| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4031) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 20 .12.2021 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu asgari ücretin ve asgari ücret kadar olan tutarın bütün çalışanların gelirlerinden düşülmesi, istisna edilmesi doğru bir karardır, bu kararı destekliyoruz. Sabahtan beri yapılan tartışmaların da ben bu anlamda aslında çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Tabii, karar burada verilmemiş olmakla birlikte, bu işin ilk ortaya çıkmasından itibaren muhalefet partilerinin ve meslek örgütlerinin bu konudaki tavırları, bu konuyu kamuoyu gündemine taşıması bugünkü alınan kararda etkili oldu diye düşünüyorum, değilse kanun teklifi böyle bir şeyle gelmezdi. Kanun teklifi orijinali sadece asgari ücretin vergi dışı bırakılması şeklinde gelmezdi, herkesi kapsayacak şekilde gelirdi. Demek ki bu tartışmalar, toplumdaki bu beklenti, talep etkili oldu. Bizim de İYİ Parti olarak bunda tabii, çok katkımız olduğunu değerlendiriyorum.
Şimdi, bu aklıselimin hâkim gelmiş olması, vahim bir hatadan dönülmüş olması çok iyi, çok güzel. Adalet işi bir yana -tabii, vergide adalet açısından bu zaten gereklilikti de- yani hakikaten diğer türlü, teknik olarak uygulanması çok zor ve çok ciddi problemler, kayıt dışılık problemleri, başka problemler çıkaracak bir şeydi, bu anlamda iyi oldu.
Şimdi, tabii, burada yalnız birkaç tane konu var, onları tekrar düşünmek gerekir. Birincisi, önceki sistemde vergi alırken evli ve çocuklu olanlara, çocuk sayısına göre bir avantaj sağlama imkânımız vardı, şimdi bu imkân ortadan kalktı. Yani vergi bu anlamda herkes için sıfırlandığı için bu imkân ortadan kalktı. Ama bakın, bu sadece bizde falan değil. Hani Sayın Cumhurbaşkanı diyor ya "İşte 3 çocuk yapın." falan -yani o işin bir yanı, yani o bir tavsiye- insanlar, tabii, bunun da bir miktar ücret vergisinden düşürülmesini bekliyor. Bu sadece bizde değil, dünyanın her tarafında. Özellikle, OECD ülkelerine baktığımız zaman Türkiye eleştirilerinde o vardı yani "Sizin bekâr ile evli ve çocuklu olan arasındaki vergi yükü çok fazla değişmiyor, bunları bir miktar farklılaştırmanız gerekiyor." diyordu, biz, şimdi tamamen eşitlemiş olduk Sayın Başkan. O yüzden evli ve çocuklu olanlara, eşi çalışmayıp çocuğu olanlara ilave bir teşvik unsurunu mutlaka sisteme yerleştirmemiz lazım. Bunun ben çok önemli olduğunu düşünüyorum, o insanların geçinebilmesi açısından. Bütün dünyada olan bir şey, bize has bir şey falan değil, bütün dünya bunu ciddi ölçüde farklılaştırıyor hem de böyle ufak tefek falan değil. Bu, birinci husus.
İkincisi: Şimdi, bu vergi dilimi konusu hâlâ bir netlik kazanmadı. Ben baktım, tabii, bizim de bu konuyla ilgili önergemiz var, diğer siyasi partilerin de önergesi var ama Cumhur İttifakı'nın müşterek verdiği de bir önerge var. Tabii, bakalım, siyasi nezaket nasıl olacak? Yani, ortak bir önerge hâline getirebilecek miyiz bunu, onu bilmiyorum ama her hâlükârda işte Cumhur İttifakı'nın dediği önerge geçecek, öyle anlaşılıyor. O önergede şunu net olarak göremiyoruz; bakın, bu kısmını anlatabilecek miyim? İşte, 5 bin liradan diyelim ki 60 bin liralık bir kısmı vergi dışı tutuyoruz şimdi, ondan sonra 60 binin üzerindeki kısım için vergi yüzde 15 diye mi başlayacak, yoksa o 60 bin yeni vergi dilimine göre bir matraha gelecek, ondan sonra mı başlayacak? Eğer yüzde 36 vergi dilimleri artarsa büyük ihtimal şöyle bir şeyle karşılaşacağız: İlk vergi yüzde 20'de bir ay vergilenecek yani ikinci aydan itibaren asgari ücret üzerinde maaş alan herkes yüzde 27 vergi dilimiyle başlayacak. Şimdi, dolayısıyla, bu kısmı çok önemli, buraya bir bakmak gerekiyor, olması gereken de... Madem böyle bir şey yaptık, vergiden yapıyorsak... Yani fiili olarak 15'lik vergi oranı kalktı gibi oluyor. İlk vergi oranı yüzde 20 ama hani 60 bin liraya kadar muafiyet var, ama şu andaki şey, 32 binle başlayacak ilk vergi dilimi, ikinci vergi dilimi kaç olacak onu tam bilmiyorum ama ben öyle bir baktım yani sanki bir ay falan yüzde 20'den vergilenecek -biraz daha orta geliri olan bir insanı düşünün- ikinci aydan itibaren yüzde 27'lik dilime direkt giriyor. Şimdi, bunun da olmaması lazım. Yani bu konuda mutlaka teknik bir görüş istiyoruz, eğer hakikaten bir vergi indirimi yapmak istiyorsak yani bu miktarı geçtikten sonra o şeyin, müterakkiyet 15, 20, 27 neyse öyle devam etmesi lazım. Yani bunu matraha sayıp çalışanları, vergi dilimlerini patır patır, hiç vergi vermeden vergi dilimi atlar vaziyete getirmememiz lazım. Bu konuda hem benim kanaatim bu, böyle olmalı hem de bunun nasıl uygulanacağı konusunda veya şu andaki kanun teklifinde bu konuda açıklık var mı yok mu onu işin doğrusu bilmiyorum, onu da bize arkadaşlar söylerlerse memnun olurum.
Sayın Başkan, tabii, ilk konuşmamda da ifade ettim yani genel ekonomi politikalarına falan girmeyeceğim onları da çok konuştuk. Tabii, güzel, bu rakam iyi ama -başka arkadaşlar da söyledi, ben de çok söyledim, geçen haftaki bütçe görüşmelerinde de söyledim- esas önemli olan tabii, enflasyonu dizginlemek. Yani, enflasyonu tutamazsak, emin olun konuştuğumuz hiçbir rakamın hiçbir önemi yok. Yani, bir iki ay içerisinde bu rakamların hepsi gider. Yoksa biz yaşadık yüksek asgari ücretleri, yüzde 130'larda asgari ücret artışı olduğu yıllar oldu geçmişte, 1990'lı yıllarda. Yani o yıllarda işçilerin çok daha refah içerisinde yaşadığını söyleme imkânımız yok. Esas olan, reel olarak ne bırakacak, ne kalacak işçinin elinde? O yüzden enflasyonu aşağıya çekecek politikaları mutlak surette Hükûmet bir şekilde uygulamaya koymalıdır.
İkinci bir husus -yine bu cümleden olmak üzere- bunu telafi edici bir mekanizmayı koymamız lazım. Şimdi, ben şunu sordum daha önceki konuşmalarımda Hükûmete: Yani, tamam 4.250 TL, yüzde 50 artışı verdiniz ama bunu hangi enflasyon varsayımıyla verdiniz? Öyle ya, şimdi orta vadeli programa bakarsak gelecek yıl enflasyon -yanlış hatırlamıyorsam- yüzde 9,8, hadi yüzde 10-15 -fark etmiyor artık 5-10 puan enflasyon da bizim açımızdan çok küsurata geldi de- yani bize bir şey söylesinler. "Biz bunu yüzde 10, yüzde 15, yüzde 20 enflasyonu esas alarak verdik, bunun üzerinde bir enflasyon olursa telafi edeceğiz." diye bir şey konuşmamız lazım. Yani dolayısıyla en geç -belki üç aylık ama- temmuz ayında bununla ilgili yani enflasyon hedefine ilişkin bir deklarasyon olmalı ve ondan sonra bir telafi mekanizmasını da işin içerisine katmamız lazım. Yoksa çalışanların mağduriyeti devam edecektir çünkü Türkiye, bugünkü politikaların devam etmesi durumunda -az önce de söyledik zaten, Durmuş Bey de söyledi- çok hızlı bir enflasyonu yaşayacak. Bunu üzülerek söylüyorum, maalesef göreceğiz.
Bir de çok kısa... Sayın Cumhurbaşkanı bugün Kabine toplantısı sonrası bir kısım tedbirler açıkladı. Tabii, bunların hepsi, artık, mecburiyetten kaynaklanan tedbirler; işte EXIMBANK'ın bir kur hedefi vermesi. Hadi bu, yine, bir miktar, geçmişte de belli bir şekilde oldu. Detaylarını bilmediğim için ona ilişkin bir değerlendirme yapmayacağım. Ancak Türk lirasından kaçışı önlemek için Türk lirası mevduata kur garantisi vermesi... Ben bilmiyorum, dünyada hiç böyle bir uygulama oldu mu? Yani Türkiye'de olmadı, böyle bir uygulamanın olduğunu ben hiç bilmiyorum. Şimdi, ya, daha bir hafta içerisinde söylediği bütün cümlelerin tamamını yalanladı Cumhurbaşkanı. Ne dedi? Nas vardı. Şimdi, nas ne oldu? Haşa, ya, haşa! Yani o kadar kolay konuşulur hâle getirildi ki bize bu şeyler. Ya, şimdi, diyor ki: "Senin faizin düşük gelirse ben bunun üzerine ilave faiz vereceğim." Yahu, arkadaş, nas sadece "politika faizi" denilen faizde mi var? Hazinenin borçlanma faizinde yok, öğrencilerin faizinde yok; efendim, ticari faizler yüzde 30'lara gelmiş, oralarda yok. Biz burayı düşürdükçe oralar artıyor tam tersine. Yani piyasa faizini yükseltici, daha doğrusu herkese dokunan bütün faizleri yükseltici her türlü karar alınıyor; ondan sonra o anlamda nastan filan bahsedilmiyor, sadece politika faizine gelince "Nas var, gerisini ben düşünmem." şeklinde bir anlayış içerisinde hareket ediliyor. Ama şimdi geldiğimiz noktada "Türk lirası faizi yetmez sana kardeşim..."
Bakın, bir de şey tabii: Yani Türk lirası mevduatlarına -bunu defalarca söyledim- bir muhalefet milletvekili olarak, vergi konulsun diyorum ya. Arkadaş, bunu lütfen siz de düşünün. Herkesten vergi aldığınız bir ortamda, milyarlarca liralık TL mevduatından faiz geliri elde edenlerden bir kuruş vergi almıyor bu Hükûmet. Niye almıyor? Madem pandemi var, madem efendim nas var, madem efendim sıkıntı var. Yani bu gelirleri niye bu kadar çok muaf bırakıyoruz? Şimdi, bu yetmezmiş gibi, bir de üzerine ne getirdik? Dedik ki: "Sizin bu mevduat faizlerinizdeki faiz eksik kalırsa üzerini tamamlayacağız." Uygulaması nasıl olacak? Onu anlamak mümkün değil. Yani mevduat... Hepsi kamu değil ki bunların, özel bankalar var. Şimdi, özel bankalarda yüzde 15-16 herhâlde şu anda mevduat faizi, kur şoku -tabii, onda hangi dönem alınacak filan, onlar ayrı bir şey de- yüzde 40 oldu; yüzde 25'ini kim verecek? Devlet mi verecek, özel banka mı verecek? Özel banka verecekse, özel banka mevduatı cebine koyup beklemiyor, bunu kredi olarak mı verecek? Bunu kredi olarak nasıl verecek? TL kredi olarak, dövizle mi verecek? Yani böyle uygulanamayacak, olmayacak bir şey. Yani bir şey yapıyoruz, bir sıkıntıyı çıkartıyoruz. Sonra o sıkıntıyı gidermek için daha büyük sıkıntılar çıkaracak yollar deniyoruz. Hâlbuki bunların hepsinin çözümü var yani bu politikayı değiştirdiğiniz zaman bunların hepsi çözülebilir.
Bir de bu -Durmuş Bey daha iyi bilir ama- hani "currency board" dedikleri noktaya gidiyor herhâlde, para kurulu gibi bir şey. Türk lirası kalmıyor Sayın Başkan. Hani Sayın Cumhurbaşkanı dedi ya "Millî para bizim paramızdır, bu da TL'dir." diye o gür, davudi sesiyle. Nerede arkadaş TL? TL yok. Şimdi, dövizimiz olmadığı için, adına "TL" isterse "kâğıt" ne dersen de, getirisi kura bağlanmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bütün TL mevduatının, bütün Türk lirasının getirisini kura bağlıyoruz. Ondan sonra diyoruz ki biz: "Türk lirasıdır bizim paramız, millî para." İşte Başkan Vekili diyor ki: "Ahlaksızlıktır başka paraya gitmek, başka parayla iş yapmak, bilmem ne." Allah aşkına, biraz tutarlı olmak lazım ya, biraz anlamlı bir iş yapmak lazım.
Ben bu hemen, çok yeni olduğu için ilk yorum olarak bunları söylemek istedim.
Teşekkür ediyorum.