| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c) Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d) Göç İdaresi Başkanlığı e) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 22 .11.2021 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, bürokrasimizin değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; hepinizi ben de saygıyla selamlarım.
Sözlerime, dün akşam itibarıyla görevi başında şehit olan Trabzon ili Akçaabat ilçesi Emniyet Müdürlüğünde görevli Yusuf Ceylan polisimize Allah'tan rahmet dileyerek başlamak istiyorum. Kendisi hemşehrimiz, kendisi bugün Alaçam'da toprağa verildi. Bu vesileyle bütün şehitlerimize de Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
Sayın Bakan, tabii, bu göç meselesi veya göçmen sorunu sadece sizin Bakanlığınızın sorunu değil esas itibarıyla; tabii, bunun dış politika yanı var, başka yönleri var ancak bu konunun içeride yönetilmesinden sorumlu Bakanlık sizsiniz büyük ölçüde. Sayın Bahçeli "Düzensiz göç adı konulmamış bir istiladır." dedi yani bu mesele, bu göçmen meselesi önemli bir meseledir. Bunu ben dört boyutuyla kısa kısa -tabii, vaktimiz çok az- ifade etmek istiyorum. Bir defa, bunun demografik bir maliyeti var bu topluma. Yani bu meseleyi... Sayıyı da tam bilmiyoruz; 4,5 milyon mu, 5 milyon mu? Kimisi diyor "Kayıtlı, kayıtsız 9 milyon."
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Biliyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) - Kayıtlı ne kadar diyorsunuz?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - 5 milyon 290 bin civarında tüm...
ERHAN USTA (Samsun) - 5 milyon, az da değil.
Tabii, tabii, sadece Suriyeli değil, Afgan var, başka...
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Hayır, hayır; 1 milyon 290 bin civarında ikametli var, orada, önünüzdeki kitapçıkta var, 3 milyon 750 bin civarında... Aynı zamanda, 300 bin civarında da uluslararası koruma var. Demin yine, partinizden bir arkadaşınız sordu "Kim bu uluslararası korumalar?" diye, bunların...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Erhan Bey, usulümüz gereği...
ERHAN USTA (Samsun) - Ama Sayın Bakan konuşuyor, ben kendisine ne diyeyim yani, konuşma diyemem ki.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama böyle bire bir soru sormak yerine fikirlerinizi söyleyin. Sonunda Sayın Bakana söz vereceğiz, o zaman cevap verir veya yazılı verir ama bitiremeyiz böyle yani.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, Allah aşkına, yani bizim sözümüz kesildiğinde de biz nezaket gösteriyoruz, Sayın Bakan konuşuyor, sıranız gelince söylersiniz demiyoruz gene biz suçlanıyoruz. Ben böyle bir şeyi anlayamadım yani.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, yok suçlamıyorum yani sadece suçlama olarak bakmayın buna.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Bakan, sayı da nedir bilmiyoruz, deyince...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sadece hızlanma açısından bir uyarı yani, suçlama yok, öyle bir suçlama yok.
ERHAN USTA (Samsun) - Anladım da Sayın Bakan açıklama yaptı, biz de Sayın Bakanın sözünü kesmedik, devletin Bakanıdır, açıklama yaptı, söyledik.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bakanım, sonunda yaparsanız sevinirim.
Devam edelim.
ERHAN USTA (Samsun) - Bunda niye ben ikaz ediliyorum onu anlayabilmiş değilim yani.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, yok.
ERHAN USTA (Samsun) - Öyle bir şey olur mu? Adalet anlayışınız bu işte sizin. Neyse...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz de benim adaletime taktınız ama hayırlısı bakalım.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Başkanım, adilsiniz, biz şahidiz.
ERHAN USTA (Samsun) - Tabii, yani bu konuda...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Öyle olsun, ne diyelim.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Yani keşke adil olsanız da bunu söylemek durumunda kalmasak.
Herhâlde bu süreyi baştan alırız.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Herkesin değerlendirmesi kendisine.
ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, Sayın Bakan, tabi bunun bir demografik maliyeti var, yani sayı 5 milyon, 6 milyon, 7 milyon, 8 milyon, 9 milyon; her neyse, yani sayı bile bilinmiyor, sayıda bile bu kadar çok şey konuşuluyorsa zaten bu sıkıntı demektir. Dolayısıyla çok hızlı bir nüfus artışı var burada. Bu konu önümüzdeki on beş, yirmi, yirmi beş yıl sonrasına baktığımızda bugünkü yaşadığımız sıkıntıları çok daha fazlasıyla yaşayacağımız bir konu bu açıdan.
Şimdi, tabii, kültürel maliyeti var. Kültür şokunu ve yozlaşmayı da bu beraberinde getiriyor. Bunun çözümsüz kalması kültürel çeşitliliğin olumsuz boyutlarını artıracak ve ülkenin temel kültürel değerlerinin de yozlaşmasına neden olacaktır. Bu konu mutlak suretle üzerinde durulması gereken bir konudur.
Ekonomik maliyeti var. Ekonomik maliyet tabii, şu anda çok ciddi ekonomik sıkıntı çektiğimiz için belki en fazla konuşulan kısmı ama bana göre belki de en önemsiz olan kısmı. Sayın Cumhurbaşkanı "40 milyar dolar." dedi. "80 milyar dolar" sözleri ifade ediliyor şu ana kadar oluşan maliyet açısından, harcanan para açısından. Dolayısıyla, bu, önemli bir maliyettir. Tabii, Avrupa Birliğinden alınan para da bu harcadığımız paranın yanında hiçbir şey değildir; oradaki süreç de iyi yönetilmemiştir, o kadarını söyleyeyim.
Son olarak da tabii, bunun bir siyasi maliyeti var. Uluslararası siyasi arenada dış siyaset açısından bir maliyeti var. Bunların hepsini düşündüğümüzde bu mesele süratle çözülmesi gereken bir meseledir. Tabii, bizim temel hedefimizin bu misafirlerimizi kendi vatanlarına kavuşturmak olması gerekir ama işte, elbette bir şekilde evlilikler nedeniyle veya başka nedenlerle bu topraklarda kalacak olanlar da olacak; uluslararası çalışmalar da zaten önemli bir kısmının da göç ettiği ülkede kaldığını gösteriyor -yüzde 40'tı yanlış hatırlamıyorsam- ben bir çalışma okumuştum "Başka ülkelerde kalanların yüzde 40'ı kalıyor." şeklinde. Dolayısıyla, o zaman da bir entegrasyona ilişkin de ciddi çalışmalar yapılması lazım yoksa önümüzdeki süreç bizim açımızdan çok sıkıntılı olacak.
Şimdi, ben birkaç yerel örnekten hareketle aslında Bakanlığınızın bu konulardaki tutumunu da bir anlamda eleştirmek istiyorum. Şimdi, bizim Samsun Çarşamba Eğercili beldesinde bir biyokütle enerji santrali yapılıyor Sayın Bakan. Burası nasıl bir yer, Çarşamba dediğimiz yer? Birinci sınıf tarım arazisi, nüfusun çok yoğun olduğu bir yer, su kaynaklarına çok yakın olan bir yer ve hayvan popülasyonunun da çok yüksek olduğu bir yer. Burayı vatandaş "Zehir santrali" olarak adlandırıyor. Bunun bir sürü hikâyesi var, süreci var. Burada valilik "ÇED Gerekli Değildir" diye zamanında rapor veriyor, o rapor üzerinden başlayan bir mahkeme süreçleri var yani en sonunda mahkeme o valiliğin "ÇED raporu gerekli değildir." idari kararını iptal ediyor, ondan sonra konu Danıştaya kadar gidiyor, bilirkişiler, şunlar bunlar derken... Fakat Sayın Bakan, acı olanı şu: Yani burada yürütmeyi durdurma kararları alınıyor, iptal kararları alınıyor fakat bu inşaat, bu santral inşaatı hiç durmuyor, devam ediyor ve şu anda da deneme üretimine geçti. Şimdi, en son yine 21 Eylül 2021 tarihinde kararın davalı Samsun Valiliğine ve davalı müdahil şirkete tebliğine ve karar basına yansıyarak herkesçe bilinmesine rağmen hâlen santral faaliyetlerine devam etmektedir. Tabii, orada otuz günlük bir süre vardır ama bu, maksimum bir süredir, normalde idarenin haberi olduğu anda buradaki faaliyetleri durdurması gerekir. Bu nasıl bir iştir? Bunun arkasında ne vardır? Devletin memurları mahkemelerin verdiği bu kararları niye dinlemiyor? Bunları anlamak mümkün değil Sayın Bakan. Lütfen, bu konuyla ilgilenmeniz gerekir yani burada temel şey valilikle ilgili, sizi ilgilendiren kısmı valilikle ilgili. Valilik alması gereken tedbirleri almıyor ve oradaki süreç, mahkeme kararlarına rağmen bu santralin inşaatı devam ediyor. Bu da tabii bölge halkı açısından da çok ciddi sıkıntılara yol açıyor ve bölge halkı bu konuda çok kaygılı. Dolayısıyla, mahkemelerin verdiği kararı memurlar nasıl görmezden gelir veya bu firmanın çıkarları halkın çıkarlarının önünde midir; ben bu soruları yöneltmek istiyorum.
Şimdi, diğer bir konu yine Samsun özelinde fakat buna benzer şeyler diğer belediyelerde de oldu. Bakanlığınızın tutumundaki farklılığı da ifade etmek istiyorum, çok objektif bir tutumunuz olmadı.
Bizim Samsun Büyükşehir Belediyesinde Mali Hizmetler Daire Başkanı Bahattin K. diye -aslında K'sini de artık Karataş diye söyleyebiliriz çünkü hüküm giydi- bir Daire Başkanı rüşvet almaktan ceza alıyor. Şimdi, bu süreç devam ederken ilk başından itibaren AK PARTİ'li ilçe belediyeleri... Çünkü ilçe belediyesinden gelmiş bir arkadaş Sayın Bakan bu, ilçe belediyelerinde görev yapmış. Büyükşehir bu arkadaşı atamak istediğinde ilçe belediyeleri -AK PARTİ'li belediyeler bunlar da- Büyükşehir Belediye Başkanını ikaz ediyorlar; bu kişiyle ilgili olarak, bunun daha önce yaptığı işlerle ilgili olarak ikaz ediliyor. Bu basına yansıyan bir şey yani konuştuğumuz şey gizli kapaklı bir şey değil. Buna rağmen bu arkadaş atanıyor ve daha sonra o milyonlarca lira dövizi, altını, şunu, bunu hem de belediyedeki kasasında saklıyor. Bu ortaya çıkıyor, en sonunda mahkûm oluyor ve mahkûmiyetten sonra şunu söylüyor: "Bu ödemeleri -Mali Hizmetler Daire Başkanı olduğu için- öne alma şeklinde..." Rüşvetin yenme konusu da o. "Ben bu işi kendim yapmadım, benim böyle bir yetkim de yok, ben talimatla bu işi yaptım." diyor Sayın Bakan. Şimdi, bunun üzerine hiç kimsenin üzerine gidilmiyor, iş orada kalıyor ve bu arkadaş içeride yattığı süre göz önünde bulundurularak şimdi dışarı çıktı.
Şimdi, ben size soruyorum: Büyükşehir Belediyesiyle ilgili, bunun üzerindeki amirleri kim? "Benim yetkim yok, ben talimatla bu işi yaptım." diye apaçık bir şekilde mahkeme tutanaklarına geçmiş bir söz varken Bakanlığınız niye harekete geçmiyor Sayın Bakan? Bunun binde 1'i bir muhalif belediyede olmuş olsaydı... Mesela Ankara'da Togo Kuleleri'yle ilgili böyle bir iddia oldu, hemen Mansur Yavaş'la ilgili soruşturma izni verildi, soruşturma açıldı, başlatıldı ama Samsun Büyükşehir Belediyesiyle ilgili hiçbir şey yapılmadı. Yani sizin de bunun altında kalmamanız lazım. Ben şunu biliyorum ki "Kim suç işlediyse cezasını çeksin." diye meseleye bakıyor olmanız lazım ama burada böyle bir durum yok. Bu konunun mutlak suretle üzerine düşülmesi lazım. Çok fazla vaktim olmadığı için işi fazla uzatamayacağım.
Şimdi, yine, Samsun'dan örnek vererek gidiyorum ama Türkiye'de gördüğümüz bir konu; organize insan kaçaklığı meselesi. En son da bizim Samsun Yakakent Belediyesinde çıktı, yine, bir AK PARTİ'li belediye. 70 kişiye gri pasaport veriliyor, 68'i yurt dışına çıkıyor, sadece 3 kişi geriye dönüyor ve başlarında da 1 Belediye Başkan Yardımcısı var, yanlarında, beraber gidiyorlar ama neredeyse yalnız başına geri dönüyor bu arkadaş. Tabii, başka yerlerde de bu meseleler oldu. Yani bunlar artık... Şimdi, ben neye yanayım bilmiyorum ki? Olay ta 2020'de oluyor -tabii, Mülkiye Teftişinin bunun üzerine raporu var, zaten onun üzerine şeyler ortaya çıkıyor- ama meselenin aradan bir buçuk yıl sonra ortaya çıkmış olmasına mı yanarsın, Samsun'un hep böyle birtakım meselelerle gündeme gelmesine mi? İşte, az önce bir iki örnek daha verdim. Bunların hepsi hakikaten bizi son derece rahatsız eden konular.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Araya girdiğim için bir dakika ek süre veriyorum.
Toparlayın lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, bitireceğim, hemen bitiriyorum.
Dolayısıyla bu sorumlularla ilgili olarak, bunu daha öteye taşıyarak hakikaten hem Samsun örneğinde hem de diğerlerinde neler yapıldığını da biz öğrenmek istiyoruz. Burada yapanın yanına kalmasın. Tabii, bu kararın Meclisten çıktığı filan ifade ediliyor, Mecliste başka partiler de buna destek de vermiş olabilir ama o bir mazeret olamaz çünkü Meclis kararları ortada, bununla ilgili biz kararı da aldık, Meclis kararında hiçbir açıklama yok. Kim bilir, muhalefet partileri de -yapıcı muhalefetin bir gereği olarak- madem bir yurt dışı seyahat programı var, ona onay vermiş de olabilirler, bu başka partileri işin içerisine katmaz. Bunu araştırması gereken esas yerin idare, belediye başkanı ve belediyenin yetkili personeli olması gerekir. Dolayısıyla bu konu son derece önemli.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümleleri alalım.
ERHAN USTA (Samsun) - Son olarak polislere 3600 meselesi önemlidir, bu sözler verilmiştir; fedakârca çalışıyor bizim polislerimiz. Tabii, sadece polisi zikretmemin nedeni sizin sorumluluk alanınızda polisler olduğu için.
Son olarak da Ekrem Bey'e buradan hemen bir şey yapayım, o bizim dostumuz. "Bu hizmetler yapılmasaydı ne olurdu?" diyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Şöyle baktım, sadece üç yıl için bu kapsamda 92 milyar lira ödemişiz. Bu işler olmasaydı -doktor aynı doktor; ebe, hemşire sayısı aynı- ne olurdu biliyor musun? Kasamızda 92 milyar lira daha fazla para olurdu ve esnaflara sadece 9 milyar lira verdik, onun 10 katı kadar daha esnafımıza para dağıtabilirdik.
Teşekkür ediyorum.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.