KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, kamu kurumlarının değerli mensupları, değerli basın mensupları, tabii ki sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, Bakanlığınız gerçekten önemli bir görev ifa eden ve toplumun çok geniş kesimine hitap eden bir bakanlık. Tabii, sizin yürüttüğünüz politikaların da buna uygun olması ve biraz da siyaset üstü olması lazım. Şimdi, bazı faaliyetleriniz elbette ki siyasetle ilişkilendirilebilir ama bazıları vardır ki kesinlikle siyasetin konusu olmaması lazım. Mesela siz sosyal yardımların kimlere, nasıl ve ne oranda yapılması gerektiği konusunu siyaset olarak dizayn edebilirsiniz; bu bir sosyal politikaya bakış meselesidir ancak bir kişinin fakir ya da zengin olup olmadığını siyasi gözlükle değerlendiremezsiniz çünkü o sabittir, bilinen bir şeydir ve somuttur. Ancak, burada bulunan tüm arkadaşlarım da buna büyük oranda katılacaklardır, öyle umuyorum; yapılan tespitlerin her zaman böyle olmadığı, siyasi düşünceye göre yardımların yapıldığı ve bu şekilde de yurttaşlar arasında hoşnutsuzluklar meydana geldiği bilinen bir gerçektir, sürekli bu dile getirilir.

İkinci husus: Sayın Bakan, siz elbette pek çok faaliyet yürütüyorsunuz ama uçtaki yurttaşa yani taşradaki insana en çok ulaştığınız ve ulaşmakta aracı olarak kullandığınız birim, öyle zannediyorum ki sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarıdır. Yani yurttaşlara yapılan bu yardımlarda en çok kullandığınız birimin o olması gerekir. Ancak, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının yaptığı yardımların da demin söylediğim ölçüler içerisinde her zaman adil olmadığı gibi yurttaşlarımızda bir yakınma var.

İkincisi: Sosyal yardımlar çok dağınık. Bir de Sayın Bakan, bu "sosyal yardım" kavramını değiştirip bunu "sosyal hak" olarak nitelemek lazım. Biz yurttaşlara yardım yapmıyoruz, onların hakkını veriyoruz çünkü bizim Anayasa'mız sosyal devlet ilkesini anayasal bir ilke olarak tespit etmiş. O zaman, bizim vatandaşlarımıza yaptığımız katkı bir yardım değil, onlara bir haktır. O zaman, bu kavramı değiştirmek lazım.

Sosyal yardımların tek elden toplanacağı ve sistemleştirileceği yolunda sizin Bakanlığınızın ilk kuruluşunda bir söylem dile getirildi, öyle oldu ama kuruluşundan bu yana bu konuda çok da fazla yol alınamadığını, sosyal yardımların -sizin deyiminizle, biz ona "sosyal hak" diyoruz- dağınık bir şekilde ve yurttaşlara, demin ifade ettiğim gibi, adil olmayan ölçülerde ulaştırıldığı bilinen bir gerçek. Acaba sosyal yardımlarla ilgili, sosyal haklarla ilgili bu düzenlemenin yapılması, sosyal hakların yurttaşlara eşit oranda ulaştırılması açısından daha yararlı olmaz mı?

Sayın Bakan -Sayın Mustafa Şahin gitti, şimdi, o zaman şöyle diyeyim ben sorumu- acaba Sayın Şahin'in söylediklerine siz katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz? Önerileri vardı evlilikle ilgili, kadına tanınan pozitif ayrımcılıkla ilgili. Çünkü siz icra mevkisinde olan birisiniz, sizin bu görüşlere katılıp katılmadığınızı bilmeniz zannediyorum toplum açısından da çok önemlidir.

Şimdi, demin bir arkadaşım da ifade etti, gelir dağılımının Türkiye'de iyi olduğu yolunda bir tespit yapılmış. Şimdi, gelir dağılımının Türkiye'de iyi olup olmadığını ancak karşılaştırıp...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Serindağ, toparlayın lütfen.

Buyurun.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

O zaman konuşmamı maalesef kısa keseceğim. Bazı bölümleri atlayacağım o zaman.

BAŞKAN - Buyurun.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Şimdi, gelir dağılımının adil olup olmadığını ancak karşılaştırmalı olarak tespit edebiliriz. Oysa, biz de biliyoruz ki istatistikler Avrupa'da gelir dağılımının en bozuk ülke olduğunu ifade ediyor Türkiye'nin. OECD ülkelerinde ve OECD ülkeleri içerisinde gelir dağılımı en bozuk olan ülkelerin başında geliyoruz. Bunu tespit olarak ifade etmek istedim.

Bir de şu çok önemli, Sayın Başkan, izin verirseniz onu da ben ifade edeyim.

BAŞKAN - Tabii, buyurun.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Bakanlığınızda, Sayın Bakan, ben taşrada görev yapmış biri olarak ifade ediyorum, maalesef meslek memuru çalıştırılmıyor. Meslek memurunun yapacağı görevi başka görevliler ifa ediyor. Oysa sizin bakanlığınız, bilhassa taşradaki birimler özellik arz eden birimlerdir. O nedenle burada görev alacak olan insanların meslek eğitimi almış, deneyimli, tecrübeli, ehliyetli olması lazım çünkü siz dezavantajlı gruplara daha ziyade hizmet götürüyorsunuz. Mutlaka sizin buna dikkat etmeniz lazım ama benim gördüğüm, meslek mensuplarından maalesef yeteri oranda, yeteri derecede yararlanılmadığı şeklindedir.

Binnaz Hocam değindi, bu kadın cinayetlerine mutlaka bir çare bulmamız lazım. Her gün gazetelerin 2'nci, 3'üncü sayfalarında bununla ilgili haberleri, televizyonlarda bununla ilgili yayınları görmek, izlemek insanları mutsuz ediyor. Artık bizim ülkemizin bu ayıptan kurtarılması lazım.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Son bir ayda 59 kadın öldürülmüş.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Yani bu ayıptan bizim artık bu ülkeyi kurtarmamız lazım. En büyük görev de size düşüyor.

Bir de Sayın Başkan, izninizle Suriyelilerle ilgili bir hususu ifade etmek istiyorum. Şimdi, Sayın Bakan, sizin Bakanlığınızın ismi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, o zaman sizin bu Suriye'den gelen insanların Türkiye'de yarattığı sosyal problemlerle mutlaka ilgilenmeniz lazım. "İlgilenmiyorsunuz." demiyorum ama daha çok ilgilenmeniz lazım. Ailelerin sosyal yapısında, aile yapısında, sosyal huzurunda çok büyük tahribatlar yaptığını... Sizin mutlaka bununla ilgili tespitleriniz, teşhisleriniz vardır, bununla ilgili sizin bir tedbir düşünmeniz lazım.

Selefiniz şöyle buyurmuştu, demişti ki: "Efendim, Suriye'den gelenler Gaziantep için şanstır." Bu çok yanlış bir deyimdir, çok tehlikeli bir deyimdir. Onlar ne gelenler mutlu ne de Gaziantep'tekiler mutlu, hem onlar mutsuz hem Antepliler mutsuz. O nedenle bu soruna da eğilmenizde fayda var diyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan sabrınız için, sağ olun.