| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç)Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı d)Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 25 .11.2021 |
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler, Sayın Başkan.
Değerli Bakan...
Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Bu vesileyle, sevgili Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Leyla Güven, Aysel Tuğluk, Ayşe Gökkan ve Hülya Alökmen Uyanık şahsında kadın özgürlük mücadelesini büyütürken, erkek adaletin yargı şiddetine maruz kalarak tutsak edilen tüm kadın arkadaşlarımı selamlıyorum. Şiddete karşı mücadele ederken, ölümsüzleşen erkek şiddeti sonucu yaşamdan koparılan tüm kadınları da saygıyla anıyorum. Özellikle, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yaşamın her alanında hüküm sürdüğü bir ortamda, kreş hakkı tanınmadığı için çocuklarına virüs bulaştırmaktan çekinerek, pandeminin en ağır yükünü omuzlayarak artan bakım emeğiyle ciddi bedensel ve ruhsal yıpranmaya maruz kalan kadın sağlık emekçilerini de ayrıca selamlamak istiyorum.
Evet, değerli arkadaşlar, ne yazık ki, bir kez daha, Sağlık Bakanlığının bütçesinin toplum sağlığından ziyade kamu-özel iş birliği yönetimiyle sermayeye göre şekillendirildiğinin acı tablosunu gördük. Bakanlığın 2022 bütçesi verileri incelendiğinde merkezî bütçeden sağlığa ayrılan payın en azından pandemi koşullarında yüzde 10'un üzerine çıkmasını isterdik ama maalesef, 116 milyar TL'yle yüzde 6,6'da kaldı. Tabii, artan döviz kurlarıyla bu bütçe neye yetecek onu da merak ediyoruz doğrusu.
Evet, Sayın Bakan, 2022 yılında personel giderlerine Sağlık Bakanlığının bütçesinden düşen pay yüzde 33'e düşmüş görünüyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesinde bu oran 2003 yılında yüzde 70'ti. Bu durum, nitelikli sağlık hizmetine erişemeyen yurttaşlar için de diyetisyenlerinden tıbbi sekreterlerine, evde hasta bakım teknikerlerinden radyoloji teknikerlerine kadar 39 branşta 800 bini bulan atama bekleyen sağlık emekçileri için de ağır bir hak ihlalidir.
Evet, Sayın Bakan, maalesef, önceki yıllarda olduğu gibi Bakanlığınızın bu yılki bütçesine de toplum sağlığı değil, yandaşlarla yapılan iş birliği ve soygun damgasını vurdu. Salgının ancak koruyucu ve kamusal bir sağlık politikasıyla önlenebileceğine ilişkin onlarca kez uyarılarda bulunmuştuk ancak pandemiye rağmen koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan payın bu yıl da yeterli olmadığını görüyoruz. Ve Bakanlığın 2022 yılı bütçesinde koruyucu sağlık hizmetlerine 38 milyar TL ayrılmış olup geçen yıla göre yüzde 8'lik bir artış olduğunu görüyoruz. Bu tutarı da döviz kurlarında yaşanan artışla hesaplarsak aslında olmamış sayabiliriz. Tedavi edici sağlık hizmetlerine ise 74 milyar TL ayrılmış yani koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan payın 2 katı kadar. E, tabii, yandaşa hasta garantisi verince bütçe kaynakları hastalığı önlemek yerine, daha çok pahalı bir yöntem olan tedavi edici sağlık hizmetlerine gitmiş oluyor.
Evet, AKP Genel Başkanının "Hayalimdir." dediği şehir hastanelerinden yolsuzluk fışkırıyor ve Sayıştay bulgularının neredeyse tamamını şehir hastaneleriyle ilgili olması da aslında her şeyi anlatıyor. Mesela, geçen yılki bütçe sunumunuzda şehir hastaneleri açılmadan şirketlere hiçbir ödeme yapılmadığını söylemiştiniz ama Sayıştay raporlarında şirketlerin tapu işlemleri tamamlanmadan inşaata başladıklarını, kısmi yaptıkları bölümler için bile para aldıklarını gördük. Ve yine bazı şehir hastanelerinde sağlık tesisi kampüsü içerisinde firmalarca işletmek üzere ticari amaçlı binalar yapılmaya devam ettiği de tespitler arasında. Bazı firmalara bir ağaç bile dikmedikleri hâlde peyzaj parası verilmiş ve rapordaki bulgularda şirketlerin inşaat yapma dışında neredeyse hiçbir taahhüdü yerine getirmedikleri ancak buna karşın hiçbir yaptırımla da karşılaşmadıkları ortaya çıkmış. Bu durumda, tek bir kamu görevlisine dair soruşturma açılmamışsa da bunun bir izahı var mıdır, bilmiyorum; demek ki bu yolsuzluklarda bir uzlaşma hâli söz konusu.
Evet, Sayın Bakan, coronavirüs salgınında cinayet misali artan ölümleri, piyasalaştırılan mevcut sağlık sistemini korumak bir yana dursun, toplumun sağlığını riske attığını ve halkı salgından, bulaşıcı, kronik hastalıklardan korumadığını da çok açık bir şekilde gördük. Salgını bilimsellikten uzak, antidemokratik yollarla yönetmenizin ağır sonuçlarını yaşamaya devam ediyoruz ve sağlık emek meslek örgütleri, muhalefet partileri sürecin dışında bırakılarak, insan ve toplum yaşamının tehdit altında olduğu bu süreçte, siyasi çıkara dönüşmüş çabalarla, salgınla mücadele etmenin toplumsal ayağını da ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Salgın Asya'da, Kuzey Amerika'da, Güney Amerika'da ve kısmen de Avrupa'da azalma eğilimi gösterirken, Türkiye'de artış eğilimi hâlâ devam ediyor. Temmuzda, turizm mevsiminde sermaye yanlısı kaygılarla üzerine düşünülmeden birçok önlem gevşetildi, hemen akabinde de ölüm sayıları arttı maalesef. Aşılama için de ekim ayı itibarıyla yetişkinlerin sadece yüzde 80'i, tabii, bu, 18 yaş üstü için verdiğiniz veriler ve bu şekilde aslında aşılamada yüksek bir oran göstermiş oluyorsunuz ama oranı tüm nüfusa vurduğumuz zaman bu aslında yüzde 58 oranında çift doz aşı yapıldığını gösteriyor ve delta varyantı koşullarında aşılı nüfusun en az yüzde 85 olması gerekiyor koruyuculuk sağlayabilmek için. Ayrıca, bir yıldır aşısı olan bir ülkede günlük maalesef 200-300 ölüm olması kabul edilebilir bir durum değil. Sağlık emek ve meslek örgütleri aşı kararsızlığını artıran temel faktörün Bakanlığın Covid-19 vaka, ölüm ve aşılamayla ilgili yeterli bilgileri paylaşmamasından kaynaklandığını söylüyor. Mesela şu ana kadar 100 milyon dozun üzerinde aşı yapıldı ama bu aşılamaların vakalar üzerinde nasıl etki yaptı, ölümler üzerinde nasıl etki yaptı, buna dair yapılmış bir çalışma paylaşılmadı. Bu yüzden de toplumda aşının etkinliği ve güvenliği sorgulanır hâle gelmiş oldu ve aşı kararsızlığının artmasına neden oldu.
Yine aşılama oranında bölgeler ile iller arasında da eşitsizlikler söz konusu. Buna dair bölgeler arası eşitsizlik haritamızı göstermiştik sizlere, bir daha gösterelim. Yıllar içerisinde, tabii, devletin ve hükûmetin yarattığı güvenliksiz kürdistan illerinde aşılama oranlarını da olumsuz etkiledi. Bunun için, bu güvensizliğin ortadan kaldırılması için ne yaptınız Sayın Bakan? Mesela ana dilde, çok dilli temelli bir aşı kampanyası yürütmeyi düşünüyor musunuz? Sayın Bakan, bilimsel gerçekliklere uygun olmadan eksiklerle yaptığınız filyasyon da artık tamamen durmuş durumda, aslında filyasyon neredeyse yapılmıyor.
Yine salgında karşımıza çıkan en önemli sorunlardan biri de birinci basamakta ertelenen sağlık sorunları. Biliyorsunuz, birçok insan artık başka nedenlerle hastaneye gitmek istemiyor, Covid kapar kaygısıyla ve buna bağlı da TTB'nin yaptığı bir çalışmada, kanser taramalarının yüzde 90 oranında azaldığı tespit edilmiş ve siz de geçen yıl yaptığınız sunumda bunu dile getirdiniz. 2019 yılında 9 milyon kişinin kanser taraması yapmış olduğunu ve 2020 yılında ise bu sayının 3 milyona düştüğünü söylediniz. İnsanlar sizin piyasalaştırdığınız sağlık sistemine güvenmedikleri için salgın dışı hastalıklar nedeniyle tedavi olmak için hastanelere gitmiyorlar ve bu durum da önlenebilir binlerce hastalığın ve ölümün sorumlusu olduğunuzu gösteriyor.
Evet, Sayın Bakan, salgın sürecinde en ağır yük sağlık emekçilerinin omzundaydı ve coronavirüs sürecinde toplamda 508 sağlık emekçisi yaşamını yitirdi. Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında sağlığın alınıp satılan bir metaya dönüştürülmesiyle artan performans baskısı ve mobbing gibi pandemide artan zorlu çalışma koşulları ve dinlenme haklarının kısıtlanması nedeniyle sağlık emekçileri tükenmişlik sendromunu yaşar hâle geldiler. Sizin görmezden geldiğiniz hekimler, sağlığı piyasalaştıran, iyi hekimlik değerlerini yerle bir eden, emeği hiçleştiren bu politikalara karşı İstanbul'dan Ankara'ya "Emek bizim, söz bizim." diyerek bir yürüyüş gerçekleştirdiler ve sizin üç yüz seksen sekiz gündür hâlâ dönmediğiniz randevu talepleri var. Bu talepleri kendi sayfalarında var, belki görmüşsünüzdür. "Haklarını ödeyemeyiz." dediniz sağlık emekçilerinin, evet; doğru söylediniz, haklarını ödemediniz çünkü. Eğer samimi olsaydınız Covid-19 salgınının meslek hastalığı sayılması yönündeki talepleri hayata geçirerek sağlık emekçilerinin hakkını ödeyebilirdiniz aslında. Sağlık emekçilerine gelince "Gelirler azaldı." diyerek yandaşa aktardığınız döner sermayeden gelen geliri sağlık emekçilerine vererek haklarını ödeyebilirdiniz. Seçimlere malzeme yapıp sonradan ağzınıza almadığınız 3600 ek gösterge hakkını vererek, performans baskısından vazgeçip maaşları yoksulluk sınırının üzerine çıkararak, sağlık alanında şiddete karşı gerçekten mücadele ederek, salgın koşullarında uygun dinlenme sürelerini gözeterek, çalışma koşullarını sağlayarak haklarını ödeyebilirdiniz ama maalesef ki, kabul edin, sağlık emekçileri konusunda samimi davranamadınız.
"Beş dakikada sağlık olmaz." çağrılarına ve OHAL KHK'leriyle güvenlik soruşturmalarındaki hukuksuzluklara arkadaşlarımız değindi, bunu geçeceğim.
Evet, bitirirken, TTB'nin yakın zamanda Bakanlığınıza Human Papilloma Virüs aşılaması için ulusal aşı takvimine eklenmesini talep eden yazısını hatırlatmak istiyoruz, bizler de HDP olarak buna dair kanun teklifi de verdik.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Bilindiği gibi, HPV virüsü nedeniyle her yıl yaklaşık 14 milyon kadın enfekte oluyor ve bu virüsün bulaşması gerekli tarama testleriyle önlenebilir olduğu gibi erken tanı yoluyla da tedavi daha kolay, sonuç alıcı.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Bu nedenle, TTB'nin size ilettiği ve bizim de teklifini verdiğiniz HPV aşısının ulusal aşı programına alınmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.