KOMİSYON KONUŞMASI

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Bakan Yardımcılarım, değerli bürokratlar; hoş geldiniz siz de. Hem sizi hem değerli milletvekili arkadaşlarımı, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir iki konudan bahsetmek istiyorum ben. Birincisi: Bu aşağı yukarı Covid'den önce başladığımız ama Covid'den dolayı geciktiğimiz spor kulüpleri ve federasyonlar yasası. Bunu daha önce de Genel Kurul Salonu'nda da konuşmuştuk geçen sene bütçede de ama birtakım aksaklıklar oldu ve bir türlü Genel Kurul Salonu'na gelemedi ama en son şu anda bazı kulüplerin kulüp başkanlarının, yöneticilerinin fikirleri vardı, orada bazı eleştirileri vardı, hukuki bazı şeyler vardı; onlar da hepsi konuşuldu, sonuna geldi. Burada arkadaşlardan ricam şu: Bu siyasetüstü bir konudur; spor, siyasetüstü bir konudur. Hiçbir parti gözetmeksizin bu kanunun oy birliğiyle çıkmasını hepinizden rica ediyorum.

Şu kanunda bir iki tane şey söyleyeyim, en çok beni ilgilendiren bölümünü söyleyeyim: Bildiğiniz gibi ben de uzun yıllar futbol oynadım, sonradan da 2 defa 2 kulüpte kulüp başkanlığı yaptım. Yani masanın her iki tarafında bulunduğum için konuları en ince ayrıntısına kadar biliyorum. Şu anda -bugün kasım ayındayız- 2021 Mayıs itibarıyla Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor'un borcu 18,2 milyar TL idi. O zamanki kuru göz önünde bulundurursak, arada yapılan transferleri işte bu harcanan paralar da bunun içinde yok çünkü mayıstan sonra yapıldı transferler. Aşağı yukarı maşallah, kulüplerimiz de sekizer onar tane oyuncudan aşağı almadı. Bütün bunları koyarsak, kuru da içine koyarsak tahmin ediyorum 18 milyar TL, bugün ortalama -şimdi, yanlış da bir şey söylemeyeyim ama- 25 milyar TL civarına geldi. Şimdi, geçen gün Beşiktaş-Trabzonspor maçı vardı, derbi maçı. Ben de stada gittim, uzun zamandır maç seyretmemiştim. Beşiktaş Kulübü yöneticisine dedim: "Ne kadar faiz ödüyorsunuz yıllık?" Bana şunu söyledi: "Şu an itibarıyla 600 milyon TL yıllık faiz ödüyoruz biz Beşiktaş olarak." Yani ayda 50 milyon TL. Şimdi, sadece bir kulübümüz ayda 600 milyon TL ödüyorsa -ki bu borçların çoğu zaten euro olduğu için, dolar olduğu için yabancı oyunculara- bu artarak devam edecek yani 25 milyar TL'nin -TL olarak konuşalım- yüzde yirmi desen yıllık faizi, 5 milyar TL yapar. 5 milyar TL faizi bu kulüplerin ödemesi mümkün değildir. Peki, bu hâle kim getirdi bu kulüpleri? İşte, yönetenleri getirdi. Neden? Bunun da en büyük nedeni, adam geliyor kulüp başkanı oluyor veya yönetici oluyor. Diyelim, kulübün 10 milyon TL borcu var; geliyor, iki üç sene yöneticilik yapıyor, ayrılırken 100 milyon TL borcu var kulübün. Kanunen hiçbir sorumluluğu yok. "Ben yoruldum artık, çok hizmet ettim, biraz da aileme zaman harcayayım." diyor, çekiyor, gidiyor; aradaki 90 milyon TL'nin hesabını kimse kimseye soramıyor kanunen. İşte, bu yasada benim en çok önemsediğim konuların başında gelen kulüp başkanları ve yöneticiler bulundukları dönemdeki borçlardan şahsi sorumlu olacaklar. Yani bugün yabancı bir oyuncuyla en son, bir buçuk sene önce bir büyük kulübümüz 20 küsur milyon euroluk bir anlaşma yaptı. Birkaç maç oynadı, geri gitti. O kulübün değerli bir yöneticisi basına şöyle söyledi: "Galatasaraylılardan özür dilerim, hata etmişiz." Yok arkadaş, öyle özür dilemeyle kurtulamazsın. Ödeyeceksin 20 milyon euroyu cebinden, ödemiyorsan kanuni cezan neyse onu çekeceksin. Bir tanesi bu, çok önemli.

İkincisi, bu federasyonları... Genelde en büyük eleştirim şuydu: Sporu sporun dışındakiler yönetiyor yani futbolda şöyle söyleyeyim ben size: Bin tane Türk futbolunu yöneten adam varsa içlerinde şu bir iki yıldır benim zorlamamla 3-5 millî sporcu girebildi aralarına, yüzde 99,9'u sporun dışından olan insanlar, özellikle futbolda. Diğer federasyonlarda da aynı sıkıntı vardı. Bu yeni yasada şu olacak: Yönetim kurulunda en az o branşta millî olmuş 2 kişi yani o branşta millî olmuş; halterse halter, futbolsa futbol, basketbolsa basketbol, eskrimse eskrim. Onun için bunu da çok önemsiyorum.

Üçüncüsü, ciddi manada denetim artacak. Yani kimin canı ne kadar istiyorsa para harcamayacak. Bunun dışında tabii kulüplerin şirketleşmesi, bu derneklerden kurtulması tarzı birçok şey var. Bunda da hukuki şeyler var, onlara da hukukçular bakıyor zaten. Ama genel olarak bir şey daha var; belli suçlar yazıldı, en başında da ihaleye fesat karıştırma suçu. Bu suçları işleyenler de hiçbir spor dalında, hiçbir federasyonda yöneticilik yapamayacaklar. Yani şunu söylemek istiyorum: Bu yasayı hep beraber oy birliğiyle, Allah'ın izniyle bütçeden sonra çıkarırsak Türk sporunun bulunan mevcut problemlerinin yüzde 50'si otomatikman yok olmuş olacak. Ondan sonra yavaş yavaş bazı şeyleri daha ekleyerek Türk sporunun önünü açmamız gerekiyor. Bence bu yasa Türk sporunun elli senesinin önünü açacaktır. O yüzden bunun ayrıntılarını bütçede de konuşacağız tabii. Hepinizden yardım istiyorum. Sayın Bakanımız da bununla ilgili ekibiyle beraber çok büyük çalışma yaptı. On beş yıldır bu yasa hazırlanıyor, hazırlanıyor, bir türlü Meclise gelemedi. Bu sefer geldi. Hem kendisine hem ekip arkadaşlarına da çok teşekkür ediyorum.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI MEHMET MUHARREM KASAPOĞLU - Biz de size teşekkür ediyoruz.

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Sağ olun Sayın Bakanım.

Beraber çalıştık, diğer bütün partilere de vermiştik zaten şeyleri. Bu, siyasetüstü olduğu için oy birliğiyle çıkmalı yani herkes bu işe "evet" demeli. Eleştirisi olan vardır bazı maddelerde, olabilir, değiştirilebilir, düzeltilebilir ama bunu hep beraber çıkarırsak o kulüp başkanları "hayır" diyecek partinin genel başkanına gidip "Efendim, bak, zaten biz istemiyorduk, teşekkür ederim, 'hayır' dediniz" deyip tekrardan bir kaos yaratmasınlar çünkü bazı kulüp başkanları Ankara'da gezmeye çalışıyorlar bu konuyla ilgili ama onlara kötü bir haberim var, Allah'ın izniyle bu yasa bütçeden sonra çıkacak.

Şimdi çok önemli bir konudan daha bahsetmek istiyorum, bunu bahsetmiştim ben Genel Kurul Salonu'nda. Şimdi, Sayın Bakan, Spor Bakanı kim olursa olsun, Hükûmet kim olursa olsun belli rutin işler yapılıyor ve gerçekten de özellikle son on-on beş yıldır dünya çapında tesisleşmelerimiz yapıldı. Fakat bizim çözmemiz gereken başka bir konu var; en son verilere göre, Türkiye'nin yüzde 34'ü obeziteyle boğuşuyor, yüzde 31,5'i de aşırı kiloyla yani bizim Türkiye'deki nüfusun yüzde 65'i obezite ve aşırı kiloyla uğraşıyor. Bizim bunu çözmemiz lazım. Bunun en büyük nedeni -tabii ki beslenme, hayat tarzı, birçok şey var, bu yeni bilgisayarlarla, bu bilgisayarların çıkması, yeni bir dünyaya gidiyoruz, hepsi güzel ama- en büyük sorunu bizim Türkiye Cumhuriyeti'mizde maalesef ve maalesef spor kültürümüz yok. İşte, bizim, hep beraber bu Mecliste "Bu spor kültürünü nasıl yapabiliriz, nasıl uygulayabiliriz ve nasıl sağlıklı bir toplum hâline gelebiliriz?" diye kafa yormamız lazım.

Bununla ilgili bizim bir projemiz var, bunu da daha önce anlatmıştım, kısaca anlatayım, belki bir iki dakika uzayabilir Başkanım, şimdiden özür dilerim, vakit problemi var herhâlde.

Şimdi, şöyle bir proje bu: Bir spor yapıyoruz, diyelim ki ben yapıyorum ama benim teyzem yapmıyor, amcam yapmıyor, halam yapmıyor veya kardeşim yapmıyor veya siz biriniz spor yapıyorsunuz, eşiniz yapmıyor, diğeri yapmıyor, belki çocuğunuz yapmıyor; bir türlü böyle bizim bir spor kültürümüz yok, oturtamıyoruz bunu veya bir salona yazılıyorsunuz, 3 defa 5 defa 10 defa gidiyorsunuz, sıkılıp bırakıyorsunuz. Hadi, sokakta yürüseniz, o da ciddi bir spor ama bizim hep mazeretlerimiz var. "Hava soğuk" işte "Hava karardı" "Dışarıda o var, bu var." hep bir mazeretimiz var yani bizim. Şimdi, bizim bu mazereti ortadan kaldırmamız için ve spor kültürünü oluşturmamız için şöyle yapmamız gerekiyor: Burada Sayın Spor Bakanımızın, Spor Bakanlığımızın daha doğrusu ve Millî Eğitim Bakanlığımızın beraber yürüteceği bir proje bu. İçine Sağlık Bakanlığı da kısmen girmiş olabilir. Proje de -ben bu projeyi kafamdan uydurmadım, dünyada gördüğüm örneklerden uyarlayarak yaptım- şu: İlkokula başlayan bir çocuk 6 yaşında boyuna, kilosuna, ailedeki sportif yapısına göre kendisine bir spor branşı verilecek. Aynı zamanda, bir sanatsal branş verilecek. Yani diyelim ki çocuk tipine göre güreşçi, basketçi, futbolcu, halterci, neyse, kemik yapısına göre bu ölçümler, yetenek ölçümü yapıldıktan sonra kendisine bir spor branşı verilecek, bir de sanatsal bir şey verecek ister bir çalgı çalabilir, tiyatro oynayabilir, sinema yapabilir, folklor oynayabilir.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Sancaklı, Baki Bey'den iki dakika daha ilave süre veriyorum.

Buyurun lütfen.

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Teşekkür ederim.

Şimdi bu bize neyi getirecek? Çocuk 6 yaşında spor ve sanata başladığı zaman, bu okullar arasında hafta içi -tabii, şu andaki beden eğitimi dersleri de müsait değil, sayısı da müsait değil, hocaları da müsait değil- ona göre beden eğitimi derslerinin sayısı artırılarak sanatsal müzik, tiyatro dersleri artırılarak okulda haftada en az beş saat spor ve sanat yapacak bu çocuklar, hafta sonu da okullar arası müsabakalar oynayacaklar.

Şimdi, bu çocuklar böyle başladığı zaman, liseyi bitirmiş bir çocuk, 18 yaşına gelmiş bir çocuk on iki sene spor ve sanat yapmış olacak, on sekiz yıllık hayatının on iki senesinde. Beş sene de üniversite koyun, 23 yaşına bu çocuk geldiğinde on altı, on yedi, on sekiz sene spor ve sanat yapmış olacak. Yirmi sene içerisinde biz yeni bir sağlıklı toplum yaratacağız. Şu anda Sağlık Bakanlığımız bütçelerin 2'ncisi, tahmin ediyorum, para harcama açısından. Her yerde hastane var, her hastanede de kuyruk var, her hastane de ağzına kadar dolu. Bunun en büyük nedeni, işte, bu sağlıksız toplum. Peki, 23 yaşına kadar spor ve sanat yapmış bir çocuk bundan sonraki hayatında spor yapmaya devam eder mi? Kesinlikle devam eder, alışkanlık olacak çünkü. Bundan sonraki hayatında, bu kadar spor yapan bir insan bu kadar hastalanır mı? Mümkün değil. Bu kadar hastalanmadığına göre, bu kadar hastaneye, bu kadar ilaca, bu kadar bütçeye gerek kalmaz, en az yüzde 50 oranında bu azalır. Oradaki bütçeyi tekrar spora ve eğitime harcarsanız, yirmi sene içerisinde Türkiye'de yeni bir sağlıklı, spor yapan, sanat yapan, sağlam kafası olan -efendime söyleyeyim- uyuşturucudan uzaklaşmış, alkolden uzaklaşmış, kötülüklerden uzaklaşmış yeni bir nesil yaratırız. Böylece şu biraz evvel konuşmamın başında söylediğim yüzde 65 hem obezite hem aşırı kilo problemimizi ve bunun getirdiği ve getireceği bütün sağlık problemlerinden kurtulmuş oluruz.

Son bir dakikam daha var mı Sayın Başkanım? Bitiriyorum.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Şu anda süre bitti ama Baki Bey işaret ediyor, kendi süresinden üç dakikası kaldı, o üç dakikayı da size veriyorum.

Buyurun.

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Baki Bey. Aşağıdan çimdik falan atmıyorum yani gönüllü verdi, sağ olsun.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Tabii, siyasetüstü bir konu olduğu için salondaki arkadaşlar da o toleransı gösterecekler.

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Yok, siyaset konuşmuyorum zaten.

Ne olacak o zaman Türkiye'de? Bir nesil gelecek. Yirmi sene içerisinde yeni bir nesil yaratabiliriz o zaman biz.

Peki, bunun başka ne avantajları var? Bugün aşağı yukarı 30 milyon gencimiz var bizim. Bunun 18 milyonu, yanılmıyorsam, ilköğretim öğrencisi, çocuk ve genç. Biz Millî Futbol Takımı'mızda bile, diğer branşlarda bile, maalesef ve maalesef, yabancıları bazen devşirip, Türk forması giydirip bunları yarıştırıyoruz. Futbol takımlarımızda maçtan önce -Allah'tan şimdi 3 yerli kuralı geldi de- İstiklal Marşı söyleyecek adam yok maç başlarken. Peki, o zaman, milyonlarca çocuk spor yaptığı, sanat yaptığı, devamlı okullar arası yarışmalar yaptığı anda bu çocukların en yetenekli olanları zaten millî takımlara gidecek, bu çocukların en yetenekli olanları sanatçı olacak, bu çocukların en yeteneklileri zaten en zirveye çıkacak. Hani diyoruz ya biz "Altyapıda eksiklerimiz var, sıkıntılarımız var. Kulüplerin altyapıları yetersiz." Kulüplerin altyapısına hiç gerek kalmadan bile bu sistemde istediğimiz kadar oyuncu yetişecek.

Bir şey daha var, atanamayan öğretmenlerimiz var. Peki, bu kadar çocuğa kim verecek bu dersleri? Şu anda en son rakam -yanlış hatırlamıyorsam- BESYO mezunu 52 bin tane öğretmen var. İşte, bu okullardaki o beden eğitimi derslerinde bunları öğretecek olanlar da bu işin okulunu okumuş, akademisini bitirmiş 52 bin öğretmenimizdir. O zaman, bu anlattığım projede -tabii, bunu daha sonra daha geniş anlatacağım- bu yaptığımız projede sağlıklı bir toplum, sağlıklı bir nesil, kötü alışkanlıklardan kurtulmuş, spor ve sanat yapan bir nesil yetişecek. Onun için, bizim milletvekilleri olarak, Meclis olarak sadece günlük işleyişlere değil de Türkiye'mizin uzun vadede elli yıllık, yüz yıllık planlarını da yapmamız gerekiyor. Buna da imkânımız var, devletimizin de buna imkânları var.

Ben hem bana fazladan söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum hem de beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Bütçemiz de hayırlı uğurlu olsun.