KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, konuşmanızı dinledik yani aslında kötü şeyler olmadığını söylüyorsunuz. Özellikle dikkatimi çeken cümlelerinizden biri "On iki çeyrektir pozitif büyüyoruz." demiş olmanız. Yani aslında "İşler iyi gidiyor." anlamına gelecek bir metin ve bir konuşmayla karşımıza geldiniz. Yani "Gerçekten işler iyi mi?" diye soracak olursak, benim birkaç tane tespitim var, söyleyeyim size. Tarımın gayrisafi millî hasıla içindeki payı 2021'de ilk altı ay yani iki çeyreğin toplamı 3,6 olmuş; bu, 2020'de 6,6'ydı. 2021'de 3,6 altı aylık bir rakam, hadi diyelim ki 7 oldunuz, dolayısıyla da 6,6'dan 7'ye çıkmış olmanız bir başarı gibi görülebilir, doğrudur fakat Sayın Bakan, 2010'da yüzde 9'du gayrisafi millî hasıla içindeki payı, yanılmıyorsam, 2010'da 8 nokta bir şeydi. Dolayısıyla da bir trend olarak baktığımızda çok da başarılı bir performans görmüyoruz burada doğrusunu isterseniz; bir bunu söylemek istiyorum.

İkincisi de şunun da altını çizelim: Bir kere, gıda enflasyonunun resmî rakamlara göre yüzde 27,41 olması bile esasında tarımda işlerin iyi gitmediğini söylüyor bana çünkü iyi gitseydi bu kadar büyük bir fiyat artışıyla karşılaşmazdık diye düşünebiliriz.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Aydın Ovası'nda satılık tarla yok, iyi gidiyor.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ya, dur bir dakika...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bekir Bey, siz konuştunuz sıranız geldiğinde. Rica ediyorum, çok fazla ama, bak, çok fazla müdahale ediyorsunuz Bekir Bey, lütfen.

SALİH CORA (Trabzon) - Dayanamıyor Başkanım, ne yapsın, haksızlığa dayanamıyor.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Vallahi bir dakikanı alırım, bak, söyleyeyim sana. Senin bir dakikanı alıyorum ben şimdi.

Başkan, bir dakikasını bana veriyorsunuz.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Gelir dağılımını o kadar bozdunuz ki...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bekir Bey, bundan sonra en son konuşmacılardan biri olun çünkü hakkınızı bugün kullandınız.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Katılıyorum, doğru söylüyor; gelir dağılımını bozdunuz, onun sonucu bu.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Devam edin lütfen Hocam.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Evet, gıda enflasyonu yüzde 27 fakat akademisyenlerin bulduğu rakam ise 37. Diyebilirsiniz ki değerli arkadaşlar...

Bekir Bey, konuşmamı mahvettiniz ya.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Doğru söylüyorum.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ya, dur bir dakika...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen, hatibin insicamını bozmayalım, rica ediyorum.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan, muhtemelen şunu diyeceksinizdir: Ya, iyi de bütün...

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, bir konuşmacımız var, ona saygı duymanızı rica ediyorum. Bakın, defalardır uyarıyorum.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - İsterseniz konuşmayayım canım yani nasılsa geçecek bütçe, bütçede bir sıkıntı yok. Neyse, ben yine de söyleyeyim, belki duyan olur.

"Efendim, dünyada da tarımda işler iyi gitmiyor." denilebilir. Evet, doğrudur, özellikle gıda fiyatlarında genel olarak bir artış var, emtia fiyatlarında artış var, enerji fiyatlarında artış var, dolayısıyla da bunların gıda fiyatları üzerinde etkisi tabii ki endeksi yükseltici olacaktır. Nitekim, Amerika'da geçen ay itibarıyla 0,9'luk bir gıda enflasyonu olmuş ama toplam baktığımızda yıllıkta 4,6 olmuş.

Sayın Bakan, esasında Durmuş Bey açıkladı bu kısmını ama ben girmeyeceğim o tarafına fakat şunu söyleyeyim: Evet, bütün dünya gıda fiyatlarıyla ilgili olarak bir sıkıntı yaşıyor, gıda sektöründe, tarım sektöründe, bizde de yaşıyoruz ama bizim ekstra yaptıklarımız veya yapmadıklarımız var, dolayısıyla da bunları ayırmak lazım. Bunları ayırmadan eğer tarıma, gıda sektörüne bakacak olursak, sanırım, gerçeği yakalamamız pek mümkün olmaz.

Şimdi, ben çok kısa, tarihsel birkaç cümle söyleyeyim: Biliyorsunuz, 1980 yılı 24 Ocak Kararlarıyla Türkiye'de liberalizm -dünyada olduğu gibi bizde de- kabul gördü ve 1980'e kadar gelen ithal ikameci politikalardan vazgeçen bir iktidarla birlikte liberalleşmeye başladık; birçok sektörde gümrük duvarlarını indirdik vesaire vesaire fakat şöyle bir anlayış vardı o zaman, hatırlayacaksınız: Özellikle tarımsal desteklerin, benzer bir şekilde KİT'lerin de enflasyona sebep olduğuna dair genel bir kanaat vardı. Bunların bir kısmı doğruydu belki ama bir kısmı gerçeği yansıtmıyordu ve yansıtmadığı için de yapılan işler, esasında, beklenen sonuçları doğurmadı. 2001'e geldiğimizde büyük bir kriz yaşadık biliyorsunuz ve bu krizden çıkmak üzere IMF destekli bir program yürürlüğe soktuk ve bu program, esas itibarıyla, tarımı tümüyle kapitalist dünyayla entegre etme amacını taşıyan bir çerçeveyle geldi, bunlardan bir tanesi tohumla ilgilidir; biliyorsunuz, tohumun ticari olarak alınıp satılması yasaklandı; efendim, ikinci olarak, çiftçiler kayıt içine alındı; üçüncü olarak, destekleme, yapılan üretime değil, arazi büyüklüğüne göre biçimlendi ve bu arada tarımla ilgili KİT'ler özelleştirilmeye devam edildi. "Peki, sonuçta ne oldu?" diye baktığımızda, sonuçta olan şeyi söyleyeyim size: Hem üretimde hem de tüketimde bu tarım sektörünü tekellere teslim ettiniz Sayın Bakan. Yani, üretimde... Birkaç tane şey söyleyeyim: Mesela, tohum piyasasında bugün Pioneer, Novartis Bayer, Cargill ve DuPont; 4 tane firma; tohum piyasasını hemen hemen bunlar kontrol ediyor. Tarım ilaçları piyasasına baktığımızda aynı isimleri görüyoruz; Monsanto, Dow, DuPont, Cargill, Continental gibi şirketlerin olduğunu görüyoruz; pazar payları itibarıyla da bunlar tarım ilaçları sektöründe aşağı yukarı en büyük oyuncular, dolayısıyla fiyatları büyük ölçüde belirliyorlar, dolasıyla da... Şimdi, hep "Efendim, dünyada girdi fiyatları artıyor, dolayısıyla çiftçinin de tabii, girdi fiyatları artıyor, dolayısıyla maliyetleri artmış oluyor, dolayısıyla da destek verilmesi lazım." vesaire diye konuşuyoruz fakat arkadaşlar, öbür yandan baktığımızda, çiftçinin sattığı ürünler de tekellerin kontrolünde bir anlamda. Nereden biliyoruz? Geçenlerde Rekabet Kurumunun açtığı davadan biliyoruz. 5 tane zincir markete kartelleştiğinden dolayı yanılmıyorsam 2,7 milyar ceza verildi; şimdi o, davalık vesaire ama 5 tane zincire böyle bir ceza verilmiş oldu. Dolasıyla da -tabii, şimdi bu dava görülecek; doğrudur, yanlıştır bilemem ama- benim gördüğüm kadarıyla söyleyeyim size: Tarım sektörü böyle olduğu sürece kaçınılmaz olarak yüksek fiyatlar üretir, kaçınılmaz olarak enflasyonu teşvik eder çünkü siz tohumu da ilacı da dışarıya bağlamışsınız, yabancı tekeller istedikleri fiyatı verebiliyorlar. Şimdi bana şunu söylemeyin: "Ya, siz solcusunuz, falan; hep tekellerden bahsediyorsunuz." Kusura bakmayın ama esasında şu söylediğim şirketlerin payları dünyada da yüzde 70, yüzde 80; onlar belirliyorlar bu fiyatları. Bizde bunlar bu piyasaları kapmışlar. Nasıl kaptılar? İşte, bu söylediğim tohum yasası vesaire gibi yasaların getirdiği kurumsal düzenlemenin yanlış organize edilmiş olmasından kaynaklanıyor. "Yanlış"la kastettiğim şey şu, yanlış anlaşılmasın -bir dakikam kalmış-: Neoliberal politikalar neoliberal politikaları önerenler tarafından da artık "vazgeçilmesi gereken politikalar" olarak değerlendiriliyor. Davos'un kurucularına bakın, Davos'un kurucuları artık diyor ki: "Dünya değişiyor. Kapitalizm böyle 'survive' edemez. Ne yapmak lazım? Yapılması gereken şey şu: Gelir dağılımını her ülkede iyileştirmek lazım, bir; iki, kamunun rolünü yeniden tanımlamak lazım." Onlar söylüyor, ben söylemiyorum. Şimdi, özellikle bu ikisi de bizim tarımı konuşacağımız bir noktada bizim dikkate almamız gereken konular gibi geliyor bana. Yani, şunu söylemek istiyorum: Uyguladığınız politikaların sonuçları itibarıyla varılan nokta gerçekten sizin inisiyatifinizin dışında çok kötü bir nokta, bunun değişmesi lazım fakat bunun değişmesi için böyle bir irade üretebilir misiniz bilmiyorum. Ama iktidarınızın benim anladığım kadarıyla görüşü, vizyonu hâlâ o eski 1980'lerden kalma liberal düzen hayranlığı içinde cereyan ediyor bir yandan, bir yandan da tabii, tek adam yönetiminin getirdiği iradi kararlarla elinde sopayla depocu arıyorsunuz, stokçu arıyorsunuz vesaire.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Evet, bitireceğim Sayın Başkanım, bitiriyorum.

Dolayısıyla, tarımı konuşacaksak, bu tarımla bağlantılı tekelleri konuşmamız lazım, fiyat yükseltmelerini bunlar sağlıyorlar, bunlar yüksek kâr marjlarıyla çalışıyorlar. Dolayısıyla da, çiftçinin daha düşük kârlar elde etmesine veya hiç kâr etmeden malını satmasına neden oluyor. Öte yandan da, bu söylediğim şekilde yüzde 27 olduğu söylenen gıda sektörü enflasyon oranını -ki ben onun yüzde 47 olduğunu düşünüyorum- ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla, sonuçlar itibarıyla, Sayın Bakan, söylediğiniz gibi hani isterdim, öyle iyi bir dönemi işaret ediyorsunuz bu konuşmanızda ama maalesef gerçekler buna tekabül etmiyor.

Teşekkür ediyorum.