KOMİSYON KONUŞMASI

MAHİR POLAT (İzmir) - Sayın Başkanım teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, vekil arkadaşlarım; hepinizi selamlıyorum.

Tabii, Bakanın sunumunda da burada konuşan tüm konuşmacılarda da ihracatın arttığına, ihracatın artmasının sevindirici olduğuna dair çok şeyler duyduk. Evet, ihracatın artmasından herkes mutlu olur fakat bizim ihracatımız gibi değil. Bakanın sunumunda da gördük, dünyanın yaşadığı bir takım krizlere paralel olarak bizim ihracatımızda bir artış var. Mesela pandemi süreciyle ilgili tedarik zincirlerinin değişmesiyle insanların yakın coğrafyasından alışveriş yapması gibi, mesela "Brexit" gibi, mesela konteyner arzında yaşanan krizin bile bizim ihracatımızın artışında önemli etkisi olduğunu düşünüyorum. Fakat bu nispi bir artış, özünde bir artıştan bahsetmek için başka şeylere bakmak gerekiyor, mesela bizim birim başına ihracatımızın, ton/kilogram ihracatımızın bedeline bakmak gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, biz ihracatla kalkınmak istiyorsak belli değerleri yakalamak zorundayız yoksa belli değerlerin altındaki ihracatla eğer kalkınmaya kalkarsak bunun adı "emeğimizi, toprağımızın hakkını ve konumumuzun avantajını ucuz fiyata başkalarına pazarlamak" olur. Yoksa bilim üretmeden, bilim üreten ihracatı yapmadan ya da katma değeri yüksek inovatif ürünleri ihraç etmeden ihracatta bir nitelik artışından bahsetmek mümkün değil. Neden bahsediyorum? Bizim ülke olarak bugün ekim ayı sonu itibariyle birim ihracatımızın kilogram başına değeri 1,09 dolar. Peki, dünyadaki diğer ülkelerle kıyasladığımızda durum ne? Mesela Japonya'nın birim ihracat kilogramı 4 dolar, Almanya'nın -yakın coğrafyamızda- 3,7 dolar. Yani biz, insanımızın emeğini, toprağımızın hakkını ham maddemizi çok ucuz fiyata, işlemeden dünyaya pazarlıyoruz. Bu anlamda ihracatımızı inovatif ürünlerle destekleyip rakamı yükseltirsek eğer ihracatta başarılı olabiliriz. Bu şekilde de ihracatla bir kalkınmadan söz etmemiz mümkün değil.

Paris İklim Anlaşması'nı imzaladık, güzel, Paris İklim Anlaşması'nın bize getireceği bir takım avantajları, hızlıca, Ticaret Bakanlığının ticaret yapan, özellikle ihracat yapan firmalara eğitim olarak vermesi gerekiyor. Çünkü sınırda karbon uygulamasına takılmamamız gerekiyor. Sadece sınırda karbon... İşte "Ben parayı ödedim, ihracat yaptım, bu maliyete katlanırım." gibi bir yaklaşımla da ihracatımızı kurtaramayabiliriz. Çünkü insanların, özellikle Avrupa'daki tüketicinin tutumları farklılaşabiliyor. Yani onlar, örneğin bir ülkede çocuk işçi kullanılıyor mu, buna göre o markalara karşı boykotlar uygulayabiliyorlar. Türkiye'nin de hızlıca yeşil ekonomiye geçiş yapması, bu konuda ihracatçılarımızın da destekleniyor olması gerekiyor.

İhracat kısıtlamasıyla iç piyasayı dengelemeye çalışıyoruz. Bu da Ticaret Bakanlığımızın üzerine uygulanan bir baskı aslında. İhracatı belli kalemler itibarıyla kayda almaya çalışıyoruz, kayıt altına alarak yavaşlatmaya çalışıyoruz. Mesela gübrede ihracatı yavaşlatarak, kayıt altına alarak iç piyasada fiyat dengesini yakalamamız mümkün değil. Çünkü gübre gibi ürünlerin yüzde 95'inin ham maddesi ithal değerli arkadaşlar.

Yine "ihracat" demişken dikkat etmemiz gereken birkaç husus var, ben Bakanlığa daha önce de belirtmiştim. Transit ülke hükmündeyken Bulgaristan mesela bizim gıda ürünlerimizin, örneğin mantar gibi ürünlerimizin hiç yeri olmamasına rağmen orada durdurulup, bozulana kadar bekletilip tahlile tabi tutulduklarını biliyoruz. Bunlara müdahale etmek zorundayız.

Gümrüklerde -otomasyon- Tek Pencere Sistemi, benim takdirle karşıladığım sistemdir; doğrudur, yapılması gerekiyor ve geliştirilmesi gerekiyor fakat bununla ilgili hataların mükelleflerin üzerine yıkılması doğru değil. 2309 tarife pozisyonundan örnek vermem gerekirse eğer bu pozisyonla ilgili tarife kontenjanı AB'de açılıyor 2019 yılında fakat -hata- kontenjan dolduktan sonra hâlâ vermeye devam ediyor izni. Sonrasında, üç yıl sonra ticaretini yapmış, malını satmış değerlendirmesini yapmış, mükelleflere dönüyoruz, "Faiziyle birlikte biz yanlışlıkla vermişiz, sistem kendini kapatmamış, bunun faiziyle birlikte vergisini yüklenin." diyoruz. Bu, doğru bir yaklaşım değil.

Değerli arkadaşlar, bizim Bakanlığımızın gümrüklerde modernizasyona geçmesi önemli bir şey. Yurt dışından gelen bir tüccar, yolcu ya da araç, nakil vasıtası Türkiye'de gümrüklerle karşılaşıyor, ilk bunların modernizasyonu önemli fakat modernizasyon yaparken belli şeyleri de kaçırıyoruz galiba. Elimde bir belge var, bizim Kaçkar Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğümüze bağlı Sarp Gümrük Müdürlüğümüz 106 milyon dolar civarı bir bedelle yenileştirildi. Fakat ne hikmetse bu kadar para harcadığımız bir gümrük kapımız şu an yasal olarak kaçak hizmet verir durumda çünkü biz, bununla ilgili bir zahmet, zahmet edip de bizim Kemalpaşa Belediyesine gidip yapı kullanım izin belgemizi almadık, kanunlar hükmünde kaçak pozisyonunda bunu kapatsak, mühürlesek neden yaptık diyeceğiz, Türkiye'nin itibarı açısından sıkıntılı bir durum oluşacak.

Hâlâ Mersin'e doğru uyuşturucuların geldiğini duyuyoruz, gözlemliyoruz. Bununla ilgili anlaşılan o ki yeterli tedbir almamışız ve Mersin gümrüğüne doğru insanlar geliyor. Kaçakçılıkla ilgili birçok şey yapıyoruz. Verdiğiniz verilerin ben gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum; burada ekonomik verilerin, özellikle parasal verilerin bunları da içerip içermediğini, ayrıca İstanbul'da yakalanan 65 kilogram kaçak altını içerip içermediğini doğrusu merak ediyorum.

Sayın Bakan, İstanbul'daki kaçak altın konusuna gelmişken, burada zanlı ifadeleri var. Adam "2 tane parfüm almaya girdim, işte, bir daire başkanı beni gümrüklü sahaya soktu." diyor, çıkışta 65 kilo altınla çıkıyor. Ya bu daire başkanına ne yaptık, ne ettik; kamuoyunun bunlarla ilgili bilgilendirilmesi gerekiyor, kamuoyunun bunları hak ettiğini düşünüyorum.

Yine, pandemiyle, salgınla ilgili, Türkiye'nin aşı tedarikiyle ilgili bir takım sorunlar yaşandı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir takım belgeler, aşı beyannameleriyle ilgili belgeler yayınladık.

Çok acı verici bir durum; hayatım boyunca hiç tanımadığım bir memur, "Emre Akıncı" isminde bir gümrük muayene memuru, sizin tarafınızdan, Bakanlık tarafından, burada bulunan bürokratlar tarafından bana bilgi ve belge verdi diye ekmeğinden edildi. Ve ben bunu şerefimle, bir Türkiye Cumhuriyeti milletvekili olarak söylüyorum, bu adamdan temin etmedim. Ve bu adamın hakkıyla, hukukuyla, ekmeğiyle oynandı. Burada bulunan Disiplin Kurulunda olan arkadaşlar da bunların içerisinde. Bir an evvel elinizi vicdanınıza koyup bu arkadaşın göreve iadesini sağlamak zorundasınız değerli arkadaşlar.

Ruhsar Pekcan'ı konuştuk. Biliyorum ki Ruhsar Pekcan etkisi hâlâ gümrüklerde devam ediyor; özellikle İstanbul'da kolluk güçlerinin, muhafazanın tayinleri, bırakmış olduğu kolluğun başındaki danışmanı tarafından hâlâ idare ediliyor. Sayın Bakan, bu konuya dikkatinizi çekmek isterim, dikkatli olmak zorundasınız.

Sürem az.

Gümrük müşavirlerinin sıkıntıları var. Ben her zaman dile getirdim; biz oda kanunu istiyoruz, odası olmayan bir meslek erbabıyız. Gümrük müşavirleri bu hafta sonu sınava girecekler.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Tamamlar mısınız lütfen Sayın Polat.

MAHİR POLAT (İzmir) - Tamamlıyorum efendim.

Ömürlerinde sadece 3 kere sınava girebiliyorlar, ya başarılılar ya başarısızlar. Bu sınav hakkının mutlaka arttırılması gerekiyor, oda hakkının verilmesi gerekiyor.

Yine, gümrük müşavirleri asgari ücret tarifeleriyle ilgili zamları sizden bekliyorlar. Geçtiğimiz dönemde enflasyon altında ezdirdiniz, umarım ezdirmezsiniz.

Değerli arkadaşlar, burada bir genelge var. Bu genelge de ithalatla ilgili, Rıza Tuna Turagay imzalı bir genelge ve kıymet tespitine ilişkin bir genelge. Bu genelgenin 4'üncü maddesi bizim kanunlarımıza aykırıdır, gözden geçirmek durumundasınız.

Teşekkür ediyorum, saygılar.