KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - Sayın Bakan, heyeti selamlıyorum.

Bu ülkede Kürt sorunu çözülecek yani bu net. Kürt sorunu hem iç işlerini ilgilendiren hem de dış ilişkileri ilgilendiren bir durum hâline geldi, bu son 2011 itibarıyla da artık uluslararası bir hâl aldı. Bunda agresif politikaların da etkisi vardır. Yıllardır devam eden bir sorundur, herkes kendine göre bir tanımlama yapabilir ama bu dış politikalardaki Kürt fobisi üzerine devam eden politikalar bu sorunu daha da derinleştirir. Kimi milletvekilleri emperyalist güçlerden bahsediyor. Kusura bakmayın, emperyalist güç olarak Amerika veya Rusya'yı tanımlıyorsanız, Türkiye'de ilgili yetkililer bir hafta Moskova'da, bir hafta Washington'da, bazen Soçi'de, ikide bir de Avrupa'dadır. Biz bu sorunun kendi iç dinamikleri içerisinde çözülmesinden yanayız, muhataplarıyla.

Bu işin daha da karmaşıklaşmaması gerekiyordu ama maalesef bakınız S-400'ler oraya bağlanıyor, F-35'ler oraya bağlanıyor, F-16'ların bakımı oraya bağlanıyor. Suriye meselesi, devasa sorunlar önümüzde görünüyor. Bu sorunu akilane bir siyasetle, sağduyulu bir siyasetle çözersiniz. Bu sorun ben "vardır" deyince var olmuyor, "yoktur" deyince de yok olmuyor. 2013-2015 meselesini siz yakından bilirsiniz, tabii ki Hükûmetin de içinde olduğu bir süreçtir. İlerleyen dönemlerde bu durumun farklı boyutlarıyla devam etme ihtimalleri de vardır. İnkârla bu işler çözülmüyor.

Bakınız, şu durum da vardır: Kavramlara anlamsal veya kavramsal olarak farklı şeyler yükleyebilirsiniz. Şöyle düşünün: 2024'te ya da 2025'te ya da 2026'da Türkiye'de bir toplumsal sorun yaşandı, İran Türkiye'nin sınırları içerisinden içeri girdi, kimi terör yapılanmalarını Türkiye'ye yerleştirdi ve kimi noktalarda defakto bir durum oluşturuldu. O zaman ne hissedersiniz? Buna "işgal" demez misiniz ya da farklı bir şey demez misiniz? Şimdi, literatürdeki kavramın adı budur ama tabii biraz zor gelebilir, ağır gelebilir, Amerika'nın orada olması işgal olarak değerlendirilebilir, Rusya'nın farklı bir şekilde değerlendirilebilir. Türkiye'nin daha yapıcı bir şekilde hareket etmesi gerekiyor çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin sırtında yumurta küfesi vardır. Bu ülkede 20 milyon Kürt vardır, tarihsel bir geçmişi vardır, bir bütünleşme durumu söz konusu olabilir ama dış politikanızı gözden geçirmeniz gerekiyor.

Neden derim iç işleri ile dış işleri birbirine bağlıdır? Tam bugün içinde bulunduğumuz gün itibarıyla, 4 Kasım 2016. Partimizin eş başkanları, milletvekilleri büyük bir tuzakla bulundukları şehirden kaçırılıp farklı zindanlara yerleştirildiler. Şimdiki durum nedir Sayın Bakan? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Büyük Dairenin bir kararı var, uygulamak gerekiyor; ülkeye kaybettirir. Emin olun, bugün, Cumhurbaşkanı veya yetkililerin yapacağı birkaç yumuşak, ılımlı açıklama doları bir noktaya çeker, aşağı doğru çeker ama bu agresif, saldırgan, kontrolsüz dış politikaların içte de karşılığı var. Maalesef İçişleri Bakanlığı da bu noktada ülkenin kaybetmesi için elinden geleni yapıyor, Dışişleri de öyle, Amerika'nın müdahil olması için elinden geleni yapıyor, Rusya'nın müdahil olması için Suriye'de elinden geleni yapıyor, Birleşmiş Milletlerin müdahil olması için elinden geleni yapıyor. Bunu biz yapmıyoruz. Biz, bu sorunun, bu ülkenin iç meselesi olduğundan ve muhataplarıyla çözülmesinden yana her zaman irade beyanında bulunduk. Siz ne yaptınız? Ne yaptınız? Hem kendi iktidar bekanız hem de devletin kendi kodlarıyla hareket ettiniz. Bu, kazandırmayacak, kaybettirecek. Tabii ki Kürtler ana dilde eğitimi Türkiye'de de alacaklar, bir statü, Anayasa içerisinde bir tanımlaması olacak bunun ama Suriye'deki durum, Rojava'daki durum... Irak'taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi var -sık sık görüşüyorsunuz gidip, geliyorsunuz bir ismi de var, Kürdistan'dan da rahatsız olmamak lazım, bir tarihsel gerçekliktir.

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Ömer Bey, tamamlayalım lütfen.

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - Bu noktada daha yapıcı, olumlu, ılımlı bir yaklaşım toplumsal sorunların çözümüne hizmet eder.

Saygılarımla.