| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2663) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 30 .11.2021 |
HASAN TURAN (İstanbul) - Şimdi, 2004 yılındaki anlaşmayla ilgili, tabii, güncel hâliyle bugün daha da güncelleyip bir de ihtiyaca göre daha kapsamlı hâle getirerek yeni bir anlaşma metni hazırlanıyor. Tabii ki Karadağ'la 2014 yılında zaten yapılmış. Tabii, gelişen ve değişen konjonktüre göre ülkelerin birbiriyle anlaşmalar yapması; kendi önceliklerine, kendi çıkarlarına, kendileriyle ilgili tehdit algılarına göre anlaşmalar yapmaları normal ve olağan bir durum. Son tahlilde, tehdit algısı nereden, nasıl geliyorsa ona yönelik çabaları da çalışmaları da anlaşmaları da ülkelerin ortaya koyması gerekir diye düşünüyorum. Tabii, kimseyi askerî anlamda tehdit etme amacına yönelik çalışmalar değildir. Biz kendi düşüncemizi şu şekilde ortaya koyuyoruz: Ülkemizde de dünyada da barış istiyoruz yani "Yurtta sulh, cihanda sulh." ama biraz önce kadim bir sözümüzle bunun da sağlanması için ne yapmak gerektiğini söyledik. Yani, bu konudaki teorisyenler, düşünce adamları, dış politika uzmanları da yer yer şöyle derler: "Diplomasi, silahlarla değil, silahsız yapılanıdır uluslararası ilişkilerde veya diplomasinin tam zıddı da odur." Sonuç itibarıyla, siz ülkelerle ilişkilerinizi iyi tutmaya gayret göstereceksiniz ama bölgenizde bir tehdit algısı varsa, askerî yığınak varsa çeşitli yerlerde siz de onların zıttı ve karşıtları olan nereler varsa, mümkünse, elinizden geliyorsa anlaşmalar yapıp kendinizi güvene alacaksınız. Hangi ihtiyaçla, hangi konjonktürle ve günümüz koşullarında nasıl böyle bir şeye gereksinim olmuşsa onu değerlendirecek, o güne göre anlaşmalar yapacaksanız; bu, tam da ülkenizden, ülkenizin merkezinden bakış açısının yansımasıdır. Ülkenizi, ülkenizin güvenliğini, milletinizin güvenliğini esas alıyorsanız tabii ki... Her zaman bizim Meclisimizde en çok kullanılan, hemen hemen herkesin kullandığı "Ülkeler arasında daimî dostluk, daimî düşmanlık yoktur." deyimi artık herkesin bildiği bir deyime dönüştü. Bizim, Batı dünyasında olsun, işte NATO'da olsun -biraz önce ismi geçti- başka yerlerde olsun hem ittifak içerisinde üyeliklerimiz hem de ilişkilerimiz var ama "Biz o ilişkileri baz alarak başka hiçbir yerle ilişki kurmayacağız, askerî anlaşmalar yapmayacağız." anlamına gelmiyor. Biz de bazen NATO'ya ve NATO yetkililerine soruyoruz, "Biz NATO'nun üyesiyiz, sınırlarımızdaki bu yığınak ne anlama geliyor, bize izah edin." diyoruz veya "Parasını ödediğimiz silahları bize niye vermiyorsunuz? Bir an önce verin." diyoruz. Bir sürü soru soruyoruz; bazılarının cevabını alıyoruz, bazılarının mantıklı cevabını alamıyoruz ama bizim de nereyle, nasıl, ne şekilde anlaşma yapmamız gerekiyorsa yapmamız gerekir diye düşünüyorum.
Hayırlı uğurlu olsun.