| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4031) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 20 .12.2021 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, 2010'da yapılan anayasa değişikliği arkadaşlar, böyle birtakım ambalajlarla sunuldu. İşte Kenan Evren darbe yapmış, çok sayıda insan, 500 küsur bin insan işkence tezgâhlarından geçmiş, büyük bir travma olarak ülkede Kenan Evren yargılanamıyor. Neye göre yargılanamıyor? Kendisi çıkardığı kanuna göre yargılanamıyor. İşte, Kenan Evren ve 12 Eylül darbecileri yargılanacak diye bir madde koydu. Onun yanında da bir sürü maddeler koydu ve geçirdi. Şimdi, arkadaş, tamam, asgari ücretle ilgili çok önemli bir şey yaptınız. Bakın, tarihî bir şey yaptınız, vergi dışı bırakılması. Yönteminiz yanlış, rakamlar da doğru değil ama tarihî bir şey yaptınız, güzel. Hepimiz bunu doğru diye kabul ediyoruz ama bunun yanında bir sürü -torba ya- şey de attınız buraya ve bunlar çok acı reçeteler. Ne anlama geldiğini de İbrahim kardeşimiz yani teklif sahibi henüz bize tam açıklayamadı, maddelerde açıklayacak.
Değerli arkadaşlarım, ifade ettiğim gibi bu asgari ücreti 4.250 küsur lira yapılması tabii, yetmez ama evet, hani meşhur laf. Yani insanlar bir miktar rahatladı ama enflasyona filan baktığınız zaman, dolardaki artışa bakın, o açıkladığı gün dolar fiyatı ile bugünkü fiyat arasında 2 liradan fazla dolar arttı, 2,5 lira. Baktığınız zaman, bir defa, daha eline geçmeden, hani ocağın sonunda geçecek ya, 100 lirası eriyip gitti, yeterli değil. Fakat beklenen işte, toplumda olumlu bir etki yarattı. Ama yanlış yöntem uyguluyorsunuz. O yanlış yöntemi de işte, TÜRMOB'da çok açık bir şekilde bildirmiş, başkaları da benzer şeyleri söylediler. Yani burada asgari ücretlilerin net şeyi ile işverene maliyeti arasında 20 bin lira civarında şey var ama esas problem -aynı kanun teklifi- uyarınca TÜRMOB'un cümlesini aynen okuyorum. "Teklifi uyarınca aylık brüt 6.272 TL almak üzere anlaşılan bir çalışanın yıllık olarak eline geçecek olan toplam net ücret, asgari ücret alan bir çalışanla aynı, 51 bin liraya mal olacak ancak bu çalışanın işverene maliyeti 88 bin olacak." Bu ne demektir arkadaşlar? Bu açıkça devlet, en çok şikâyet ettiğimiz konuyu yani kayıt dışı çalışmayı teşvik edecektir ve insanların büyük çoğunluğu asgari ücretle çalışmaya doğru itileceklerdir. Ha, siz de bunun farkındasınız Sayın Aydemir ve böyle parantez içinde bir şey koyuyorsunuz. Yani bu da Türkçe nasıl yazılıyor, onu bilmiyorum. Kanun teklifinin maddesinde "Şu kadar ki asgari ücretli olarak çalışmadığı veya asgari ücret üzerinden ücret aldığı halde anılan istisnalardan yararlanıldığının tespiti halinde, istisna nedeniyle ödenmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası kesilmek suretiyle gecikme faiziyle birlikte işverenden tahsil olunur." Böyle bir kanun şeyi olabilir mi ya? Vatandaş yine suç işleyecek belli, şimdiden bir sopa göstereyim. İbrahim kardeş, yanlış yazdırmışlar sana ya! Yakışmadı yani bu Türkçe sana yakışmadı, bu ifade doğru bir ifade değil. Böyle şeylere gerek yoktu arkadaşlar. Şimdi, yani siz biraz sonra geleceğim, BOTAŞ'la ilgili 50 milyar civarında bir şeyi siliyorsunuz. Borcu niye siliyorsunuz? Yani siz bütün ücretlilere genelleseydiniz asgari ücrete kadar vergi alınmayacak -ki biz böyle önergeler vereceğiz- genelleseydiniz 50 milyar civarında paraya ihtiyaç vardı, yani bu da bulunurdu. Zaten bütçeniz sürekli olarak fazlalar veriyor, değil mi yani. Onun ilgili de değişiklikler yapıyoruz. Bu yönteminiz, tekniğiniz yanlış. Bunu düzeltebilirsiniz ve düzelteceğinizi umut ediyorum. Yani Milliyetçi Hareket Partisi de benzer eleştiriler getirdiğine göre ortağı dinleyin yani hani bizi dinlemezsiniz de ortağı dinleyin hiç olmazsa.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, 1'inci maddedeki değişiklik, işte, çatısında ya da duvarında güneş enerjisi üretiminin 20 kilovata çıkarılması. Yani iyi bir şey de niye böyle, ne oldu, nereden çıktı? Ben çok merak ettim, yani böyle aralığın sonuna doğru. Onunla ilgili bir şey söylemiyorum, anlayamadım çünkü nereden çıktığını şey yapamıyorum.
4'üncü maddede bazı şeyler kaldırılıyor. Bu düzenleme yapıldığından dolayı başka anlamsızlaşan düzenlemeler kaldırılıyor.
5'inci maddede savunma sanayisiyle ilgili bir şey var. Bu da yani kimlerdir, nedir, ne hesaplanıyor? Çünkü çok iyi düşünemiyoruz sizinle ilgili değerli arkadaşlar, yani Hükûmetle ilgili daha doğrusu iyi şeyler düşünemiyoruz. Nereden ne hesap yapacak, ne çıkaracak? Yani İbrahim kardeşimiz tabii, bunları çok ince hatlarıyla biliyor da biz bilmiyoruz. Ne düşünüyor, nedir, kimdir? Nereye yapılıyor bu? Tank Palete mi, başka bir yere mi, kime ne çıkarılıyor bilmiyoruz ama birilerine bir şey çıkarılıyor, onu da geçiyorum yani madde gelince belki bir şeyler söyleyeceğiz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kişi kendin gibi bilir işi. "Ben olsam öyle yaparım." diyor.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ama 6'ncı madde çok önemli değerli arkadaşlarım, 6'ncı madde, BOTAŞ'la ilgili madde biliyorsunuz Varlık Fonunun en büyük varlıklarından biridir. BOTAŞ'la ilgili duyulan şeyler hiç yenilir yutulur tipten değil işte BOTAŞ parçalanıyor, yeni şirketler kuruluyor, özelleştirme... Tabii, özelleştirme var, ülkede özelleştirilecek, birilerine gönderilecek edilecek de yani niye bize mal ediliyor değerli arkadaşlarım? BOTAŞ'ın "50" milyar TL" mi dediniz birikmiş borcu? Bu borcun kalemleri de yok. BOTAŞ'ın sitesine baktık, araştırdık ne kadar borcu var görünmüyor, bir şey göremedik. Sanıyorum İbrahim Bey, KDV borcu 50 milyar dolar mı?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - KDV borcu dedik, orada çok net.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - KDV borcu 50 milyar dolar... Ama bütün borçları 33... Bütün borçlarıyla 50 küsur filan diye yazıyor. 50 küsur milyar bize yükleniyor yani. Bu TELEKOM melekom özelleştirmelerinde de benzer şeyler oldu arkadaşlar, bütün şeyler vatandaşa yüklendi, tertemiz bir hâle getirildi ve "25 milyar dolar edecek" denilen TELEKOM 3-4 milyara satıldı, bizim kredimizle satıldı. Sonra o 3-4 milyar borcunu da ödemedi, kazığı da yedik, her şeyi bize mal oldu ve adam çekip gitti. Şimdi endişeliyiz yani gene böyle bir şey mi olacak? Ne yapılıyor? Kim yapıyor? Bunu soru olarak herkese soruyorum değerli arkadaşlarım.
7'nci madde de çok son derece sıkıntılı bir madde değerli arkadaşlarım, hem teknik olarak sıkıntılı bir madde, Anayasa ihlali, böyle olmaz. Yani bir Anayasa varsa efendim "Borç, para ihtiyacı varsa, gelir artırılacak bir şey varsa" falan o zaman gerekebilir ki daha evvel bunu da yaptınız, gerekmedi. Gerekebilir ek bütçe ama "E, burada bir fazlalık vardı. E, ne kadar da belli değil tam olarak ama kısmen belli." dedi Başkanımız. "E, bunu da dağıtacak Cumhurbaşkanı yetkilendirildi." Böyle bir hakkınız yok. Anayasa'ya rağmen, bakın, bütçe hakkı tartışmasız bir şekilde sizin çıkardığınız Anayasa'da da tartışmasız bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Yani kimden ne kadar para toplanacak ve nerede nasıl harcanacak, bunu Cumhurbaşkanına devredemezsiniz yani Anayasa'ya aykırı bir iş yapıyorsunuz. Böyle bir şey yok. Bir de değerli arkadaşlarım, kurallar devleti değil miyiz biz yani, demokrasi değil mi yani? Netice itibarıyla bu kurallara herkesin uyması gerekiyor. Yoksa bizim burada toplanmamızın bir anlamı yok ki. Yani bir yerde kuralsızlıklar yapılacak. E, buradan da geçtiği için bu kuralsızlıklar o zaman meşrulaşacak. Böyle bir şey olmaz. Yani demokrasi var. "Meclis her şeyi yapar." Öyle bir şey yok. Mecliste millet adına toplananlar anayasa yapar ve ondan sonra Meclisi seçer millet. O Meclis o anayasaya uygun kanunlar çıkarır, başka şekilde yapamaz. Ek bütçe mecburiyeti var. Yanlış bir şey yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım, bunu net bir şekilde söyleyeyim.
9'uncu ve 10'uncu madde otobüs şeyleriyle ilgili. Peki, ne bağırırca "Sayıştay işte şey yaptı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi 4 yaş ve küçük çocuğu olan annelere indirim..." Kıyameti kopardı ya bu Esenler Belediye Başkanı, işte, "Sayıştay, suç işledi Büyükşehir filan." diye bağırıp çağırdı. Şimdi, geliyor, iyi yani bunlar, bunlar doğru şeyler, vatandaşa şey yapacak.
Peki, 10'uncu madde çok mühim bir madde arkadaşlar. Sağlık Bakanlığı bütçesinde bunu kısmen -bitiyor sürem biliyorum, bir dakika vereceksiniz bana- tartıştık. Şimdi, burada çok kurnazca bir cümle bulmuş meslektaşım Sayın Koca, Sağlık Bakanlığından geldi bu herhâlde. Bakın, geçenlerde -para mara yok- kıyamet koptu, Türkiye ilaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu yetkilileri toplandılar, Bakan açıkladı, "Ancak 3 milyar verebildi." Arkadaşlar, milyarlarca -ismini, şeyini bilmiyorum- borç var. Niye bu borç var biliyorsunuz. SUT'dan kaynaklanıyor, SUT yani Sağlık Uygulama Tebliği. 2016'da Sağlık Uygulama Tebliği olduğu gibi kaldı değerli arkadaşlar, bunu bilin. Orada kaldı ama Sağlık Bakanlığı ne yapıyor? Sağlık Bakanlığı Sosyal Güvenlik Kurumuyla protokoller yapıyor ve diyelim ki üniversite hastanesi, işte şöyle bir müdahaleye 5 lira alıyorsa kendisi 9 lira alıyor şehir hastanesi patronlarına değerli arkadaşlar ve üniversite hastaneleri batıyor. Şimdi, sanki bir kıyak yapılıyor, üniversite hastaneleriyle bir anlaşma yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Mehmet Bey, biraz daha söz vereceğim. Yalnız şunu söyleyeyim: Geçen sene de aynı düzenleme yapılmış.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet biliyorum, onu söyleyeceğim.
2 milyar TL'lik bir sözleşme yapılıyor ama kesilen faturalar 1 milyar 750 milyonda kalıyor, o aradaki terkin ediliyor, bir şekilde rahatlatacak. Ama değerli arkadaşlarım, o aşağıda kalması var ya, gelecek sene yapılan götürü neyse anlaşmayı da belirliyor. Dolayısıyla üniversite hastaneleri sürekli maliyetin altında çalışmak zorunda. Bunun anlamı üniversite hastanelerinin çökmesidir, üniversite hastanelerinin kapatılmasıdır. Sağlık Bakanlığı bunu yapıyor ve birçok yerde yazmış "TC Sağlık Bakanlığı Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi" Böyle bir şey olmaz, üniversiteler Sağlık Bakanlığına bağlanmadı, bağlanmaz. Bu, tıp eğitiminin bitmesi anlamına geliyor değerli arkadaşlarım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Maddeye gelince isterseniz daha detaya girersiniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tıp eğitimi böyle bir ortamda, özerk bir ortamda yapılır, dolayısıyla bu son derece... Yani bu düzenlemeyi yapın filan ama aklınızın bir ucunda bulunsun, üniversite hastanelerini batırmayalım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Üniversite hastanelerini batırıyor, suçluyorum Sağlık Bakanlığını, batırıyor, çünkü kendisi özel hastaneci.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şehir hastaneleri de özel hastanedir değerli arkadaşlarım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Şimdi, biraz parti değiştirelim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu konuda duyarlı olun yoksa Garo size gene ders verir.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - CHP'yi bitirdin de HDP'ye mi sığınıyorsun?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Durmuş Bey, hazırsanız size söz vereyim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Size ders verir, size. Garo'nun ders vermesini gayet iyi anladınız.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - HDP'ye sığının bakalım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım, Durmuş Bey'e söz verdim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Garo size ders veriyor.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - HDP'ye sığının bakalım, ortaklarınıza sığının bakalım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, Durmuş Bey'i dinlemek istemez misiniz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Garo'yu niye haklı görüyorsunuz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Garo size ders veriyor. Faiz anlatıyor size, haram anlatıyor, helal anlatıyor.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreyi baştan başlatacağım.
Mehmet Bey, Durmuş Bey'e söz verdim, rica ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Çelebi'ye söyle.