KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Denge demek, açık veya fazla, dolayısıyla borçlanma demek. Ben son dönem borçlanma stratejisine ilişkin bir kısım düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum Sayın Başkan, değerli arkadaşlar. Tabii, iç borçlarımız var, dış borçlarımız var; özellikle, Sayın Berat Albayrak'ın Hazine ve Maliye Bakanlığı döneminde iç borçlanmada sabit Türk lirası cinsinden borçlanma yerine büyük ölçüde döviz cinsinden veya dövize endeksli, artı, altın cinsinden veya altına endeksi borçlanma yapıldı. Tabii, şimdi, ekonomik istikrarsızlıkla birlikte, buradan baktığımızda, bizim borçlarımızda olağanüstü bir artış oldu. Tabii, böyle bir borçlanmanın şöyle bir yanlışlığı vardı: Bütçenin hiçbir geliri döviz cinsinden değil, altın cinsinden de değil, buraya endeksli de değil ama siz borçlanmanızı bunun üzerinden yaptığınızda aslında bir "mismatch" bir uyumsuzluk oldu, dolayısıyla, bu uyumsuzluk da yönetilemediği için olağanüstü bir şekilde bizim borç stokumuz arttı. 2017 sonu itibarıyla değerli arkadaşlar, merkezî yönetim bütçesi yani devlet bütçesi dediğimiz bütçenin toplam borç stoku 876 milyar TL, 2017 sonu itibarıyla; 2021 Ekim itibarıyla bu -daha henüz kasım açıklanmadı- 2 trilyon 268 milyara çıkıyor, 876 milyardan 2,3 trilyon diyelim yuvarlayarak. Bu kasım ayındaki kurdaki, faizdeki değişiklikleri de bunun üzerine koyduğumuzda bir ayda yaklaşık neredeyse -tabii, kur sürekli değiştiği için biz biraz daha yüksek kura göre yapmış olabiliriz bunu- 500 milyar lira civarında arttı, sıfır borçlanma olsa bile bizim borç stokumuz yani piyasaya olan borcumuz, iç veya dış piyasaya olan borcumuz 500 milyar lira arttı. Dolayısıyla, böyle baktığımızda şu anda yaklaşık 2,6 trilyon lira bir borcumuz var. Borçlanma ne kadar? Yani bunu şöyle bir şeye ayrıştırmamız lazım: 2017 sonu itibarıyla yaklaşık 0,9 trilyon liradan -1 trilyon bile değil- 2,6 trilyon liraya bizim borç stokumuz geldi, bunun ne kadarının gerçek borçlanmadan, ne kadarının da bu endekslemeden geldiğini bir ayrıştırmamız gerekiyor. Ben bu ayrıştırmayı yaptım, aslında bu dönemde yani 2018, 2019, 2020 ve 2021 dönemindeki toplam net borçlanma sadece 593 milyar lira. Yani normalde, 876'nın üzerine 593'ü koyduğunuzda kabaca ne olur? Bizim borcumuzun 1,5 trilyon olması lazım ama şu anda 2,6 trilyon lira. Değerli arkadaşlar, 1,3 trilyon lira içte bu borçlanmadaki, iç borçlanma kısmıyla borçlanma stratejisindeki hatadan geliyor. Arkadaşlar, bu çok önemli bir rakam; bakın, 1,3 trilyon lira. Keşke, mesela, biz daha düzgün bir borçlanma stratejisi uygulasaydık veya ekonomiyi daha iyi yönetseydik 1,3 trilyon lirayla... 1,3 trilyon dediğimiz nedir? Mesela, bu 2021 bütçe büyüklüğü kadar bir miktar yani toplam devletin bütün harcamaları kadar olan bir miktar, işte, bu kur, faiz ve altın fiyatlarındaki artmadan dolayı borcumuzun üzerine geldi, bindi. Bu kadar bir harcama... Bir anlamda harcamadır bu, hani, borç ödeme, borçlanma finansman kalemidir ama -yani anlaşılan dille söylüyorum- bu kadar bir yük geldi, üzerimize bindi. E, şimdi, sürekli ikaz ettik, başından itibaren ikaz ediyoruz, şu anda da ikaz ediyoruz. Mesela, şu andaki Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Lütfi Elvan Bey, güzel bir şey yaptı. O geldikten sonra döviz cinsinden yurt içerisinde borçlanmayı durdurdu ama altın cinsinden borçlanma yine devam ediyor. Yani döviz cinsinden borçlanmayı durdurmuş olması iyi bir adımdır çünkü bizim döviz gelirimiz yok. Hele hele şimdi, bir de bakın, şu "Yeni Ekonomi Programı" filan deniliyor ya, kuru başına bıraktığımız bir programda... Ya, bizim borcumuzun yüzde 81'i kur, faiz ve enflasyona endeksli, artı, altına endeksli yani 4 tane parametreye endeksli. Siz böyle bir ortamda "Ben kuru serbest bırakacağım. Kur nereye giderse gitsin, benim 'kur' diye bir kaygım yok..." Hatta işte "Rekabetçi kur, rekabetçi kur." diye edebiyat yapılıyor arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi ya? Yani 1,3 trilyon lira bir bütçe büyüklüğü kadar büyüklüğü...

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) - On dakika değil mi? On dakika bitti mi?

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Yok, beş dakika.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, efendim, olur mu? Maddeler onar dakika. Yukarıda konuştuk zaten Başkanım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Üyelere on dakika.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Beş dakika olarak konuştuk.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, hayır, onar dakika, üye olmayan arkadaşlara beş dakika; öyle anlaştık.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, o zaman düzeltin onu.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Dolayısıyla, bakın, yapıcı bir şey söylüyoruz yani söylediğim bir şey: Hesap ortada, hesap kitap yapıyoruz. Bu hesapta bir yanlışlık varsa işte, Stratejiden, Maliyeden, Hazineden arkadaşlar burada, söylesinler. Dolayısıyla bu yanlışlığı düzeltmek lazım. E, tabii, şimdi, bundan sonra düzeltme imkânı yok. Şu anda yapılacak şey, hiç olmazsa bu doların çok daha yukarıya gitmesini engellemek lazım. Şu anda, işte, hani "Yeni, yeni." denildi. Bakıyorum, ben, daha önceden de... Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakın, bunlar belgeler. Sayın Berat Albayrak da hep böyle "Yeni Ekonomi Programı, Yeni Ekonomi Programı" diye orta vadeli programları sunmuştu. Bu yeniler gitti, bunlar çöp oldu, bunlar başarısız oldu. Şimdi, çaresizlikten olan bir senaryoya, eğer, hakikaten kendiniz de buna inanıyorsanız bu ülkeye yazık edersiniz, bu ülkeye yazık edersiniz. Bu yol, yol değil; bu yoldan dönmek gerekir. Biz bu kadar... Ya, bizim bankacılık kesimimizin yurt dışına dünya kadar borcu var, finans dışı reel kesimin dünya kadar dış borcu var, içerideki borçlarımızın önemli bir kısmı dövize endeksli. Böyle bir ortamda "Benim kurla ilgili neredeyse hiçbir kaygım yoktur." diye bir politika izlenemez. Bu politika yanlış bir politika ama geldiğimiz nokta o. "Rekabetçi kur, rekabetçi kur." diye şu anda herkes methiyeler düzüyor. Bir Mücahit Birinci var, işte, en büyük iktisatçınız o. Mücahit Birinci her akşam televizyona çıkıyor "Arkadaşlar, kurun artmasında hiçbir problem yoktur. Kur artmalıdır, kur artmalıdır." diyor. Ya, şu adamı meşhur etmek istemiyorum ama bir kişi daha var, şimdi, bir kişi daha çıktı; Şefik Çalışkan. Okuyun lütfen, bakın, ben okudum. Niye okudum? Ciddiye alınacak bir makale olduğu için okumadım, siz ciddiye aldığınız için okudum. Siz buna göre amel ettiğiniz için, siz buna göre devletin bütçesini ve ekonomi yönettiğiniz için okudum. Diyor ki: "Kur eğer yeteri kadar artmazsa veya zaman zaman kurda düşüş falan olursa Merkez Bankası piyasaya müdahale etsin, döviz çeksin, kuru artırsın." Arkadaşlar, hesap ortada, şunun karşısında bana bir kişi gelsin desin ki: "Sizin analiziniz yanlış." Bakın, diyorum ki: Yaklaşık 0,9 trilyon liradan son dört yılda -sadece devlet borcu için söylüyorum, özel sektör borcu bunun içinde yok- 2,6 trilyon liraya çıkıyor. Bu kadar borcumuzda artış var ve bunun 1,3 trilyon lirası bu parametrelerdeki kur ve ona bağlı parametrelerdeki artıştan dolayı. Ya, 1,3 trilyon lirayla biz, bu toplumun sorunlarını çözmek filan değil yani Ay'a giderdik. Böyle bir şey ama bunlar yapılmadı.

Şimdi, o yüzden diyorum yani işi bağlamak istediğim nokta: Bu kur meselesi çok ciddi bir meseledir. Biz şunu söylemiyoruz: "Kuru baskılayın, bilmem ne." Onu zaten yapma imkânımız yok bu kadar kırılgan, bu kadar şey bir ekonomide ama doğru düzgün politikalar uygulayarak kurun normal bir ekonomide, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, ne kadar artması beklenilir? Dolar kuru için söylüyorum, Amerika ile Türkiye'nin enflasyon farkı kadar artarsa verimliliğin hiç değişmediği bir ortamda kur artışının bu kadar olması normaldir. Nedir? Bizde enflasyon yüzde 20, onlarda kaç? Yüzde 5. Yüzde 15 kur artışı normaldir. Diyelim ki bizde yüzde 3 de verimlilik artışı oldu, ekonomimizi iyi yönettik, o zaman yüzde 12 artması normaldir. Verimlilik kaybımız o zaman bizim şu anda... Bakın, az önce dediniz ki... Yani bunları, işte, önünüze arkadaşlar veriyorlar, siz de okuyorsunuz.

Şimdi, hani "Başka ülkelerde de oldu." filan dediniz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Ya, insan çok üzülüyor, hakikaten. Şimdi, ben baktım.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Japonya yirmi yıldır enflasyonu yükseltmeye çalışıyor, bir türlü yükseltemiyor, onun için faiz eksi.

ERHAN USTA (Samsun) - Yani az önce birçok ülkenin yani bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin yılbaşından bu yana yerel paralarındaki değer kaybı yüzde 1-2, maksimum yüzde 10; bizim yüzde 68 olmuş. Nasıl, hani, işte "Dolar kuru şöyle oldu, böyle oldu." diyorsunuz, şimdi ben tablosunu size vereyim.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Ben söylemedim.

ERHAN USTA (Samsun) - Söylediniz söylediniz, soru-cevapta söylediniz. Yani diğer ülkelerde de kayıp artıyor, dolar kaybı. Tutanaklara bakalım efendim, tutanaklara bakalım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, ikili diyalog olmazsa sevinirim.

ERHAN USTA (Samsun) - Dolayısıyla, hani, oralardan emsal getirecek bir şey değil. Bunun yanlış olduğunu, özellikle borçlanma stratejisinin mutlak surette... Şurada işte, bakın, Arjantin pesosu yılbaşından bu yana kadar yüzde 18 değer kaybetmiş veya kuru artmış. Brezilya reali yüzde 7, Çin yuanı eksi yüzde 2, Hindistan rupisi yüzde 3 sadece, Endonezya rupisi yüzde 1, Malezya beş, Meksika yüzde 10, Filipinler 5, Güney Afrika yüzde 11 artmış, Tayland yüzde 13 artmış, biz yüzde 68 artmışız. Nasıl, hangi başka ülkelerde...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta, süreniz dolmuştur.

Teşekkür ediyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sağ olun.