KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim.

Ben de Sayın Bakan Yardımcısı ve bakanlıklarımızın temsilcilerine "Hoş geldiniz." diyorum, Komisyondaki arkadaşlarımızı da selamlıyorum.

Ben Sayın Bakan Yardımcısı Kıran'ın aktardığı, KKTC'nin gerçek anlamda dünyada bağımsızlığının tanınması, sesini duyurması için yapılan çalışmaları... Tabii, bizlerin de yani birçok konuda farklı görüşlerimiz olabilir ama Kıbrıs Türkünün hakkı ve hukukunun dünyada sonuna kadar korunması konusunda ayrı düşmediğimiz biliniyor. Ancak bir yandan Sayın Bakan Yardımcısının açıkladığı, "Şunları yapıyoruz, bunları yapıyoruz." dediği şeyler var; bir yandan da bunlarla çelişkili haberler, algılar, ortaya çıkan görüntüler var. Birkaç tanesini az önce Gülüstan Hanım ifade etti, ben de üzerinde duracağım ama öncelikle, geçtiğimiz günlerde basında çokça konu olan -benim gözümden kaçtıysa belki Sayın Bakan Yardımcısı hepimizi aydınlatır- Crans-Montana görüşmelerine ilişkin, o görüşmeler sırasında o görüşmelere katılan Türk heyetinin masaya koyduğu ve sızan gizli kayıtlara göre, buradaki tek yanlı müdahale hakkından Türkiye Cumhuriyeti'nin vazgeçtiği, vazgeçmeye hazır olduğu yönündeki haberler, duyumlar, iddialar var. Bunlar kabul edilemez yani bunun masaya konduğunu düşünmek dahi istemiyorum ama konduysa da kabul edilemez. Türkiye Cumhuriyeti'nde ne bu Hükûmet ne başka bir hükûmet böyle bir şeyden yani KKTC'nin varlığını korumaya yönelik olan bir garantörlük hakkından, tek yanlı müdahale hakkından kimse vazgeçemez. Umarım bu konuda yanlış anlamalara vesaire gitmemesi için Sayın Kıran açıklama yapar. Eğer kendisinde yoksa bu bilgiler ki vardır eminim, ben de aktarabilirim kendisine.

İkinci olarak, tabii, biz "KKTC bağımsız bir devlettir." diyoruz. Burada da iki devlet arasında bir anlaşmanın imzalanması için bir aradayız. Anlaşmanın geneline değil ama bazı hususlarına -Sayın Büyükelçimiz ve Sayın Çeviköz de ifade etti- biz tabii ki karşıyız ya da öyle... Özellikle, sadece Yunus Emre Enstitüsünün olduğu ülkelerde KKTC'nin tanıtımı gibi bir algı yaratmasına ve... "Böyle bir ilmi var mı?" diye zaten sordu Sayın Çeviköz ama bu algının dahi yaratılması doğru değil ama şunu söylemek istiyorum: Bir taraftan "Bağımsızlığını, kültürünü vesaire tanıtalım." diyoruz bir taraftan da -ben de üzerinde duracağım, Dışişleri Bakanlığının bütçesinin görüşmeleri sırasında gündeme getirmeye çalışmıştım- Kuzey Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşı olan Kıbrıs Türklerinin ülkemize girişine yasak koyuyoruz yani hem diyoruz ki "Kıbrıs Türkünün hakkını ve hukukunu her yerde koruruz." hem de onların en temel hakkı ve hukuku olan seyahat özgürlüğüne ve Türkiye'ye girişlerine de engel koyuyoruz. Öyle şeyler okuyorum ki yani hakikaten, tabii, ben doğru değildir diye düşünüyorum Cumhurbaşkanının basın danışmanlığını yapmış bir bürokratın Türkiye'ye girişine engel konması. Hatta Cumhurbaşkanının ismi geçti, daha sonra "Bu doğru değil." dendi. Yine, Gülüstan Hanım söyledi, oradaki aydınların, entelektüellerin Türkiye'ye girişine yasak koyuyoruz. Bu listenin bir rivayete göre 40, bir rivayete göre daha fazla olduğu ileri sürülüyor. "Madde 82" diye bir şey var. Sayın Bakana sorduk bütçe görüşmelerinde, yazılı bir yanıt göndermiş yani tek cümle: "Ülkeye girecek yabancılara ilişkin alınan kararlar, devletin egemenlik yetkisindedir." Nedir bu egemenlik yetkisi yani bu insanlar ne yaptılar Türkiye Cumhuriyeti'ne, KKTC Cumhurbaşkanının basın danışmanı ne yaptı haberimiz olmadan vesaire, bunların açıklanması lazım. Yani bunları böyle gizli kapaklı yaptığınızda, inanın, muhalefet burada bunu söylesin diye değil ama adada, Kıbrıs Türkleri arasında farklı bir spekülasyonun dönmesine bizatihi iktidar yol açıyor. Gerek yok buna yani gerçekten haklılığınız varsa söylersiniz "Ben seni şu, şu gerekçeyle almıyorum." diye. Ki yani bir insanı neden almazsınız, düşünüyorum yani bir silahlı çatışmaya girer, terörist olur vesaire ama onun ötesinde niye biz Kıbrıs Türkünün Türkiye'ye girişine engel koyuyoruz; bu konunun bence hem açıklanması hem de bir yanlış varsa bunun düzeltilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Tabii, kültürel alanda ilişkiler önemli. Bir konuya dikkatinizi çekeceğim. Biliyorsunuz, TRT'nin yayınladığı bir dizi oldu geçtiğimiz aylarda, "Bir Zamanlar Kıbrıs'ta" dizisi. Öyle bir dizi ki şimdi kültürel iş birliğinden bahsettiğimiz için yani Kıbrıs Türkünün, Kıbrıs davasının tarihini vesaire sadece Türkiye'nin değil, dünyanın tanıması için ama bu diziye.... Yani ben kendim kulaklarımla duydum, mesela Sayın Fazıl Küçük'ün ailesini ziyaret etiğimde geçtiğimiz aylarda, bu diziden şikâyetçi; Denktaş'ın ailesiyle konuşuyorum, bu diziden şikâyetçi. Resmî olarak bu şikâyetlerini iletmişlerdir resmî makamlara, Bakanlığa, TRT'ye. Yani bir iş birliği olacaksa böyle olmasın yani olmasın daha iyi bu iş birliği, o anlamda söylemek istiyorum. Yani Kıbrıs Türkünü rencide edecek, tarihi çarpıtacak; Fazıl Küçük'ü, Rauf Denktaş'ı yani bu davanın kahramanlarını böyle pısmış, sinmiş yani "Bu, kahraman mı?" sorusunu ortaya çıkaracak şekilde yansıtan bir dizi vesaire, böyle şeyler yapacaksa bu anlaşma, yapmasın daha iyi. Yapılana da müdahale edildi bildiğim kadarıyla ya da TRT'ye giden şikâyetler belki etkili oldu ama bunlar, inanın, rencide etmekte. Küçük ailesi, Denktaş ailesi, Kıbrıs Türkü, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayanlar yani bunların duygularını, tarihe olan inançlarını rencide edecek, sorgulayacak yapımlardan, iş birliğinden kaçınılması gerekir.

Sayın Çeviköz ifade etti, ben de bir kere daha kayda geçireyim ki yani bu iş birliğinin sadece Yunus Emre Enstitüleri üzerinden yapılacağı gibi bir algıdan kaçınmak gerekir. Bu madde böyle algılanıyor açıkçası, bunun ifadesi. Bu amaçla mı yapıldı, yoksa biz mi tesadüfen aynı algıdayız, onu bilemiyorum; Sayın Kıran'ın açıklamasıyla öğreneceğiz ama tabii ki nihayetinde biz KKTC'nin dünyada tanınmasından, hakkının ve hukukunun korunmasından her şekilde yanayız.

Bu vesileyle, son dönemde birdenbire yakın ilişkiler gözlemlediğimiz Katar gibi, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin, yine her türlü davasında yanında olduğumuz Azerbaycan'ın bu konuda daha ileri adımlar atması konusunda iktidarın bugüne kadar yeterli çabayı göstermediği inancındayız. En azından ortaya çıkan sonuç bunu göstermiyor. Umalım ki önümüzdeki günlerde KKTC'nin tanınması için dost, kardeş tüm ülkelerin desteği yanımızda olsun.

Teşekkür ediyorum.