| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Hazine ve Maliye Bakanlığı b)Kamu İhale Kurumu c)Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu ç)Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu d)Sermaye Piyasası Kurulu e)Gelir İdaresi Başkanlığı f)Türkiye İstatistik Kurumu g)Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ğ)Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu h)Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ı)Yatırımcı Tazmin Merkezi |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .11.2021 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Değerli Bakan Yardımcıları, bürokratlar ve sevgili vekil arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen yıl konuşamamıştım, yoktum, bir toplantıdaydım; bu yıl böyle konuşuyorum. Aslında gerçekten, sabahleyin arkadaşlar açılış yapınca sizinle buluşmak gerek yönetimde gerek Bakanlık mevkisinde... Yani insan eleştirilerinden de keyif alıyor, dinlemekten de keyif alıyor, örnek olmasını diliyorum. Zaten kişi kendisine saygı duyuyorsa başkaları da ona saygı duyar.
Şimdi, Bakanlığın misyonuna baktığımızda, sürdürülebilir ekonomik büyümeden söz ediliyor; gelir dağılımından, toplumsal refahın yükseltilmesinden söz ediliyor ve gelirin eşit şekilde paylaşılmasından söz ediliyor ama baktığımızda, gerçekten bizim -gittiğimiz- gördüğümüz çok farklılık var gerek gelir dağılımında gerek toplumsal refahın yükselmesinde gerekse istikrarda. Yani sağlıkta şöyle bir tanım var, "patoloji" diyoruz; "patoloji" dediğimiz, vücudun fizyolojisi dışında, normal çalışması dışında bir anormal durum varsa bunun saptanması lazım. Evet, Türkiye büyüyor, büyüme rakamları açıklanıyor ama inanın sanki bir organ büyüyor ve bu giderek kanser etkisine dönüşecek, bütün vücudu durduracak düzeye gelecek. Eşit şekilde büyüme olmuyorsa bütün toplum kötü duruma gelebilir.
Bir diğeri, bizim baktığımız yer ile iktidardakilerin baktığı yer arasında bir fark var, bunun da ortaya çıkması lazım. O yüzden refahın en yüksek düzeye çıkması lazım ve biz her seferinde sosyal devletten söz ediyoruz. Sosyal devletin de olmazsa olmazlarından biri, vergi herkesten toplanıyorsa, bir kere o vergi nasıl harcanıyor, şeffaf şekilde bilinmesi lazım. Ama biz Türkiye'de biliyoruz ki daha çok emekçiler, yoksullar, en dipte yaşayanlar vergisini gayet yerinde veriyor ve her alışverişin de vergisini veriyor. Yaklaşık 10 kez vergi düzenlemesi oldu bu Parlamentoda, aslında vergilerin çoğunda büyük büyük oranlarda düzenlemeler ve yapılandırma yapıldı. Gerçek anlamda vergi verenler şunu diyor: "Acaba biz de mi vermesek?" Yani Batman'daki bir kasap, bir kuaför, bir kıraathane işleten, küçük bir esnaf, küçük bir işletmeci, tekstille uğraşan birisi bu devasa holdinglere yapılan şeyleri görünce "Niçin biz yararlanmıyoruz?" diyor. Bakın, dün Çevre Bakanlığının 4 milyarlık bütçesi vardı, sadece elektrik şirketlerine 3 milyar hibe verildi. Ya, vatandaş diyor ki: "Niye bana vermiyorsunuz? O zaman niye benim refahım artmıyor?" Burada işte tercihler öne çıkıyor ve siz vergiyi toplayıp gerçek anlamda dağıtamazsanız -"Dağıtamazsanız..." dediğim; gerçek yoksul, dezavantajlıların yararına kullanamazsanız- birçok problem de ortaya çıkmış olur.
Sayın Bakan, "Pandora" denilen bir şey açıklandı ve bir kısım listeler çıktı. Bizim defalarca "5... 5..." dediğimiz, defalarca sizlerle beraber konuştuğumuzda "İsim zikretmeyelim." dediğimiz bu firmaların çoğu vergi cennetlerine para götürdüler. Bir taraftan biz "varlık" diyoruz, "Getirin, ne olursa olsun getirin." diyoruz, buradan da "Ne olursa olsun gitsin." diyoruz. Normalde bir düzenleme de yapılmıştı, bunlardan vergi alınacaktı. 200 milyar dolardan söz ediliyor, 200 milyar dolardan. Bunlardan sadece yüzde 30 oranında vergi almış olsaydık 60 milyar dolar; sizin Bakanlığınız da rahatlamış olacaktı, kamu da gerçek kesimdeki insanlar da rahatlamış olacaktı. Ne bir soruşturma var ne bir takip var; bunlar kimdir, ne yapıyor, niçin yapılmıyor? Ve aslında bir usulsüzlük de yapılıyor bu para alınmadığı için ve gelenlere de "Hoş geldin, ne oluyorsa olsun getirin." Bu, giderek bütün herkesin, bugün makarna alamayan, yağ alamayan, et alamayan, çocuğunun masrafını yapamayan, mama alamayan yurttaşın boğazından geçiyor. Açlık sınırının altında kalan insanlar "Asgari ücretten vergiyi kaldırın." diyor, buna yanaşmadığımızda, bu devasa şirketler paraları, hepimizin parasını alıp oraya götürdüklerinde olmuyor ve oradan gelen paraları da biz "dövize" dediğimizde, "dövize" dediğimizde, şehir hastanesi kirasına verdiğimizde yine hepimizin cebinden çıkıyor, otoyollara verdiğimizde yine hepimizin cebinden çıkıyor, hava limanlarına verdiğimizde yine hepimizin cebinden çıkıyor ve ne diyorlar bu şirketler: "Pandemi var, kriz var, biz zordayız." Hadi, bir yıllık havaalanı kiranı erteleyelim, affedelim, iki yıl boyunca da yüzde 50 düşürelim ve milyar eurolardan söz ediliyor. Biz bunları görmediğimiz zaman büyük sıkıntılarla karşı karşıya oluruz.
Sayın Bakan, normalde "özerklik" dedik de özerklik aslında Merkez Bankasından ve sizin arkanızdaki... "Bağımsız" demiyorum, özerk olması lazım. Demokratik kitle örgütleriyle, sivil toplum örgütleriyle ilişkilerinde rahat davranabilmeleri lazım. Ne Bakanlığın ne sarayın ne Cumhurbaşkanlığının orada etkisinin altında olmaması lazım hepimizi düşünüyorlarsa, bu ülkenin geleceğini düşünüyorlarsa.
Bu kurumlardan biri Kamu İhale Kurumu. Arkada oturuyor arkadaşımız. İlk çıktığında ne demişlerdi? "Şeffaflık, rekabette bir denetim gelsin ve buradaki politikaların, siyasetçilerin kullanılmaması için bir eşit tarz olsun diye..." ve "İdari, mali özerklik için..." denilmişti. 200'e yakın değişiklik yapıldı, 200'e yakın. Kime yaradı bu? Ve bir kısım kurumlar da denetimden çıkarıldı. Boyuna ajans oyluyoruz, parmaklar kalkıyor, ajanslar Kamu İhale Kurumunun denetiminden çıkarılıyor. İyi de bu para kimden gidiyor? Nedir peki? Kamu İhale Kurumunun şu anda da yani bu hülle konusunda veya ustalık konusunda bir mahareti var.
Şimdi, Sayın Bakan, birçok kurum -yani TÜİK'le ilgili de konuşmak isterdim ama- arkada duruyor ve özerk olsalar şunu yapmaları lazım... Ben bir sağlık çalışanı olarak... Ya, Türkiye hep afetlerde midir, hep depremde midir, hep salgında mıdır? Yani Karadeniz'de sel olduğunda, Van'da sel olduğunda anlıyoruz, her tarafta deprem ve salgın mı var? Keşke bir harita çıkarsa Kamu İhale Kurumu, Türkiye'de 21/b'ye göre verilen ihalelerin haritasını çıkarsa. Demek ki Türkiye uzun süredir olağanüstü hâlde yaşıyor. Yani olağanüstü hâlde Batman'da, Van'da yasakların ikide bir uzatılmasını kabul etmediğimiz hâlde benimsettiler, şimdi de bütün ihaleleri böyle mi yapıyorlar?
Bakın, ben bazı örnekler vereceğim: Araç kiralama. Ne diyor? "Doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya yapım tekniği açısından özellik arz eden veya yapı veya can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından ivedilikle yapılması gerekliliği idarece belirlenen hallerde veyahut idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması." Araç ihalesi böyle bir şey midir? Adalet Bakanı cezaevi yapacak, böyle bir şey midir? Otel yapacak, böyle bir şey midir? Ticaret Bakanlığına havlu alınacak, böyle bir şey midir? Yani bu Kamu İhale Kurumu bir denetim yapsa, TÜİK keşke bir araştırma yapsa sadece bu 21/b'yle yapılan, kimler almış, hangi şirketler almış? Bu şirketleri görsek. Yani o zaman biz söylediğimizde "Bu paralar nereye gidiyor?" dediğimizde "5... 5..." dediğimizde ne olur? Bingöl Kiğı-Yedisu yolu 630 milyon Sayın Bakan, 630 milyon; 21/b'yle yapılmış yani büyük bir felaket olmuş da 630 milyonluk... Ve firma ismi vermeyeceğim, bildiğimiz firmalar. Trabzon-Aşkale yolu 953 milyon; 21/b'yle yapılmış. Bunlar hep bizim cebimizden çıkanlar.
Şimdi gelelim kayyumlara. Arkadaşlar hep söylüyor "kayyum, kayyum" dediğimizde... Ya, inanın kayyum doğal bir afete dönüşmüş, bütün ihaleleri böyle yapıyor. Bakın, Diyarbakır Bağlar Belediyesi, orada arkadaşımız kazandı, Yüksek Seçim Kurulu dedi ki: "Sen normalde seçilemezsin, KHK'lisin." 2'nci kişiye verdi. Şu anda benim tespit ettiğim rakamlara göre, 180 milyonluk ihalenin 169 milyonunu 21/b'yle yapmış. Ya, Diyarbakır Bağlar'ı görüyoruz, büyük bir afet yok ama en büyük afet o Belediye Başkanının orada oturması. Gasbetmiş; en büyük afet. Ve ne yapmış Sayın Bakan, ne yapmış? Burada bakın, arkadaşların hepsi dinlesin: 88 milyona asfalt makinesi kiralamış, sıfırı 14 milyon. 14 milyon sıfırı! Ya, demezler mi "Sen Bağlar'daki yurttaşın gırtlağından kesiyorsun, Diyarbakır'ın en yoksul yerinden sen kesinti yapıyorsun." Bunu demezler mi? Bunu demediğimiz zaman adalet olmaz, adil olmaz. Mardin kayyumu 590 milyon yolsuzluk yaptı, Sayıştay, mahkeme kararlarında var; 590 milyon. Ya, yaptığı ihalelerin büyük çoğunluğu 21/b'ye göre. Büyük bir felaket.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Son cümle... Son cümle değil de yani çok şey var.
HAZİNE VE MALİYE BAKANI LÜTFİ ELVAN - Sayın İpekyüz, bu söylediklerinizi...
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Önemli belgeler var, kesinlikle öyle, ziyaret de ederim. Yani zaten bunlara dikkat çekmek için. Arkadaşların da dinlemesi lazım çünkü arkadaşların da bilmesi lazım.
Bakın, şu: Batman, vekili olduğum il. Geçen ay ihalesi yapılmış, 813 bin lira, 1 milyona yakın. Batman'da doğal afet mi var? Salgın mı var?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son konu olsun lütfen, vakti aştınız.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Batman'da 9 köyün içme suyu yok, içme suyu yok elektriği kesildiği için. Yaklaşık bin hanenin elektriği kesik, ısınamıyor. Şimdi, hangisi afettir, hangisi salgındır? Böyle "Hoş geldin." demek midir? Biz bunlara "Güle güle." diyeceğiz.