KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Komisyonumuza hoş geldiniz.

Sayın Bakan, hatırlarsınız mutlaka, Bakanlığınızın ismi Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığıydı bir zamanlar; keşke öyle kalsaymış diye düşündüm sunumuzu gördüğümde.

Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının bütçesini dikkatle dinlerdim ve ilgili bakanlar en çok köylerden bahsederlerdi, köyleri kalkındırmaktan bahsederlerdi. Şu kitapçığınıza baktım, tek kelime köyden bahsetmiyorsunuz, ana kitapçığınızı inceledim -sanırım 400 sayfa- yine tek kelime "köy" dememişsiniz Sayın Bakan. Çiftçilerimizin büyük çoğunluğunun köylerde yaşamaları gerekiyordu Sayın Bakan ama sizin bu anlayışınız yüzünden köylerimiz boşaldı. Bakın, behemehâl Meclisimize öneriyorum: Bu Bakanlığın ismini "Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı" olarak değiştirelim diye öneriyorum arkadaşlar, bir yasa teklifi verelim ama Sayın Bakanımızın, bu anlamda tek kelime "köy" demeyen bir Bakan olarak da o bakanlığın, yeni bakanlığın başına getirilmemesini öneriyorum.

Bakın, şöyle, Sayın Bakan, bu bir beka meselesi. O açıdan belki siz bu anlamda çarpıcı bir ifade olarak görüyorsunuz bunu ama hani hep bir beka meselesinden bahsediyor iktidarınız, hep bir "Beka meselesi, beka meselesi" yıllardır bunu söylüyorsunuz. Ben Türkiye'nin en büyük beka meselelerinden birisini köylerin, kırın boşalması olarak görüyorum Sayın Bakan. Bakın, bizim 80'li yıllara kadar 40 bin köyümüz vardı, şu anda sanıyorum 16-17 bin köye düştü ve 16-17 bin köyün de ciddi bölümünde insan yok. Yani o 40 bin köy büyük oranda boşalmış durumda, sayıları düşmüş durumda ve Sayın Bakan, köylerimiz boşalıyor, köylerimiz insansızlaşıyor. Trabzon'daki köylere gidin, Trabzon'daki köylerde insan bulamazsınız, Sinop'ta öyle, pek çok ilimizde köyler insansızlaşmış durumda. Köylerde kimler yaşıyor? Yaşlılar yaşıyor, gençler yaşamıyor. Emin olun, gençler de en yakın ilçede veya ilde ev alıyorlar, ev tutuyorlar ve orada yaşamaya başlıyorlar, orada çocuklarını okutmaya çalışıyorlar. Böyle olduğu zaman da ne oluyor biliyor musunuz? Belki şehre göçen, ilçeye göçen ilk kuşak, köye gidip bir şekilde tarlasını rençpere ektiriyor veya kendisi ekmeye çalışıyor ama çocuğu asla o toprağa tekrar geri dönmüyor. Yani köyde insanlarımızı yaşatamadığımız sürece bunu bir beka meselesi olarak görmemiz gerekir Sayın Bakan. Bakın, çiftçilerimizin şu anda yaş ortalaması kaç? Arkadaşlar kaç yaş ortalaması?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 55.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 55-56 yaş ortalaması. Şimdi köylülerinin, çiftçilerinin yaş ortalaması 55-56 olan bir ülke, bir numaralı beka meselesi olarak bunu görür. On yıl sonra çiftçimiz yok arkadaşlar, on yıl sonra çiftçimiz yok ya! Ya, siz her şeyi rakamlar olarak çok güzel söylüyorsunuz Sayın Bakan. "Şu kadar milyon ton buğday." "Bu kadar milyon ton arpa." Allah'ınızı severseniz Sayın Bakan, bunları kim üretiyor? Küçük çiftçiler üretmiyor diye onları hor mu görüyorsunuz? "Efendim, arazileri belli, büyük üreticilere verelim, onlar da üretsinler; gerisi bana lazım değil." mi diyorsunuz Sayın Bakan? Bakın, şu anda sizin bu anlayışınız yüzünden, yirmi beş otuz yıldır süren bu neoliberal politikalar yüzünden köyler boşaldı, şehirler doldu. İstanbul'un 18 milyon olmasının sebebi sizsiniz.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Üretime bak üretime!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İzmir'in 7 milyon olmasının sebebi sizsiniz.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Üretim artıyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şehirlerimizde olan...

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Tarım, ihracat artıyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ne diyorsun?

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - İhracat artıyor, üretim artıyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Köylerimizin boşalmasının sebebi sizsiniz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bekir Bey, müsaade edelim lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu açıdan Sayın Bakan, geç olmadan, geç olmadan önerimdir... Ya, şu köy işleri müdürlüğü diye bir şey de mi bırakmadınız? Arkadaşlar, yok mu köye bakan? Kim bakıyor bu ülkede köye? Allah'ınızı severseniz, bilen var mı; köylere kim bakıyor?

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Biz bakıyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hangi bakanlık bakıyor, hangi müdürlük bakıyor? Köylere gidiyoruz arkadaşlar, yolları iyi mi köylerimizin? Köylerimizin yolları çok mu iyi? Erzurum'un köylerinin yolları şahane mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Harika, şahane, çok iyi.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yapmayın Allah'ınızı severseniz. Toz, toprak, çamur içinde arkadaşlar köy yolları, toz toprak çamur içinde. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sen ne zaman gittin köye?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Köylerde okul var mı Sayın Bakan? Köylerde okul var mı? Trabzon'un köyünde okul var mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Var tabii.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, hatibe müdahale etmeyelim lütfen, rica ediyorum.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Soru soruyor Başkanım hatip bize.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Trabzon'un köyünde okul olmadığı için Trabzon'daki gençler şehre göçüyor, ilçeye göçüyor; köyde çocuk kalmadı değerli arkadaşlar, köylerde çocuk kalmadı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Köylere gitmiyorsun ki sen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yapılması gereken şu...(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) - Dünyada da böyle.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır. Hollanda'da böyle değil, Belçika'da böyle değil. Gelin, beraber gidelim. Hollanda'da arkadaşlar, köylerde yaşar insanlar, köyüne okul yapar oradaki köy işleri bakanlığı, köyüne hastane yapar, köyünün yollarını yapar; köyler canlıdır hatta köylerinde agroturizm vardır. Şu kitapçıkta agroturizmden bir şey bahsetmiş mi Sayın Bakan? Köylüler orada agroturizm yaparlar, gelirlerine gelir katarlar. Güzel köyleri vardır çünkü, yaşanılabilir köyleri vardır, şehirde bulunanlar da agroturizmle köylere gidip bu hizmetleri alırlar değerli arkadaşlar.

Bakın, böyle bir vizyon Türkiye'yi, tarımını da, köylüyü de beş yılda batırır, bu Bakanlığın anlayışı, açıkça söylüyorum değerli arkadaşlar. Bir an önce bunu bir beka meselesi olarak görüp köylerimizi kalkındırmanın yolunu bulmalıyız ve kır-kent ilişkisini sağlamalıyız.

Sayın Bakan, ikinci büyük meselemiz de şu, beka meselesi olarak görmemiz gereken: Su bilinci. Sayın Bakan, bu su bilincini yaratma konusunda kitabınızda bazı şeyler söylemişsiniz ama inanın Türkiye'deki su bilincini dünyadaki en kötü ülkelerden bir tanesi olarak görüyorum. Bakın, dünyada suya... Mesela İsrail'e gidin, her bir damlasını inanın nasıl etkin bir şekilde kullanacaklarını düşünürler, Amerika'ya gidin bu böyledir, başka Avrupa ülkelerinde böyledir. Biz sonuç olarak su fakiri bir ülkeyiz, aslında su zenginiyiz bir anlamda ama hoyrat kullandığımız için su fakiriyiz. Ya, içme suyunu damacanayla hâlâ yurttaşlarımıza içiriyorsunuz ve bununla ilgili, bunun değişmesiyle ilgili... Bakın, dünyada pet şişede su içen ülkeler var, bizim gibi 3'üncü dünya ülkeleri. Gidin, gelişmiş ülkelere orada su şeyi vardır, basarsınız düğmeye su fışkırır, ağzınızı dayarsınız içersiniz, böyle pet şişeyle su taşıma 3'üncü dünya ülkelerinde kaldı, evlere damacanayla su taşıma 3'üncü dünya ülkelerinde kaldı ve bunu değiştirmekle ilgili bir hedefiniz yok Sayın Bakan. 81 ildeki yurttaşlara musluğundan su içirmek diye bir hedefiniz yok. Hâlâ damacanayla milyarlarca lira su parası veriyor insanlarımız. Şu anda biliyor musunuz orta hâlli bir aile damacana su parası olarak 150 lira ile 200 lira arası para harcıyor. Ya, yurttaşlarımızın geliri kaç kuruş ki 150 lira ile 200 lira arası su parası versinler değerli arkadaşlar. Yapılması gereken musluktan su içirmek.

İkinci su konusu Sayın Bakan, kullanma suyu. Bu kullanma suyunu da hoyrat bir şekilde kullanıyoruz. Yani su da kademeli bir tarife konusunda bir hedef yok, su da tasarruf konusunda bir hedefiniz yok, hatta kullanılmış suyu arıtmak ve bu suyu tekrar şehir suyuna vermek veya sulama suyu olarak kullanmak yönünde bir hedefiniz yok, Marmara Bölgesi'ndeki bütün suları arıtıp Marmara'da müsilaja son vermek gibi bir hedefiniz de yok Sayın Bakan. Marmara'daki müsilajın sebebi de sizsiniz, sizin anlayışınız, sizin neoliberal politikalarınızın bir sonucu. Bu açıdan kullanma suyunu da ileri biyolojik arıtmayla arıtıp Marmara'ya vermek üzere bir hedefiniz yok, bunu belki tarımsal sulamada kullanmak gibi ama en vahşi olanı Sayın Bakan, sulama meselesi, tarımsal sulama konusu. Ya, gerçekten, bakın, Mustafa Bey de bahsetti. Konya'da obruklar açılıyor, öyle değil mi? 500 metreden su çekiyor Konya, 500 metreden, Mardin'de 350 metreden su çekiyorlar. Sayın Bakan, beni dinlerseniz memnun olurum ama siz istişare ediyorsunuz herhâlde. Bakın, yer altı sularının çekilmesi konusunda yıllardır söylüyoruz, ya, Mustafa Bey de söylüyor, biz de söylüyoruz, Konya Vekili, ben de Diyarbakır Vekiliyim, Mardin Vekillerimiz de söyledi. Ya, bu anlamda, obruklar oluşuyor, yer altı suyu 30 metrede, 50 metrede çıkarken 500 metreye inmiş durumda. Ya, bununla ilgili, arkadaş, tabii ki polisiye güçle, şeyle bu olmaz. Ne yapacaksınız? Planlama yapacaksınız ya, planlama. "Kardeşim, kurak bir alandır, o bölgede, burada, bu ürün ekilir." diyeceksiniz, ona ekstra pozitif ayrımcılıkla destek vereceksiniz, mısır gibi ürünlerin ekilmemesini sağlayacaksınız, bunun başka bir yolu yok ki ya da su götüreceksiniz oraya, yer altı barajları yapacaksınız, yer üstü barajları yapacaksınız, su götüreceksiniz. Niye 500 metreden su çektirtiyorsunuz hâlâ ya, neden çektirtiyorsunuz Sayın Bakan?

Diğer bir mesele, vahşi bir konu bu da, avlanma meselesi Sayın Bakan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son meselemiz olsun, süreniz tamamlanmak üzere.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu av meselesi önemli Sayın Bakan. Avın bir cinayet olduğunu düşünüyorum ve geçen yıldan bu yıla azaltmışsınız avlanacak hayvanları ama hâlâ devam ettiriyorsunuz ve geçen gün gene gördüm, Amerikalı bir avcı, birkaç bin dolar karşılığında o canım dağ keçilerimizi avlamış. Buna izin vermenizden dolayı da sizi kınıyorum Sayın Bakan, buna izin vermeyin lütfen, buna "Dur!" deyin.

Sayın Bakan, son olarak da yangın söndürme uçağı... Canım ormanlarımızı yaktınız maalesef.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Nasıl yakmak Sayın Paylan?

CAVİT ARI (Antalya) - "Söndüremediniz."

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ve şu anda bütçenizde yangın söndürme uçağı almak için bütçe olmadığını görüyorum Sayın Bakan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ederim Sayın Paylan, süreniz dolmuştur.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bütçenizde yangın söndürme uçağı için bütçe yok. Bu açıdan bütçenizi savunamamışsınız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitireyim Sayın Başkan.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Geri al cümleni. "Yaktın." derken... Geri al cümleni.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama böyle, böyle.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son bir cümle alalım Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bütçe tercihleri nerede arkadaşlar? Bütçeyi savunabilmiş mi?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bütçeyi savunabilmiş mi? Yangın söndürme uçağı var mı?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Geri al. "Yaktın." derken...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yaktı tabii.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Kim yaktı? PKK yaktı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İhmal, görevi ihmal, ihmal; sorumlusu... İhmal efendim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bakan cevap verir mutlaka bunlara.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sorumlusu odur.