| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 19 .11.2021 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdiye kadar yapılan konuşmalarda RTÜK konusu hiç konu olmadı oysa Kültür ve Turizm Bakanlığının en ciddi sıkıntılarından biri RTÜK bize göre. Dolayısıyla da RTÜK'le ilgili olarak düşüncelerimi ifade etmeye çalışacağım. RTÜK Başkanı burada mı? Görmüyorum, tamam, peki.
Değerli hazırun, önce şunu ifade edeyim: Konuştuğumuz yani RTÜK'ün kapsama alanında olan konu medya ve dolayısıyla çok özel öneme sahip olan bir alan. Yani zaten RTÜK Başkanının Kültür ve Turizm Bakanının arkasında oturması, doğrusunu isterseniz, benim anladığım kadarıyla, bir uygunsuzluk diye düşünüyorum çünkü RTÜK'ün başka bir fonksiyonu var ve bunun konuşulması lazım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, niçin bu RTÜK gibi kurumlar gündeme geldi dünyada? Çünkü daha önce işte, daha çok kamunun altında olan medya sektörü dijital devrimden sonra bir tür özelleştirmeyi mümkün kıldığından dolayı, birçok televizyon ağının ortaya çıkmasından dolayı kamu tekelinden özel tekele dönüşmüş olmaması için veya tersten söyleyecek olursam; özel tekel olduğu zaman tüketicilere zarar vermemesi için regüle edilmesi gerekliliği ortaya çıktı. Bu kabaca, daha ayrıntısına girmeyeceğim ama böyle.
Bir başka biçimde söyleyecek olursam şöyle ifade edebilirim belki: Medya sektöründeki tekelleşme değerli arkadaşlar, beyaz eşya sektöründeki gibi olamaz, onun çok daha ötesinde bir anlamı vardır. "Nedir bu anlamı?" diye soracak olursanız, anlamı şudur: Eğer az sayıda televizyon şirketi özellikle izlenme oranları itibarıyla baktığımızda toplumun yüzde 25'inden fazla kişiye ulaşıyorsa dünyanın her yerinde bir regülasyon ihtiyacı ortaya çıkartır çünkü özellikle televizyon, insanların ne düşüneceğini büyük ölçüde belirleme gücüne sahip olmasından ötürü toplumun demokrasiden uzaklaşmasına sebep olabilir. Yani beyaz eşya sektöründe bir tekelleşme olduğu zaman olacak olan şey beyaz eşya ürünlerinin fiyatlarının yükselmesi olacaktır ama burada öyle değil değerli arkadaşlar. Burada yani medya sektöründe tekelleşme kaçınılmaz olarak toplumun demokrasiden uzaklaşmasına sebep olacak etkiler üretir.
Şimdi, bu çerçeveden baktığımız zaman, RTÜK esas itibarıyla ne yapması gereken bir kuruluş? Biliyorsunuz, bizde de bu gerçekleşti; 1980 sonrasındaki gelişmeler, bizim de dünyayla entegre olma çabamız bir anlamda bu sektörün kamu tekelinden yani TRT'nin tekelinden çıkarılıp birçok başka televizyon şirketlerinin de yayın yapmasına doğru bir gelişmeye sebep oldu. Şimdi, bunun sonucunda ortaya çıkan tabloda yani şirketler dünyası, medya şirketleri dünyasının bir şekilde regüle edilmesi gerekiyordu çünkü demin de söylediğim gibi toplumun demokrasiden uzaklaşmasına etki edebilecek bir imkânın özel birtakım ellere verilmesi anlamına geleceğinden dolayı bunun bir şekilde regüle edilmesi lazımdı ve RTÜK bunun için kuruldu esas itibarıyla.
Şimdi, değerli arkadaşlar, RTÜK böyle kuruldu ama RTÜK'ün bu bağımsız kurullardan bir tanesi olarak iki şeye mesafeli olması gerekir: Biri, siyasete; diğeri, özel çıkarlara. Bütün bağımsız kurulların özellikleri budur yani hem siyasete mesafeli olacaksınız, siyasi çıkarların sizi kullanmasını engellemeye çalışacaksınız hem de özel çıkarların sizi etkilemesine izin vermeyeceksiniz. Dünyanın her yerinde böyle ama anladığım kadarıyla, bizim ülkemiz bir zamandan beri bir Osmanlı dünyası yaşıyor; bir tek adam yönetimiyle, bir "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen bir sistemle esasında, bugünün dünyasından kendini soyutlamış olan bir biçimde yönetiliyor. Ve dolayısıyla da RTÜK Başkanı da kendisini esas itibarıyla, bu Hükûmetin bir uzantısı olarak görüyor; tıpkı diğer bütün bağımsız kurullarda olduğu gibi.
Şimdi, "Bunun kanıtları var mı?" derseniz, bir iki tanesini okuyayım size -yani Sayın Başkanının açıklamaları bunlar- bir tanesi şu: Sayın Başkan 8 Kasım 2020'de Berat Albayrak'la ilgili bir "tweet" attı, şöyle diyor: "Bizim davamız kardeşlik davasıdır. Ülkemizi muasır medeniyetlerin üzerine çıkarmak için ailesinden fedakârlık ederek gece gündüz demeden de ter döken Berat Albayrak, kutlu davamızın vazgeçilmezidir." Kusura bakmayın ama sizi niye ilgilendiriyor ki bu? Niye ilgilendiriyor sizi bu?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Şahsı adına söyledi...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Olur mu ya!
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Olur mu öyle şey canım "Şahsı adına..."
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şahsı adına olur mu?
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sizi ilgilendirmemesi lazım gelen bir şey. Kaldı ki daha da ileri gidiyorsunuz -bir tartışma, ki birazdan değineceğim ona da- yine aynı yıl diyorsunuz ki: "Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bir telkin ve talimat olmadı ama olursa, devletimizin başıdır; onun talimat ve telkinleri devletimizin bütün organlarını ilgilendirir, emir telakki ederiz."
(Uğultular)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Arkadaşlar, bir dakika...
Cumhurbaşkanımız aynı zamanda bir partinin lideri yani zaten siz bunu anlayamadınız, kusura bakmayın ama "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen sistemin garabeti burada zaten.
(Uğultular)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bir dakika, müsaade edin.
Dolayısıyla da... Sayın Başkan, özellikle size de söylüyorum, Sayın Bakan ilgilenmiyor zaten bu konuyla ilgili olarak, belki haklı bilemiyorum ama bunu da deme hakkınız yok. Yani Cumhurbaşkanı dahi olsa ki bizim sistemimizin bu garabetinden dolayı siz, esasında, bir partinin, bir siyasi partinin tarafını tutuyorsunuz. Oysa, sizin ilkelerinizden bir tanesi şu, diyorsunuz ki, daha doğrusu yasa diyor: "Herhangi bir yayın siyasi partiler ve demokratik gruplarla ilgili tek yönlü veya taraf tutar nitelikte olamaz." diyorsunuz. Güzel, böyle olması lazım.
Değerli arkadaşlar, özetle şunu söyleyeyim size: Bu kurum herkese eşit mesafede olması gereken ya da başka bir şekilde söyleyecek olursam siyasete ve özel çıkarlara mesafeli olması gereken bağımsız ve özerk bir kurum olması gerekirken -kanun öyle diyor çünkü- öyle davranmıyor Sayın Başkan, Sayın Başkanım, öyle davranmıyor. Nasıl davranıyor? İşte söylediğim gibi, Hükûmetin bir parçası olarak davranıyor. Ha, ben bunu yadırgamıyorum doğrusunu isterseniz. Ben üç yıldır burada görev yapan bir arkadaşınızım, gördüğüm kadarıyla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde ki zaten geçmişte, bütün hepsinin yasalarında özerk ve bağımsız olduğu söylenen bütün kurumları siz 2011'de bütün bakanlıklara bağladınız. Dolayısıyla da zaten vizyonunuz itibarıyla, bugünün dünyasının çok kutuplu, çok kimlikli, çok inançlı dünyasına aykırı bir biçimde ne yapıyorsunuz? Bir merkezileşme yaratıyorsunuz. Bütün yaptığınız bu. Ve bu merkezileşme esasında Türkiye'yi ekonomik olarak da bu kadar dibe doğru itti.
Şimdi, değerli arkadaşlar, öyle konular var ki mesela diyebilirsiniz ki "Ya, nereden çıkarıyorsunuz tarafsız olmadığını vesaire?" Söyleyeyim size: Bir tarihte saptanmış, 1 Ocak-30 Haziran 2020 arasında cezalar vermiş RTÜK. Cezaları okuyorum: 254 bin lira tutarında 9 tane cezayı Halk TV'ye vermiş; 169 bin TL'lik 6 tane cezayı Tele1'e vermiş; 4 cezayı KRT'ye vermiş, 3 cezayı -ki benim gördüğüm son ceza 4,5 milyonluk bir ceza- reklam gelirleri yüksek diye Fox TV'ye vermiş. Fakat o arada ATV, A Haber, Ülke TV, Kanal 7, TVNET, TGRT gibi kuruluşlara tek bir kuruş ceza kesmemiş.
SALİH CORA (Trabzon) - Daha önce...
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ha, diyebilirsiniz, ona inanırsanız inanın tabii, ben bir şey diyemem yani ama bunun bir tesadüf olmadığı çok açık; değerli arkadaşlar, çok açık.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hocam, Necdet Bey size üç dakikasını devretti.
Buyurun lütfen.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, başka bir konu bu taraflılıkla ilgili olarak: Biliyorsunuz, televizyonların birinde bir hanım çıktı, 15 Temmuzla ilgili olarak öyle şeyler söyledi ki "Biz aile olarak hazırız yani götüreceğimiz çok insan vardı zaten." falan diye... Yani bir tür, bazı insanlar en azından, tehdit ifade eden bir biçimde... Ki televizyonlarda söylenmemesi gereken cümleleri söyleyen bu hanıma bir ceza verilemedi, verilmedi. Sayın Başkan çünkü o toplantıda yoktu, basından benim izlediğim kadarıyla o toplantıda yoktu.
Şimdi, bütün bunlar olurken değerli arkadaşlar -bir iki hadiseden de örnek vereyim- Başak Demirtaş, bizim Eş Başkanımız Selahattin Demirtaş'ın eşi Fox TV'de bir programa çıktı ve bu programda bir şeyler söyledi ve bu sebepten dolayı yani Hükûmeti... Yeni Şafak diyor, Hükûmeti eleştirdiğinden dolayı ceza verilmesi öngörülüyor Fox TV'ye. Arkadaşlar, bu nasıl bir şey ya? Bu nasıl bir şey ya? Bunu anlamamız gerçekten son derece zor. Kaldı ki hepiniz biliyorsunuz ya, seçim sürecinde -TRT hepimizin vergileriyle çalışan bir kurum- bir saniye dahi HDP'den söz etmedi. Ya, siz bunu normal mi görüyorsunuz Allah aşkına?
Yani Sayın Bakan, sizin etki alanınızda olan bir kurumdan söz ediyorum. Anlıyorum sizi, siz daha çok turizmle ilgilisiniz, doğrudur. Demin bir arkadaş önerdi, ben de öneriyorum; aslında Bakanlığınız ikiye bölünmelidir. Siz Turizm Bakanı olarak iyi işler yapıyorsunuz, eyvallah ama kültür alanında -özellikle diğer kurumları konuşacak değilim ama- RTÜK'ün varlığı gerçekten ve gerçekten demokrasimize vurulmuş bir darbedir.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MEHMET NURİ ERSOY - Kültür Bakanlığı...
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ama işte onu söylüyorum Sayın Bakan. Bakın, söyleyeyim: 2011'de kanunla bu kurumları bakanlıklara bağladılar. Siz esasında Bakan olarak disiplin amirisiniz Sayın Başkanın.
(Gürültüler)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Hayır hayır, değil, kanunda... Biliyorum ben de.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - "Bağlı" değil de "ilişkili" diyoruz bizim yönetim sisteminde.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Neyse siz cevap verirsiniz.
Ama özetle yani, lafımı bitireyim lütfen.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Son cümlemi söylemeye çalışıyorum Sayın Başkan.
RTÜK, gerçekten Türkiye'de demokrasimize vurulmuş bir hançerdir ve hemen, derhâl Bakanlığın dışına çıkarılması lazım ve bir kanun değişikliğiyle de gerçekten bağımsız bir kurum hâline getirilmesi lazımdır. Bu yapılamazsa eğer, -ben size söyleyeyim- gerçekten bu dünyanın eğer insanlarıysak, bugünün dünyasının insanlarıysak, eğer biz hayalî bir dünyada, bir padişah yönetiminde bir dünyada yaşamıyorsak bugünün dünyasında regülasyon ihtiyacı vardır ama regülasyon ihtiyacı böyle Hükûmete bağlı bir Kurum Başkanıyla gerçekleşemez diye düşünüyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bu, gerçekten Türkiye'de siyasi ahlakı da adaletsizliğe teşvik ediyor diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sadece hani teknik bir bilgi söylüyorum, bir kamu yönetimi mezunu olarak bir şey söyleyeyim: Bizim idari yapımız içinde bakanlığın içinde bir birimse ona "ana hizmet birimi" diyoruz. Bağımsızlık derecesine göre de "bağlı" "ilgili" ve "ilişkili" şeklinde 3 kategori var. "Bağlı kuruluşlar" var, "ilgili kuruluşlar" var, "ilişkili kuruluşlar" var.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Evet, 3 kategori, doğru.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir teknik bilgi olarak...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, niye Bakanın arkasında oturuyorlar?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İşte, ilişkili...
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, ama bakın... Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İdarenin bütünlüğü ilkesi gereği her kurum bir şekilde ilişkilendiriliyor.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, 2011'de bir yasa çıkarıldı.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Neyse bunu çay içerken ayrıca konuşalım Hocam, şimdi ben Başkan olarak girmeyeyim fazla.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bu yasayla birlikte bütün bu kurumların özerkliği doğrudan doğruya ilgili veya ilişkili bakanlıklara verildi.