KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; şimdi dış politikayla ilgili konulara gelince yani "Politikanın dışında, siyasetin dışında, siyasetüstüdür, aman ha konuşmayın. Bir karar alındı, bu karara uyacaksınız." demek... Hayır, arkadaşlar, Mecliste oylama yapılıyor, "hayır" var, "evet" var, "çekimser" var. Biz de milletvekiliyiz, milleti temsil ediyoruz. Karar alındıktan sonra mesele bitmiştir. Karar alınana kadar biz irademizi ortaya koyarız, tartışırız. Dış politika olabilir, başka herhangi bir konu olabilir; milletvekilleri konuşur, tartışır, hiçbir şey tabu değildir. Dış politikada, herhangi bir politikada hiçbir şey tabu değildir. Her şey konuşulur, tartışılır, sonra oylanır, karar verilir, o kararın gereği yapılır değerli arkadaşlarım. "Susun!" deme hakkınız yoktur, dış politikada kimseye "Susun!" diyemezsiniz. Başka bir şey daha, size de "Susun!" deniliyor aslında yani her konuyu bilen bir insan var. Sayın Cumhurbaşkanı "Ekonomi uzmanıyım ben." diyor, mimarlıkta "Başmimarım." diyor, diplomaside "Başdiplomatım." diyor, hukukta "Başhukukçuyum." diyor. Her şey bir kişinin etrafında dönüp duruyor; böyle olmaz arkadaşlar, bu böyle gitmez yani Türkiye'nin buradan bir şekilde çıkması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi "Yurtta sulh, cihanda sulh" çok eleştirildi falan, hafife alındı. Şimdi, "değerli yalnızlık" durumuna geldik yani. Gerçekten bu yolculuğu bir şekilde kendi içinizde tartışıyor musunuz, müzakere ediyor musunuz, değerlendiriyor musunuz? Nedir bu? Ve bu gelişin de bütünüyle Türkiye'nin ama özelde de Dışişleri Bakanlığının kurumsal çöküşüyle bir ilişkisi var mı, yok mu? Bunu konuşuyor musunuz, tartışıyor musunuz değerli arkadaşlar? Kurumsal çöküş var; Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle öyle değişiklikler yapıldı ki devletin herhangi bir yerinde beş yıl çalışan bir devlet memuru önemli dış politikalara yön veren bir birimin başına büyükelçi olarak atanabiliyor. Böyle bir şey yok değerli arkadaşlarım. Bu tek adam politikası Türkiye'yi uçuruma doğru sürüklüyor.

Bakın, Avrupa Birliğiyle ilişkiler -Sayın Bakanımız da çok fazla üzerinde durmadı- bu konuyla ilgili neler düşünüyorsunuz? Yani Avrupa'yla tek ilişki konumuz mültecileri Türkiye'de Avrupa'nın adına beklemek mi? Bunun dışında başka bir şeyimiz yok mudur? Buna rağmen şimdi bir rapor yayınladılar, okudunuz mu arkadaşlar? Hele insan haklarıyla ilgili öyle eleştirileri var ki, hepsi de gerçek; gavur dedi diye böyle değil, hepsi gerçek. Bakın, "OHAL bitti, yetkiler devam ediyor diyor." deniliyor, "Muhalefet hedef alınıyor." deniliyor "Dövülüyor, atılıyor, yargılanıyor, Cumhurbaşkanına hakaretten her gün muhalifler içeri alınıyor." deniliyor; HDP kapanma davasından söz ediliyor, yargıdaki problemlerden söz ediliyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, siz kabul etmezsiniz ama kurallar şöyle: Niye Kavala içeride? Demirtaş'ın durumu da aşağı yukarı aynı. Hukuk, uluslararası sözleşmeler var ya arkadaşlar, uluslararası sözleşmelere göre bu insanlar angarya olarak içeride tutuluyorlar, gereksiz yere içeride tutuluyorlar. Niye? Anayasa'nın 90'ıncı maddesini okuyun değerli arkadaşlar: Usulüne uygun olarak kabul edilen uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir, hele bu sözleşmeler insan haklarıyla ilgiliyse -ki burada kişi özgürlüğüyle ilgili bir konuyu konuşuyoruz- bu, kanunların önündedir, mevcut kanunların önündedir değerli arkadaşlar. Bunu kabul etmiş ve bunlarla ilgili yaptırımlarla karşı karşıya bulunan bir Türkiye var. Bu konuda neler yapacaksınız, bunu da kimse bilmiyor.

İç politikada yaptığınız hatalar dış politikamızı da ipotek altına alıyor değerli arkadaşlarım, bunu bilin. Yani nereden çıktı şimdi, Türkiye'nin ciddi bu kadar problemi varken Kavala'yı niye tartışıyoruz? Kavala dolayısıyla Amerika ve başkalarıyla niye krizler yaşıyoruz? Ya, bir intikam için mi arkadaşlar, ne için ya? Ya, hukuk dedi ki, mahkemeler dedi ki: "Bunu çıkarın." Anayasa Mahkemesi böyle dedi. Niye bu uygulanmıyor? Ondan sonra da bu şöyleymiş, böyleymiş...

Bakın, sizin döneminizde Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Yunanistan Ege'de ve Akdeniz'de toplu askerî tatbikat yapıyor, orada petrol aramayla ilgili çalışmalar yapıyor. Bakın, çok eleştirdiğiniz monşerler zamanında böyle bir şey yok -"monşerler" falan deyip duruyorsunuz ya- Türkiye'nin politikaları buraya geldi, bunları oturup değerlendiriyor musunuz değerli arkadaşlarım? 10 büyükelçi işinde "Efendim, Türkçe ve İngilizce çeviri farklılığından dolayı böyle oldu." falan... Hayır, ciddi bir kriz çıktı, ciddi bir kriz. Elbette karşı çıktık, elbette Türkiye'nin başkaları tarafından bu şekilde eleştirilmesinden rahatsız olduk ama bunu hazırlayan sizsiniz, özellikle Dışişleridir değerli arkadaşlarım.

Bakın, siz içeriye ayrı dönüp konuşuyorsunuz, dışarıya ayrı konuşuyorsunuz. Ya, arkadaşlar, Türkiye-İsrail ilişkilerini Aliyev'i ara bulucu yaparak düzeltmeye çalışıyoruz, böyle bir şey olabilir mi? Isaac Herzog İsrail Devlet Başkanı olduğu için birdenbire onu arama ihtiyacı duyuyoruz. Ya, Suudi Kralı Abdülaziz'i Kadir Gecesi, Ramazan Bayramı'nın bir hafta öncesinden arıyoruz, bayramlarını kutluyoruz. Böyle bir dış politika nerede görülmüş değerli arkadaşlar?

Ya, değerli arkadaşlar, Türkiye'deki piyasalar her sabah kalkıyor, Halk Bankası hakkında ABD ne yapacak, bunu şey yapıyor; Türkiye ekonomisi ona bağlanmış durumda, bütün piyasalar onu bekliyor, her yerde Halk Bankasını soruyorlar ediyorlar. Ya, bu, sizin yaptığınız işlerden ortaya çıkmıştır ve neler yaptığınızı bu Meclis de bilmiyor biz de bilmiyoruz değerli arkadaşlarım.

Trump "Aptal olma, ekonominizi yıkarım." içerikli mesajlar verdi. Ne cevap verildi bunlara arkadaşlar? Sayın Bakan, ne cevap verdiniz bunlara? İçeriye, bize dönüp atıp tutuyorsunuz, ne verdiniz?

Putin'le görüşmede koridorda dakikalarca bekletildi Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, bakanları ve görevlileri; orada bekletildi. Ben kahroldum bunu izlerken. Ne cevap vereceksiniz bu millete? Var mı bu milletin onurunu yere düşürmek, böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlarım? "S-400'leri aldık, ihtiyacımız vardı." filan... Nerede bu S-400'ler? 2,5 milyar arkadaşlar, 2,5 milyar. Asgari ücretimizin durumuna bakın, memleketin yaşamış olduğu ekonomik probleme. 2,5 milyar verdik, nerede? Aktif edildi mi edilmedi mi, kullanılıyor mu kullanılmıyor mu? Nerede arkadaşlar?

Bakın, Sayın Bakanım, Suriye meselesine hiç girmiyorum yani bunu konuşmaya zamanımız filan yetmez.

Birçok konu var ama sizin Kürt fobiniz size Suriye'de ciddi yanlışlıklar yaptırdı. Ya, arkadaşlar, Kürtler bu coğrafyanın insanları. Bizde de var, Suriye'de de var, İran'da da var, Irak'ta da var ya. Yani bunlardan korkulacak falan bir şey yok. Uluslararası hukuk neyi gerektiriyorsa o. "Ha, efendim, biz Türkiye'nin iç güvenliği için Suriye'ye girdik." falan... Ya, bunları tartışırız. Suriye'ye girecek duruma nasıl getirildi? Suriye'de bir tek devlet ortadan kalkarak 3'e nasıl bölündü? Suriye'de günahınız çok Sayın Bakanım. 600 binin üzerinde insan öldü, bunların 50 bini çocuk. Değerli Bakanım, 10 bin civarında -uluslararası kuruluşların kaydettiği- kadının ırzına geçildi. 7 milyon insan evinden yurdundan oldu. 5,5 milyon insan yurt dışına gitti, bunların 4 milyona yakını Türkiye'de. Nüfusun yüzde 60'ı yer değiştirdi. Bir ülke baştan sona yıkıldı değerli arkadaşlarım ya. Burada ciddi bir suçunuz var, bunu Sayın Ahmet Davutoğlu'na atarak falan kurtulamazsınız, hep beraber yaptınız bütün bunları.

Doğu Akdeniz'de neler oluyor arkadaşlar? "Mavi vatan" falan diye sürekli şekilde şeyler yapıyorsunuz bize, "mavi vatan" falan diyorsunuz. İyi, peki yani ne oluyor, nasıl o noktaya kadar geldik? Bunlarla ilgili hiç kimse... Ne oldu Libya'da? Hani petrol? İtalyan Eni'ye verildi, ne oldu?

"Nerede ve ne hatalar yaptık?" bu soruyu sorun değerli arkadaşlarım. Bu sıkışıklığı nasıl atlatacağız, bunu istişare edin, başta Türkiye Büyük Millet Meclisiyle istişare edin. Kullanışlı müttefik olmaya doğru gidiliyor. "Her şeye evet" noktasındayız, oraya doğru gidiyoruz. Peki, niye bu kadar bağırdık çağırdık ettik, niye değerli arkadaşlarım? Bunlara cevap vermek durumundasınız.

Türkiye öyle bir noktaya geldi ki Biden'ın gözlerine, bakışlarına bakarak Türkiye'nin ekonomisi falan değişiyor. Sabahtan akşama, Fed Başkanı ne diyecek, Powel ne diyecek, Biden ne diyecek falan bunlara bakıyor ekonomimiz, iş adamlarımız, yatırım yapacak ya da yapmayacak. Türkiye'yi bu noktaya getirdiniz. Yani Türkiye yeniden uysal bir müttefik hâline geliyor ama siz içeriye, bize bağırmaya çağırmaya devam ediyorsunuz. Ne oldu "sıfır sorun" değerli arkadaşlar? "Sıfır sorun"dan bugün herkesle kavgalı bir ülke; bunu nasıl becerdiniz, nasıl yapabildiniz? Bu soruyu ciddi bir şekilde sormak durumundayız değerli arkadaşlar.

Bakın, sizin dış politikanız nedir, biliyor musunuz? Google diye bir bilgi kaynağı var değerli arkadaşlarım, giriyorsunuz, orada bir tane adam: "Türkiye filan yere bir büyükelçi atadı." Merak ediyor, Kazakistan'da bir adam giriyor Google'a bakıyor, tamam, "Egemen Bağış, işte, filan yerde şu yolsuzlukta şey yapıldı, şu şekilde kurtarıldı." Yetmiyor, "Kendi diniyle, kitabıyla 'makara' diyerek dalga geçen bir adam." bu görülüyor, bu.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz bitmek üzeredir, son cümlelerinizi alalım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Son cümleleri söylüyorum: Uluslararası prestijimiz ne oluyor? Bunu bir bırakın, ne zaman bunu görevden alıyorsunuz? Sayın Bakanım, bir an evvel bunu hâlledin, yazıktır bu ülkeye.

Saygılarımla.