KOMİSYON KONUŞMASI

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Tüm katılımcıları selamlıyorum.

Hükûmetin ülke içerisinde yarattığı çatışma ve huzursuzluk hâli maalesef ki dış politikada da devam etmekte ve komşu ülkelere de yansımakta. Tezkerelerin sürekli gündemde olduğu ve Mecliste oy çokluğuyla geçirilip aslında halkın kabul etmediği bu savaş hâli ister kabul edin ister etmeyin bu halka bir zulümdür. Bu zulmün altındaki temel motivasyon da aslında bugün Kürt sorununda dayatılan çözümsüzlük hâli ve bu meseleye de 21'inci yüzyılda hâlâ güvenlikçi politikalarla bakmaktır. Hükûmetin ülke içerisindeki Kürtlere karşı inkâr politikası dış politikada da devam ediyor. İktidar kanadı düzenli olarak sınırların tehdit altında olduğunu bahane edip çeşitli operasyonlar düzenliyor ve tüm dünya da bunu yakından takip ediyor. Bu politikalar öylesine bir hâle gelmiş ki sınır hattı yaşanmaz hâle getirilmiştir ve sürekli müdahalelerle sivillerin hayatını hedef alan bir konumda durmaktadır. Bu söylenenler tabii ki farazi değil, örnekler vermek isteriz: Daha bu yaz 17 Ağustos 2021 tarihinde Şengal kent merkezinin güneyindeki Sıkeniye köyünde bulunan bir hastaneye, 30 Ağustos 2021 tarihinde federe Kürdistan bölgesi kenti Zaho'da bulunan Şengalli Ezidilerin kaldığı Kadia kampı ve 2 Eylül 2021 tarihinde Şengal'in Bare köyü ve 3 Eylül 2021 tarihinde ise Birleşmiş Milletlerin kurmuş olduğu Mahmur kampı bombalanmıştır. Savaş esnasında dahi hastanelere müdahale edilmesi engellenirken, hastanelerin korunması gerektiği belirtilmişken Türkiye'nin bu müdahalesi sonrası 8 kişi yaşamını yitirdi ve onlarca insan da yaralandı ve orada yaşayan halk kameraların önünde "IŞİD bile hastanelerimize karışmamıştı." diye feryat etti. Yine, Kürdistan Bölgesel Yönetimi içerisinde bulunan Amadiye bölgesinde 198 köy bombardıman dolayısıyla boşaltıldı ve bölge belediye başkanı "Bölgede bulunan 348 köyün 198'i Türkiye'nin bombardımanı dolayısıyla boşaltıldı ve bu bombardımanda 28 sivil yaşamını yitirdi, 38 sivil ise yaralandı, binlerce dönümlük arazi operasyon sonucu kullanılamaz hâle getirildi." şeklinde açıklama yaptı. Şeladize bölgesinde de bu operasyonlar sonucu 3 kardeşini aynı anda kaybeden Zekiye Muhammed "14 Mart 2017'de burada bahar geldi, bir sürü çiçeklerle, nehirle, dağ manzaralarıyla coğrafya süslenmişti. Bu manzarayı gören her insan keyiften bayılırdı. Tam da böylesi bir günde, bahar günü arıcılık yapan 3 kardeşim köyümüz olan Nevrasito'ya gittiler ve Türk savaş uçaklarının köyü bombalaması sonucu 3'ünü de aynı anda kaybettik." dedi. Yaşamını kaybeden 3 kişinin ise evli ve çocuk sahibi olduğu söylendi. Tabii, göz göre göre sivillere yönelik bir savaş suçu işleniyor bu şekilde. Sınırda devam ettirilen bu çatışma hâlini bugün Kuzey ve Doğu Suriye'de de görmeye devam ediyoruz.

BM'nin Haziran 2019 ve 2020'de yayımladığı raporda Türkiye'nin Kürt bölgelerinde öldürme ve yağma olaylarına karıştığı belirtiliyor. Aynı raporda Serekaniye'de sivil bir konvoya yapılan saldırıda da 11 kişinin öldüğüne dair sorumluların tespiti için araştırma talebinde bulunulmuş ve sonra da yayımlanan rapora göre saldırının aslında savaş uçaklarıyla gerçekleştirildiği belirtilmiş. Dayatılan çatışmanın en korkunç hâli ise aslında doğrudan kadınların hedef hâline gelmesi. 12 Ekim günü Kamışlo'da uluslararası kara yolu üzerinde siyasetçi bir kadın olan Hevrin Halef ve siyasetçi arkadaşları katledildi ve bu katliamı gerçekleştiren grupların Türkiye tarafından desteklendiğine dair BM İnsan Hakları Sözcüsü tarafından "Türkiye bu infazdan sorumlu tutulacaktır." açıklaması yapıldı ve Türkiye'ye bu olayın soruşturulması için harekete geçmesi çağrısında bulundu ama ne bir soruşturma açıldı ne de bir açıklama yapıldı. Yine aynı olaya dair Yeni Şafak gazetesi olayın hemen ardından "Gelen İstihbarat Sonrası Hava Saldırısı" şeklinde bir manşet geçti ama çok kısa süre sonra bu manşetini geri çekti.

Değerli milletvekilleri, Kürtlerin yaşadığı her yer Hükûmet tarafından bir tehlike olarak görülüyor maalesef ve sivil olsun olmasın bombalanması hak olarak görülüyor. Bu durum yayımlanan birçok raporda dünyaya duyurulurken Türkiye bu konuda sessiz kalmaya ve bu suçu işlemeye maalesef devam ediyor. Kısaca anlattığım kimi örneklerde de aktardığımız gibi aslında bu durumun sorumluluğu aynı zamanda Dışişlerine de bağlıdır. O yüzden bu yaşanan sivil katliamlara dair de Dışişleri Bakanımızın buna dair de bir bilgi vermesini isteriz.

Teşekkür ediyorum.