| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Osman Boyraz ve 40 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3950) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 23 .11.2021 |
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, konuşmamın başında, Sayın Komisyon Başkanımızın nezdinde özellikle 2 hususa dikkat çekmek istiyorum kayıtlara geçmesi açısından.
Değerli Başkanım, bu kanun teklifi, geçtiğimiz hafta Komisyonumuza gelmesini beklediğimiz bir teklifti. Bu teklif gelecek diye Ticaret Bakanlığı bütçesinin görüşülmesi de bir gün ertelendi. Teklif, 16 Kasım akşamına kadar gelmedi. 17 Kasımda, planlandığı üzere, Ticaret Bakanlığı bütçesi görüşmelerini ben ve diğer milletvekili arkadaşlarım takip etti, iktidar milletvekilleri de vardı Ticaret Bakanlığı bütçesinde. Tüm bu süreci siz de yakından takip etmişsinizdir. Buna rağmen, bizim bu teklifi 18 Kasım sabahı görüşmemiz için aldığınız kararı anlamakta güçlük çekiyoruz. Tüm gün Ticaret Bakanlığının 2022 yılı bütçesi görüşmesinde olduğumuz gerçeğini göz ardı ederek, İç Tüzük'ün 26'ncı maddesine aykırı olarak, sadece otuz dokuz saat inceleme süresi verdiniz. Genel Kurulda bu hususu dile getirdik, Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel de gündeme getirdi. Görüşmenin bugüne alınmasını eninde sonunda sağladık sizin de desteğinizle. Bu tavrınızı gerçekten anlamış değiliz.
21 farklı kanunda değişiklik getiren 38 maddelik bir torba yasa, her konunun uzmanlık alanı farklı ve üzerinde detaylı çalışılması gereken konular; içinde Orman Kanunu var, TRT Kanunu var, Mesleki Eğitim Kanunu var, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu var, Elektrik Piyasası Kanunu, Petrol, Enerji Verimliliği, Sosyal Sigortalar gibi çeşitli kanunlar var. Alt komisyonlarda dahi bu kanunlar görüşülmemiş.
Değerli arkadaşlar, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu'nu bu yıl ocak ayında kanunlaştırdık. Elektrik Piyasası Kanunu'nu Kasım 2020'de kanunlaştırdık. Daha bir ay önce değişen Kooperatifler Kanunu için hata yapıldığı yeni fark edildi. Sürekli burada söylüyoruz, yani "Komisyon güçlendirilsin." "Komisyona zaman verilsin." "Birlikte çalışalım, kaliteli kanunlar yapalım." diye her komisyonda söylüyoruz. Onun için, biz çalışacaksak, kaliteli kanun çıkaracaksak daha dikkatli, daha ayrıntılı çalışmamız gerekiyor. Bu da bizim ayıbımız, yani bir ay önce değiştirdiğimiz kanun maddesine "Olmadı." diyorlar, tekrar bize geri gönderiyorlar, yeniden kanunlaştırıyoruz.
Sayın Başkanım, bir de geçen hafta Bilişim Vadisi'nde ziyarette bulunduk, bu ziyaretle ilgili düşüncelerimizi size aktarmak istiyorum, özellikle TOGG'la ilgili.
Değerli Başkanım, diğer bir husus da şu: -çok önemli yani, dinlemenizi istiyorum- Siz, bu Komisyonun Başkanısınız.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Sizi her zaman dinliyoruz zaten.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sizin ve Sayın Bakanın davetiyle buradaki arkadaşlarımızla geçtiğimiz hafta Bilişim Vadisi ve TOGG'a bir ziyarette bulunduk. Bu ziyarete icabet etmemiz; yapılan çalışmaları yerinde izlemek, Anayasa'nın bize verdiği yetkiyle çalışmaları milletimizin adına görmek, değerlendirmek ve bilgi almak içindi. Sayın Bakanın bu konuyu siyasi şov malzemesi hâline getirme çabasını sizin nezdinizde kınadığımı ifade etmek istiyorum. Öncelikle, Sayın Bakan bizlerin halkın oylarıyla seçildiğimizi, yaptığımız her çalışmanın, her açıklamanın arkasında milletin hak ve menfaatlerine sahip çıkma çabası olduğunu, kendisinin ise atanmış ve siyasi bir kimliği olmaması gereken Bakanlık pozisyonunda olduğunu unutmuş ki ziyareti yine siyasi hamaset şovuna döndürdüğünü gördük; sorun değil, biz onun bu tavırlarına alışkınız Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, ana muhalefet partisinin Komisyondaki sözcüsü bir milletvekili olarak, TOGG'u ziyarete gittik, yerli otomobili inceledik. İlk günden beri biz söylüyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi olarak asla yerli otoya karşı değiliz ama şu fotoğrafı size hatırlatmak istiyorum. Değerli Komisyon üyeleri, bu fotoğrafı hatırlatmak istiyorum. 2011 yılından 2018 yılına kadar bu millet aldatıldı. Sürekli bu fotoğrafı her seçimde gündeme getirerek "Yerli otomobil yapıyoruz." dediniz. Biz de "Bundan yerli otomobil çıkmaz." diye her fırsatta karşı açıklama yaptık. Bankadan gönderilen paranın makbuzu da işte, burada. 47 milyon euro bu araca ödendi. "Olabilir, bir proje." dedik ama biz her açıklamaya karşılık asla yerli otoya karşı bir açıklama yapmadık. Yıl 2016, Bakan Fikri Işık: "Yerli otomobil 2020'den önce yollarda olacak." diyor. Benim karşı açıklamam: "Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yerli oto projesine karşı değiliz. Sadece gerçekçi olmasını istiyoruz. Dünya devleriyle otomotivde bir Çin markasıyla birlikte yarışmak hiç de kolay olmayacaktır. Bütçeden bu denli büyük bir miktarın ayrılarak bir hiç uğruna çöpe atılmasını istemiyoruz. Bize göre bu proje siyasi bir seçim projesiydi. Gerçekleştirilmeyeceğine inanıyoruz. Konuyla ilgili araştırmaya devam edeceğim." diye Fikri Işık'a karşı açıklama yapıyorum. Yıl 2017, Bakan Faruk Özlü: "Yerli otomobil 2019 yılında yollarda." Yıl kaç? 2021'deyiz. Karşı açıklama yapıyorum: "'Millî otomobilimiz geliyor.' dediniz. Bunu seçim malzemesi yaptınız. Biz elbette millî otomobile karşı değiliz ama bu arada SAAB'a verdiğiniz 47 milyon euronun hesabını verin. Hangi firmayla hangi banka üzerinden ödeme yapılmıştır? Bunu açıklayın." Faruk Özlü'ye de soruyorum. Yıl 2019, Bakan Mustafa Varank:"2019 yılı sonunda prototip ortaya çıkacak, 2022 yılında inşallah, araçlarımızı caddelerimizde göreceğiz." diye yeni Bakanımız açıklıyor. Bu arada bizim yerli oto gitti, çöpe gitti, kayıp. Nerede bulamıyoruz? Bir türlü -soruyorum- bulamıyoruz. Karşı açıklama yapıyorum: "Yerli otomobil üretiminin yollarını, nasıl yapılması gerektiğini defalarca dile getirdik. Ne yazık ki işin başındaki kişiler bu durumu anlamak istemiyorlar. Her gelen bakan bir öncekinin hatalarını devam ettiriyor. Sayın Varank, 2019 yılının sonunda prototip bir aracın ortaya çıkacağını belirtti. Peki, 47 milyon euro ödenerek alınan daha önceki prototip nerede? O prototip kullanılmayacak mı? Kullanılmayacaksa neden o kadar para ödediniz? Bu aracı müzeye koyun." dedim. "Gelecek nesiller bu aracı görsünler, en azından nasıl bir hata yapıldığını görüp bir daha da bundan sonra yapmasınlar." diye bir açıklama yaptım.
Gelelim yerli otoya, gittik, gördük. Değerli komisyon üyelerimizden bazıları gelmemişti. Tabii ki Türkiye'de yerli otomobil yapılması gerekiyor ama gene aynı noktadayım. Bu gidişat doğru bir gidişat değil. Güzel bir numune ortaya konmuş. Kapılar açıldı, içine girdik, içine baktık. Tamamen kopya bir araç. Tamamen kopya. Lüks segment yani ben şunu söyledim: "Siz bir araç üretecekseniz milletin gelirine dönük bir planlama yaptınız mı? Yani Türkiye'de bu aracı kimler alacak? Zenginlere mi yapacaksınız? Yoksa orta gelirli insanlara mı yapacaksınız? Kime yapacaksınız? Bunu belirlemeniz gerekiyor." Aracın şekli Tesla'nın modeline benziyor, işte, komple elektronik planlanmış. Ama "Bu araç kime satılacak?" dediğimiz zaman cevap alamıyoruz. Aracın yapılacağı inşaat bize gösteriliyor yani, işte, "1 milyon metrekare üzerine şu kadar kapalı alan inşaat yapıyoruz, burada otomobil yapacağız." Ya, inşaat otomobil yapmaz ki. Öncelikli olarak otomobilin... Hangi noktadayız? Sadece sözleşmeleri imzaladık, yedek parça sözleşmeleri imzaladık ama bakıyoruz aracın yüzde 55'i yabancı. İşte, İtalyan firmasıyla sözleşme imzalanmış. E, şimdi biz merak ediyoruz, bu sözleşme imzalandı ama telif hakkı kime ait? Yani bu hazır alınmış, kaç liraya alınmış? Soruyoruz, merak ediyoruz yani sonuçta millet bize bu görevi verdiyse biz de bunun hesabını sormak zorundayız. Nasıl bir anlaşma yapıldı; yedek parçada ne kadarı yerli, ne kadarı yabancı? Pille ilgili çalışma Türkiye'de mi yapılıyor? Ya, bunları sormak istiyoruz. Biz bunları sorarken Sayın Bakan siyaset yapıyor "Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili yerli otoya karşıydı, geldi yerli otoya oturdu." diye. Rahat olun, otomobil çıksın ilk ben alırım; siz almazsınız çünkü sizin yaptıklarınız ortada.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Biz de alırız ya. Sıraya girdik biz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - "Yerli oto 2022'de yollarda." diyorsunuz. Uzağa gitmeye gerek yok, Büyük Millet Meclisi dört yıllık oto kiralama sözleşmesi yapıyor, nasıl oluyor bu iş? Siz kendiniz inanmıyorsunuz ki. İnanan bir insan dört yıllık otomobil kiralamaları yapar mı? Bütün kamu kurumlarında şu an dört yıllık otomobil kiralama sözleşmelerine imza atıyorsunuz.
Cumhurbaşkanlığı bir kararname ile bu yerli otonun startını vermişti. O kararnameyi incelerseniz -26 Aralık 2019'da- bütün imkânlar "5 babayiğit" diyorsunuz ya, bunlara verilmiş. En önemlisi, 1 milyon metrekare -Türkiye'nin en önemli yeri, deniz kenarında- bu firmaya verilmiş.
Ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde sözleşmede "175 bin adet" diyor. Başkanım, Sayın Bakan ne dedi? 125 bin adet, 50 bin düşmüşsünüz. 50 bin aşağı düşmüşsünüz. Bakın, buradaki kararnamede "175 bin adet araç üretilecek." diyor. Gümrük vergisi muafiyeti, KDV istisnası, KDV iadesi, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği yani ne ararsanız var, yatırım yeri tahsisi, alım garantisi... Alım garantisi; ya, köprüyü anladık, otobanı anladık, hastaneyi anladık; şimdi otomobilde de alım garantisi var. 30 bin tane alım garantisi verilmiş; her yıl 2 bin tane. Yıllık 2 bin tane. Olabilir, yani doğaldır, olsun. Devlete alacak, bu doğru bir şey ama şimdi sen bu imkânları bu firmaya tanıyorsan... Baktığınız zaman: "Nitelikli personel desteği, her bir nitelikli personel için asgari ücretin aylık brüt tutarının 20 katını geçmemek üzere beş yıl süreyle uygulanır -beş yıl imkân veriyorsun- alım garantisi, belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde DMO tarafından alınacak." Şimdi, arkadaşlar, alım garantisi var, arsa tahsisi var, her anlamda faiz desteği var, her anlamda destek var; peki, ben size soruyorum, AK PARTİ mi yapıyor bu otomobili? Özel sektör yapıyor. Siz özel sektöre destek veriyorsunuz yani bu başarı eğer yazılacaksa Türk sanayisinin başarısı olarak yazılacak. Yani bunu getirip siyasete malzeme etmenin hiçbir anlamı yok.
Kanunda şarjlarla ilgili bir çalışma var. On yıldır, Büyük Millet Meclisine geldiğim günden beri söylüyorum, diyorum ki: Ya, bırakın yerli otoyu, yerli oto zaten Türkiye'de yapılıyor, bizim markamız yok. Yani örneğin Renault'su var, TOFAŞ'ı var, Toyota'sı var; Türkiye'de öyle veya böyle yerli otomobil yapılıyor. Şimdi, bizim üreteceğimiz yani TOGG'un üreteceği yerli otonun yüzde 50'si yerli, yüzde 50'si yabancı; Türkiye'de çoğu aracın yüzde 60'ı yerli, yüzde 40'ı yabancı. Örneğin Ford Otosan kamyon yapıyor, yüzde 90'ı yerli. Yani yerli otomobil Türkiye'de yapılıyor, bizim markaya ihtiyacımız var. Markaya ihtiyacımız varsa çok kolay yollardan bir tane otomobil fabrikasını gidip satın alıp bunu Türkiye'nin markası da yapabiliriz. Ama asıl sorun Türkiye'nin altyapısı, elektrikli otoların şarj sistemi. Biz bu teknolojiyi hazırlayalım, bu teknolojiyi ele geçirelim. Türkiye'de bugün 12 milyon araç var. Demek ki bu 12 milyon araç elektrikli araca dönüşecek. Ya, 12 milyon aracın enerjisini, altyapısını nasıl hazırlayacağız, şarj istasyonlarını nasıl hazırlayacağız? Gelin biz buna çalışalım, bunu çözelim.
Şimdi, 2022'de -sözleşmelerde öyle gözüküyor- bizim otomobilimiz yollarda olacak. Soruyorum size: 2022 yılında 125 bin araç üretilirse kime satacağız? Hadi Türk milleti milliyetçidir, araçları gönüllü aldılar. Kars'a götürüp ne yapacak adam? Susuz'dan gelip Kars'ta mı şarj edecek veya Erzurum'da mı şarj edecek? Onun için bizim altyapıya, şarj istasyonlarına yatırım yapıp elektrikli otoların altyapısını hazırlamamız gerekiyor. Bu kanuna da baktığımız zaman bu kanun düzenlemesi doğru bir kanun düzenlemesi ama otomobil üretimiyle entegre baktığımız zaman uyumlu değil. Ya, işte dört ay bilmem ne olacak, üç ay genelge yayınlanacak. Sen "2022'de elektrikli oto yollarda." diyorsun ama altyapı sistemine geldiğin zaman hâlâ zaman veriyorsun.
Sayın Başkan, teklifin 4, 5, 6 ve 7'nci maddeleri: TRT payı 2022'de kaldırılıyor, güzel. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz yıllardan beri bunu gündeme getiriyoruz. Bunun geç de olsa uygulanması bizim için olumlu. Ama neden ocak ayı? Ya, bütün kanunlar yürürlüğe girdiği tarih itibarıylaydı, bu neden ocak ayı? Millet zaten zorda, faturayı ödeyemiyor, elektrik faturaları ödenmediği için elektrikler kesiliyor. Kışın en zor döneminde, ocak ayında. Bunu değiştirelim, yürürlük tarihi itibariyla uygularsak daha olumlu olur diye düşünüyorum.
Aynı zamanda, ek madde önergemiz var, bunun da kabul edilmesini istiyoruz. Su, elektrik, gaz, ısıtma soğutma ve benzeri enerji dağıtım veya kullanımlarında KDV'yi kaldıralım. Kış gelirken vatandaşın en büyük giderlerinden biri yakıt; en azından giderlerinden birine katkı koymuş oluruz.
16'ncı maddeyle limanların işletme süreleri kırk dokuz yıllığına uzatılıyor. Bir defa, Anayasa'ya aykırı bu madde. İhale yapılmadan, daha önce ihaleye girmiş firmalar açısından eşitlik ilkesine aykırı. Bu açık açık gösteriyor ki yandaş firmalara verilen bu ihalelerin işletme süreleri kırk dokuz yılı uzatmakta; üstelik ihalesiz, yarışmasız, pazarlıksız. Hangi vicdana, akla sığar; anlamış değilim. Bu ülkenin limanlarını Katarlılara, 5'li çetelere ihalesiz vermek için getirdiğiniz bu düzenleme de Anayasa'ya aykırı olduğu için karşıyız.
Şöyle, limanlara bir baktığımız zaman Antalya Limanı 2028'e kadar Katarlılara verilmiş, şimdi tekrar on dokuz yıl uzatılıyor. Hopa Limanı 2027'de doluyor, düşünün yani kaç yılındayız, on dokuz yıl uzatılıyor. Çeşme Limanı, Marmaris Limanı, Mersin Limanı, İskenderun Limanı on üç yıl uzatılıyor.
TCDD gibi devlet kurumlarına ait birçok liman, özel şirket ya da konsorsiyumlara sınırları değişkenlik gösteren anlaşmalarla devrediliyor. Özelleştirme ihaleleriyle işletme hakları devredilen limanlara ilişkin getirilen bu düzenlemeyle ihalesiz, pazarlıksız olarak sözleşmelerin süresi kırk dokuz yıl uzatılacak.
Kocaeli Derince'de bulunan Safiport TCDD'ye aitken 2015'te işletmesi özelleştirilen limanda otuz dokuz yıl olarak belirlenen işletme hakkı bu düzenlemeyle otomatik olarak on yıl daha uzayacak.
Gene, TCDD'ye ait olan diğer limanlarda durum farklı değil. İskenderun Limanı özelleştirilmesi sonucu 2011 yılından itibaren Limak'ın otuz altı yıl işletmesine verilmişti. Şimdi, bu teklifle Limak on üç yıl daha bu limanı işletmeye hak kazanacak; otuz altı yıl yetmiyor. Yani artık sizin torunlarınız milletvekili olduğu zaman kanunu düzenler, Limak ancak o dönemler bu işi bırakır.
Mersin Limanı'nın işletmesini 2043'e kadar yürütebilecekken bu yasa teklifiyle 2056 yılına kadar işletme hakkına sahip olacak PSA-AKFEN firması.
Bandırma Limanı'nı Çelebi Holding ve Samsun Limanı'nı CEYNAK 2059'a kadar işletecek, saymakla bitmez çok değerli milletvekili arkadaşlarım.
24'üncü maddeyle çift maaşın önü açılıyor. Türkiye'de son dönemlerde sürekli çift maaş tartışılıyor. Getirdiğiniz her yasada çift maaşın önünü açma çabasına ısrarla devam ediyorsunuz. Üstelik partili Cumhurbaşkanınız kazanılmış hakları geriye dönük yasayla ellerinden alınan EYT'li vatandaşlarımıza "Yok öyle hem emekli olup hem gidip çalışmak." cümlesini kurarak. Yani EYT'lilere geldiği zaman bütçe yok ama vakıf, dernekler gibi işte, kurumlarda yönetim kurulu üyeliği gibi bunlara geldiği zaman bütçe var, hemen çift maaşı kanunla yasallaştırmaya çalışıyorsunuz. Bu yasa teklifinde Kızılay, Yeşilay, Türkiye Maarif Vakfı, Yunus Emre Vakfı gibi kendi atayacağınız kişilere çift maaş vermekten geri durmamak için Anayasa'ya aykırı olduğunu görmezden gelip yasa değiştirmeye kalkıyorsunuz. Kesinlikle bu da Anayasa Mahkemesinden döner diyorum.
Bir de son olarak bu futbol maçlarıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum, maç yayınlarıyla ilgili. Siz de yakından takip ettiniz, özellikle pandemi sürecinde milletimiz evlere kapandı. Evde sadece bir maç izlemek için herkes şifreli kanallara mahkûm edildi. Aslında, bu süreçte TRT'de veya şifresiz bu maçlar izlenebilirdi vatandaşlarımız açısından, önemliydi ama ne yazık ki bu süreci en iyi değerlendiren kim oldu? Bu maçları veren firma oldu. Biz olağanüstü hâl durumlarında, pandemi durumlarında esnafa yardım edilmesi gerektiğini söyledik. İşte, özellikle dolar sözleşmelerinde, köprü ve otobanlarda dolar sözleşmelerinde bu olağanüstü hâli gösterip Türk lirasına dönülmesi gerektiğini savunurken 2016'da ihaleyi 500 milyon dolar, artı, KDV'yle kazanan beIN SPORTS'a 2017'de dolar kuru da 3,26 ve 3,36 arasında sabitlendi. Daha hızını alamadılar, 2019 yılının Ağustos başındaysa yayın ihalesi bedelinden 90 milyon dolarlık bir indirim yapıldı. Ya, bütçe yok, esnafa yok, EYT'liye yok ama bir Katar firmasına 90 milyon dolarlık bir indirim yapılıyor. Devam etti, hızını alamadılar, yetmedi; dolar kurunu da bu kez 5,80'e sabitlediler. 2020 yılında 410 milyon dolar olan yıllık yayın gelirlerinde yüzde 30'luk bir indirim daha talep etti firma. İstediğini alıyor firma. Spor Toto teşkilatının aradaki sorun olan tutarı üstlenmesi üzerine 2 milyar 650 milyon TL'ye anlaşma sağlandı ve spor kulüplerinin haklarını korumak suretiyle Digiturk'ün talebi karşılandı. Digiturk 2021-2022 sezonu için ise kulüplere 2 milyar 675 milyon Türk lirası ödemeyi kabul etti. Şimdi, hâlâ parayı ödemiyor, diyor ki: "Şu kanunu çıkarın, ondan sonra spor kulüplerinin parasını ödeyelim." Kanun nedir? Kaçakları önlemek.
Çok değerli milletvekilleri, ülkemizin geldiği durum net ve ortadadır. Yoksul zorda, geçim sıkıntısında; asgari ücret açlık sınırının altında, esnafların çekleri yazılıyor, senetleri protesto oluyor, her hafta bir vatandaşımız intihar ediyor ama baktığımız zaman, yandaş şirketlere indirimlerle meşgulüz, gelen her kanunda bir indirim var, her gelen kanunda Türkiye'nin o 5'li müteahhitlerine bir destek var, bir yardım var. Onun için, bu kanun teklifinde olumlu maddeler var, örneğin TRT payı gibi olumlu maddeler var ama kanun teklifinin bütününe baktığınız zaman içinde rant var diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.