KOMİSYON KONUŞMASI

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Aslında hakların kullanımının bir istisnaya dönüştüğü, yasakların ve kuralların giderek ihlal edildiği bir olağanüstü hâl dönemi yaşıyoruz. Yani artık haktan söz etmek sıkıntılı fakat kuralsızlıklardan söz etmek daha yaygın. Ve öyle bir hâle geldi ki iki ayda bir kayyumların süresi uzatılıyor, konuşmak bile abes kaçıyor ve yasaklar bir geleneğe dönüştü. Şu anda Van'da, Batman'da olağanüstü hâlin ilanından bugüne kadar her şey yasak, bir basın açıklaması yapmak dâhi yasak. Nitekim, Ankara Şehir Hastanesinde nöbet tutan bir hekim yaşamını yitirdi, bütün sağlık meslek örgütleri bu olayı kınamak için basın açıklaması yapacaktı, Van-Hakkâri Tabip Odası Başkanı yaka paça gözaltına alındı. Yani böyle bir hâlde, bir meslektaşının yaşamını yitirdiği hâlde, kınamak, eleştirmek bile suç sayıldı. Böyle bir döneme geldik.

Sabahleyin açıklamada aydınlatmadan söz edildi; olaylar aydınlatılıyor, olaylar açıklanıyor, başarımız artıyor, sınırları aydınlatıyoruz, 573 kilometrelik bir aydınlatma sistemi kurmuşuz, her şey aydınlatılıyor. Evet, fakat bazı aydınlatmalar var paraya pula dönüşüyor. Nasıl paraya pula dönüşüyor? Nasıl ki sabahleyin arkadaşımız açıkladı kayyumların yolsuzluklarını, hırsızlıklarını. Şu anda, kayyum atanan belediyelerin hangisine gitseniz, başta bölge ve birçok yerde Adalet ve Kalkınma Partisinin belediyelerine gittiğinizde hep aynı aydınlatma direkleri, hep aynı semboller; firma: Ekaldes. Ekaldes kim? Ekaldes kendisini tanıtırken de yaparken de bir aydınlatma sisteminden söz ediyor ve diyor ki: "Dünyada bu işi yapan ben yalnızım, benim dışımda kimse bu şeyi üretemiyor." ve ne tesadüf, Ekaldes'in bu söylediği şartnamelere, belgelere giriyor. Diyarbakır'da, Van'da, Batman'da Cizre'de, Ergani'de, Hakkâri'de nereye gitseniz aynı semboller, aynı lambalar ve aydınlatmalar. Peki, nasıl ihale alıyor Ekaldes? Kendisinin söylediği, dünyada ilk defa ürettiği bu sistem ihalenin 7'nci maddesi olarak şartnameye öyle giriyor; şartnamede deniyor ki: "Dünyada ilk defa bu üretimi yapan firma ihaleye girebilir." Adrese teslim, adrese teslim. Ve kayyumlar bunu uyguluyor, kayyumlar dışında AKP'li belediyeler de bunu uyguluyor. Bingöl Belediyesi bankadan kendi mal varlığını ipoteğe koyuyor, kendi gelirini ipoteğe koyuyor, Meclis üyeleri bile diyor ki: "Nasıl yapacağız?" "Aynı firmaya değil, 'Ekon' diye bir firmaya verin." diyor. Ben de merak ettim, arkadaşlarla beraber dedik: "Araştıralım, Ekaldes'i gördük de bu 'Ekon' neymiş?" Ticaret Sicili gazetesine giriyorsunuz, bakıyorsunuz adrese, aynı adres, kapı numarası bile aynı, iletişim aynı; "web" sayfasına giriyorsunuz -ki "web" sayfası sözleşmelerde görünür- Ekon'unki hazırlık aşamasında ama ihale alıyor ve aldığı ihalenin temelinde, tabelasında "Ekaldes" yazıyor. Şimdi, siz, Bingöl'de, işsizliğin yüksek olduğu bir yerde, ekmeğin 3 lira olduğu yerde belediyenin mal varlığına haciz koyduracaksınız ve bunu alacaksınız. İhaleyi yapan kişi ne yapıyor? İhaleyi yapan kişi fotoğraflar çekiyor. Nasıl fotoğraflar çekiyor? Sizi çekiyor, ihaleyi yapan kişi kayyumlarla çekiyor, Hakkâri Belediyesi kayyumuyla çekiyor. İhaleyi yapan kişi diyor ki: "Siz, Ekaldes'le sıkıntı yaşarsanız 'Ekon' yapın, yine bana gelir." Kendisi dışında başka bir firma ihaleye giremiyor. Ne tesadüf, bütün şartnamelerde de aynı, şartnameleri de burada ve şimdiye kadar keyfini çıkararak para kazanıyor. Bu, aydınlatma mı; bu, birilerine peşkeş çekerek yapılan ihaleler mi? Zamanında bütün belediyelerin bir odasında bir müfettiş dururken bu, sizlerle çektiği fotoğraflarla, aldığı yetkilerle ihaleleri alıp baskı yaratıyor, usulsüzlük yaratıyor, ekmeğin 3 liraya satıldığı yerde, işsizliğin yoğun olduğu yerde "Kenti aydınlatacağım." diye aslında kentte yaşayanların yaşamını karartıyorlar. Bir kere, bunlarla ilgili bir işlem yapılması lazım. Yapılmadığı zaman ne olacak? O zaman İçişleri Bakanlığına sormak lazım: Bunlarla ilişki mi var? Bunlara soruşturma yapılmadığından... Bu Ekaldes ve Ekon aynı firma, hep de aynı yerlerden ihaleyi alıyorlar. Bunlarla beraber dünyada ilk tanıttığı şey... Niye o zaman patenti alınmıyor da bütün dünyada ilk tanındığı şeyin ve ihaleye bu konuyor, niye inceleme yapılmıyor? Peki, bunları -bu paraları- yaparken nedir, ortaya çıkması lazım.

Bir diğer konu: Siz tanıtımı yaparken "Çocuklar oynuyor, çocuklar doktor oluyor, mühendis oluyor..." Türkiye'deki son sınavların hepsinde -ÖSYM'nin kayıtlarına bakın, ben tekrar indirdim- en son iller Şırnak, Hakkâri, Mardin, Urfa; bu bilgileri size vermiyorlar mı? En sonuncu iller ve geçmişe gitmiyorum, son beş yılda Bakan her mart ayında şunu diyor: "Bitti, bu iş bitti. Bir ay sonra bitti, bir ay sonra bitti." Bu bir ay bir türlü bitmiyor.

Çocuklar, evet, doktor olmak istiyor, mühendis olmak istiyor, gitmek istiyor ama çocukların bir de şöyle bir şeyi var: Bu, TOMA, EJDER, Akrep; panzerlerin nedense bu bölgede çocuklar altına giriyor. Bakın, siz Bakan olmadan önce 10 ama şimdi 43'e ulaşmış, 33'ü sizin Bakanlığınız döneminde panzerlerin altında bir vaka olarak yansıdılar ve ilk 10'un dışında 33'ü bu dönemde olmuş. Ve Sayın Bakan, şimdi, 20 çocuk yaşamını yitirdi, 76 vaka var, sadece 2'si batıda, hepsi aynı yerde. Şimdi, bir taraftan güvenlik sağlanırken bu insanlar panzerin altına, Kirpi'nin altına giriyorsa, başka şeylerin altına giriyorsa bununla ilgili en büyük problem cezasızlıktır, bununla ilgili en büyük problem önlem almamaktır. Nasıl ki sokakları aydınlatıyorsa bir firma, normalde o insanların buna da dikkat etmesi lazım.

Arkadaşlar, bu fotoğrafa bakarsak, bu kişi Efe Tektekin. Diyarbakır'da üç yıl sonra ne oldu biliyor musunuz? Tektekin'in babasına şu dendi: "Kusurlu olan sensin." Ahmet Tektekin'e "Kusurlu olan sensin." dediler ve üç yıl cezayla yargılamaya kalktılar. Neden? Panzerin altına girmiş, yaşamını yitirmiş; kusurlu baba. Şimdi, siz böyle yaptığınızda, siz Efe bebek ve ailesi için ne diyeceksiniz? Bunları yapmadığınız zaman gerçekten insan, o zaman çocuklarının oyunundan, çocuklarının okumasından değil... Bunu düzenlemek lazım. Ceza verilmeyen her işkence vakası, ceza verilmeyen her vukuat bir daha tekrarına onay vermektir. Sessiz kalmak, tekrarına onay vermektir. Bunlarla ilgili işlem yapıldığında bu işler güvene dönüşür ama güvene dönüştürmeyip diğer güvenlikçi her şey insanlarda bir ayrımcılığa neden olur.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Bir diğer konu: Sayın Soylu, siz Mardin'de de konuşmuştunuz, birçok yerde de konuşmuştunuz. Yani insanlar iktidara gelince mi değişiyor, muhalefetteyken mi değişiyor? Sizin bir söyleminiz var: "DEHAP'ın baraj altında kalmaması lazım, Adalet ve Kalkınma Partisinin barajı düşürmesi lazım, MHP'nin de Türkiye Büyük Millet Meclisinde işi yok."

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz tamamlanmıştır Sayın İpekyüz, süreniz bitmiştir.

Teşekkür ediyorum.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Siz mi değiştiniz iktidara gelince? Bir diğeri Kürtçeyle ilgili...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar... Süreniz bitti, öyle bir uygulamamız yok çünkü çok sayıda...

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, bir cümle lütfen.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Başka vesilelerle söylersiniz.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, sadece bir cümle, İçişleri Bakanına bir cümle.

KADES ödül aldı, aday oldu. Türkiye'de Kürt varsa KADES'te niye Kürtçe yok? Tek bir soru, herkese soruyorum, niçin?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Şimdi, Sayın İpekyüz benim seçim bölgemle ilgili bir iddia dile getirdi. Tabii ki hakkıdır, iddia dile getirebilir ama iddiaları ortaya koymak ile hüküm vermek ayrı şeylerdir.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sordum, sordum.