| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlu ve 40 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4018) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 16 .12.2021 |
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar; öncelikle, burada, Komisyonda görüşülen kanun teklifinin 8 maddelik kısmından 6 tanesi kanun maddesi, 2 tanesi de yürütme maddesi hepinizin bildiği gibi. Torba yasa teklifiyle, bu birbirine benzemez kanunların, komisyonlara, ihtisas komisyonlarına gelmesi gerçekten kabul edilir bir durum değil, bunu eleştirerek sözüme başlıyorum.
Burada, özellikle, tabii ki teklifim içerisinde kamu yararı bulunmayan maddeler var. Birincisi; bu limanların, şu anda özel şirketler tarafından işletilirken yani maç devam ederken, maçın kanunlarını değiştirerek, oynanan oyunun kurallarını değiştirmeye çalışıyoruz ama bu oyun değil arkadaşlar. Bakın, ülkemizde geçmiş dönemlerde insanların ömrü, yaş ortalamaları 60'tı. Biz yarım asra denk gelen bir sürede, bu değerleri birilerine -deyim yerindeyse- hibe ediyoruz yani bunun Türkçe açıklaması bu.
Şimdi, burada, şunu söylemek zorundayım: Değerli arkadaşlar, serbest piyasa ekonomisinden bahsediyoruz. Serbest piyasa ekonomisini etkileyen en önemli şeylerden biri de rekabet ortamının sağlanması. Burada, buğün, özellikle hem limanların bulundukları bölgede rekabeti ortadan kaldırdığı -işçilikle alakalı, oradaki fiyatlarla, uygulamalarla alakalı- kısmı var hem de bu limanlar özelleştirilirken ihaleye çıkılmış, şartnameler hazırlanmış, belirli süreler oluşturulmuş, konmuş ama -deyim yerindeyse- tam bu kuralların üstüne, Anayasa'ya da uymayan, kanunlara da uymayan şekilde getiriyorsunuz, kırk dokuz yıla çıkarıyorsunuz bu süreyi. Neye göre çıkarıyorsunuz? Burada -arkadaşlar kanun teklifinde çok güzel ifade etmişler aslında- diyor ki: "Limanların sosyoekonomik çerçevede Türkiye ekonomisine ve dış ticaretine katkısı dikkate alındığında, limanların herhangi bir zaman kaybı yaşamadan, küresel rekabet güçlerini korumaları için bugünden yatırımlar yaparak büyümeleri." Değerli arkadaşlar, yatırım 1960 yılında Mersin Limanı'na yapılmış. Mersin Limanı, cayır cayır, ülkenin, bölgenin en büyük kapasiteli limanı. Ne yatırımı yapacak? Şehrin önünü kapatacak yeni rıhtım mı yatırım? Yoksa orada rekabet ortamını kaldırarak yerel ticareti yok eden, Mersin Limanı'nda, bütün özelleştirmelerden sonra lojistik sektörü işletmecisi, lojistikle uğraşan, faaliyet gösteren firmaların -deyim yerindeyse- limana girmesini bile ortadan kaldırıyor. Değerli arkadaşlar, Tacettin ağabey de söyledi, başka arkadaşlar da söyledi, konteyner fiyatları, taşımacılık fiyatları çok arttı. Mersin'deki mevcut liman işletmecisi lojistik sektörüne konteyner bile vermedi zaman zaman, kendisiyle rekabet edemesinler diye. Dolayısıyla, burada şunu söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar, biz, birilerine, ihalesiz, rekabet şansını ortadan kaldıracak şekilde bir işletmeyi kırk dokuz yıllığına işletme hakkını verecek kanuna "evet" dersek, ülkemizin kaynaklarına bir darbe vurmuş olacağız. Belki de gelecekte, katbekat fazlaya kiralanan yerlerden kamuya kaynak gelecekken, birilerinin cebine o kaynağı aktarmaya burada vesile olmuş olacağız. Bu konuda uyarmak istiyorum.
Bir de Alpay arkadaşım bahsetti. Değerli arkadaşlar, hani "değerlendirme kuruluşları" diyorsunuz ya bu limanların fiyatlarını, ücretlerini değerlendirirken. Ülkemizde ve dünyada da deniz taşımacılığının aslında konteynerlerle yapılabilmesi bugün en revanşta olan taşıma şekli lojistiğin. Dolayısıyla bunu kabullenen bir zihniyet, ülkede TİHA diye bir kuruluşa bir araştırma yaptırarak, konteyner taşımacılığını artıracak limanların ülkemizde yapılabilmesi için bir proje hazırlatmış. Burada belki çoğunuz biliyorsunuz ama özellikle Mersin ana konteyner aktarma limanı, Onuncu Kalkınma Planı'nda yer alan ama On Birinci Kalkınma Planı'ndan çıkarılan... Niye çıkarıldığını da burada size söyleyeyim. MIP ve ortağı PSA'yla -Mersin Limanını işleten- İskenderun Limanı'nı alan Limak'ın rekabetini ortadan kaldırabileceği gerekçesiyle bu proje On Birinci Kalkınma Planı'ndan çıkarıldı. 16 milyon TEU arkadaşlar, 16 milyon. Biz, deniz taşımacılığını, lojistiği, ticareti arttıracaksak Mersin ana konteyner aktarma limanına yatırım yapılabilir arkadaşlar, yatırım budur. Bize, burada "Yatırım yapılıyor." diye mevcut liman işletmecilerini ayrıcalıklı bir durumda tanıtmanıza hiç de gerek yok herkes neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. Burada bir daha söylüyorum: O kuruluşların Çandarlı ve Filyos'la beraber Mersin ana konteyner limanının, hem oradaki fiziki durumuyla yapılabilecek olduğu alanla alakalı hem de deniz derinliğinin, rıhtım derinliğinin daha uygun olması nedeniyle 16 milyon TEU kapasiteli bir limanın orada yapılabileceğini projeyle ortaya koymuş, her şey hazır. Eğer biz ülkemizi düşünüyorsak, biz ülkemizin menfaatini düşünüyorsak buyurun, Mersin ana konteyner limanını hayata geçirelim, hep beraber. Ama bugün, kırk dokuz yıllığına, çocuklarımızın geleceğini birilerine hibe eder gibi kanun çıkarmak, bence, bu Komisyona da, Meclise de asla yakışmayan bir şey.
Değerli arkadaşlar, bir de şunları söylemek isterim. Tabii ki stokçulukla alakalı da birtakım şeyler söylendi. Özellikle, biz, stokçuluk ile depolamayı bir ayırt etmeliyiz arkadaşlar. Stokçuluk; geçmişte de bu karaborsacıların yaptığı gibi, piyasadaki olan olumsuz durumu kendi lehlerine çevirecek, vatandaşların tam ihtiyacı olan ürünleri fahiş fiyatla satacak, rekabeti ortadan kaldıracak şekilde depoluyorsa, evet, buna ceza da verelim, kapatalım, ticaretten men edelim. Ben de bir narenciye üreticisiyim, ben yıllarca yatak limon yaptım -evet, çok büyük kapasiteli de övünmek gibi olmasın, yatak limon yaptım- ama burada, tarım ürünlerinde, soğanda, patateste -değerli arkadaşlar hepiniz biliyorsunuz- yaş sebze, meyvede özellikle, bir hasat dönemi vardır; hasat döneminden sonra uzun bir süre piyasada... Ülkemizdeki insanlarımızın ihtiyacı tarım ürünlerinin de piyasaya arz edilmesi lazım. Dolayısıyla depolama sadece fiyat oluşması için değil, o depolama yapanın para kazanması için değil arz ve talebe göre arzın da yeterince oluşması için yapılır. Burada stokçu ile depocuyu yani karaborsacı ile depocuyu ayırt etmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Ben de sözümü fazla uzatmak istemiyorum. Burada tabii ki şunu da söylemek zorundayım; değerli arkadaşlar, limanlarla alakalı bunu söyleyeceğim: Ben köyde doğdum, köyde büyüdüm ve köy tüzel kişiliğine ait kahveler vardı, bakkallar vardı, fırınlar vardı. Değerli arkadaşlar, buralar açık artırma usulü ihaleyle verilirdi, bundan kırk yıl önce. Burada muhtar sorumluydu. 3-5 tane köyün böyle mülkleri vardı, otlakıyeleri vardı, otlaklar vardı, meralar vardı, açık arttırma ihaleyle verilirdi. Şimdi, bunu yapan muhtara "Aferin, düzgün iş yapıyor." derlerdi. Ama birileri de ihale yapmadan, gelen birine verirdi, ona da "sahtekâr" derlerdi. Bunu da hepinizin bilmesini istiyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.