özgürlük-güvenlik dikotomisiyle yaklaşmıyoruz. Biz hem özgürlüklerimizi korumak hem ulusal güvenliğimizi korumak bağlamında meseleye siyasetüstü bir mesele olarak bakıyoruz. Burada mesele iktidar muhalefet rekabetine mahkûm edilmeyecek kadar önemlidir çünkü bütün dünyada, hepimizin takip ettiği gibi, bu konu tartışılmaktadır. Bizim maksadımız, demokrasiyi korumaktır; bizim maksadımız, siyaset kurumunu korumaktır; bizim maksadımız, kişilerin haklarını, özgürlüklerini ve verilerini korumaktır.
Şunu ifade etmek gerekiyor: Bir bireyin, bir vatandaşın devlet karşısında hukukunu koruyan -başta idare hukuku olmak üzere, Anayasa olmak üzere- iç hukuksal metinler, dizgeler vardır fakat beni, başka bir vatandaşımızı bu ulusaşırı şirketlere karşı koruyacak kimdir? Benim verilerimin kullanılması, benim alışkanlıklarımın alınması ve bunun üzerinden bir siyaseti, yönetimi ve ülkenin işleyiş biçimini, kamu düzenini etkileyen bir anlayışı bizim benimsememiz mümkün değildir.
Ben inanıyorum ki bugün Azzam Bey ve ekibi bize kendilerini ifade edecekler. Türkçemizde çok güzel bir söz vardır "Ziyaret, kalpleri yumuşatır." şeklinde. Evet, bugün gelmiş olmalarını biz önemsiyoruz ve buradan da diğer sosyal ağlara şu teklifte bulunuyoruz: Buyurun, gelin, sizi Türkiye'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinde misafir etmek istiyoruz ve sizinle burada problemlerimizi konuşmak istiyoruz. Birazdan çok değerli milletvekillerim söz alacaklar, konuşacaklar.
Talebimiz şudur: Temsilcilik açılmasının sözde değil, özde olmasını istiyoruz. Kâğıt üzerinde bir temsilcilik yerine, burada personeliyle, yönetimiyle, resmî adresiyle beraber temsilciliklerin, sadece Facebook ve Instagram için değil, tüm sosyal ağların temsilciliklerinin açılmasını istiyoruz. Biz bunu önemli buluyoruz.
İkincisi, vatandaşlarımızın kişisel haklarının ve özgürlüklerinin korunmasıyla beraber, kişisel verilerinin de kişisel mahremiyetinin de korunmasını çok çok önemli buluyoruz ve bu anlamda, biz, bu konuda çok değerli arkadaşlarımızı dinleyeceğiz.
Türkiye, sosyal ağlar bakımından dünyanın önde gelen ülkelerinden bir tanesidir. Hâlen Türkiye'de 60 milyon sosyal ağ kullanıcısı vardır. Nüfusumuzun 84 milyon olduğunu düşündüğümüzde bu rakamın ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Diğer taraftan, Instagram'ın 50 milyon takipçi ve üyeyle 1'inci sırada, 2'nci sırada 37 milyonla Facebook'un olduğunu, daha sonra Twitter, Linkedln ve diğer sosyal ağların geldiğini görüyoruz. Instagram ve Facebook'un takipçilerine baktığımızda, etkileşim alanına baktığımızda, aslında, Türkiye'deki en büyük sosyal ağın bu 2 mecra olduğunu görmekteyiz. Bu anlamda, bu üye sayısının fazlalığı, etkileşimin fazlalığı aslında neyi artırmaktadır? Sorumlulukları da artırmaktadır.
Bir kez daha söylemek isterim, ulusaşırı şirketlerin kendilerini ulus devletlerin üstünde görerek yönetim tayin etmeleri, iktidarları tayin etme çabalarını asla Türkiye'de de dünyada da Amerika'da da doğru bulmamaktayız. Bunun detaylarını birazdan konuşacağız.
Ben, usul bakımından şunu öneriyorum, değerli milletvekillerim, sizlerle müzakere etmek suretiyle karar verelim: Önce Azzam Bey ve ekibini dinleyelim, daha sonra sizin soru-cevaplarınızla toplantımızı uygun bulursanız 13.00 gibi bitirmek gibi bir prensip kararı alalım derim. Herhâlde herkes bunda hemfikirdir.
Evet, biz çok teşekkür ediyoruz. Zaten tekrar konuşacağız.
Ben sözü önce Azzam Bey'e veriyorum.
Tekrar hoş geldiniz arkadaşlar.