KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, hepinizi saygıyla selamlarım.

Turizm aslında iki unsurun sağlanmasıyla olumlu yönde ilerler; bunlardan birincisi tanınırlık ve tanıtım, bir diğeri ise kaliteli hizmet. Ben, Türkiye'de bu iki hususta da bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Peki, madem hâl böyle, neden turizm verileri istenilen seviyeye gelmiyor? Bunu belki pandemiyle açıklayabilirsiniz, belki başka bir şeyle fakat nedeni açık; o da, Türkiye'de demokrasi ve güven ortamının olmamasıdır. Turizm öyle bir sektördür ki ülkenin tanınırlığı kadar, demokratlığı ve özgürlük anlayışıyla da bağlantılıdır. Şimdi, bugün iktidarın uyguladığı baskıcı ve otoriter yönetim anlayışı ülkenin turizmine en büyük darbedir. Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını tanımamak, uluslararası arenada Türkiye'ye yapılan en büyük kötülüktür. Bu sorunu da "Maskeliyim, aşılıyım." sloganıyla çözemezsiniz.

Sayın Bakan, Türkiye'de uygulanan turizm politikaları, maalesef, betonlaşma ve doğal yaşam alanlarını yok etme üzerine kurulu. Birkaç örnek sayayım: 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4'üncü ve 5'inci maddelerinde "Denize 50 metreden yakın yerler herkesin kullanımına açıktır." deniliyor fakat bakıyorsunuz, oteller, bırakın kıyıları, denizi de içine almış. 4342 sayılı Mera Kanunu'nun 4'üncü maddesinde "Mera, yaylak ve kışlaklar; özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zaman aşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz. Ancak kullanım hakkı kiralanabilir. Kiralama ilkeleri yönetmelikle belirlenir." denilmektedir fakat bir yasa getiriyorsunuz ve "Bu alanları turizm amaçlı işe kullanalım." diyorsunuz; amacı dışında kullanmanın daha bariz bir örneği olamaz. Yine, Anayasa'nın 169'uncu maddesinde "Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirler alır. Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir." deniliyor. Bu kanunların çiğnenmediği bir turizm anlayışı keşke benimsense ama yayla ve meralar, ormanlık alanlar, kıyı, kenar çizgileri ve daha nice yasa, Bakanlığınız tarafından, sermaye şirketlerinin talep ve arzuları adına çiğnenmiştir.

Çevre talanı bitmek bilmiyor. Keçi Adası'nın tam karşısındaki yarımadanın, Kızılkum Koyu'nda, 31 bin metrekarelik zeytinlik için proje çalışması başlatılmış durumda. Proje sahibi bir AKP milletvekili; 23 Şubat 2021'de satın alıyor, AKP milletvekilinin sahip olduğu gayrimenkul yatırım ortaklığı, bu alanı satın alıyor.

2012 yılında -Millî Parklar için de- Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik çıkarıldı, ancak 16 Mart 2020'de yönetmeliğin, sürdürülebilir ve kontrollü koruma bölgesini düzenleyen 9'uncu maddesinde bir değişiklik yapılarak bu bölgelere turizm tesisi kurulması iyice kolaylaştırıldı.

Şimdi, AKP Hükûmetleri hep hedeflerden bahsediyor. Ben bunu, acemi bir okçunun rastgele bir yere oku salladıktan sonra okun yakınına hedef tahtasını yanaştırarak "Bakın, ne güzel, çok yakına isabet ettirdim." demesine benzetiyorum. Sayın Bakan, hedefiniz, turist başına ortalama bin dolar harcama değil miydi? 2023'te hedeflenen, fert başına düşen millî gelir 25 bin dolar olacak değil miydi? Bunların hiçbiri maalesef gerçekleşmedi. Önümüzde koskocaman bir Yassıada örneği var, doğal yapıyı bozup gerisini olduğu gibi betondan griye çevirdiniz. Zamanında ölüm adasıydı, bunu ölmüş ada hâline getirdiniz. Sadece tesisleşme turizm popülasyonu artırmaz Sayın Bakan. Doğa ve çevre dostu, ekolojiyle birlik ve uyum içinde bir turizm anlayışı sergilenmeli. İnsanlar bina görmek isterse başka ülkelerde bina görebilir. Bırakalım bu köhneleşmiş turizm anlayışını ve artık kültür turizmi, doğa turizmi dediğimiz alanlara yoğunlaşalım.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, teşekkür ediyorum. Lütfen tamamlar mısınız.

Bitti mi Sayın Gaydalı?

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Bitti.

Teşekkür ederim.