| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c)Meteoroloji Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .11.2021 |
LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın isminin "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı" olarak güncellendiğini hepimiz biliyoruz.
Bizim şehircilik anlayışımız, çevre güvenliğini sağlama önceliğiyle şekillenmektedir. Bu yüzden, şehirciliği çevre ve iklim değişikliğinden farklı bir noktada kurumsallaştırmıyoruz. Artık hem ekosistemin korunması hem de bugüne kadar oluşan tahribatın onarılması için atılan adımlar daha da önem arz ediyor, Bakanlığa yüklenen sorumluluklar daha da büyük. Bu sorumluluklarla birlikte Bakanlığa ayrılan bütçenin de daha fazla olması gerekmekte.
Doğa, insanlığa emanet edilmiş ilahi bir tecellidir; doğa, insanın beden ve ruh sağlığıyla doğrudan ilişkilidir. Doğal kaynaklarımızın kalitesi ülkemizin ekonomisidir. Doğayı ne ölçüde koruduğumuz medeniyet seviyemizle alakalıdır. İnşa ettiğimiz çevre imzamızı taşıyan kültürümüzün bir parçası. Her şeyden önce, doğa, gelecek nesillerimize bırakacağımız yarınlarımız. Bu yüzden, Bakanlık tarafından gerekli önlemlerin alınması ikinci plana atılacak bir mesele değildir.
Özellikle Sanayi Devrimi'nden sonra insan doğaya hükmetme ile çevreyi koruma arasında bir paradoksa düşmüştür ve doğayı bilinçsizce tüketmiştir. Dünyada da Türkiye'de de kuruyan su kaynaklarını, denizlerdeki atıkları, azalan biyolojik çeşitliliği, yok olan ormanları, verimsiz toprakları ve kirli havayı tecrübe ediyoruz. Öyle ki insan aktivitelerinin sebep olduğu küresel ısınma stratejik boyutta bir güvenlik meselesi oldu. Birleşmiş Milletlere bağlı IPCC Raporu'nda önlem alınmaması hâlinde küresel ısınmanın yüzyılın sonuna kadar 2 derece ve üzerinde seyredeceği belirtilmiştir. Peki, bu 2 derece fark neyi getirir? 2 derecelik küresel ısınma, tropik fırtınaların, yağmur ve kar yağışının artması demektir; bugüne kıyasla 1,7 kat daha fazla kuraklık demektir; yangınların daha sık yaşanması demektir; deniz kenarındaki ülkelerde sellerin her yıl daha fazla meydana gelmesi demektir ki Türkiye'nin 3 tarafı denizlerle çevrili.
İklim değişikliği kıtlığı, doğal afetleri, salgın hastalıkları, ruhsal bunalımı, iklim göçlerini ve belki de kaynak arayışı için çıkan sıcak savaşları beraberinde getirecektir. İnsanları memnun etmek için yorgun düşen dünyamız bunların hiçbirine hazır değildir. Bu, küresel seviyede bir tehdittir. Dolayısıyla, iklim değişikliklerinden sorumlu olan tüm dünya ülkeleri ellerini taşın altına koymalıdırlar. Bu bağlamda, Türkiye çevreye duyarlı bir ülke olarak üzerine düşen görevleri yerine getirmeye hazırdır. 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması'nı ilk imza eden ülkelerden biri zaten Türkiye'dir. 7 Ekim 2021 tarihinde anlaşma yürürlüğe girmiştir ve 2053 hedeflerimiz ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde emisyonu azaltma, enerji başta olmak üzere tüm sektörlerde çevreyle uyumlu hareket etmeyi hedeflemekteyiz. İşte bu bütçe tam da bu hedefler için önemli. Bugün de Ankara'da tekrardan bir 5 milyon 461 bin fidanın dikilmesiyle ilgili olarak bir açılışımız oldu, ilk fidanları burada dikmiş olduk. 2023 yılına kadar 81 ilimizde, 81 milyon metrekare millet bahçesi hedefi doğrultusunda millet bahçelerimizi hizmete sunduk. Az önceki hatibin söylediğinin aksine Başkent Millet Bahçesi için biz Bakanımıza ve ekibine şükranlarımızı iletiyoruz. Burada 10 binden fazla ağaç var ve dört gün içerisinde 29 Ekimde açılan bu bahçemiz de Başkent Millet Bahçemizde yediden yetmişe tüm vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur. Dört günde 400 binden fazla vatandaşımız buraya gelerek çeşitli etkinliklere katılmak suretiyle temiz havayı solumuş oldu Ankara'nın merkezinde, Altındağ ilçe sınırlarımız içerisinde.
Günümüzde dünya nüfusunun yarısı, Avrupa'daki nüfusun yüzde 73'ü şehirlerde yaşamakta. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye'de 2018 yılında kentsel alanlarda yaşayan nüfus oranı yüzde 75 ve dünya ortalamasında da Avrupa'nın üzerindeyiz yani doksan yıllık süreçte şehircilik Türkiye için de büyük bir önem taşımıştır.
Süremi aşmak istemiyorum ben. Kentsel dönüşüm projeleri, sıfır atık uygulamaları, planları, kentleşme ve konut üretimi seferberliği ile 81 ilimizde harekete geçen, selde, depremde, yangın gibi felaketlerde halkımızın mağduriyetlerini gidermek için büyük çaba sarf eden Bakanlığımıza, Bakanlık personelimize, hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.