| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 19 .11.2021 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, "kültürel iktidar" diye bir tartışma var, Sayın Cumhurbaşkanı da zaman zaman buna değiniyor. Kültürel iktidar olamamaktan yakınıyor Adalet ve Kalkınma Partisi yirmi sene sonra. Olamazlar, olamayacaklar çünkü bu arkadaşlarımızın kurum ve değerlerle, mevcut olanla ilişkileri...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanımızın hatibi dinlemesi gerekiyor, rica ediyorum, daha sonra iletebilirseniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...bu ilişkiler, iktidar ilişkisi şeklinde oluyor. O nedenle ele geçirme, karşıtlık üzerinden kurulan ilişkilerden yeni bir şey ortaya çıkması mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım, bazıları -ki bir çokları- Adalet ve Kalkınma Partisi sanki İslami kültürü yerleştirmek için bir şeyler yapıyor; işte "İslam'ı getirecek, şeriatı getirecek." filan, böyle eleştiriler var, ta baştan beri filan geliyor. Yani tabii, böyle İslami ne getirecek bilemiyorum ama yani böyle bir ideolojik ele geçirme, yani "Biz burayı ele geçirirsek, mevcut olanı ortadan kaldırırsak yeni bir şey kurarız." anlayışı var, mevcut ama bundan ibaret değil. Sizin kültür iktidarıyla ilişkinizin başka önemli problemleri de var, o nedenle kültürel iktidar olmanız mümkün değil. Bunlardan bir tanesi her şeyi araçsallaştırdığınız gibi kültürü de araçsallaştırmışsınız. Siyasetin, kavganın, kutuplaşmanın aracı olarak kullanıyorsunuz. Kimlikleri sabitlemişsiniz ve daha da sabitlemeye çalışıyorsunuz. Filmlerle, dizilerle, işte bir sürü çalışmalarla bunları yapmaya çalışıyorsunuz ve bunun üzerine de siyaseti kuruyorsunuz. Dolayısıyla böyle bir kültür kullanımından, israfından hiçbir şekilde kültürel iktidar çıkarmanız mümkün değil, iyi ki çıkaramıyorsunuz.
Bakın, siz her şeyi ama her şeyi araç olarak... Ya, kültür insanları vardı ya, onlara neler yaptırdınız. Ya, gittiniz bu insanları reklam filminde oynattınız, müteahhit yaptınız bu insanları, imar affını tanıtmak için bunları kullandınız. Türkiye'nin en büyük kültür insanlarının, sanat insanlarının adını tünellere verdiniz ya, Maraş'ta Edebiyat Yolu yaptınız ve Maraşlı şairlerin adlarını tünellere verdiniz ya, bir kitabevine verseydiniz. Bu anlayıştan kültür çıkarmak filan mümkün... Ya, hepsini ele geçirdiniz sanatçıların. Bir tane Sezai Karakoç, bir tane Cahit Zarifoğlu, bir tane Erdem Bayazıt sizin döneminizde,yirmi senede mümkün değil. Bakın, size Sezai Karakoç ile eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez diyalogunu bir anlatayım; nasıl kültür yapmaya çalışıyorsunuz ve nasıl insanları bunun için araçsallaştırdınız, bakın. Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Görmez ile Sezai Karakoç arasındaki konuşma sosyal medyada da gezdi. Karakoç'un konuşması sırasında Mehmet Görmez diyor ki: "Sizi hacca götürelim üstadım, hacca götürelim." Karakoç cevap veriyor "Bana hac henüz farz olmadı, farz olduğu zaman giderim inşallah." diyor. Şimdi, devam ediyor "Üstadım, Diyanet olarak sizi hacca davet ediyoruz." diyor. Sezai Bey "Bana hac henüz farz olmadı, farz olduğu zaman giderim inşallah." diye tekrar cevap veriyor. Bunun üzerine Sayın Görmez de şöyle diyor "Üstadım, bu ümmeti bir Arafat manifestosundan niçin mahrum ediyorsunuz?" Karakoç şu cevabı veriyor arkadaşlar: "Hoca, Arafat'a manifesto yazılmaya gidilmez, vakfe, durmaya gidilir."
Değerli arkadaşlar, bitmiştir. Yani siz "kültür iktidarı" falan diye böyle bir şey beklemeyin. Siz manifesto yazmaya gidersiniz, siz araç olarak kullanırsınız. "Vakfeye gidilir." diyor Sezai Karakoç.
Bakın, sadece bu değil değerli arkadaşlarım. Bir de rant... Turistik bakıyorsunuz olaylara "Ne getirir?" diye. Bu turizmle ilgili de birkaç cümle söyleyeceğim: "Ne getirir?" böyle bakıyorsunuz, bundan da kültür, kültürel iktidar filan çıkmaz. Meclisten size örnek vereceğim değerli arkadaşlarım: Bakın, Rahmetli Özal zamanında halkla ilişkiler binaları yapıldı; bir kısmını kullanıyoruz, yollarını kullanıyoruz, binaları yıktık. Onun yerine yaptığımız Anadolu Medeniyetler Yolu'na bakın ya. Arkadaşlar, böyle bir şey var mı ya? Ya, Allah için bir düşünün, Anadolu Medeniyetler Yolu'na bakın; bir o binaların resimlerine bakın, bir şimdi diktiğiniz AVM halkla ilişkilere bakın ya! Kültür böyle bir şey olur mu?
Dün üzülerek sizi seyrettim burada. İşte "eserler" diye şey yaptınız. Kule... Ya aha sizin eseriniz kardeşim. Denizlililer var mı, Denizlililer? 35 metre horoz... Arkadaşlar, yani bunlardan kültürel iktidar nereden çıkaracaksınız? Havuç, bilmem kaç metre... Arkadaşlar, bunlardan ne çıkaracaksınız ya, böyle bir şey var mı? Bir şey daha var: Kule. Bilmem Avrupa'nın en yüksek kulesi. Ya, müthiş bir şey var: "Büyüklük takıntısı" diyeceğim ben buna. Yani arkadaşlar, "Büyük güzeldir." diye bir şey yok ya. Büyük sanatçılar "Küçük güzeldir." diye eserler yazmışlar ve iki yüz seneden beri okunuyor. Yapmayın, etmeyin; betondan kültür çıkmaz, kültürel iktidar çıkmaz değerli arkadaşlarım, öyle bir şey yok.
Turizmi konuşacağız. Karadeniz yaylarına "Yeşil Yol" diye geldiniz, yüz elli sene evvel döşenmiş taşların üzerine -taş döşenmiş, taş- yollara beton ve asfalt döktünüz. Buradan ne turizm çıkar Sayın Bakanım ne kültür çıkar ne kültürel iktidar çıkar; çıkmaz mümkün değil. Öyle bir şey olur mu? "Sezai Karakoç Tüneli" diyerek kültür üretebilir misiniz? Sanat vakıfları falan kurdunuz, bir müteahhidi başına getirdiniz, hem de köy müteahhidi Kalyoncu'yu getirdiniz. "Buradan kültür çıkaracağız." diyorsanız gerçekten size gülerler arkadaşlar, nitekim gülüyorlar da.
Bakın, kültürle ilgili bir şey daha anlatayım, geçeyim. Bir de kibir var sizde. Peygamber zamanında Medine'ye Şam'dan bir rahip gelir. "Ya, bu devlet kuran Peygamber kim?" diye gider, arar. Sorar "Nerede Peygamber, nerede Muhammed?" Gösterirler "Orada işte, birkaç kişiyle ağacın altında oturuyor." "Hangisi?" Hangisi olduğu da belli değil. "Bu nasıl bir şey? Peygamber, imparator olmuş, şehirleri fethediyor, daha diğer insanlardan ayrılmıyor." Arkadaşlar, büyüklenme yok, saray yok, bir şey yok; sizde büyüklenme var, büyüğü yüceltme var, kibir var. Buradan kültür çıkmaz, çıksa da bu kültürün İslam'la bir ilgisi olamaz, yoktur arkadaşlar.
Bakın, bir şey daha söyleyeyim: Siz, İbni Haldun'un teorisini bile çürüttünüz ya. İbni Haldun -bilirsiniz değil mi- bedevi-hadari ikilemiyle meşhur bir teori geliştirir. Yani şehir bozulur, merkez hadari bozulur; bedeviler de taşradan gelirler, onlar bir asabiyet getirir, ruh getirir ve yeni bir medeniyet, yeni şeyler ortaya çıkar. Ya, bu yok; siz yıkıyorsunuz, yok ediyorsunuz kurulu değerleri, yerine hiçbir şey kurmuyorsunuz. Geriye doğru bakın, Allah için yani, geriye doğru bakın, hiçbir şey kurmuyorsunuz, yok. İbni Haldun'un bile -evet, ismine üniversite kurdunuz ama- teorisini ortadan kaldırdınız değerli arkadaşlarım. O nedenle "Kültürel iktidar kuracağız..." Kültürel iktidar yoktur, öyle emir komutayla kültürel iktidar, öyle bir şey olmaz değerli arkadaşlarım. Bir şey yaşanır, oradan çıkar.
Dün ben şaştım size arkadaşlar ya. "Köprüleri seyrediyor." diyor, arkadaşımız Aydemir anlatıyor. Köprü seyretmek... Nedir köprü? "Yol seyreder." diyor "Yol seyreder." Beton, beton... Nereden, ne kültürü ya! Kültürle bir ilgisi yok ya.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yüzerek mi geçsinler?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, neyse, ben bunu uyarı olarak söylüyorum, buradan kültür mültür çıkmaz. Zaten zamanınız da kalmadı, gidiyorsunuz.
Turizmle ilgili de birkaç şey söyleyeyim: Sayın Bakanım, Doğu Karadeniz Bölgesi'nin geleceği gerçekten -ben de inanıyorum- turizmdedir fakat Doğu Karadeniz Bölgesi'nde kitle turizmi olmaz. Şu "turizm" kavramı üzerinde biraz düşünün değerli arkadaşlarım. Doğu Karadeniz'de kitle turizmi... Deniz yok, yani yaylalarda da bu kadar insan bu şekilde gezemezler. Bu yaptığınız yollar "Yeşil Yol" dediğiniz yol... Karadeniz'de, yani, turistin geleceği, kafa dinleyeceği, gezeceği yer doğa; o doğayı yok ederek... Ya, Ayder'de insanlar kendi kendilerine "Ayder yok oldu." diyorlar, aynen gecekondu gibi değerli arkadaşlarım. Keşke Ayder gecekondu olarak kalsaydı, insanlar kendileri icat etmişti. Geldiniz, acele kamulaştırmayla insanların elinden aldınız, 2 bin araçlık otopark yapıyorsunuz, büyük oteller yapacaksınız. Niye? Dışarıdan turist gelecek -Arap marap, küçümsemiyorum- havuza girecek, yatacak, ondan sonra gelecek şeyde de yiyecek, gidecek yatacak, yiyecek ve bu, turizm olacak, kültür olacak, bu, para bırakacak; böyle olmaz. Doğu Karadeniz'i on sene sonra yirmi sene sonra herkes arayacak ve sizi lanetleyecekler değerli arkadaşlar. "Sizi" derken yani bu anlayışı, yapılan bu HES'leri, taş ocaklarını, maden ocaklarını. Ya, kardeşim, tabii, maden çıkarın, tabii, taş ocağı yapın ama bunların kuralları var.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bekaroğlu, son cümlelerinizi alalım.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum, son cümlelerim.
Türkiye'nin en güzel Çevre Kanunu var kardeşim, emeği geçenlerin hepsine teşekkür ediyorum. Niye bu kanunları uygulamıyorsunuz ya? Niye çevresinden, arkasından dolanıyorsunuz? Niye bu üç beş müteahhide bu kadar kolaylıklar... Tamam, çevre kanunları uygulansın, maden de çıkarılsın ama buralar bizim, bizim Sayın Bakanım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum, süreniz dolmuştur.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum, birkaç cümle daha.
Yapmayın, etmeyin, Doğu Karadeniz'le ilgili yapılan çalışmaları, yayla yapılaşmalarını durdurun ve bir şûra düzenleyin, bir toplantı düzenleyin ve bunları konuşalım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, bir dakika daha ver, ne olur yani?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Veremiyorum maalesef, öyle bir şeyim yok.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye? Çok mu pahalı ya?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Peki, Sayın Bakanım, teşekkürler.