| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a) Dışişleri Bakanlığı b)Avrupa Birliği Başkanlığı c)Türk Akreditasyon Kurumu ç)Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı (Türkiye Ulusal Ajansı) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 04 .11.2021 |
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakan, değerli kamu yöneticileri; sizleri selamlıyorum.
Şimdi Dışişleri Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. Bu bütçenin nasıl bir bütçe olması gerektiğini kısaca bir ifade edip sonra başka şeylere geçmek istiyorum.
2003 yılından bu yana, çoğu askerî amaçlı operasyonlar olmak üzere, bazıları da tekrarlanmak üzere 69 tezkere getirildi ve Genel Kurulda defalarca askerî operasyonlar oylandı ve onaylandı ama biz her seferinde bunlara karşı olduğumuzu, barışçı politikalar izlenmesi gerektiğini ifade ettik. Türkiye'nin ve tüm komşu coğrafyaların barış bütçesine ihtiyacının olduğunu, bu harcamaların, milyarlarca liranın, Dışişleri Bakanlığı harcama bütçesinin savaşa, operasyonlara, çatışmalara değil; tam tersine, komşu ülkelerdeki politik gerilimleri azaltacak, ara bulucu odaklı diplomasiye harcanması gerektiğini ifade etmiştik. HDP olarak insan hakları ve insanlığa karşı işlenen suçlar dışında, hiçbir ülkenin iç işlerine karışılmamasını savunmakla birlikte, çatışmalı bölgelerde müzakereleri ve diyaloğu destekleyecek nitelikte özgün bir diplomasi bütçesinin oluşturulmasından yana olduğumuzu ifade ettik.
Bu kadar tezkere geçmişken tarihe bir not olsun diye bir şeyi ifade etmek istiyorum: Daha iktidar olmadığınız bir dönemde, partinizin yeni kurulduğu bir dönemde, 25 Aralık 2001 yılında, DSP-ANAP-MHP Koalisyonu Meclise Kuzey Irak'a asker gönderme tezkeresi getirmişti ve siz şu gerekçeyle karşı olduğunuzu ifade etmiştiniz: "Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasına özen gösterilmiyor. Oraya asker göndermek bölgeye kan ve gözyaşı getirir. Türkiye'nin zararına gelişmeler olabilir." Dolayısıyla da "buna karşı olduğunuzu" söylemiş ve ret oyu kullanmıştınız. Daha sonra çokça tezkere geldi; 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013 ve 2021 yıllarında yine tezkereler geldi. Bu arada dikkatinizi çekerim, 2014-2015 yıllarında, müzakere sürecinin başladığı dönemlerde ne bir çatışma var ne de bir askerî operasyon söz konusu.
Sayın Bakan, sunumunuzda bir açıklama yapmışsınız, dediniz ki: "Balkanlardaki soydaşlarımız göz bebeğimiz, keza Batı Trakya Türkleri, Kırım Tatarları, Ahıska Türkleri, Uygur Türkleri, Gagavuz Türkleri, Irak ve Suriye Türkmenleri gibi dünyanın farklı bölgelerinden soydaşlarımızın yanında durmaya devam edeceğiz." Şimdi, 20 milyon insanın yaşadığı, 20 milyon Kürt'ün yaşadığı bir ülkenin Dışişleri Bakanı olarak... Buradaki Kürtler kendilerini nerede görecekler? Hani "Kardeşiz." diyorsunuz ya zaman zaman, herhangi bir amaçla işinize yaradığı zaman; sizin kardeşlerinizin kardeşleri nerede? Peki, Suriye'deki Kürtlerin sorunları yok mu, Irak'taki Kürtlerin sorunları yok mu, İran'daki Kürtlerin sorunları yok mu? Bunların hepsinin sorunları var ve siz bunları görmezden gelmeye devam ediyorsunuz.
Size birkaç veri vermek istiyorum: Mesela, Irak'taki askerî operasyon bölgelerinde Amedi bölgesi Belediye Başkanı bir açıklama yaptı, İslam İsmail Mustafa, ismini de veriyorum "348 köyün 198'i Türk Silahlı Kuvvetlerinin bombalaması sonucu boşaltıldı. 28 sivil öldürüldü, 38 sivil yaralandı." diye ifade ediyor. Ve devam ediyor "Şeladize bölgesinde 92 köyün 85'i boşaltıldı, Duhok bölgesinde ise 50 tanesi Hristiyan köyü olmak üzere çok sayıda köy yine boşaltıldı."
Dikkatinizi çekmek istiyorum, İdlib'de, İdlib Üniversitesi, 2020 mezunları için bir tören düzenledi. Bu töreni düzenleyenler içerisinde Heyet Tahrir el-Şam var ve Türkiye'den Diyanet Vakfı var; yan yana bayrakları görülüyor ve oradaki insanlara plaket veriyor. Peki, böyle bir şeyi nasıl sindirebiliyorsunuz ya da terör örgütü olarak gördüğünüz bir ekiple nasıl hareket edebiliyorsunuz doğrusu merak ediyorum.
Yine İnsan Hakları Yüksek Komiserinin açıklamaları var; özellikle İdlib'de ve Afrin'de çok sayıda insanın kaçırıldığı, fidye karşılığı alıkonulduğu ve fidye verebilecek durumdakilerin mutlaka kaçırıldığı ifade ediliyor ve kadınların evlenmeye zorlandığı ve iki üç gün sonra da tekrar boşandıkları, sadece beraber olmayı meşrulaştırmak için böyle bir işlem yaptıklarını ifade ediyor. İsterseniz dosya hâlinde size de iletebilirim.
Şimdi, böyle bir durumda, biz Suriye'de yapılanların haksız olduğunu, yanlış olduğunu söylediğimizde, Kürt sorununun çözümüne katkısı olmadığını, tam tersine kutuplaştırmayı artırdığını ve derinleştirdiğini ifade ederken söylemek istediğimiz şey şu: Siz orada Gaziantep Üniversitesine bağlı fakülteler açabiliyorsunuz, kaymakam ataması yapabiliyorsunuz, PTT, postane vesaire açabiliyorsunuz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ- Kemal Bey, son cümlelerinizi alalım.
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Tamam, bitiriyorum.
Bunlarla yetinmiyorsunuz, Türkiye'de mezarlıkların bile Kürtçe tabelalarını sökerken oradaki sokaklara Türkçe tabelalar yapıyor, okulda da Kürtçe eğitimi yasaklıyorsunuz. Bunun, Kürtlerle kardeşliğe, beraber yaşamaya ve geleceğe ne gibi bir katkısı olacak? Sizin bunları cevaplamanızı rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.