| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Adalet Bakanlığı b)Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu c)Türkiye Adalet Akademisi ç)Hâkimler ve Savcılar Kurulu d)Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu e)Kişisel Verileri Koruma Kurumu f)Anayasa Mahkemesi g)Yargıtay ğ)Danıştay |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 24 .11.2021 |
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, çok değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sonunda söylenmesi gerekeni başta söyleyelim: Türkiye'nin adalet karnesi maalesef sıfırdır. Bu cümleyi elbette keyifle ifade etmiyorum, muhalefet yapmak adına da söylemiyorum. Gerçekten, ülke olarak içler acısı bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz herkesin malumudur. Türkiye uluslararası "ranking"lerde, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 139 ülke arasında 117'nci sırada gözükmektedir. Yine, Dünya Özgürlükler Raporu'nda, maalesef, ülkemiz 2019'dan beri özgür olmayan ülkeler kategorisindedir. Elhak, uluslararası kuruluşların bu tespit ve değerlendirmeleri gerçeği yansıtmaktadır çünkü hukuk devleti gereklilikleri her alanda büyük darbeler almıştır ve almaktadır. Bugün, bırakın hukuk devletini, kanun devletinden bile söz etmek âdeta imkânsızdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının iç hukukta uygulanmadığı, Anayasa Mahkemesi kararlarının ise alt derecedeki mahkemelerce uygulanmadığı bir dönem geçiriyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 18'inci madde vurguları yaparak Türkiye'de hukuki değil, siyasi gerekçelerle tutuklamalar yapıldığını açıkça ifade etti. Daha dün açıklanan bir kararda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 15 Temmuzun ertesinde silahlı terör örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklanan 427 hâkim ve savcıya hak ihlali yapıldığını hükme bağladı. Defalarca söyledim, silahlı terör örgütü üyeliği yargılamaları artık çok uzun zamandan beri çığırından çıkmış durumda. 2016-2020 arasında cumhuriyet savcılıkları silahlı terör örgütü üyeliğinden toplamda en az 1 milyon 576 bin 566 adet soruşturma başlatmıştır. Bu istatistikler, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra silahlı terör örgütü üyeliği yargılamalarının çoğunluğunun ne kadar hukuksuz olduğunu açıkça göstermektedir. Değerli milletvekilleri, şöyle bir düşünün, bir ülkede 1,5 milyon terörist varsa bu ülkede yaşanabilir mi? Böyle bir gerçekliğe hangi birimiz inanabiliriz? Bir de, madem bu doğru, 15 Temmuzun Arap Emirlikleri tarafından finanse edildiğini İçişleri Bakanı bizzat ifade etti, kamuoyuna defaatle ama bugün o Veliaht, ilgili ülkenin Veliaht'ı Sayın Cumhurbaşkanı tarafından devlet töreniyle, resmi törenle karşılanıyor. Bu nasıl bir durum?
OHAL kalıcılaştırılmıştır. Terör örgütü üyeliği isnatlarında gözaltı süresi halen on iki gün uygulanmaktadır. Geçici 35'inci madde uygulaması 31 Temmuz 2022'ye kadar uzatıldı. İrtibat ve iltisak gibi belirsiz kriterlerle insanlar terör örgütü isnadıyla kamu görevlerinden hâlen ihraç ediliyor. OHAL KHK'lilerinin SGK kayıtlarına kod konuldu; özel sektörde bile çalışmaları, yurt dışına çıkışları engelleniyor. Bu, Türkiye'yi açık hapis hapishaneye çevirmek değildir de, nedir?
Bir diğer kanayan yaramız işkence, kötü muamele, zorla kaybetme vakalarıdır. Van'da helikopterle askeri bölgeye götürülüp, atılan ve burada ağır dayağa maruz kalan, işkence edilen; biri vefat eden bir diğeri de ağır sağlık sorunları yaşayan köylülerin şikâyetçi olduğu dosyada, yaklaşık bir yıldır gizlilik kararı var ve hâlen sorumlular hakkında kamu davası açılmadı. Zorla kaybedilen KHK'li Yusuf Bilge Tunç'un zorla kaybetme şikâyeti içeren dosyası neden hâlâ savcılıkta bekletiliyor? Ayrıca, bu insan kaçırma vakalarını da bizzat kamu güçlerinin yaptığı herkes tarafından biliniyor, bununla ilgili de maalesef hiçbir şey yapılmıyor. Karartma uygulanıyor, cezasızlık politikası uygulanıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2020 yılı raporuna göre Türkiye ifade özgürlüğü ihlal kararlarında başı çekiyor. Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalif siyasetçiler, öğrenciler ve sosyal medya kullanıcıları hakkında haksız soruşturmalarla yıldırma politikası uygulanıyor. Sokaklarda gazeteci ve siyasetçiler saldırıya uğruyor ancak saldırganlar ortaya çıkarılmıyor.
RTÜK muhalif çizgide yayın yapan televizyonlara haksız yere ağır idari para cezaları uyguluyor. OHAL, pandemi yasakları derken beş yıl süren toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı fiilen yasaklanmış vaziyette.
Elbette, Adalet Bakanlığının iyi niyetli çaba göstermeye çalıştığını düşünüyorum. Örneğin, insan hakları eylem planları açıklıyor ancak yeterli değil çünkü yapısal düzenlemelerin önemli bir bölümü söz verildiği gibi yapılmıyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son sözlerinizi alayım.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - İnanın bugün ülkemiz öyle bir noktaya geldi ki buradaki tüm hazirun Külliye'nin önünde açlık grevine başlasa yeridir, bunu tüm samimiyetimle ifade ediyorum, bu kadar korkunç vakalarla karşı karşıyayız. Buna rağmen Adalet Bakanlığının bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. Arşa çıkan korkunç adaletsizlikler karşısında da bu zulmün daha fazla dillendirilmesi...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - ...ve özelikle bu zalimliklerin öncülüğünü yapan, çok açık ve net olarak ifade etmek gerekiyor, ayağına...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur, rica ediyorum.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - Bir dakika efendim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süre veremiyoruz, genel uygulamamız neyse aynısını yapıyoruz. Sadece grup sözcülerine bir süre veriyoruz.
Son cümlenizi alalım.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, söylediniz...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yirmi dört saniye geçti.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - ...ama başka arkadaşlar da konuştular yani. Şimdi, illa...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, hiç kimseye... Sadece grup sözcülerine biraz esneklik sağladım.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - Ya, olur mu, vakit mi kısalım şimdi?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Herkese aynı, eşit muamele yapıyorum. Adaletten bahsediyoruz.
Buyurun son cümlenizi söyleyin.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - Tamam konuşmuyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki, siz bilirsiniz.
Sayın İbrahim Kaboğlu, buyurun lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Bakan, Sayın heyet üyeleri...
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - Adaletten bahsediyoruz, Adalet Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hadi, hadi işine.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - Kim konuştu?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ben diyorum, ben konuştum.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - Ya, Allah'tan kork ya!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sen Allah'tan kork, konuştun işte.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Söz verdim, bir arkadaşımıza söz verdim.
(Uğultular)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yaşar Bey...
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - Allah'tan kork ya.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Provokasyon...
(Uğultular)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yaşar Bey, teşekkür ediyorum.
Sayın Kaboğlu'na söz verdim, rica ediyorum.
MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - Gün gelecek zalimlerin...
(Uğultular)