KOMİSYON KONUŞMASI

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Sevgili arkadaşlar, değerli Komisyon üyeleri; sanıyorum en kısa konuşmayı yapacağım, kısa ve özetle en kısa konuşmayı ben yapacağım, öyle tahmin ediyorum çünkü söyleyecek bir şey kalmadı yani arkadaşların çoğu her konuya dokundular. Ben sadece uyarı bölümünü yapmak istiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Sanayi Komisyonu üyeleri olarak Komisyon üyesi arkadaşlarımızı uyarıyoruz: Söz konusu düzenleme Anayasa'ya aykırıdır. Öncelikle, özellikle bu özelleştirme kararlarına ilişkin kararlar Danıştay tarafından daha önce iptal edilmiştir. Söz konusu iptal kararları kesinleşmiş olmasına rağmen mahkeme kararları yerine getirilmemiştir. Maddeyle getirilen düzenlemeyle bu hukuksuz durum hukukileştirilmek istenmekte ve yeni sözleşmeler yoluyla hem süre uzatılmakta hem de daha önceki mahkeme kararlarının uygulanmaması için altyapı oluşturulmak istenmektedir. Suç işliyorsunuz, uyarıyoruz.

Diğer yandan, liman işletme hakkı devirleri ihaleyle yapılmıştır. İhale şartnamesinde yer alan sürenin yasalara göre daha sonra uzatılması mümkün değildir. Liman için ihaleye giren diğer kişiler aleyhine ve limanı alan kişi açısından haksız bir rekabet unsuru oluşturur.

Açık ve net biçimde söylüyoruz: Bu teklifin mantıklı bir yanı yoktur, derhâl geri çekilmelidir. İhaleye girmeden, şirketler davet edilmeden yapılacak bu uygulama eşitlik ilkesiyle bağdaşmamakla birlikte Anayasa'ya da aykırılık taşımaktadır. Hiçbir siyasi erkin stratejik açıdan önem taşıyan, kamu malı olan limanlarını Katarlılara veya 5'li yapıya âdeta babasından miras kalmış gibi vermeye hakkı yoktur. Onlar size dedelerinizden miras kalmadı, onlar halkın malıdır.

2027'de, 2028'de sözleşmesi bitecek olan Hopa ve Antalya Limanlarının kırk dokuz yıllığına ihalesiz bir biçimde aynı firmalara verilmesini öngören bu kanun teklifini kabul etmeyeceğiz. Bunların içinde henüz bitmemiş olan Çeşme, Mersin, İskenderun, Marmaris gibi limanlarımız da bulunuyor, ortada anlaşılması gerçekten güç bir durum var. Bitimine daha yıllar var iken neden ekstra bir süre eklenme ihtiyacı hissediliyor? Bundan ülkemizin ne çıkarı vardır? Bu ülkeye menfaati nedir? Amaç nedir? İki hafta önce Mecliste yasadan çıkarılan bu teklifi niçin tekrar pişirip ısıtıp önümüze getirdiniz? Bunu isteyen kimler, bunu açıklar mısınız? İhaleyi alan kaç kişi? Kaç yıllığına alacağını biliyordu, kâr-zarar oranını ve yatırımını da ona göre ayarlıyordu. Sözleşme bitimine daha zaman varken ihalesiz bir biçimde yine aynı firmaya vermekteki amaç nedir? Örneğin, mevcut işletme süresi otuz yıl olan bir limanın ihale şartnamesi kırk dokuz yıllık süreye göre hazırlansaydı ihaleye gelecek teklifler de tabii ki farklı olacaktı. Bu maddeye "Ben yurtseverim, milliyetçiyim." diyen bir insan "evet" oyu asla vermemeli, veremez. Benim ülkemin, çocuklarımın geleceğini Katarlılara peşkeş çekemezsiniz, buna göz yumamayız.

Şimdi, burada, bir konuda bundan önceki toplantıda bir teşekkür edecektim. Ulusal Kanal'da, televizyonlarda, bu konuyla ilgili, 16'ncı maddenin Mecliste geri çekilmesiyle ilgili çıktım dedim ki: "Bu konuda katkı koyan AKP'li, MHP'li tüm siyasi partili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum." Tabii, nereden bilebilirdim ki sizin bir hafta sonra bunu ısıtıp tekrar getireceğinizi, ben gayet iyi niyetle yaptım bunu.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkürü geri al.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Fırça yiyeceklerini nereden bileceklerdi.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Yani nereden, kim dayatıyor, neyi dayatıyor doğrusu bunu da bilemiyoruz. Ama gerçekten bir şeyi söyleyeyim, altı yıldır bu Komisyonda çalışıyorum, iyi bir iş yaptığımı düşünerek evime huzurla gidip çocuklarıma anlatmıştım. İcabında A parti de, B parti de, C parti de gerekirse bu memleket için yurtsever, milliyetçi, ülkesini düşünerek bu kararları alabiliyor diye çocuklarıma övünerek anlattım, birlikte bir şeyi başardık dedim ama bir hafta, on gün sonra kafam düştü aşağı yine çocuklarımın karşısında. "Baba, hani becermiştin, ne oldu?" Ya "Becerdik." dediler, geri çektiler evladım, ne yapayım dedim. Şimdi nasıl anlatacaksın? Hakikaten utanıyorsun yani, bazen insan utanıyor. Mutlu olmuştum, ciddi bir hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmem lazım.

Şimdi torba yasa mı, çorba yasa mı, torbacılar mı, çorbacılar mı? Oğlumun söylediğini aynen söylüyorum: "Baba siz torbacı mısınız, çorbacı mısınız?"

ALİ ŞEKER (İstanbul) - AKP torbacı.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Dedim: "Çorbacı olmayacağımı sen biliyorsun, otuz sekiz yaşında çocuksun." "Evet baba, biliyorum." Ee, torbacı da biz değiliz, torbayı da başkası gönderiyor ama gel gör ki torba da çorba da önümüze geliyor; oylamak bize düşüyor. Yani kendi adıma, Tacettin Bayır için hiç kimsenin bana "Sizi çorbacılar sizi." demesini istemem. Bu anlamda, geri çekilmesine katkı koyan geçmiş dönemdeki arkadaşlara teşekkür ediyordum, teşekkürümü de şimdi geri almak zorundayım, kusura bakmayın.

Şimdi, sevgili arkadaşlarım, iyi yapılanları her zaman iyi yaptığınız için alkışladık, ayağa kalktık, tebrik ettik sizi. Her şeyi kötü yaptınız demedik, biz "istemezükçü" falan değiliz. Sizin bize doğru getirdiğiniz şeylerin hep arkasında durduk biz, birlikte savunduk.

Bakın, bunda da 2'nci, 3'üncü, 4'üncü maddelere kimsenin bir şey dediği yok, bu getirdiklerinize. Neden 1'inci maddeye itirazımız, niye 5'inci maddeye itirazımız var? Çünkü basmıyor kafamıza, ikna edemiyorsunuz bizi yani bu konuda ülkenin menfaati olduğunu düşünmüyorum.

Şimdi, gelelim stokçuluk meselesine. Kırk üç yıldır ticaret yapan bir arkadaşınızım, 3 bin metrekare bir yerde alüminyum profil satıyorum. Çocuklarıma bıraktığımda alüminyumun kilosu 5 liraydı 2015 yılında, buraya geldiğimde. Geçen gün gittim, inanamadım, "Oğlum, ne oldu alüminyumun fiyatı?" dedim, "Baba 90 lira oldu." "Ne diyorsun oğlum sen? dedim ya; 90 lira olmuş alüminyumun fiyatı, 5 liradan 90 liraya çıkmış. Biz buraya geleli altı sene oldu ya, altı senede 5 liradan 90 lira olur mu? İnanılmaz bir artış. Neyse, orada, tabii, renkten, cinsten kaynaklı... İşte, ısı yalıtımlısı var, yalıtımsızı var, rengi var, cinsi var, kapısı var, penceresi var, sürmesi var, giydirme cephesi var; çeşit çok, her çeşitten de 2 ton, 3 ton stok yapacaksın. Dolayısıyla, benim işletmemde -3 bin metrekare kapalı yerde- en az 10 kamyon alüminyum vardır. Şimdi, bunu teknik bir yere getireceğim, somut da bir öneride bulunacağım çünkü bu açık bir kapı ve her türlü tehlikeye açık yani onun için, somut öneriyi getirmek için bunu anlatıyorum. Benim işletmemde 10 kamyondan az alüminyum olursa, gelen adam bende aradığını bulamaz, geri döner; parçaların hepsini bulmak zorunda. Yani cam çıtasını da bulacak, köşe profilini de ovalini de rengini de; kimisi beyaz ister, kimisi eloksallı ister. Şimdi, bu stoku tutmakta zorlanıyoruz, çocuklar söylüyor "Baba, sattığımızı rafa koyamıyoruz." Üstüne yüzde 20 kâr koyuyoruz, yüzde 15 genel giderimiz var, yüzde 5 kalması lazım; geriye dönüyoruz fabrikadan alırken yüzde 10 geliyor; baktık, bizim stok durmadan eriyor. Bırak stok yapmayı, stokçuluk ne hâle; mevcut stokumuz eriyor, yıllardır biriktirdiğimiz, kırk üç yıllık birikimimiz. Peki, ne yapmak lazım? Bunu oluşturan heyet ya da kurum -her ne, kimse- benim işletmeme gelip benim işimi bilmeden, stokumun ne kadar olduğunu anlamadan bana nasıl cezai uygulama yapacak?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Eski tahsildarlar gibi ağabey, kırk yıl öncesi.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Bunun bir tek koşulu var bana göre, bir tek koşulu, o da şu: Bulunduğun ilin sanayi odası ya da ticaret odasının NACE kodlarına göre seçilmiş komite üyesi ya da meclis üyelerini o komiteye alırsanız ancak o zaman bu işi doğru yapabilirsiniz. Bu bir öneridir, somut bir öneridir. Eğer işi bilmeyen insanları gönderirseniz A adama, B adama, C firmasına, siyasi bir düşmanlığı olabilir, kişisel düşmanlığı olur; her şey olabilir ve haksız yere çok insanın da günahını alırız arkadaşlar. Bu anlamda, somut stokçuluk konusunda NACE kodlarına göre sanayi ya da ticaret odasından mutlaka bir temsilcinin alınmasının bu işi düzgün, adaletli ve hakkaniyetli hâle getireceğini düşünüyorum. Kantarımızın topuzunu da kaçırmayalım diyorum.

Hepinize de çok teşekkür ediyorum.