| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Adalet Bakanlığı b)Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu c)Türkiye Adalet Akademisi ç)Hâkimler ve Savcılar Kurulu d)Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu e)Kişisel Verileri Koruma Kurumu f)Anayasa Mahkemesi g)Yargıtay ğ)Danıştay |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 24 .11.2021 |
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli Bakan, kıymetli arkadaşlarım; salonda yaptığımız konuşmaların hayatın hakikatiyle herhangi bir örtüşmesi yok. Ne demek istiyorum? Mike Tyson diye iyi bir boksör var, o boksörün bir strateji kitabına ön söz olarak yazılan bir sözüyle başlamak istiyorum. "Ringe çıkana kadar herkesin bir stratejisi var ama ringde ağzınızın üstüne ilk yumruğu yediğinizde geriye ne kalıyorsa hayat onunla devam ediyor." Hayatın devam ettiği yerlerde, ne yazık ki burada konuşulanların hiçbirisi geçerli değil. Burada hakikatin h'si bile yok. Size bazı örneklerle anlatmak istiyorum. Kumpas davaları diye bilinen davalar silsilesi içerisinde, içinden geçtiğim süreci size şöyle aktarmak isterim: Bir akşam saat 24.00 civarında sahibi olduğum kanaldan çıkarken, üstüme ateş açıldı. Ateş açan şahsı yakaladık, bir şarjöre yakın mermi boşaltmıştı. Şahıs polise teslim edildi. Polis iki ay sonra kanalımın tamamını, bütün koridorlarını basarak -ben de Ankara'da bir konferanstaydım, siyasal bilgiler fakültesinde- beni müşteki olarak ifadeye çağırdıklarını bildirdiler. Böyle bir muameleyi niye yapıyorsunuz, siz adli kolluksunuz, ne zamandan beri müştekiye, böyle bir bildirim yapılıyor? dedim. "Savcı Bey öyle emretti." dediler. Savcı Bey ne demek istiyor? dedim. Ben gideyim, burada bir yere mi ifade vereyim yoksa ne yapayım, bana söylesin savcı bey. "Yo, savcı bey sizi bekliyor." dediler. O zaman Beşiktaş Adliyesi'nden içeri girdiğimde savcı bey beni kapıda bekliyordu, koluma girdi -genç bir savcıydı- kulağıma "Abi bu işi burada kapatalım, ben sizdenim, İzmir'den geldim, şimdi Zekeriya'da olacak, şikayetçi değilim." dedi. Dedim ki: Ne için geldiğimi bile bilmiyorum. O savcı beyle yukarı çıktık, oturdum. Bana iki tane ses dinleme kayıt tutanağı gösterdi. Bir kuyumcunun kaçırılması olayıyla ilgili olarak yapılan dinlemede bir korucu ailesi İstanbul'a getirilmiş, kuyumcuyu kaçırmışlar, fidye talep ediyorlar; aynı kişi bana ateş eden kişi. Dinleme tutanaklarının 2 sayfasını bana gösterdi sayın savcı, bir eski AKP milletvekili benim öldürülmem için kişiye talimat veriyordu, o şimdi milletvekili değil. Bana "Bunu kapat." dedikten sonra Zekeriya Öz geldi, oturdu. Zekeriya Öz "Beni tanıyor musun?" dedi "Hayır, seni tanımıyorum." dedim. "Ben Ergenekon savcısıyım, nasıl tanımazsın?" dedi "Seni tanımıyorum." dedim. Sonra bu savcı bey, o dosyayı kapattı.
Kanalıma reklam verenler tek tek çağırıldılar ve reklam vermeleri engellendi. Ankara'da RTÜK Başkanı, bir DGM savcısıyla birlikte beni kanal bendeyken görüşmeye çağırdı. RTÜK Başkanı kanalı satmazsam yayınları ertesi gün keseceğini söyledi, savcı da "Sizi ertesi gün ben tutuklayacağım." dedi. "E, kanalı satayım o zaman." dedim. "İyi olur." dedi. Kanalı sattık; 1'er buçuk milyon dolar benden satış bedeli parası aldılar her ikisi, hem RTÜK Başkanı hem de savcı. Daha sonra o RTÜK Başkanı o kanala gitti, koordinatörlük yaptı; benim kanalımda, benden aldığı parayla.
Evimi sabaha karşı saat beşte bastılar, 2 büyük kamera vardı; önce inanamadım, realite şov programı sandım; evimin içinde 80 kişi ve beni dokuz saat süren bir şeyle tutukladılar. "Gerekçesi nedir?" diye sordum "Tutuklanma gerekçem ne?" "Sen Ergenekoncusun." dediler "Sen Ergenekoncusun." "Peki, Ergenekon'un delili ne kardeşim?" dedim. "Evinde Atatürk'ün Bursa Nutku var." dediler "Evet, bizim evde çıkar dedim ama 28.634 kitap var. Ne demek istiyorsun, bunu da yazar mısın tutanaklara." dedim, kaydettiler. "Seni evinde Atatürk'ün Bursa Nutkunu bulundurmaktan tutukluyoruz." dediler, tutuklamaya sevk ettiler. Aşağıya indim yargıç beye dedim ki "Böyle bir.." "Hayır, yok. Ondan değil." dediler. "Neden tutuklanıyorum peki, neden buradayım ben? Suçum ne?" dedim, bana dedi ki "Sizin adınız bir şemada var." "Şemayı kim yazmış?" dedim "Ergenekoncular çizmiş." dedi. "Peki, o şemayı görebilir miyim?" dedim "Hayır, göremezsin." dedi. "Peki, avukatım görebilir mi?" dedim "Hayır, göremez." dedi. "Ben yargıcım, ben gördüm, yeter." dedi. "Peki." Ve beni tutukladılar. Beş yıl dört ay boyunca "Bu şemayı açın." diye mahkeme salonunda bağırdım, beş yıl dört ay boyunca. Beş yıl dört ay sonra şema açıldı ama benim adım şemada yoktu; benden başka herkes vardı ama benim adım yoktu.
Sonra bana "Cumhuriyet mitinglerini sen mi yaptın?" dediler "Ben yaptım, ne olmuş?" dedim "Yok bir şey." dediler. Cumhuriyet mitinglerinden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiler, evimde çıkan belgelerden falan filan, bir sürü şeyden. Burada bahsettiğiniz gibi bir yargılama yok.
Karımı kaldırdılar "Bu adam senin kocan mı?" diye sordular. Kız kardeşimle, erkek kardeşimle, avukatımla yaptığım telefon görüşmelerini sordular. Özel hayatıma dair ne varsa hepsini iddianameye yazdılar.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Cezaevinde olunca da "Hâkimleri cezaevine atıyorsunuz." diyorsunuz.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Hayır efendim, anlatacağım Sayın Bakanım, öyle değil Sayın Bakanım; size çok saygı duyuyorum, çok temiz üsluplu bir insansınız ama hayat sizin bildiğiniz gibi değil.
Ben bu anlattıklarımın tamamını cezaevinden çıkar çıkmaz anayasal suçlarla mücadele savcısına bir dilekçe olarak verdim. O dilekçeyi hayata geçirecek bir tek yargıç yok, savcı yok! İstanbul'da gittim, görüştüm kendileriyle "Niye bu dilekçeyi hayata geçirmiyorsunuz? Ergenekon davası sonuçlandı, biz hepimiz beraat ettik. FETÖ'nün ilk yargılaması çatı davası sonuçlandı, orada 'Kanaltürk televizyonu yağma suçu işlenerek ele geçirilmiştir.' diyor. Neden benim şikâyet dilekçemi yürürlüğe koymuyorsunuz?" diye sordum "Sırası var." dedi. Burada sizin anlattığınız gibi değil bu işler, orada başka bir hukuk var; siz o hukukun temsilcisi değilsiniz, siz başka bir hukukun temsilcisisiniz. Orada zorbalık hukuku var, orada gücü yetene hukuk var.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Özkan, son cümlelerinizi alalım.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Benim sürem yedi dakika efendim.
Bu nedenle...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İlave süre uygulamamız yok bizim maalesef, sadece grup sözcülerine veriyoruz.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Efendim, arkadaşlarım bu konuda sizinle anlaştılar zannediyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Onu verdik zaten üç dakika.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Hayır, hayır. Yedi dakika efendim, daha beş dakika oldu.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Konuşurken zaman hızlı geçiyor, biliyorum ama.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Peki efendim.
Size şu kadarını söyleyeceğim: Bugün burada geçerli olan hukuk orada geçerli değil. "Alevi misiniz, Sünni misiniz?" diye size sorabilirler mi? Mahkeme salonunda sordular. Eşinizle konuşmalarınızı size sorabilirler mi? Avukatınızla konuşmalarınızı size sorabilirler mi? Sordular. Bu anlattığınız hukuk kuralları burada geçerli, orada geçerli değil. Bakın, bunları bir tarih olarak anlatmıyorum, Allah korusun gelecekte bunlar olmasın diye anlatıyorum, bizim yaşadıklarımızı, siz, başkaları yaşamasın diye anlatıyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Türkiye'yi bir yağma, bir talan hukukuyla karşı karşıya bırakırsanız, bu adaletsizlik böyle devam ederse...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz. Mikrofonu kapatmak zorunda kaldım.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Bana karşı silah sıkan adamın tanıklığıyla benim yaptığım müracaat reddediliyor. O nedenle, adaletsizlik yürek yakan bir yangındır, bu yangını ya söndürürsünüz ya da o ateşte siz de yanacaksınız unutmayın.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkürler, sağ olun.