| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | Facebook Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye'den Sorumlu Direktörü Azzam Alameddin'in sunumu (sunum yabancı dilde yapıldı) ile Facebook Türkiye ve Azerbaycan Kamu Politikaları Direktörü Sezen Yeşil'in, şirketin Türkiye'deki yatırımları, içerik politikaları, veri politikaları, 5651 sayılı Kanun'a uyumluluk kapsamında ve çocukların korunması konusunda yaptıkları çalışmalar hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 04 .11.2021 |
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Ben de "Hoş geldiniz." diyorum. İş birliğiniz ve olumlu düşünceleriniz için de teşekkür ediyorum sizlere. Cumhuriyet Halk Partisi Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak da konuşacağım bir tarafıyla da.
Tabii, "metaverse"ten bahsettiniz, veri güvenliğini kattığımız zaman metrenin içine, algoritmalar... Son dönemde Facebook'un, Instagram'ın ve WhatsApp'ın bir gece çökmesi, 4 Ekim günü. Devamında, tekelleşme tartışmalarına girdiğimiz zaman aslında bunları anlatmaya zaman yetmez.
Ahmet Vekilim "metaverse"yle ilgili bence çok iyi bir tanımlama yaptı. Bu işin, özellikle de henüz dünyadaki sosyal medya platformlarının sorunlarının çözülmemiş olduğunu gördüğümüzde böyle bir evrenin aslında şirketlerin milyarca insanın verisini depoladığı bir havuz hâline geleceğiyle ilgili çekincelerimiz var, ben de o çekincelere katılıyorum ve tekrar başa dönmek istemiyorum. Çok iyi dizayn edilmesi gereken alanlar buralar, burayı vurgulamak istedim.
İkinci aşamada, tabii, Sayın Başkan da konuşmasının başında bahsetti ama bu konuda çok net veri, daha doğrusu net cevaplar alamadığımızı görüyorum, belki de teknik bir konu olduğu için. Sayın Başkan veri güvenliği meselesinden, "Cambridge Analytica" konusundan bahsetti, Brexit meselesinden bahsetti. Ve dünyada, Afrika ülkelerinde, Orta Doğu'da, özellikle de bu verilerin kullanıldığı ve aslında hem ticaret tarafının hem de politika tarafının çok sık manipüle edilebilme ihtimali olduğunu konuşuyoruz. Biraz daha veri meselesini ileriye götürdüğümüz zaman Facebook aslında bir data şirketi işin özünde, bir medya şirketi; evet, içeriğiyle, ürettiğiyle. İşte, WhatsApp'ıyla bakarsanız bir iletişim yapısı, Instagram'a baktığınızda başka bir modu var ama bir data şirketi ve kendine ait bir DNPC de var sanırım, bir "data management" platformu var ve bu platfromların da birçok yapıyla entegre edilebildiğini görüyoruz farklı çözümler sebebiyle. Bu da işte Ahmet Vekilimin biraz önce söylediği, işte bir "bluetooth" tetiklemesiyle aslında kendisinin Facebook'ta bir reklamı görmesi gibi sonuçlara sebep olabiliyor. Tabii buraları nasıl düzenlediğinizi merak ediyoruz? Çünkü bu konular yeni konular olduğu için bizim mevzuatımızda ne yazık ki şu an bunları toparlayacak konular yok. Biz de her fırsatta aslında tabii ki dezenformasyon gibi, sosyal medya hakaret suçları gibi, tehlikeli suçlar gibi konuların önemli olduğunu ama bunların biraz uç örnekler olduğunu, özellikle Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'yla bunun düzenlenmesi gerektiğini vurguluyoruz. Burada sizin otomasyon çözümlerinizi biraz daha yakından görmek isteriz yani çünkü ciddi otomasyon çözümü düşünceleriniz var ama daha çok nefret suçları üzerine ve katalog suçlar üzerine odaklanılmış olduğunu görüyorum.
Yine, başka bir mesele: 5651 sayılı Kanun düzenlenirken -bundan yaklaşık bir-buçuk yıl önce- Temmuz 2020'de Komisyonumuzun aslında kurulma kararı alınmıştı, keşke o kanununu düzenlerken bu toplantıyı yapabilseydik kanun düzenlenmeden önce. O zaman Çağatay Pekyörür vardı sizin yerinizde Azzam Bey, çok da toplantı yapmıştık ama ne yazık ki o zaman bizim Komisyonumuz hayata geçmemişti, Adalet Komisyonu altında düzenlenmişti bu düzenlemeler. Orada ciddi çekinceler vardı ve iktidarın bazı vaatleri vardı, bunları da size sormak istiyorum. Birincisi, siz ekim ayında temsilcilik kurmak istemediniz, sonrasında ekimden ocağa ne değişti de bir temsilcilik kurma niyetine girdiniz, onu merak ediyorum bir boyutuyla. "Off the record" dediğimiz alanlarda farklı yorumlar yapılıyor, onları da aydınlatmanız gerekir diye düşünüyorum. Neden çekinceleriniz giderildi?
Yine, çok önemli bir konu: O zaman iktidar temsilcileri şunu söylemişti: "Biz bu temsilcilikleri açtırırsak Türkiye'de yaşayan binlerce genç istihdam edilecek." Ben merak ediyorum bu "Madoka" denen şirkette kaç kişi istihdam ediyorsunuz? Bunu çok önemli buluyorum.
Yine, verilerin yerelleştirilmesiyle ilgili çok kesin hükümler vardı, sonra biraz esnetildi. Veri yerelleştirilmesiyle ilgili bir çalışma var mı? Çünkü 5651'in çok önemli hedefleri vardı bize anlatılırken, burasını özellikle merak ediyorum.
Yine, veri meselesinde önemli bir konu: Biraz önce söylediniz, dediniz ki: "Biz kâr amacı güden bir kuruluşuz ve reklamdan kazanıyoruz paramızı." WhatsApp ne reklam alıyor ne başka bir şey yapıyor. "Bizim verilerimizi satarak mı ayakta duruyor?" diye şunu sormak isterim, bu başlığı da çok önemsiyorum çünkü.
Yine, dezenformasyon meselesi, aslında en önemli meselelerden biri. Dünya ne kadar iklim değişikliğini konuşuyorsa dezenformasyonu da konuşuyor ama ifade özgürlüğü ile dezenformasyon arasında çok ince bir çizgi var. Bu ince çizginin çok iyi yönetilmesi gerekiyor ve Facebook'da bu konuda kendi içinde otomasyon çalışmaları yapıyor, görüyoruz. Yapay zekânızın da geliştiğini görüyoruz çünkü bu bir süreç bunun da farkındayız, NLP tarafıyla yani dil tarafıyla bunun önemli olduğunu biliyoruz ve diğer tarafıyla da gelişmesi gereken bir süreç. Zaten, herhâlde, cezalarla bu süreçleri sonlandırmayız ancak bu süreçleri sıfırlamanın yolu otomasyonunu çok güçlendirmek ve aslında sosyal medya platformlarıyla kişilerin iletişimini de artırmak. Burada da yine bir sorun var: Yine, 5651'in en önemli vaatlerinden biriydi, Türkiye temsilciliği açıldığında hemen ulaşılabilecek kişi ve orada gerekli çözümü alabilecek... Belli süre kısıtları da var, biliyoruz. Ben sizin Türkiye temsilciliğini Facebook sayfasındaki uzun aramalarım sonucunda buldum, sadece bir firma ismi var, bir de bir adres var başka da bir şey yok; yine diğer kurumlarda da görüyoruz. Bunların kâğıt üstünde kaldığıyla ilgili ciddi bir eleştiri var, birçok kesimden gelen eleştiriler var bu noktada ve hatta temsilcilik kurmanızın o "off the record" denen konunun da biraz burayla, bunların kâğıt üstünde kalmasıyla da ilişkilendirildiğini söyleyenler var. Bu iletişimi sağlayamadığımız sürece... Bize Almanya'daki yasa çok fazla örnek veriliyor ya da diğer noktalar örnek veriliyor ama benim gördüğüm Almanya ile Türkiye arasında 5651'deki temel fark, Almanya sosyal medya platformları ile kullanıcıyı yan yana getirmeyi amaçlarken bizde ise daha çok cezalar üzerinden yine kullanıcının mağdur olduğu bir süreç ortaya çıkmış oluyor. Bir de tabii, bizde içerik kaldırmak için çok fazla kurum var, Türkiye'de 20'den fazla kurum içerik kaldırabilme hakkına sahip bu noktada baktığımızda.
Siz de şunlarla da eleştiriliyorsunuz bir taraftan: Aşı karşıtlığı konusunda yeteri kadar dezenformasyonu engellemediğinizi konuşuyorlar. Yine Washington Post'ta bir makale vardı, Facebook algoritmalarının öfke ve dezenformasyonunu desteklediği söyleniyor. Yine, Wall Street Journal'da bir makale vardı, algoritmalarınızın şeffaf olmadığını söylüyorlar. Bu konuda Türkiye'deki birçok gazeteci ve medya kuruluşunun da hatta uluslararası ayakları olan medya kuruluşlarının, Avrupa Basın Enstitüsünün de bir eleştirisi var; Facebook algoritmalarının bazı haberleri öne çıkardığı, hatta tehlikeli haberleri öne çıkardığı, bazı haberleri de geri planda bıraktığıyla ilgili ciddi eleştirileri var. Buna nasıl bir cevap vereceğinizi özellikle merak ediyorum çünkü algoritmaların şeffaflığı bugün tüm dünyanın konuştuğu bir mesele. Bu arada, bu, sadece Facebook'un meselesi değil, tüm dünyanın konuştuğu bir mesele ama bizim için de çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü buralardan sonrasında "dezenformasyon" başlığı üzerinden de ciddi tartışmalar ortaya çıkıyor ve çeşitli manipülasyonların ortaya çıkabileceği konuşuluyor.
Son olarak aslında Deniz Vekilim de vurgulamaya çalıştı ama Türkiye'nin hangi ligde olduğu noktasında şunu merak ediyorum: Sizin şeffaflık raporlarınız var. Şeffaflık raporlarınızda şunu gördüm ben, en çok içerik kaldırma talebi gelen 4'üncü ülke olarak görüyorum Türkiye'yi, "Sizdeki verilerle teyit eder misiniz?" diye de özellikle merak ediyorum. 2020'de içerik kaldırma talebinde 74.674 kaldırma talebiyle Hindistan 1'inci sırada, 45.217'yle -teyit etmeniz için- Meksika 2'nci sırada, 43.816'yla Fransa 3'üncü sırada, 26.589'la da Türkiye 4'üncü sırada ve Türkiye'de yüzde 46 oranında bir artış olmuş. Bu artışın sebebini de merak ediyorum, son bir yıldaki yeni yasadan kaynaklı mıdır bu, yoksa başka bir mesele midir? Bunu da biraz daha detaylandırırsanız sevinirim.
Teşekkür ederim tekrar.