KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şey olacaktı herhâlde yani "kadınlara pozitif ayrımcılık" demiştiniz; Bakana ek süre verdiniz, bir beş dakika alabilirim ben de.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Öyle bir şey kastetmedim, espri anlamında bir şey söyledim. Bunu istismar etmeyelim. Bütün üyelerimize eşit davranacağız burada.

Buyurun lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - İstismar değil.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bütün üyelerimize ikişer dakika verin bugün Sayın Başkan, rica ediyoruz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Kadınlara ek süre istiyoruz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - On dakikada ben fikirlerinizi gayet iyi anlatacağınıza inanıyorum.

Buyurun lütfen.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Süreyi tekrar başlatalım lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Tamam, bir daha başlatalım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreyi bir daha başlatalım, baştan alalım.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Evet arkadaşlar, aslında şu anki uygulamadan birazcık görmüş olduk ki pozitif ayrımcılık Bakanlar için geçerli ama muhalefet olunca, kadınların sesi olunca maalesef bu tür ayrımcılık uygulanmıyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bütün gruplara eşit davranıyoruz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yo, uygulayabilirsiniz ama Anayasa'yı siz hatırlattınız. "Herkes eşittir ama bazıları daha eşittir." uygulaması var bugün maalesef burada.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bakan daha fazla bilgilendirsin sizi diye... Amacımız o, başka bir şey değil.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Teşekkür ederiz.

Belki biraz daha biz de Sayın Bakana veri sunardık, belki eleştiri yapardık.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bütün gruplara eşit davranıyoruz.

Buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Baştan alalım Başkan, yine yarım dakikam gitti.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Baştan alalım ama son olsun artık, o tartışmayı da bitirelim.

Buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şimdi, evet, aslında dediğim gibi burada ortaya çıkan tablo da tıpkı bütçenin kendisi gibi.

Şimdi, bütçenin tamamına zaten genel bir eleştirimiz vardı bizim. Bu bütçe de tıpkı AKP'nin önceki dönem bütçeleri gibi savaşa, ranta, yandaşa ayrılmış ama gerçekten toplumdaki her kesimi içerisine alacak, özellikle kadınları görecek bir bütçe olmadığını bir kez daha görmüş olduk. Şimdi bunun ufacık birkaç örneğini size sunmak istiyorum. Şimdi, maalesef Kadın Bakanlığı kaldırılıp "Aile"nin içerisinde sıkıştırıldıktan sonra tıpkı AKP'nin bütün politikalarında olduğu gibi tıpkı kadını nesneleştiren, kadını birey gibi görmeyip sadece aile içerisinde tanımlayan -eş, bacı, kardeş, kız çocuğu gibi- görüp ama birey olarak görmezden gelen politikaları gibi- burada da yine ailenin içerisine sıkıştırılan ama kadın namına neredeyse hiçbir politikanın gerçekleştirilmediği ve bütçenin kadına ayrılmadığı bir bütçeyle yine karşı karşıyayız.

Şimdi, biraz rakamların incelemesini yaptık. Daha önce, biliyorsunuz, Bakanlıklar bir aradaydı: Aile ve Çalışma Bakanlığı. Bakanlıklar bir aradayken bütçe bayağı yüksek görünüyordu. Ama tabii ki Bakanlıklar ayrılınca aslında esasın ne olduğu ortaya çıktı. Tabii, sadece Bakanlığa ayrılan bütçede azalma olmadı, Bakanlıkta çalışan kadın sayısında da yine çok ciddi bir biçimde bir düşüşün olduğunu görüyoruz. Şimdi size rakamı vereceğim. Biliyorsunuz, geçen dönem Zehra Zümrüt Selçuk'tu. Ayrılmasından sonra, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ikiye ayrıldı ve Çalışma Bakanlığına bir erkek siyasetçi atanmasıyla Bakanlıkta çalışan kadın sayısı 5,5'e düştü.

(AK PARTİ sıralarından "Aile Bakanlığıyla ne alakası var?" sesleri, gürültüler)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ben başka bir şeyi söylüyorum. Başka bir şeyden söz ediyorum ben zaten.

Şimdi, Bakanlık sayılarındaki bu kadar düşüşe baktığınız zaman aslında AKP iktidarının tıpkı toplumsal yaşamın, siyasal yaşamın kadınları nasıl dışında tuttuğu açıkken bir de Bakanlıktaki kadın çalışanların da bu biçimde her defasında düşürüldüğünü görüyoruz. Tabii, "Bunun bütçeyle nasıl bir ilgisi var?" diye sorarsanız... Çünkü biliyoruz ki politikalar bütçeleme üzerinden gerçekleştiriliyor ve AKP uzun bir süredir zaten kadınlar konusundaki iddialarından, toplumsal cinsiyet eşitliği iddiasından vazgeçtiği gibi bunu bütçeye de çokça yansıtmış durumda.

Biz bu süreç içerisinde nasıl bir bütçe... Gerçekten kadınların ihtiyaçlarını gören, kadınların sorunlarını çözen, özellikle pandemiyle beraber daha da ayyuka çıkan kadına yönelik şiddet problemini çözen, yine pandemiyle beraber kadın istihdamında ciddi düşüşü çözecek nasıl bir bütçeleme olabilir? Gerçekten kadınların eğitimden sağlığa, kültürden toplumun her alanında bu bütçeden nasıl eşit bir biçimde pay alabileceği üzerinden çokça çalışmalar yaptık ve saha araştırmaları da yaptık bununla beraber. Yaklaşık 18 ilde kadınlarla bir araya geldik; tarlada, fabrikada, müzisyen kadınlarla, Roman kadınlarla, Kürt kadınlarla, her kesimden kadınlarla bir araya geldik ve her kesimden kadınların bize ifade ettiği tek bir şey vardı: "Geleceğimizi göremiyoruz. Şu anda iktidarın yürüttüğü politikalar nedeniyle kışkırtılmış bir erkeklik var ve gittiğimiz yerde kendimizi savunamadığımız ya da kendimizi savunmak için başvurduğumuz mekanizmaların hepsi işlevsiz hâle getirilmiş durumda. İstanbul Sözleşmesi'nin tartışılmaya başlanmasıyla beraber zaten işlevsizleştirilen bu mekanizmalar daha da çalışamaz duruma geldi. Gittiğimizde pandemi gerekçe gösterildi, İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilindiği gerekçe gösterildi ve bize koruma sağlanamadığını ifade ettiler." Bu da yetmedi, kadınlar, özellikle pandemi sürecinde zaten az olan sığınaklara başvurmak istediklerinde de bu sığınaklardan geri çevrildiler. Bu da yetmedi, kadınlar pandemi sürecinde büyük bir ekonomik yıkımla, krizle yüz yüze kaldılar. Artık biz yoksulluğun kadınlaşmasından söz ediyoruz çünkü neredeyse ulaştığımız bütün kadınlar, büyük bir yoksulluk içerisinde olduklarını ve yoksulluk nedeniyle şiddet ortamından uzaklaşamadıklarını ifade ediyorlardı.

Yine, yoksulluğun derinleşmesiyle beraber, özellikle kadınların mevsimlik tarım işçisi olarak ya da mevsimlik işçi olarak çalışmasından kaynaklı, bu çalışma biçimlerinin daha çok ailelerin tümünün bir yerden bir yere göç etmesiyle gerçekleştiği göz önünde tutulduğunda, sadece kadınlar değil, bir de çocukların bu süreçten çok büyük bir biçimde, yıkıcı bir biçimde etkilendiğini gördük; gittiğimiz bütün alanlarda çocuklar ama öncelikli olarak kız çocukları eğitime ulaşamıyorlardı. Gittiğimiz alanlarda kadınlar sağlık hizmetinden faydalanamıyor, sağlık hizmetine ulaşamıyorlardı.

Yine, bu yaptığımız görüşmelerin birçoğunda, aslında kadınların büyük bir çoğunluğunun güvencesiz, merdiven altı iş kollarında çalıştığını gördük. Bunların çoğu zaten kanunlara göre sözleşmeli ya da başka bir biçimde tanımlanmış işçiler olmadığı için "güvenceli iş" tanımı içerisinde yer almadığı için kadınlar güvenceden de maalesef faydalanamıyorlar. Kadınların büyük bir çoğunluğu ya eşleri ya kardeşleri ya da aile bireylerinin birinin üzerinden sigortalanmış ve bu sağlık hizmetine ulaşım onlar açısından daha da büyük bir problem hâline geldi.

Ve yine, ulaştığımız ve özellikle bu "Kadın yoksulluğuna hayır, kadınlar için adalet." kampanyamız kapsamında gittiğimiz kadınların çoğu ev eksenli çalışıyorlardı. "Ev eksenli çalışma" dediğimiz o kadar geniş bir yelpaze ki, kadınların bir yazının çevirisini yapmasından kapısının önünde cevizin içini ayıklamaya, kuru üzüm ayıklamaya kadar aslında neredeyse bütün iş alanlarına dair kadınlar ev eksenli olarak çalışıyorlar ama bu çalışma biçimi kendileri açısından güvenceli ya da sigortalı olmadığı için emeklilik hakları ve sigortaları maalesef olmuyor ve bu konuda kadınların talebi vardı. Bu çalışmanın sigortalı olarak güvenceli bir hâle getirilmesi ve yine, emeklilik hakkının tanınmasıyla ilgili bize ilettikleri talepleri vardı.

Yine, engelli kadınlarla bir araya geldik; bu yine, Bakanlık kapsamında bir çalışma. Şimdi, engelliler, çocuk bakımı ve yaşlı bakımı maalesef toplumsal cinsiyet rollerine uygun bir biçimde AKP döneminde kadına yüklenen bir sorumluluk hâline geldi ve "sosyal yardım hizmetleri" altında kadınlara belli bir ücret ödeniyor. Kadınlar yaşlı, engelli ya da çocuk bakımı yapmak zorunda kalıyorlar ama tabii, bu bakımı yaparken bu kişilerin, özellikle engellilerin evde kalma koşulları aslında engellileri toplumdan izole ederken bir taraftan da aslında kadınları da toplumdan izole etmenin bir yöntemi hâline geldi. Ve maalesef, bu "sosyal yardım" adı altında verilen engelli yardımlarının, yine yaşlı yardımlarının tümü de sanki kadınlar istihdama katılım sağlamış gibi bir tablonun, bir istatistiğin içerisine ekleniyor ama maalesef, verilen ücretlerin çok düşük olması... Ayrıca, zaten bu ücretin verilmesinden kaynaklı, neredeyse hiç kimsenin çalışmaması durumunda aslında verilen bu ücret maalesef engellilerin değil, daha çok aile bireylerinin kendi geçimini sağlamak için kullandıkları bir maaş hâline geliyor ve yine kadınlar aslında bu süreç içerisinde hem bu yükü yüklenmiş oluyorlar ama bir taraftan da bütün bu sürecin de ağırlığı altında ezilmiş oluyorlar. Engellilerin şöyle bir talepleri vardı: "Biz az değiliz, 2 milyondan fazlayız ve çok fazla da kadın engelli var. Bize toplum içerisinde yaşamın daha fazla olanakları ve koşulları oluşturulmalı." Toplumdan izole edilerek yapılan bir yaklaşım biçimini kabul etmediklerini ifade ettiler yine engelli kadınlar da.

Yine, Roman kadınlarla bir araya geldik, dezavantajlı grup olarak kabul edilen ama maalesef, belli iş kollarında çalışmaları hakmış gibi yaklaşılan Roman kadınlarla bir araya geldik. Onların talepleri de eşit ve özgür bireyler olarak bu ülkede yaşamaktı.

Başkan, bir iki dakika verirseniz toparlayacağım.

Bütün bu yaptığımız görüşmelerde, tartışmalarda ve İstanbul'da yaptığımız Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe Çalıştayı'nda şunu gördük ki maalesef bu bütçenin tümünden kadınların bütün bu zorluklarını aşabilecekleri, kadınların toplumsal yaşam içerisinde eşit bireyler olarak yaşayabilmelerine olanak sağlayan bir bütçeleme yöntemi yok. Bu bütçede -bırakın toplam bütçenin içerisinde- kadının içerisine sıkıştırıldığı Aile Bakanlığının bütçesinde bile kadına ayrılan kalemler çok az ama bu ülkede kadınlar büyük zorluklar yaşıyorlar, her gün şiddetle yüz yüze kalıyorlar ama kadınların ulaşabilecekleri mekanizmaları kurmaktansa, maalesef, 2016 yılındaki kayyumla beraber, belediyelerimize kayyum atanmasıyla aslında kurumların birçoğunun kapısına kilit vurularak kadınlar bu mekanizmalardan da maalesef mahrum edilmiş oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir dakika ek süre veriyorum, toparlarsanız sevinirim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yine, bu mekanizmaların aslında Türkiye toplumundaki bütün farklı kimliklere göre de biçim almaması nedeniyle ana dilde bir hizmet verilmemesinden kaynaklı, yapılan başvuruların bir kısmında ana dilde hizmet verilmediği için, sonucunda kadınların ölümüyle sonuçlanan örneklerle karşı karşıyayız; bunlardan bir tanesi, Fatma Altınmakas'tı.

Yine, İçişleri Bakanlığının KADES uygulamasında da Kürtçe -ana dilde- bir butonunun olmaması da aslında eşitsiz bir uygulamanın sadece kadın değil, farklı kimlikler açısından da çok yoğun olduğunun bir göstergesiydi. Bizler bütün kadınların toplam taleplerini şöyle ifadelendirebiliriz: Başta Aile Bakanlığı olmak üzere, bütün bütçelerin aslında toplumsal cinsiyete duyarlı hâle getirilmesi... Daha önce bununla ilgili çalışmalarımız vardı, biz kendi çalıştayımızın raporlarını da Sayın Bakana sunabiliriz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ek süreniz de doldu, son cümlenizi alayım lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hemen toparlayacağım, önerilerimi sunuyorum, bir dakika...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir dakika süremiz yok, toparlayın bir iki cümleyle lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Toparlayacağım.

Şimdi, biz kendi çalıştayımızın sonuçlarını da iletebiliriz Bakanlığa ama bir de bu Meclis çatısı altında bir çalışma yürütülmüştü KEFEK'in alt komisyonu olarak "Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe nedir?" "Kadınların talebi nedir?" diye. Eğer gerçekten bu bütçenin sonucunda toplumun yarısı olan kadınların sesinin, taleplerinin, sözünün geçmesini istiyorsanız bence dönüp bir kez daha o notlara da bakmanız gerekir diye düşünüyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bitiyorum Başkan, tamam, bitiriyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama ek süreniz de geçti, rica ediyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bir kadın Bakan olarak kadınlarla ilgili bir Bakanlığın başındayken bence kadınların taleplerini bu kadar görmezden gelmeyen bir yaklaşım sergilemeniz gerektiğini düşünüyoruz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum, süremizi çok aştık.

Şimdi, Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir'e söz veriyorum...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ayrıca, Cumhurbaşkanı İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili değerlendirme yaptı. Sizden de bu konuyla ilgili bir değerlendirme bekliyoruz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - İstanbul Sözleşmesi, kadınları sadece şiddetten değil, ekonomik olarak krizden de koruyordu. Bu konuda da sizlerin düşüncesini merak ettiğimizi ama bizim İstanbul Sözleşmesi'nden ve kazanımlarımızdan da vazgeçmeyeceğimizi buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.