KOMİSYON KONUŞMASI

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli milletvekilleri; belki de günün son konuşması. Biraz toparlamaya çalışacağım ve arkadaşlarımın söylediklerinin dışında gördüğüm önerileri, eleştirileri dile getirmeye çalışacağım.

Sabah sizi dinledik Sayın Bakan. Geçen yıl da söylemiştim, yani, arkadaşlarımızın birçoğu dile getirdi: Tabii, Dışişleri Bakanlığı çok önemli. Neden önemli? Türkiye'nin gerek içeride yaşadığı problemler gerekse dışarıda yaşadığı problemler ve temsiliyet açısından, küresel dünyada ilişkiler açısından ele aldığı politikalar, girişimler ya ön açıcıdır veya tıkayıcıdır.

Sayın Bakan, konuşmada -belki de atlamış olabilirim ama- konuşma boyunca "barış" kelimesini, "özgürlük" kelimesini, "demokrasi" kelimesini bu listede göremedik. Ben geçen yıl da anımsatmıştım: Türkiye'de en çok ihtiyaç duyulan ve gittiği yerlerde, gerek küresel dünyada gerek Orta Doğu'da gerekse, işte, bulunduğu, tanımladığı yerlerde her girişime en çok -tırnak içinde- "barış" tanımlaması yapıp bir metinde "barış" kelimesinin olmaması aslında ne kadar da bizim Dışişlerinin olaylara bakış çerçevesini dile getiriyor ve biraz, sanki, daha çok, savunma harcamaları, ekonomik harcamalar ve gittiğimizde "sanayicilerle görüşme, sanayicilerle beraber satış işlemlerini yapma" gibi tanımlanıyor. Bunlar olabilir, bunlar olabilir ama en büyük ihtiyaçlardan biri de Türkiye'nin, bu önümüzdeki süreçte problemlerini çözmüş olarak ve gerçek nedenleri ortaya çıkartıp bir kalkınma hamlesini gerçekleştirmesi lazım. İktidardaki arkadaşlarımız dile getiriyor, işte, eleştiriyorlar, biz de eleştiriyoruz, herkes bulunduğu yerden bakıyor. Bulunduğu yerden bakınca da kimi olumlu bulabilir, kimi olumsuz bulabilir. Ama biz bu topraklarda yaşıyorsak, bu topraklarda daha refah, daha barış, daha şiddetsiz bir şekilde yaşıyorsak görüşlerimizi söylememiz lazım, dinlememiz lazım. Böyle bir çerçevede baktığımızda, Türkiye'de, aslında mesela, tezkere meselesi çok konuşuldu. Arkadaşlar, on dokuz yıllık iktidardan, yirmi yıllık iktidardan söz ediliyor, sadece Irak ve Suriye'ye -liste çıkarttım- 18 tane tezkere çıkmış. Çözülmüş mü? Bakın, bu 18 tezkerede dönem dönem, mesela, Cemil Çiçek ne demiş: "Demokrasi çözüm için müsait bir ortamın hazırlanması bakımından önemlidir, tezkereler çözüm değildir." Biz mi söyledik bunu? Ama şimdi ben söylesem "Ya, böyle şey mi olur?" diyeceksiniz, bunu Cemil Çiçek söylemiş. Başka, mesela, İsmet Yılmaz -İsmet Yılmaz Millî Savunma Bakanlığı yapmış, arkadaşlar- demiş ki: "Bu son tezkere, umarım bir daha uzatmayacağız." Bunu söylemiş, 2012. 2018'e gelmiş, 3 kez daha uzatılmış "Türkiye, varlığına birliğine yönelik bu saldırıları doğrudan, kaynağından etkisiz hâle getirmek için mücadeleye devam edecek." Biz hangisini söyleyelim? Yani iktidarda olmak kimi zaman bir şey söyleyip ikinci gün reddetmek değildir. Koşullar değişebilir ama çözüm bulmuyorsa o zaman sormak lazım, "Biz çözümü nasıl bulabiliriz?" Eğer on dokuz yıllık iktidarda 18 kez tezkere yapılmış, her seferinde gazeteler, manşetler, televizyonlar, algılar -yani yaşamını yitirenlere Allah rahmet eylesin- ama çözüm olmamışsa o zaman bizim gerçek nedene yönelmemiz lazım.

Şimdi, Demirtaş'la ilgili çok konuşuluyor -bugün de 4 Kasım- tezkere konuşmasında sevgili Demirtaş ne demiş? "İnsanlarımızın birbirini daha fazla sevdiği, birbirine daha fazla güvendiği, el ele verip ülkenin kalkınması için tek yürek olarak geleceğe baktığı, umutla baktığı günleri özlüyoruz, umut ediyoruz." Biz Dışişleri bütçesini konuşuyoruz, siz de bunu söylüyorsunuz, bunun altına herkesin imza atması lazım. O zaman bizim bununla ilgili çaba harcamamız lazım.

Sayın Bakan, dünyada herkes şunu konuşuyor: Barışın maliyeti yoktur. Bakın, Türkiye kronik problemi olan, ta Filipinler'de İngiltere'yle beraber barış meselesinde örnek bir ülke ve ara buluculuk yapıyor ve orada edindiği deneyimi birçok ülkeye de örnek göstermeye çalışıyor. Türkiye Cumhuriyeti Filipinler'de barışı, masa başında diyalog ve müzakereyle görüşürken, örnek çalışma yürütürken hatta -geçen yıl mı önceki yıl mı anlattınız- İstanbul'da bu konuda eğitimler verirken, Türkiye bir metinde hâlâ müzakereyi ve diyaloğu konuşmayıp tezkereyi konuşuyorsa başka bir problem var ve her olaya baktığımızda bunu başka bir şekilde alırsak doğru değil.

Metinlerden bir diğeri, Sayın Bakan, mesela, siz Dışişlerinde uzun süredir çalışıyorsunuz ve on dokuz yıllık iktidar döneminde Avrupa Birliği Bakanlığı vardı, şimdi Başkanlığı var, şimdi -Başkanlık demeyelim- pazarlık başkanlığına dönüştü. Avrupa Birliğiyle ilgili tekrar bir iddia var mı burada? Söylem var. Bir iddia var mı? Ne deniliyordu? "Biz Avrupa Birliği için değil, Türkiye'de yaşayanlar için refah düzeyimizi yükseltmek zorundayız." Onunla ilgili bir şey var mı? Yok. Böyle olduğunda olmuyor.

Arkadaşlar, bakın, bir diğer bakış açısı şu: Şimdi söyleniyor, şunlar bunlar yapıldı. Ben de kendi bulunduğum yerden baktığımda OECD'nin raporlarına göre Sayın Bakan, yolsuzluk ve şeffaflık üzerinden Türkiye'nin puanı -OECD ülkelerinin yaptığı raporlarda- 4 üzerinden 1, yolsuzluğa karşı mücadelede 4 üzerinden 1. Şimdi, çete reisleri, mafya reisleri kalkıp uyuşturucu ticaretinden söz ediyor, sonra gri listeden söz ediyoruz. İfade özgürlüğünde 4 üzerinden 1, görüşlerini ifade etmek 4 üzerinden 1, özgür medya konusunda 4 üzerinden 1. Şu anda Türkiye dünyada en fazla gazetecinin, basın suçlularının içeride olduğu bir ülke. Dernek ve örgütlenme özgürlüğü 4 üzerinden 1, bağımsız yargı 4 üzerinden 0. Neden? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Anayasa Mahkemesinde bir karar çıktığında "Biz gerekirse düzeltiriz, önlemini alırız." O yüzden Osman Kavala önemli oluyor, o yüzden Demirtaş davası önemli oluyor. Ne oldu? Bakın, Davutoğlu sizden önce o koltukta oturuyordu, Davutoğlu şimdi diyor ki: "30 Kasıma kadar karar vermek zorundalar." Aynı Davutoğlu ne diyordu: "Komşularla sıfır problem."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın İpekyüz, toparlaya bilir misiniz.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi problem değil ilişki kalmadı, komşularla ilişki kalmadı. Neredeyse bütün sınırlarımızı Diyarbakır Surları gibi beton duvarlarla öreceğiz, açmamız gerekirken bu şekle dönüştü. Suçla mücadelede, diğer konularda epey bir gerileme var; buradan bakınca öyle görünüyor, oradan bakınca da öyle görünüyor. Bizim bunları ortak çözebilmemiz lazım. O nedenle dış ilişkilerin -en önemli şey- müzakere, diyalog, barışçı bir şekilde komşularla problemleri çözmek üzerine kurulması lazım.

Kürt meselesi ve Kürdistan konuşulduğunda çok kıyamet kopuyor. Sayın Başkan, siz...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Necdet Bey, son konumuz olsun bu.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkür ediyorum.

Bakın, Cevdet Bey de burada... Siz kaç kez Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne gittiniz ve Türkiye'nin orayla ihracat ve ithalat konusunda maddi açıdan ne kadar -bütçeyi de konuşuyoruz- ilişkisi var? Her kritik dönemde de gidiyorsunuz. Siz Kalkınma Bakanıyken gidiyordunuz, o bayrak altında fotoğraf çekiliyordunuz; bende fotoğraflar da var. Bazı şeyleri konuşmamak bizi daha kötü süreçlere götürür, konuşmak daha da cesaret verir.

Teşekkür ediyorum.