| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlu ve 40 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4018) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 16 .12.2021 |
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, Komisyonumuzun çok değerli üyeleri, kıymetli milletvekillerimiz, Sayın Bakan Yardımcılarımız, kıymetli bürokratlar, değerli basın mensupları ve burada, bu çıkacak yasayla ilgili görüşlerini ifade edecek -kimler var bilemiyorum ama- bileşenlerin temsilcileri; hepiniz hoş geldiniz, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Tabii, önce, hiçbirimizin niyetinden hiç kimsenin endişe etmemesi canıgönülden dileğimdir. Niyetimiz ve muradımız, bu ülkede çoluğumuzun çocuğumuzun, ülkemizin geleceği noktasında görüşlerimizi beyan etmek.
Tabii, büyümenin birkaç şartı var, en temeli varlıklarınızı koruyup üzerine ilave edeceksiniz. Ama AK PARTİ iktidarının sürekli denediği beceriksiz yönetimleri sayesinde, cumhuriyetin kazanımı olan birçok kurum ve kuruluşları özelleştirmeye ama bunu da dünyadaki en çarpık örneklerine yeni çarpıklıklar ekleyerek yapmaya ve bu ülkeyi kurtaracak bir noktada olmayıp kâr edenleri de satarak, bir bölümünü kamuya yükleyip onları elinin altında tutarak ve oralara gizli işsizlik yapıp, liyakatsiz insanları doldurup bu ülkenin geleceğine zarar vermeye devam ediyorsunuz.
Türkiye ekonomisi tarihinde görülmemiş bir kriz yaşıyor, savaş dönemlerinde dahi böyle bir kriz yaşanmamıştır. Pandemi bahanesi kalmadı, dünyada ticari aktiviteler ve seyahatler devam etmekte. Ayrıca, pandeminin yarattığı olumsuzlukları azaltmak için Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası başta olmak üzere parasal genişlemeler sürekli sürdürülmekte ama o paralar yatırım olarak bize gelmiyor çünkü AK PARTİ iktidarının dünyada güvenilirliği sıfıra inmiş durumdadır. Önümüzdeki dönem ekonomide yaşayacağımız en büyük sorun enflasyon olacak, "a"dan "z"ye herkesi etkileyecek ve dalga dalga tüm sektörlere yayılacak. Güvensizlik, enflasyon ve kurdaki dalgalanmalar nedeniyle yatırımlar durmuş hâlde, işsizlik de buna bağlı olarak çığ gibi büyümektedir. Ülkemiz adına endişeliyiz. Enflasyon üç haneli rakamları -üzülerek ifade edeyim- görecek gibi seyretmekte, vatandaşların alım gücü daha fazla eriyecek.
Şimdi gündemde olan asgari ücret ve emeklilere yapılan zamlar, bu artışlar, kısa sürede bu insanları enflasyona ezdirecek, boğduracak, yaşamı çileli bir hâle dönüştürecektir, dertlere de derman olmayacaktır. Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya başta olmak üzere, dünyada yükselen enflasyon grafiği var. Ülkeler bu enflasyona karşı faiz politikası geliştiriyor ama biz ne yapıyoruz? İktisat tarihinde görülmemiş bir biçimde "Faiz sebep, enflasyon sonuç." diyor ve dış güçlere paslıyoruz, yanlış para politikalarıyla ekonomiyi daha da içinden çıkılmaz hâle getirmeye inatla devam ediyoruz. AK PARTİ, rekabetçi kur yalanıyla Türkiye'nin yoksulluğunu pazarlamaya çalışıyor, ucuz emeği ve devletin kaynaklarını yabancılara peşkeş çekmek için gayret gösteriyor ama bu, o kadar kolay değil. Ucuz ekmek kalkınmada sadece çözüm olsaydı, Afrika'daki tüm ülkeler şimdi uçmuşlardı.
(Gürültüler)
KADİM DURMAZ (Tokat) - Arkadaşlar, ben izin istiyorum, herkesi sabırla dinledim.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Evet, arkadaşlar, Kadim Bey'in sözünü bölmeyelim.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Üretim, eğitim, hukuk, güven, liyakat, şeffaflık, kalkınmada anahtar kelimelerdir. Ekonomide şu an herhangi bir yönetim söz konusu değildir; siz bakmayın bu tarz planlı açıklamalara, ne yaptıklarını kendileri de bilmiyorlar. Rantçı, liyakat olmayan, faizci ve betonsever ekonomi politikalarının çökeceğini on-on beş yıldır sürekli söylüyor ve uyarıyorduk. O çöküşün ortasındayız ve ifade edeyim, bu, maalesef, daha da büyüyecek durumda görünüyor. Yabancı para mevduatları, toplam mevduatlar içerisinde yüzde 65'le cumhuriyet tarihinde rekor; 260 milyar dolarlık bir büyüklükten söz edilmektedir. Vatandaş, esnaf ve sanayici TL'ye artık sayenizde güvenmiyor. Devletin bütçesi yıllık planlanamıyor ama AK PARTİ'nin yarattığı ekonomik kriz nedeniyle değil aylık, günlük, hatta saatlik revize gerektirecek duruma geldik. 440 milyar dolarlık dış borç, yap-işlet-devret ödemeleri, artan nüfus ve mülteciler için yapılması gereken kamu harcamaları, hazine borçlarının faizleri, enflasyonlar; tüm bunlar Mecliste şu an görüşülmekte olan bütçeyi rafa kaldırılmıştır. Küçük bir örnekle, sadece dolar ve eurodaki son artışlarla, yaklaşık 7,40 kuruşluk artışlarla, arkadaşlar, bu aziz milletin sırtına binen yük 3 trilyon 250 milyar TL'yi bulmuştur. Türkiye içinde tedarik zinciri ödemeleri dahi dövize dönmüş durumda, ham madde ve ara malı satışları nakit ve dolar üzerinden yapılmaktadır. Ekonomik kırılganlık nedeniyle Türkiye jeopolitik riskleri de artırmaktadır. Katar, Akdeniz'de, bizim gaz sahamızda bir başkaları için doğal gaz arıyor ama tepki veremeyiz, veremiyoruz. Keza Rusya da aynı durumda ama yine tepki yok "Amerika Birleşik Devletleri yaptırım uygulayacak" diye sesimizi çıkaramıyoruz, İran'la da ilişkilerimiz çok kötü durumda.
Bu noktada, iki önemli sektörde krize dikkatinizi çekmek istiyorum; enerji ve gıda. Doğal gaz ve elektriğin esas zamları yapılamadı. Kasım ve aralık aylarının başında yapılan zamlar, doların 8 ve 9 TL olduğu zamanlara göre kurgulanmıştı; şimdi, aradaki farkı yaklaşık yüzde 40 dolayında düşünürsek, önümüzdeki günlerde konutlarda ve sanayide yeni zamlar kaçınılmaz olacaktır. Enerji zamları enflasyonu daha da yukarıya taşıyacak, son bir yılda sanayiye yapılan doğal gaz zammı yüzde 200'ü, doğal gazdan elektrik üreten santrallerde ise yüzde 240'ı aştı. Üretici Fiyat Endeksi'ne göre 54,62; TÜFE'ye göre yüzde 21,31 oldu. ÜFE'deki yükselişte enerji maliyetlerinin payı yüksek; bu maliyetler de tüketici fiyatlarına yansıyacak, ÜFE ve TÜFE makası daha da daralacaktır.
Gıda... Hepinizin bildiği gibi, arkadaşlar, dünyada gelişmiş ülkeler, öncelikle ülkesinde nesillerinin sağlıklı olabilmesi adına temel gıda sorununu çözen ülkeler ve bunlardan temel gıda sorununu çözemeyen ülkelerin de başında ülkemiz gelmektedir. Bunun da temel nedeni AK PARTİ'nin üretime yönelik politikalarının olmayışından kaynaklanmaktadır. İkinci Dünya Savaşı'na katılmasak da Türkiye çok zorlu yılları geçirmiştir. AKP'nin diline doladığı "karneyle ekmek" bu dönemde uygulanmak zorunda kalmıştır. Dediği gibi, çünkü savaş kapımızdaydı ve bu memleketin 1 milyon evladı, askerimiz silah altındaydı; onların beslenmesi ve gıda güvenliği için ekmek o yıllarda karneyle dağıtılıyordu, doğrudur ama AKP, hep bunu saptırdı ve yalanlarla, iftiralarla halkı yanıltmaya çalıştı.
Peki, şimdi ne oldu? Türkiye'de buğday üretimi yarı yarıya azaldı, Ukrayna ve Rusya'dan milyonlarca ton buğday ithal eder hâle geldik. 2021 yılının ilk on ayında ithalatımız 10 milyon tonu aştı, yıllık ihtiyacımız en az 20 milyon ton ama esas risk 2022'de geliyor. Gübre fiyatlarının yüzde 700 zamlanması nedeniyle çiftçimiz ilk defa gübresiz tohumu toprağa AK PARTİ iktidarıyla saçtı. Büyük bir verim kaybı olacak, kuraklık da olursa 2022'de bizi -Allah korusun- kıtlık bekliyor. Sadece buğdayda değil tüm tarım ürünlerinde de bu endişe hepimizin içini incitmektedir. Stokçulara verilen cezanın üst sınırını 500 bin TL'den 2 milyon TL'ye çıkarıyoruz. Örneğin, patates ve soğanın hasadı eylül, ekim, kasım aylarında yapıldıktan sonra depoya konur, depoya konulan ürünlerin satışı da sürecin içerisinde mart, nisan aylarına kadar yapılır. Patates ve soğan fiyatlarının arttığında bu insanları stokçulukla suçlayıp ceza mı yazacağız? Hasat döneminde, üretici borçlu, elindeki buğdayını satmak zorunda bıraktınız. Eskiden ya un sanayicileri alıyordu ya da bu işin ticaretini yapanlar alıyordu ama şimdi buğday başta olmak üzere birçok emtiada yatırım yapan insanlar var. Yani bu sadece Türkiye'de değil dünyada da var. Buğday alıyor, diyor ki: "Önümüzdeki dönemde buğday fiyatları artacak." Elinde tutuyor, bir süre sonra fiyat yükselince satıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçiden buğday, mısır alıyor, kış döneminde satıyor, bu da mı stokçu olacak? Bunlara stokçu mı diyeceğiz, yatırımcı mı diyeceğiz, girişimci mi diyeceğiz? Tarım ürünleri artık yatırım aracı olarak görüldüğü gibi dolar, avro ve altın alır gibi tarım ürünleri alınır hâle gelmekte. Bunu dünyada gıda sistemini kontrol etmeye çalışan Cargill gibi uluslararası şirketler de planlı yapıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi ihale açıyor, onlardan alıyor buğdayı. Eğer bu stokçuluksa devlet buna da destek sağlıyor. Baskın yapılacaksa, devlet, kendi izin verdiği, destek verdiği depolara da baskın yapmak durumuyla karşı karşıya kalacak. Fahiş fiyatlara karşın tanzim satış çadırları kurulmuş, soğan depoları basılmış, soğan üreticileri, satıcıları günah keçisi ilan edilmişti, depolardaki soğanlar da suç aleti olarak sunulup basına teşhir edilmişti. Bu yıl çiftçinin soğanı tarlada, "stokçu" diye suçladınız, suçlu ilan ettiğiniz soğanın günahı ne, neden sahip çıkmadınız? Şu anda, benim seçim bölgem Tokat Zile'de tarlada sökülmeyen soğan var, tarla sahibi çiftçi "Gelin, sökün, evinize götürün." diyor. Yine, Yozgat Aydıncık'ta 40 kuruştan satılmayan soğanları gördük. Yanlış politikalar sonucu ortaya çıkan bu yüksek fiyat artışlarına dair kendi sorumluluğunu üzerinden atmak için ne acı ki bu yöntemlere başvuruyoruz. Fiyat ve stok denetimleri enflasyonla mücadelede ne kadar etkili olabilir hepimiz göreceğiz, tam tersine bunlar insanları üretimden de soğutmakta. Bu işin başlangıç noktasında tarla üretiminde birtakım hatalar yapılıyorsa zaten onun yansıması etiketlere de yansıyacak. Hükûmet ürünleri tarladan depoya, depodan rafa, raftan sofraya gelinceye kadar hiçbir şey yapmıyor ama kur bazlı fiyat yükselince bu tür tedbirlere başlıyor, günah keçisi arıyor, sorumlu arıyor ama kendisi sorumluluk almıyor. Bu ülkede stokçuluk varsa ekonomi kötü yönetiliyor, fiyat istikrarı da yok demektir. Malı piyasada az yapan da malın fiyatını fahiş yapan da kötü ekonomi yönetimidir. Bir ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanı yirmi yıldır ülkeyi yönetecek, o ülkede yirmi yıl sonra stokçuluk baş gösterecek, o da stokçuyu hedef gösterecekse pes diyor buna söylenecek söz bulamıyorum.
Şimdi, gübre fiyatları yüzde 400 arttı, buna bir şey yapmadınız, elimizdeki gübre fabrikalarını sattınız, devletin rekabet gücü elinden gitti, dış güçlerle mücadele edemez hâle geldik, önümüzdeki sene buğdayın fiyatı 2 katına çıkacak.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Kadim Bey, Turan Bey'e bir şeyler bırakın ağabey, söyleyecek bir şey kalsın.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bulurum ben, merak etmeyin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Dert çok, söyleyecek şey çok.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Konuyla ilgili konuşsak biraz da, konuya gelsek. Konuyu anlatsın.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Şimdi, depolandı, o yüzden de fiyat arttı, ne diyeceğiz, merak ediyoruz. Satın alma gücümüz son bir ay öncesine göre daha da azaldı. Bundan on yıl önce, on beş, yirmi yıl önce takvim aralık ayı sonunu gösterdiğinde yeni yıl heyecanı yaşanır, çiftçi, köylü, emekli, memur, işçi, genç, yaşlı, tüm yurttaşlarımız böyle bir heyecanla yeni yılı beklerdi ama gelinen 2021 yılı Aralığında AK PARTİ iktidarıyla insanlar ekmek ve ülkenin tümünde geçim kaygısını düşünmektedir. Gençlerimizde gelecek kaygısı var, sanayici, çiftçi, kimse önünü göremiyor, çiftçi üretimden el çekiyor ve bir çiftçiyi üretimden vazgeçirdiğiniz zaman değerli arkadaşlar bir aile metropol kentlere göçüyor, o kentlerde yoksulların sayısını artırıyor, o kentleri yaşanmaz hâle getiriyor, daha maliyetli bir ülke yönetimi ortaya çıkıyor.
Bugün konuşmamız gereken asıl konu stokçuluk değil, üretimin durmuş olma tehlikesidir. Maaşlar yetmiyor, para durduğu yerde eriyor. Her dükkâna bir zabıta mı koyacağız? Perakende yasasını çıkaramadınız, hâlâ küçük esnaf ve sanatkâr marketlerin, 3 harfli marketlerin ya da diğerlerinin acımasızlığı karşısında eriyip gidiyor, piyasayı tekelci sermayeye bırakmaya devam ediyorsunuz. 10 bin şubesi olan bir zincir market, her şubesi için 10 bin yağ aldığında piyasayı tabii ki o belirleyecektir. Benzin, doğal gazın önemli bir bölümünü devlet karşılıyordu. Fırsatçılık ancak belirli günlerde olur, satılmayacak sebzede, meyvede stokçuluk olmaz. Fiyatlar kendiliğinden geri gelir, bunun yolu devletin zam yapmayı bırakıp üretimde elektriğe, doğal gaza, akaryakıta ve çiftçiye, gübrede, ilaçta, yemde, sübvanse etmeyi sürdürmesiyle ancak başarılır. Her gün benzine zam gelmesinden rahatsız olmuyor musunuz? Belirli gün süre bunlara zam yapılmasa vatandaş bu zamlarla ilgili hikâyeyi unutacak. Restorana gidip yemek yiyoruz, adisyon geldiğinde "Taksit yapılır mı?" diye soracak duruma geldik. Stokçular toplu alım yapan insanlar, kayıtlı ekonomide bunların bulunmaması mümkün değil; herhâlde bu ürünler mezar taşına fatura edilemez, kontrolü de çok basit, polisiye tedbire gerek yok. Piyasadaki perakende sektöründeki küçük esnaf zaten 1 kasa mal alamıyor, nasıl zam yapacak, nasıl stok yapacak? Hedeflerini doğru koymamız gerekiyor, ertesi gün yine o malı alması gerekecek. Stokçu aranıyorsa adres belli.
Değerli arkadaşlar, bunun için hepimizin sorumluluğunu hatırlatıyorum. Anayasa Madde 81, devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağımıza, büyük Türk milleti önünde, namusumuz, şerefimiz üzerine hepimiz ant içtik.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Kadim Bey, eğer seçilirseniz gelecek dönem Genel Kurulda yemin etme hakkınız düşmüyor bununla biliyorsunuz.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Şimdi, Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketine ait 13 liman, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğüne ait 5 liman, işletme hakkını devralan, aralarında Katarlı, LİMAK, AKFEN, CİNER Grubu, Albayrak, Çelebi, Doğuş Grubuna ait otuz, otuz altı ve otuz dokuz yıl olan işletme sürelerini yeni bir ihaleye çıkarılmadan, pazarlık yapılmadan kırk dokuz yıla uzatılmasını öngören bir düzenleme yeniden önümüze getirdiniz.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz zor günler geçiriyor ama bilesiniz ki bu varlıklarda benim gibi bazılarınızın torunları, bazılarınızın da evlatlarının beklentisi var. Norveç'te bir bakanın bir sözünü size hatırlatayım değerli arkadaşlar, Varlık Fonunu kurarken tartışılıyor ama Sayın Bakan açıklamayı şöyle yapıyor: "Biz vicdan sahibi ülkenin vicdan sahibi yöneticileriyiz, biz petrolün çok para ettiği dönemde Kuzey Denizi'nden hedeflerimizin üzerinde petrol çıkardık, bizden sonraki nesillerin de hakları olan petrole el attık haksızca, vicdansızca. İşte, biz, artı olan bu kazançtan kenara parayı koyup Varlık Fonunu kurduk, o nesillere karşı vicdani mesuliyet çekmemek için." diyor. Biz, bu Komisyon üyeleri, hepimiz... Bu yasaları bizim itirazlarımıza rağmen -iktidar partisi ve ortağı- çıkarmaya devam ederseniz, arkadaşlar, her birinizin çocuklarına ve torunlarına yakın tarihte -adreslerinize- birer mektup göndereceğim.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Gönder ağabey.
KADİM DURMAZ (Tokat) - "Sizin emeğiniz, sizin teminatlarınız, sizin gelecekleriniz bu ülkede, bu Komisyonda AK PARTİ ve MHP milletvekili oylarıyla değerinin altında satıldı." diye bunu bildireceğim.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu teklif görüşülürken size bir tutanak okuyacağım: "Efendim, karşılıklı olarak açılmış davamız yok, şu anda görülmekte olan yatırımcılar tarafından teyidi Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları ve Özelleştirme İdaresi aleyhine açılmış herhangi bir dava bulunmamakta. Sadece bulunan davalar yatırım sürelerinin uzatılmasına yönelik davalar, o davalar da zaten reddedildi." Şimdi bunu kim diyor arkadaşlar? Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 1'inci Hukuk Müşaviri Mehmet Kılcı, Komisyonumuzda diyor.
Şimdi, Anayasa'ya aykırı bu işlemleri yapmaya devam ederek bu ülkenin geleceğine, bu ülkenin Parlamentosunun dünyadaki saygınlığına ve bu ülkenin kaynaklarına gelin daha fazla zarar vermeyelim değerli arkadaşlar. El birliğiyle, itirazımızın olduğu bu yasaları çıkaralım ve yine de gerçekten ortak akılla bir şeyler yapmak istiyor isek Cumhuriyet Halk Partili Komisyon üyelerinin itiraz ettiğimiz 3 maddede çok değerli önergeleri var, bunları da çıkaralım. Oradaki limanların kimlere ait olduğunu görüyoruz, süreleri var. Eğer AK PARTİ'ye kaynak lazımsa arkadaşlar, bu insanları karşınıza çağırın, bu ülkeye yatırım yapmalarını, o limanları dünyada daha çok ticaret yapılabilir hâle getirmelerini... Sözleşmelerine uyup uymadıklarını denetleyin.
Maddelerde gereken söz hakkımızı yine kullanacağız. Sabrınıza teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.