KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri ve bu salonda bize hizmet eden değerli emekçiler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye gerçekten olağanüstü bir dönemden geçiyor. Ekonomik olağanüstü hâlden bahsediyor birileri ama ben o anlamda söylemeyeceğim, bugün, çarşıda, atölyede, pazarda, mutfakta yangın var, değerli arkadaşlar, şu anda bir yangın var. Bir yurttaşımız pazara gittiğinde, çarşıya gittiğinde olağanüstü fiyatlarla karşı karşıya kalıyor, ve piyasada fiyat yok, değerli arkadaşlar.

Bakın, en önemli şeyi söyleyeyim: Şimdi, fiyat istikrarı niçin önemlidir bir ülke için? Yani "Şu su kaç para?" dediğinizde hemen o fiyatı söyleyebilmesi ve bunun istikrarlı olması yani uzun süre şu pet şişe suyun 50 kuruşsa 50 kuruşta kalabilmesi demektir. Ama ayçiçeği yağına yalnızca baktığımızda, ya, geçen yıl 5 litresi 45 lira olan ayçiçek yağı 125 liraya çıkmış. Un fiyatı, 1 çuval un 100 lirayken 300 liraya çıkmış. Arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Bakın, hep ayakkabıdan örnek vereyim, benim ata mesleğim olduğu için, bugün ayakkabı imalatçılarla konuştum, "Malzemeciye gidiyoruz, deri kaç para diyoruz; fiyat yok. 'Taban kaç para?' diyoruz; fiyat yok." İmalat durmuş durumda arkadaşlar şu anda. Özellikle iç piyasaya imalat yapan tüm üreticilerde imalat durmuş durumda. Buna "sudden stop" diyorlar ekonomilerde "ani duruş" diyorlar. Fiyat yoksa ekonomi, ani bir duruşla karşı karşıya kalır. Ve maalesef Sayın Cumhurbaşkanı bu durumun farkında değil. Bence ya bilmiyor durumu ya da fena bir şekilde bir kez daha kandırılıyor değerli arkadaşlar çünkü "Dimdik ayaktayız." diyor Sayın Cumhurbaşkanı, "Her şey dört dörtlük." diyor, "Benim gittiğim yol doğrudur." diyor.

Ben size bunu bir Temel fıkrasıyla anlatacağım, gittiği yol doğru mu değil mi? Temel otobana çıkmış.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Temel'in dokunulmazlığı var ya.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, biraz gülelim diye söylüyorum ama sonu komik değil. Temel otobana çıkmış, bütün arabalar üzerine doğru geliyor, demiş ki: "Ya, arkadaşlar, bu arabaların hepsi niye üzerime geliyor?" Radyo oradan anons geçiyor: "Birisi otobanda ters yönden gidiyor." Temel de "Birisi değil, hepsi, hepsi." demiş, "Herkes tersten geliyor." demiş. Vallahi, Recep Tayyip Erdoğan durumu da tam da bu Temel'in durumu. Bütün dünya diyor ki, bütün iktisatçılar diyor ki, bütün siyasetçiler diyor ki, işverenler, işçiler herkes diyor ki: Bu yol yanlıştır. Bir tek Recep Tayyip Erdoğan diyor ki: "Bu yol doğrudur. Bu yol doğrudur. Bu doğrudur. Siz yanlış biliyorsunuz hepiniz." Hiç kimseyi ikna edebilmiş değil ama "Bu yol doğrudur." diyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Mandacı onlar.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Peki, o yol doğruysa, verilerin bunu desteklemesi gerekiyor, değil mi? Hani, düşünün ki bir insan sağlıklıysa, tansiyonu, diyelim ki 7'yle 12 arasında olur, öyle değil mi; şekeri, ne bileyim -doktorlar burada- 100 olur, 80 olur. Veriler neyi gösteriyor? Bir ilaç tavsiye ediyor, bir yöntem tavsiye ediyor "yeni ekonomik model" diyor. Bu model etkili işleseydi ne olurdu arkadaşlar? Diyelim ki üç ay önce Tayyip Erdoğan bu modeli yeniden dayattığında dolar 8,30'du değil mi? Dolar oralarda kalmış olurdu değil mi? 8 lira-9 lira arasında kalması gerekirdi. Bugün, dolar 17,5; vallahi yarın 30 lira olmasının önünde hiçbir engel görmüyorum ben, onu söyleyeyim, hiçbir engel görmüyorum; 17,5. Dolar yüzde 100 yükselmiş yani tansiyonumuz 10'muş, 25'e yükselmiş. Doktor var aramızda. Sayın Bekaroğlu, tansiyon 25'e yükselirse ne olur? Ya beyin kanaması olur ya hasta gider. Peki, diyelim ki şeker ne olmuş? Onu da kredi faizi olarak görelim. Tayyip Erdoğan bunu ilk söylediğinde ticari krediler yüzde 19, yüzde 20'deydi, rotatif krediler. Bir ticaret erbabı, işletme sermayesi bankaya gittiğinde yüzde 19'la yüzde 20'yle kredi alıyordu. Şu anda kredi faizi kaç arkadaşlar? Gidin, bir Yapı Krediye, Garantiye, hatta kamu bankalarına gidin, yüzde 25'ten aşağı ticari kredi yok, 25.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - 21.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kaç? Varsa 21'le müşterisi hemen var. Bugün telefon aç, sor. Bugün diyorum, bugün, 25'e yükseltti hepsi; 21, 22'ydi geçen hafta, 25'e yükselttiler. Niye? Ya, şimdi Hazine ve Maliye Bakan Yardımcımız orada, Sayın Nebati'nin de yüzüne söyledim. Hazinemiz "Ben yüzde 23'le borçlanırım arkadaş, bana para getirin." derse banka yüzde 23'ten aşağı kredi verir mi arkadaşlar ya? Garanti para var orada, garanti. Şimdi, ticari kredinin riski vardır, öyle değil mi? Verirsiniz, alabilir misiniz alamaz mısınız, belli değil ama Hazine diyor ki "Ben, yüzde 23'le borç alırım diyor." Bu şartta bir bankanın yüzde 23'ten aşağı kredi vermesi mümkün mü arkadaşlar? Mümkün değil. Bütün göstergelere baktığımızda, enflasyon, ya enflasyon... "Faiz sebep, enflasyon sonuç." dedi Sayın Erdoğan. Dediği doğru olsaydı, değerli arkadaşlar... Enflasyon, TÜİK'in enflasyonu yüzde 16'ydı, 17'ydi, değil mi?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bekle, beş ay daha var.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi "21." diyor. Ben size iddiayla söylüyorum yani TÜİK bile enflasyonu mart ayında yüzde 40 olarak açıklayacak, bakın, en geç diyorum. Aralık sonunda yüzde 30 açıklayacak çünkü mecbur kalacak; bir sürü veriyi koymamıştı. Aralık sonu enflasyon yüzde 30 olacak, en geç mart ayında yüzde 40'ı geçecek, bu da TÜİK'in enflasyonu. Halkın enflasyonuysa yüzde 100'ü bulacak, 3 haneli olacak. Şimdi, Sayın Erdoğan doğru olsaydı, dolar yerinde sayardı, saymıyor; kredi faizleri yerinde sayardı, yükseliyor; enflasyon, efendim, düşerdi, tam tersine hiperenflasyona gidiyoruz ve bunun yanında, ekonomimiz de büyürdü; çarklar durmuş, bu yöntem çarkı durdurmuş ya, üretim durmuş durumda.

Ya, şimdi, bir bünyenin şekeri, tansiyonu, bütün göstergeleri, her şeyi bu kadar bozulmuşsa ne yapması lazım bir insanın? Ya, bir insan bir yola girer, bir teoridir, yanlış gördüğü zaman ne yapar? Geri döner. Ama bir inat var. Sayın Lütfi Elvan uyardı, biraz işi bilen Lütfi Elvan'ın başına ne geldiğini gördünüz. Şimdi, bence, hiç kimse uyarmaya cesaret edemiyor Sayın Erdoğan'ı. Değerli arkadaşlar, bu bir Stalin sendromudur. Bakın, Sovyetler niye batmıştır biliyor musunuz Stalin döneminde? Stalin'e hiç kimse doğruyu söyleyemiyor, hiç kimse çünkü her giden sabah görevinden oluyor ya da yok oluyor, hiç kimse doğruyu söyleyemiyor ama değerli arkadaşlar, sizin içinizde bu işi bilenler var hâlâ ya, var, biliyorum, burada oturuyorlar, isim vermeyeyim şimdi. Bu yolun yanlış olduğunu hepiniz biliyorsunuz ama hiçbiriniz gidip Tayyip Erdoğan'a "Bu yol yanlıştır efendim." diyemiyorsunuz ve büyük bir hata yapıyorsunuz. Şu anda, yurttaşlarımızın ekmeğiyle oynuyorsunuz, yanlışa "Yanlış." demeyerek, durdurmayarak, Türkiye'yi bir ateşin içine sokuyorsunuz. Bakın, yurttaşlarımız çöpten ekmek topluyorlar, yarın daha büyük yokluk olacak. Bunun sonunun ne olacağını size söyleyeyim. Bir tane daha aymaz yazar, sarayın yazarı, çıkmış, diyor ki: "Kambiyo rejimi değişecek, sermaye kontrolü gelecek."

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sarayın yazarı olduğunu nereden biliyorsun?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sarayın yazarı tabii, hep içeriden bilgi alıyor, sen bilirsin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yapma ya.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sarayın yazarı diyor ki: "Sermaye kontrolü gelecek."

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Onu özellikle yapıyorsun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, şimdi, arkadaşlar, birisi bir ülkeye kötülük etmek istese, hani yangın başlamış ya, elinde bir bidon benzinle gelse, o bir bidon benzini o yangının içine atsa ancak böyle bir etki yapardı. Bugün, ben, bankacılarla konuştum, bankaların önünde kuyruk var arkadaşlar, millet dövizlerini çekmeye çalışıyor, dövizlerini çekmeye çalışıyor. Tayyip Erdoğan dün yalanladı ama sarayın bir yazarı bunu bir sefer söyledi. Öbür danışman da dedi ki: "Olağanüstü hâle geçmemiz lazım." Ya, ekonomi güven üzerine kuruludur arkadaşlar, güven. Güven varsa, sistem işler; güven yoksa, emin olun, en sağlam bünyeyle bile kalp krizi geçirebilirsiniz. Gene bir insan bedeninden söyleyeyim, çok sağlıklısınız ama bir anda ani bir kalp krizi geçirip bünyeyi öldürebilirsiniz. İşte, böyle ifadeler o bünyeyi öldürür arkadaşlar. Şu anda bankaların önünde kuyruk var, millet dolarlarını çekiyor. E, peki, Sayın Erdoğan diyor ki: "Paramız var ya, kasamız boş değil." Kasan boş Sayın Erdoğan. Siz söyleyemiyor musunuz ya? O para senin paran değil ki emanet para, milletin bankalara yatırdığı doların karşılığı, onlar bankada, bir de Katar'la, Azerbaycan'la "swap" yaptın, onların karşılığı. Senin kasan 40 milyar dolar ekside ve her gün Merkez Bankası 2 milyar dolar, 3 milyar dolar satıyor. Bankalardan da her gün 2 milyar dolar, 3 milyar dolar, 4 milyar dolar çekiliyor. Bu sıcağa kar mı dayanır arkadaşlar ya? Ne olur bunun sonu biliyor musunuz? Finansal kriz olur ve "sermaye kontrolü" denilen şey gerçekten gelir yani getirilmek zorunda kalınır. Bunun sonucu ne olur? 80 öncesine dönmek, ithalat izne bağlı olacak, yokluk olacak çünkü ithalat da yapamayacağız, dövizimiz yok ya. CDS primlerimizin 1000'lere çıkması demek; bu, önce Arjantinleşme demek, ardından da Venezuelalaşma demek, rafların boşalması demek değerli arkadaşlar. Bakın, rafların boşalması demek, yokluk demek, kıtlık demek. Ya, bu yoldan dönülmediği sürece, ben size söyleyeyim, üç vakte kadar -bu üç gün olur, üç hafta olur, üç ay olur- gittiğimiz yol bu.

Şimdi, siz ateş bacayı sarmadan Sayın Erdoğan'ı bu yoldan döndüremezseniz -açıkça söyleyeyim, biz uyarıyoruz, dinlemiyor- emin olun, sonumuz budur arkadaşlar. Bakın, kayıtlar burada, göreceğiz. Bu yolda devam etsin Sayın Erdoğan, buraya varacağız değerli arkadaşlar. Ya, faiz nas ise arkadaşlar, bakın ben Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı bir Hristiyan'ım, ben de teknik olarak bir Cumhurbaşkanı olabilirim bu ülkeye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Beş dakika içerisinde tamamlayın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya ben "Arkadaş, ben kendi nasıma göre ayarlayacağım." desem, Hristiyanlık nası da var, benim inancım da var. Siz ne dersiniz? "Olur mu ya öyle şey?" "Türkiye bir hukuk devletidir." dersiniz değil mi? "Türkiye laik bir cumhuriyettir." dersiniz öyle değil mi? "Türkiye laiktir." diyeceksiniz. "Din işleri devlet işine karışamaz." diyeceksiniz değil mi? Ama Sayın Erdoğan diyor ki: "Nastır bu, hüküm budur, ben bunu uygulayacağım." diyor. Değerli arkadaşlar, bu, Anayasa'ya aykırıdır. Türkiye laik bir devlettir, cumhuriyettir, hukuk devletidir. Ve bir şey daha var: "Anayasa'nın 24'üncü maddesi var -bakın, çok önemli- ne diyor Anayasa'nın 24'üncü maddesi? "Kimse devletin temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandıramaz." diyor, "Kısmen de olsa din kurallarına dayandıramaz." diyor. Niye? "Hukuk var." diyor. "Bizi bağlayan şey Anayasa'dır, Anayasa." diyor. Bugün ben de Cumhurbaşkanı olabilirim, ben nasımı dayatabilir miyim? Dayatamam. Niye? Çünkü laik bir devletiz, cumhuriyetiz biz. Bugün bir Musevi de olabilir, herkes bu ülkenin Cumhurbaşkanı olabilir, nasını dayatamaz ama Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Hüküm budur, böyle yürüyeceğim." diyor. Peki size sorarım: 2 duble rakı haram değil mi size göre yani inancınıza göre? 1 duble rakı helal mi arkadaşlar ya? 1 duble rakı içseniz helal mi oluyor? Yani "Yüzde 19 faiz haram, yüzde 14 faiz helal." diyorsunuz. Bu mudur sizin helal dediğiniz? Merkez Bankası yüzde 14'le bankalara bu hafta 1,1 trilyon para veriyor, 1,1 trilyon. Bankalar kaçla satıyor? Yüzde 25'le satıyor. Bu helal midir ya? Bankalar yüzde 14'le Merkez Bankasından 1,1 trilyon para alıyor, Sayın Nebati'ye yüzde 23'le satıyor. Bu helal midir arkadaşlar ya? En büyük haram budur ya! Yoksul yurttaştan aldığınız vergiyi tefeciye aktarıyorsunuz. Bu, helal midir; bu, helal olabilir mi ya? Çiftçi borcunu ödeyemediği zaman yüzde 19 gecikme faizi alıyorsun. Bu helal olabilir mi, bu nas olabilir mi ya? Kredi Yurtlar Kurumuna borçlu gencimiz borcunu ödeyemediği zaman yüzde 19 faiz alıyorsun. Bu nas mıdır ya? Trafik cezasını ödeyemediği zaman yurttaşımız yüzde 60 faiz alıyorsun. Bu nas olabilir mi arkadaşlar ya? Ya, Allah böyle bir nas koymuş olabilir mi ya! Nas böyle mi işletilir peki! Her kutsal inancın, benim inancım dâhil, ilk vazettiği şey adalettir arkadaşlar, adalet. Sen bu politikanla kimi zenginleştiriyorsun? Tefeciyi zenginleştiriyorsun, dolar sahibini zenginleştiriyorsun, yandaşı zenginleştiriyorsun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Garo'dan alın dersi, Garo'dan bu dersi almayı hak ettiniz! Size söylüyorum AKP'liler.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Mehmet Bey, müdahale etmeyelim lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kimi yoksullaştırıyorsun? 84 milyon Türkiye Cumhuriyeti yurttaşını yoksullaştırıyorsun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tebrik ediyorum Garo seni.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya kutsal kitaplar adalet vazetmiş, adalet, adalet. Yüzde 1'i zenginleştir, yandaşını zenginleştir, geri kalanını sefil et. Böyle bir adalet olabilir mi? Böyle bir nas olabilir mi ya? Aklımızı başımıza devşirelim arkadaşlar, lütfen rica ediyorum sizden ya!

Bakın, değerli arkadaşlar, BOTAŞ'ın zararlarını kapatacağız.

Sayın Başkanım, bir dakikam mı kaldı?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, toparlayın lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Toparlıyorum.

Yani gerçekten üzgün olduğum için söylüyorum bunları. Aklımızı başımıza devşirmeliyiz arkadaşlar; bu yol, yol değil.

BOTAŞ'ın zararlarını karşılayacağız değil mi? Bakın size söyleyeyim, Sayın Tayyip Erdoğan dedi ki: "İhracat yapacağız, tek yol ihracat." "İç piyasada millet ayakkabı alamayacak, biz Hans'a, George'a ucuz ayakkabı üreteceğiz." dedi. Bunu önermiş oldu çünkü yurttaşımız ayakkabıyı alamayacak ama "Yurttaşımız köle gibi, ırgat gibi 3 kuruşa, 150 euroya çalışacak, Hans'a, George'a ayakkabı üretecek." dedi. Ne yapıyor? İşçimizi ucuz çalıştırıp Hans'a, George'a emek sömürüsü yaptırıyor, bir emek sömürüsü. Bir şey daha yapıyor bakın, BOTAŞ ucuz doğal gaz veriyor. Nereye? KOBİ'lere. Ne yapmış oluyoruz bakın? Zararı çıktı. Ne oldu? Zarar çıktı değil mi? Yine, ucuz enerji vererek Hans'a, George'a ihracat yapan şirketlere ucuza enerji veriyoruz. Ucuza emek ver, ucuza enerji ver ve ucuza mal sat düşük katma değerli, Hans, George Türkiye'den ucuza mal alsın. Bunu Çin yaptı; Çin doğasını katletti, emeğini sömürttü yirmi yıl boyunca ama orada bir plan vardı, program vardı, orası "nas" demiyordu, öyle saçma sapan bir program yoktu. Sonucunda, büyüdü ama yirmi yıl boyunca emeğini sömürdü, doğasını sömürdü. Şimdi, siz BOTAŞ'ın bu zararını kapatarak ne yapıyorsunuz biliyor musunuz?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz doldu. Toparlayın lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum, son cümleler.

Halktan aldığınız vergileri bu anlamda KOBİ'lere aktarıyorsunuz. KOBİ'ler de ucuza aldığı enerjiyi, ucuza aldığı iş gücüyle düşük katma değerli ürün üretiyor, Hans'a, George'a mal üretiyor. Değerli arkadaşlar, bu mudur yerlilik, bu mudur millîlik diye size son bir soru sormak istiyorum. Hepimiz şapkayı öne koyup düşünmeliyiz. Bu yol, yol değil ve milletin vekilleri olarak da sorumluluk almalıyız. Bu yoldan behemehâl dönmeliyiz değerli arkadaşlar.

Saygılar sunuyorum.