| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Adalet Bakanlığı b)Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu c)Türkiye Adalet Akademisi ç)Hâkimler ve Savcılar Kurulu d)Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu e)Kişisel Verileri Koruma Kurumu f)Anayasa Mahkemesi g)Yargıtay ğ)Danıştay |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 24 .11.2021 |
YÜCEL BULUT (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Değerli Bakan Yardımcıları, Adalet Bakanlığımızın emektar bürokratları ve çalışanları, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarımız; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken, bugüne kadar yitirdiğimiz, görevinin başında şehit edilen, 1960'ların sonundan itibaren hiçbir suçu, günahı yokken yalnızca ama yalnızca ekmeğinin derdinde, görevinin başında şehit edilen bütün öğretmenlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
1970'li yıllardan itibaren binlerce kamu görevlimiz, askerimiz ve öğretmenimiz bölücü terör örgütü tarafından amansızca ve acımasızca şehit edildi. 12 Mart 1971 askerî muhtıranın hemen öncesinde oluşan siyasi iklimin içerisinde onlarca terör örgütü birbiri ardına mantar gibi kurulmaya başladı ve 1970'li yıllar boyunca bu terör örgütleri günden güne güç kazanmak suretiyle, mevzi kazanmak suretiyle, uluslararası güçlerden himaye kazanmak suretiyle bu topraklarda vücut buldular ve geride bıraktığımız yaklaşık elli yıllık süreç içerisinde binlerce insanımızın maalesef şehit edilmesine sebep oldular, neden oldular. 1978 yılından sonra, bu sol örgütlerin insan malzemesinin, yönetici elitlerinin önayak olmasıyla Güneydoğu Anadolu Bölgemizde ilk başta "Apocular" ismiyle tarih sahnesine çıkan ve daha sonra 1982 yılından itibaren Siirt ve Eruh baskınlarıyla silahlı propaganda yöntemini benimseyerek âdeta uluslararası bir katliam şebekesi hâlini alan "PKK" isimli terör örgütü yaklaşık kırk yıldır binlerce masum insanı şehit etti, katletti ve ardında kanlı bir tarih bıraktı.
Bugün, maalesef bu Parlamento çatısı altında, hemen her komisyonda -Plan ve Bütçede, Adalet Komisyonunda, karma komisyonda- nereye gidersek gidelim, Türkiye'de hukukun ve adaletin bütün açmazları, bütün sorunları işte arkasında böyle bir kanlı geçmiş bırakan, böyle acılar ve gözyaşı bırakan bir terör örgütünün geçmişte yöneticiliğini yapmış, bugün hâlâ yöneticiliğini yapan isimlerin sözde mağduriyetleri ve hukuk karşısında yaşamış olduğu sözde sıkıntıları çerçevesinde tanımlanmaya çalışılıyor ve adaletin sorunlarına da yine aynı ideolojik perspektifle, aynı ideolojik kalıpla çözümler üretilmek istendiği iddia ediliyor.
Şimdi, öncelikle şunu ifade etmek isterim: Hukuk elbette ki bağımsız ve tarafsızdır. "Hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığı" demek asla ve zinhar şu anlama gelmemektedir: Hukuk, mevcut anayasal düzenle, mevcut müesses nizamla, hukuk düzeniyle ve yine hukuk düzenine vücut veren insan sosyolojisi ile doğrudan onu hedef alanlar arasında bağımsız ve tarafsız değildir. Hukuk, evvela üzerinde inşa edilen coğrafyanın menfaatlerini, üzerinde yaşayan insan kaynağının, insan malzemesinin ve devlet tüzel kişiliğinin menfaatlerini yani anayasal düzeni korumakla mükelleftir. Dolayısıyla, Türkiye'deki hukuk düzeni ve sistemi, sadece bağımsızlığını ve tarafsızlığını ispat edebilmek adına belli ideolojik çevreleri, belli ideolojik kalıpları mutlu etmekle, mesut etmekle mükellef değildir. Aldığı her tedbir, uyguladığı her karar anayasal düzen içerisinde elbette ki devlet düşmanlarını, bölücüleri tatmin etmeyecektir, onları acıya gark edecektir.
Bugün daha iyi bir adalet sistemi inşa etmek adına söz aldığını, daha iyi bir adalet inşa etmek adına, yargı sistemi inşa etmek adına niyet belirtenlerin önemli bir kısmının elbette ki bilinçaltı ve bilinçlerinde bir arka plan var. Nedir bu arka plan? Her şeyden evvel, maalesef içeride, hukuk karşısında adil bir yargılama neticesinde ceza almış ve nihayetinde de tutuklu ya da hükümlü bulunan isimlerin önemli bir kısmının mahkûm olduklarına, hükümlü olduklarına inanmıyor bu arkadaşlar çünkü bilinçaltlarında Türkiye Cumhuriyeti'yle bir hesaplaşma, anayasal düzenle bir hesaplaşma olduğu için bu isimleri birer hukuki hükümlü ya da tutuklu görmekten ziyade birer tutsak olarak kabul ediyorlar. Dolayısıyla, burada birbiri ardına da demeç verirken, hukuk adına ahkâm keserken, yargı teşkilatı adına ahkâm keserken de aslında daha iyi bir adalet teşkilatı, daha bir iyi bir yargı teşkilatı hayal ettikleri için değil, kendilerince bir tutsağa Türkiye Cumhuriyeti'nin esaretinden kurtarabilmek adına sinsi bir propaganda yürütüyorlar. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve milletiyle böyle bir tuzağa düşmekten artık çok uzakta.
Ve az evvel bir hatip arkadaşımız söz aldılar, zannedersem bizleri de kastederek -HDP'nin kapatılmasıyla ilgili orada kastedilen Milliyetçi Hareket Partisidir, burada toplantıya katılan herkes de bunu idrak etti- şöyle bir şey ifade ettiler: Milliyetçi Hareket Partisinin sürdürmüş olduğu bir kampanya neticesinde, HDP'ye kapatma davası açıldığı iddia edildi. Avrupa'da da kapatma davasına mevzuatta izin verildiği ancak bunun bir istisna olduğunu ifade ettiler. Şimdi, elbette ki Avrupa'da bu bir istisna çünkü Avrupa'da bir siyasi partinin terör örgütleriyle arasına hiçbir mesafe koymaksızın söz birliği içerisinde hareket etmesi de bir istisnadır. Batı dünyasında, Avrupa'da bu da bir istisna olduğu için parti kapatma davaları da çok doğal olarak bir istisnadır. Şimdi, Türkiye'de demokrasi yokluğundan dem vuran arkadaşlar, acaba batı rejimlerinde o rejimi bütünüyle ortadan kaldırmak, anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmek, bunu yaparken binlerce masum insanı öldürmek neticesi veren eylemlere imza atmak karşılığında bu ülkelerin hükûmetlerinin ne gibi tedbirler ve ne gibi tavırlar geliştirdiğini de lütfen burada açık seçik bir şekilde anlatsınlar. Dolayısıyla, Değerli Başkanım, sinsi bir şekilde ve ısrarla, kapatma davasını da haklı kılar şekilde, aynı propaganda zemini Plan Bütçe Komisyonunda sürdürülmeye devam ediyor. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, evet, bunu gündeme getirdiğimiz için, bu konuda kamuoyu oluşturduğumuz için, bu konuda yargı organlarına da çağrıda bulunduğumuz için en ufak bir nedamet ve pişmanlık içerisinde değiliz.
Şimdi, değerli milletvekili arkadaşımız "Anayasa Mahkemesinde görülen bu dava Türkiye'de demokrasi için bir şans da olabilir şanssızlık da olabilir." ifadesinde bulundu. Biz de aynı kanaatteyiz, bu bir şans da olabilir şanssızlık da olabilir. Eğer, Anayasa Mahkemesi terör örgütüyle, terör örgütünün yöneticileriyle arasına hiçbir mesafe koymayan, terör örgütünün şiddet eylemleriyle ilgili etkili hiçbir muhalefet ve kınama yapmayan bu siyasi partinin kapatılmasına karar verirse, bu Türkiye demokrasisi için büyük bir şans olacaktır. En azından bundan sonra, siyasi parti teşekkülü için gayret gösterenler, bu konuda teşebbüste bulunanlar terör örgütleriyle birlikte yürümek suretiyle bu ülkede siyaset yapılamayacağını bir kere daha yüksek mahkeme kararıyla anlamış olacaklar.
Şimdi, bizim bu kadar iddiamıza rağmen bazıları çok gönül rahatlığıyla "PKK ile bu siyasi parti arasında herhangi bir rabıta yoktur." ifadesinde bulunabilirler. Konuşmama başlarken şunu ifade etmiştim: 1970'li yılların başından itibaren, marjinal sol grupların önderliğinde ve daha sonra da PKK ismini alan bölücü terör örgütünün eylemleri nedeniyle binlerce masum insan hayatını kaybetti. Bu terör örgütünün kurucusu ve yöneticisi yakalanarak Türkiye'ye teslim edildi, adil bir mahkeme yargılaması neticesinde de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı; bugün İmralı Cezaevinde, bu hapis cezasının infazıyla karşı karşıya. Şimdi, hiçbir rabıtası olmadığını iddia eden arkadaşlara şunu ifade etmek isterim: Ortada oluşturmuş olduğunuz heyetlerin terör örgütünün sözde liderine ziyaretlerinde, kendisinin vermiş olduğu demeçler, beyanlar ve bizim kanaatimize göre talimatlar var. Bu talimatlardan bir tanesi nedir? Bölücü terör örgütünün lideri -sözde lideri- İmralı görüşmelerinde aynen şu iddiada bulunuyor: 1970'li yılların başında Mahir Çayan'dan almış olduğu yani Türk solundan almış olduğu emaneti tekrar iade etmenin vakti geldiğini, Halkların Demokrasi Partisinin de Mahir Çayan'ın emanetinin Mahir Çayan'ın yoldaşlarına iadesi anlamını taşıyacağını ifade ediyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Üç dakika daha ilave ediyoruz.
YÜCEL BULUT (Tokat) - Doğrudan bölücü terör örgütünün sözde liderinin yani ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazını çeken sözde terör örgütü liderinin Mahir Çayan'dan aldığı mirasın Türk soluna tekrar iadesi için Halkların Demokrasi Partisinin kuruluşu talimatını verdiği İmralı tutanakları hâlen ortadayken, İmralı'nın referansıyla, yol göstermesiyle kurulmuş bu siyasi partinin şu an yine Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmiş ama cezaevinde bulunan sözde lider kadrosundan Selahattin Demirtaş'ın Abdullah Öcalan'a atfen, Apo'nun heykellerini Türkiye'nin dört bir yanına dikeceğini iddia etmesi gerçeği karşısında, yine Halkların Demokrasi Partisinin birçok mensubunun değişik kademelerdeki yöneticisinin Türkiye'nin değişik mahkemelerinde, değişik savcılıklarında, terör örgütü irtibat ve iltisakı nedeniyle soruşturma ve kovuşturma ve hatta hüküm altında olduğu gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuz şu ortamda ve atmosferde, Milliyetçi Hareket Partisinin Halkların Demokrasi Partisinin kapatılması için kamuoyu oluşturmaktan en ufak bir pişmanlığı nedameti zinhar söz konusu değildir. Ancak Milliyetçi Hareket Partisinin bu kamuoyunu oluştururken, kamuoyuna bu çağrıyı yaparken, aynı zamanda yargı organlarını etkilediğine ilişkin iddiaların her birisini sahiplerine tek tek, tane tane iade ediyoruz. Bizler bu eylemlerin her birisiyle ilgili yargı sürecinin başlaması için Ankara Cumhuriyet Savcılığına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına -doğrudur- gerekli başvuruları yaptık. Ancak Milliyetçi Hareket Partisinin yargısal sürecin işleyişiyle ilgili en ufak bir etkisi ve dâhili yoktur ve Anayasa Mahkemesinin de sergileyeceği adil bir yargılamayla terör örgütüyle arasına hiçbir mesafe koyamamış, İmralı'nın referansıyla, hatta İmralı'nın doğrudan ad koymasıyla kurulmuş, bugüne kadar da terör örgütünün faaliyet ve eylemlerini meşrulaştırmaya çalışmak gaye ve gayretinden başka ülkeye hiçbir katkısı olmamış bu partinin kapatılmasına karar vereceğine inanıyorum.
Değerli komisyonu saygıyla selamlıyorum.