KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bilmiyorum, acaba gazeteci Gökçer Tahincioğlu'nun Mehmet Eymür'le röportajını okudunuz mu? Ama ben özellikle birkaç başlık söylemek istiyorum çünkü bugün Musa Anter davasındaydım sabahleyin. Size elimde sabahtan sıcak tutanaklarla geldim ve orada Ankara'nın eski bir emniyet müdürüne de soruldu. Birçok faili meçhul cinayette adı olan, onunla anılan "yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım için Mehmet Eymür "Yürekli bir oğlandı, öyle adamlar çok." dedi ve bu söz gerçekten size ne ifade ediyor, bunu merak ediyorum. Çünkü bunun arkasından söylediği çok önemli şeyler var, mesela "Abdullah Çatlı'yla Mehmet Ağar ilişkisi neydi, Çiller bilmiyor muydu bu ilişkiyi?" diye sorduğunda "Biliyordu herhâlde." diyor. Sonra "Çatlı kim o sırada, sıfatı neydi, sizinle de görüşebiliyor?" dediğinde "Kullanıyorlardı. Bahçelievler katliamı devletin parmağının olduğu cinayet değil ama her türlü pisliğin içindeler zaten. Nuri Gündeşler -eski MİT Bölge Başkanı- kullandı onları. Birileri, tabii, kullandı, hiçbir şey de yapmadılar. 'ASALA'yı bitirdik.' hikâyeleri palavra, yalan. Fransa'da bir mezarlıktaki anıta bomba koydular, başka da yaptıkları bir şey yok." diyor ve arkasından da "Çiller bu cinayetlerden haberdar değil miydi?" sorusa "Biliyordur ama Mehmet Ağar kim bilir nasıl takdim ediyor; Ağar, bunlara pasaport veriyor, yetki veriyor." diyor.

Şimdi, biz altı yıldır edebimizle siyaset yapıyoruz ve böyle bir Türkiye'den geliyoruz. Bugün Musa Anter davasında... Musa Anter'in ne zaman öldürüldüğünü bilmeyenler için söyleyeyim: 20 Eylül 1992 ölüm tarihi ve dava hâlâ devam ediyor, zaman aşımına on ay kaldı.

Şimdi, biz aynı okuldan mezunuz Sayın Bakan. Siz de avukatlık yaptınız ve eminim içinizin acıdığı davalar olmuştur sizin de. Elimde, dediğim gibi, tutanaklarla geldim. Her ay size soru önergesi gönderiyorum bu davayla ilgili olarak ve göndermeye de devam edeceğim. Bugün mahkemede önergem de aynı şekilde anıldı. Oraya yollamışsınız fakat ben o soruları size soruyorum Sayın Bakan, mahkemeye değil. Mahkemeye şöyle bir cevap veriyorsunuz, yani ben şu soruyu soruyorum size...

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Sayın Kerestecioğlu...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hayır, şimdi hemen alınmayın ve dinleyin. Yani neden? Çünkü altı yıldır Abdülkadir Aygan'ın ifadesi alınamıyor ve altı yıldır bunun sorumlusu olan da kusura bakmayın da Adalet Bakanlığıdır aynı zamanda. Evet, mahkeme heyeti oraya gitmek istedi ve yüz yüze ifadeyi almak istedi, Bakanlık olarak buna izin vermediniz. "On ay kaldı Sayın Bakan." diyorum. Bunu istiyorlar, yüz yüze oraya gidip de bu kişinin ifadesi neden mahkeme tarafından alınamıyor ve buna izin vermiyorsunuz?

Bugün, mahkemeye yazdığınız yazıda diyorsunuz ki siz, işte: "Adli istinabe konusunda daha fazla bilgi edinmek için 'adalet.gov.tr' sayfası ziyaret edilebilir." Ya, bir adalete erişimden bahsediyoruz, 92'den beri devam eden bir davadan bahsediyoruz. Eksikler vardıysa eğer o zaman lütfen siz tamamlasaydınız ve deseydiniz ki: "Bu şekilde yazmalı mahkeme. Ama önemli olan burada adaletin sağlanmasıdır, Musa Anter cinayetinin failinin ortaya çıkmasıdır." Sizden beklenen bu olurdu. Yani bugün isteseniz de istemeseniz de gerçekten ister istemez bu olayla ilgili, bu davayla ilgili, bu değerli Kürt aydınının cinayetinin karartıldığı sizin tarihinize yazılacak, başka birinin tarihine yazılmayacak maalesef. Bugün Dicle Anter diyor ki: "Sözün bittiği yere doğru yaklaşıyoruz. Bir dönemin karanlık yüzü JİTEM dosyası ve başka bir dosya da birleştirildi bununla ve tefrik istendiği hâlde bu yapılmıyor. Diyor ki: "Babam düşünen ve yazan bir insandı. Biz bu davayı bir kin davası olarak görmüyoruz."

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Veren var mı bir dakikasını?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Zaman pazarı kuruldu artık.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bir dakika daha vereyim bari.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hocam bugün cömert, iki dakika veriyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - "Ancak bu cinayet aydınlatılırsa o karanlık dönemin birçok olayı aydınlatılıp bugüne ışık tutulabilir." diyor Dicle Anter. Her gittiğiniz duruşmada babanızın ismini duyarak "onun katli" lafını işitiyorsunuz, davanız otuz yıldır sürüyor ve adalete erişemediniz; ne yaparsınız? Gerçekten bunu sormak istiyorum.

Oradan çıkıp geçtiğimiz yer neydi? 10 Ekim Ankara katliamı davası. Gerçekten adaletsizliklerle çepeçevre bir ortamı yaşıyoruz ve biz burada boş konuşmuyoruz, bu davaları izleyerek konuşuyoruz; yıllardır 10 Ekimi de izliyorum, Musa Anter davasını da izliyorum.

Bir de bir değişiklik yapmışsınız: "Çıplak arama" ifadesi yerine "detaylı arama"yı getirmişsiniz. Adına böyle deyince gerçekten uygulama mı değişiyor acaba?

Ben, Mimarlar Odası eski Başkanı sevgili Mücella Yapıcı'nın sözleriyle bitirmek istiyorum. Yapıcı diyor ki: "'İnce arama' diye bir şey denilerek başka yere götürüldük. 'Soyun.' denildi. Neden soyunmam gerektiğini sorduğumda 'Bu işler böyle.' denildi. Bana 'Utanma.' dediler, orada kızım yaşındaki memurlar söyledi bunu. 'Ben niye utanayım çocuğum? Siz utanın.' dedim." Evet, adaletin yokluğundan da biz utanmıyoruz ama gerçekten utanması gerekenler bu ülkede utanmalı diyorum.

Saygılar sunuyorum.