KOMİSYON KONUŞMASI

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Benim karşılık bulamadığını sandığım birkaç şey var ama 2 tanesini soracağım, diğerlerinin üzerine gitmeyeceğim.

Siz, tabii, genel cevaplandırmaya çalıştınız ama o genelin içerisinde bazılarına ben çok daha net cevaplar bekliyordum. Mesela, deniz komşusu ülkelerle bir eylem planı diye sormuştum. Elbette konuşuluyordur, görüşülüyordur ama bu Marmara'nın akıbetine Karadeniz'in de yakın gelecekte uğrayacağını düşünerek oradaki diğer 6 ülkeyle bir eylem planı hazırlanmasında fayda gördüğüm için bunu söylemiştim.

ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM - Doğru diyorsunuz.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Keşke bir de onlarda görüşülse, bir eylem planı hazırlansa.

Diğer taraftan, Ataşehir'le ilgili, inceleme imkânı bulamamış olabilirsiniz, o sahanın yüzde 58'i ticaret, turizm ve konut alanı olarak ayrılmıştır Cumhurbaşkanlığı kararıyla ve üstelik 2.07 emsal ve 20 kat yüksekliği verilmiştir. Hâlbuki, orada "millet bahçesi" vaadiyle beraber birçok başka beklentiler vardır. Siz bazılarını da çıkarttınız, siz değil tabii, hazırlayan kimse çıkarttı onları. Ve orada, şimdi, halkın istifade edeceği millet bahçesine çok küçük bir alan kalmakta, diğer beklentiler zaten karşılanmamaktadır.

Rezerv alan konusuna gelince de Ataşehir'de yaşadığınız için çok iyi bildiğiniz gibi, gerçekten, o kadar bir tehlikeli durumla karşı karşıyayız ki. Ben mahalleleri teker teker dolaşıyorum, bölge milletvekiliyim, muhtarlarla beraberim, halkla beraberim. Yani bir küçük depremde 4,5-5 şiddetindeki bir depremde bile yürekler ağza geliyor. Neredeyse yakınından geçen tırlarla bile binalar sallanıyor. O kadar tehlikeyle karşı karşıyayken küçücük bir alan bu işi kapatmaz. Fikirtepe'ye el koymanız isabetli bir iş oldu veya Tozkoparan Küba Mahalleleri gibi birtakım yerlere ama bunlar o kadar küçücük örnek ki. İstanbul milletvekilleri var, takdir edeceklerdir. Yani bunlar 4 bin, 40 bin, 60 bin, bunlar küçük rakamlar. Üsküdar'da Kirazlıtepe'yi yenileseniz ne olur, Fikirtepe'yi yenileseniz ne olur? Maltepe, Kartal, Ataşehir; bırakın depremi, neredeyse kendi kendine yıkılmaya hazır vaziyette bekleyen binlerce konutla dolu. O rezerv alan konusunda niye cimri davranılıyor, ben bunu anlamıyorum. Yani ilan edin, şartlar kolaylaşıyor ve orada hazır bekleyen firmalar var; firmalar bir an önce başlasınlar ve bu işe adım atılsın.

Bir diğer taraftan da yani Çevre ve Şehircilik Bakanlığı o kadar çok yetkilerle donatıldı ki artık 1/100.00'lik planları, 1/5.000'lik imar planlarını ve 1/1.000'lik uygulama planlarını yapıyor. Dilediği yerde yapıyor gibi görünüyor ama işte, Barbaros Mahallesi'ni örnek vereyim size, halk başka türlü konuşuyor, diyor ki: "İlan edilen rezerv alan orada inşaata başlayan firma için yapıldı" Oysa, orada 20 tane daha firma var. Halkın ne dediğini duymak lazım, görmek lazım. Bunun yolu, aslında bölge milletvekillerinin halkla beraber sahada olması ve muhtarlarla, sivil toplum kuruluşlarıyla, herkesle görüşmesi ve oradaki beklentileri, talepleri Bakanlığa iletmesi gerekir.

Kanal İstanbul'a gelince de tabii ki ben çok farklı düşünen bir konumdayım bir mühendis olarak. 2013'te değil, Cumhurbaşkanı ilk defa 2011'de dile getirdi, zaman zaman gündemden çıkmasına rağmen son yıllarda daha hızlı gündeme geldi. Elbette "Yapılmasın." diyenler ve "Yapılsın." diyenler var. Fakat ben şunu çok merak ediyorum ve önemsiyorum: Sizin kısmen ama Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının daha çok ama Cumhurbaşkanlığına bağlı bazı kurumların da görevi olabilir, bu farklı düşünenlerle "Yapılsın." diyenler niye bir araya getirilip de "Konuşun, tartışın, bir mutabakat sağlamaya çalışın..." Biz, modern, gelişmiş bir ülke olduğumuzu iddia ediyoruz. Bilim insanları tartışıp konuşup bir konuda mutabakat sağlarlarsa buna itirazlar da ortadan kalkmaz mı? O zaman, böyle bir şeyi yapmayı düşünmez misiniz?

Ben ÇED raporuyla ilgili çok gecelerimi verdim, çalıştım. İnanılmaz çelişkiler hâlâ devam ediyor. Çankırı Üniversitesi rapor yayınlamış, hukuk profesörü bir arkadaşımız, tamamen teknik konularla ilgili, bir de öyle methiyeler yazarak yayınladı ki -ben Genel Kurulda da ifade etmiştim bunu- yerinde değil, doğru değil, o 7 üniversitenin içerisinde Çankırı Üniversitesine düşmezdi bu görev. Bu "Kanal İstanbul" dediğiniz sıradan bir iş değil, çok büyük bir yatırım, dünyanın en büyük yatırım projesi olduğu ifade ediliyor. O zaman, bu kadar önemli bir konuda bir bakanımız çıkıyor, diyor ki: "Müsilajı böyle önleriz." Ben bir inşaat mühendisi olarak tam tersini söylüyorum, o bakan da mühendis yani saygı duyuyorum, elbette söyleyebilir ama ben farklı söylüyorum. "Marmara Denizi tamamen ölecek." diyen bilim insanlarının bir sürü ortaya koyduğu gerekçe var, o gerekçelerin de haklı olduğunu görüyorum. O zaman, ne olur bunu yapın ülkemiz için, Türk milleti için, Türk milletinin geleceği söz konusu. Bu sıradan bir proje olsa o kadar önemli değil. Ne olur? Kaybederiz işte birkaç milyar falan; öyle değil. Yani önceki rakamlar 15 milyar, sonra 25 milyar, 70 milyarlar... Ama ben hesaplıyorum -yani dolar artışına bağlı olarak demiyorum bunu- şu anda 400-500 milyar lira arasında bir yatırım söz konusudur ve bunun sadece denizle ilgili kısmı yok, ekolojik tarafı var, teknik tarafı var, ekonomik tarafı var, siyasi tarafı var. Bütün bunları göz önüne aldığımız zaman da oturup konuşulması gereken çok önemli bir konu olduğunu düşünüyorum ve özellikle de böyle bir beklentimin olduğunu ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.