KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri ve bu salonda bize hizmet eden değerli emekçi kardeşlerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Genel Müdür, görevinizde başarılar diliyorum ve yanınızda gördüğüm arkadaşların çoğunu da ilk kez görüyorum. Yani geçen yıl Zafer Bey geldiğinde çok farklı arkadaşlarla karşılaşmıştık, bütün yönetim neredeyse değişmiş, bazı arkadaşlar buradaydı sanıyorum ama çoğu değişmiş. Size şunu söyleyerek başlayayım: Ön sıralarda 3 erkeksiniz Genel Müdür Yardımcıları olarak, Yönetim Kurulunuzun da tamamı erkek. Yani böyle bir yapının dünyada değer görme şansı yok Sayın Genel Müdür.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Erişah Hanım var, Yönetim Kurulu Başkan Vekili erkek değil.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kadın mı?

Peki, Başkan Vekiliniz kadınmış ama gene de 1 kişinin Yönetim Kurulu üyesi olduğu ve Genel Müdür ve Yardımcılarının tamamının erkek olduğu bir yapının değer bulma şansının olmayacağını düşünüyorum. Arka sıralarda kadın arkadaşlarımız var, bunlar iyi ama mutlaka Yönetim Kurulu düzeyinde, eşit düzeyde en az yüzde 50 kadın olması gerekir veya Genel Müdür Yardımcılarının da en az yüzde 50'sinin, mümkünse daha fazlasının kadın olması gerekir, değer görmeniz için, önce bunu söyleyeyim.

Sayın Genel Müdür Arda Bey, biz seçim bildirgemize Varlık Fonunun kapatılmasını koymuş bir siyasi partiyiz ve iktidar olduğumuzda da bir sonraki seçimde, iktidarın bir parçası olduğumuzda da seçim bildirgemizde olan şeyi gerçekleştireceğiz. Varlık Fonunun açılması sürecinde de itiraz etmiş ve buna karşı olmuş bir siyasi partiydik. Şimdi de karşıyız ve ilk fırsatta kapatacağız. Bu bilgiyle size eleştirilerimi sunacağım, öncelikle bunu söyleyeyim.

Varlık Fonunun kurulalı beş yıl oldu, beş yıldır da büyük bir hayal kırıklığı olarak ortada kaldı; bunu da net bir şekilde ortaya koyayım. Varlık Fonu çok büyük hayallerle kurulmuştu, Türkiye'ye stratejik bir hamle yaptıracaktı güya ama "Beş yılda ne yaptı?" dediğimiz zaman yalnızca bir kurtarma fonu olarak ortada kaldı. Ağaoğlu finans merkezi yapacaktı, Ağaoğlu battı; Varlık Fonu gitti, Ağaoğlu'nu kurtardı kamu kaynağıyla.

Bunun yanında yaptığınız şeylere baktığımızda, gene, kurtarma fonu olarak devreye girdiniz, Turkcell'i, batık durumda olan bir yapıyı kamuya geçirdiniz. Şimdi de TÜRK TELEKOM'da benzer durum var Sayın Başkan. TÜRK TELEKOM'u da biliyorsunuz, 3 tane bankanın elinde batık bir varlık var, bu varlığı almak üzere Varlık Fonu devreye girecek. Evet, bu anlamda, bunların zaten biz özelleştirilmesine karşıydık. "TÜRK TELEKOM özelleştirilmesin." dedik. TÜRK TELEKOM'u özelleştirdiniz ve onu alan kurum Türkiye'ye 10 milyar dolar kazık attı ve eğer ki şu andaki internet altyapımız bu kadar zayıfsa Türkiye'yi soyup soğana çeviren Hariri Grubunun yapmadığı yatırımlar yüzündendir. Böyle internet sağlayıcı, altyapı sağlayıcı kuruluşun mutlaka kamuda kalması gerekirdi. Bu anlamda kamuya dönmesini destekliyoruz -bunu da söyleyeyim- mutlaka kamuya dönmeli, bu yapılar kamulaştırılmalıydı ve TÜRK TELEKOM'un da kamuya dönmesi doğru bir karardır.

Şimdi, bunun dışında baktığımda sunumunuz büyük bir hayal kırıklığı benim için -onu da söyleyeyim- geçen yıl Zafer Bey geleceğe dair bir şeyler söylemişti, pek çoğu bizim desteklemediğimiz şeylerdi ama bu yıl siz geleceğe dair hiçbir şey söylemediniz çünkü geleceğe dair söyleyecek bir şeyiniz yok. Yani yalnızca TÜRK TELEKOM'un belki kamulaştırılması, Varlık Fonu finans merkezine kamulaştırılması... Yani bir kurtarma fonu, bir batık fonu olarak devrede Varlık Fonu. Bunun dışında bir gelecek vizyonu yok. İyi ki de yok belki çünkü geçen yıl Zafer Bey'in gelecek vizyonu olarak sunduğu şeyler o kadar kötüydü ki mesela "Termik santral yapacağım." demişti. Ya kardeşim, yeşil devrimi konuştuğumuz günlerde, karbon vergisini konuştuğumuz günlerde "Termik santral yapacağım Maraş'a ve Maraş halkını daha fazla zehirleyeceğim." demişti.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yapılıyor, yapılıyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Durdurulacak diye umut ediyoruz. Yani birazdan bunu da soralım. Bu proje devam ediyor mu?

İkincisi "Altın madenleri çıkaracağım." demişti. Allah Allah! Yani altın madeni çıkarmak Varlık Fonunun işi mi? Altın madeninin çıkarıldığı yerlerdeki ekolojik sorunları da biliyoruz. Bundan da vazgeçildi diye düşünüyorum. Bu projeden vazgeçildi mi? Bu da sorum olsun.

"İskenderun'a petrokimya tesisi yapacağım." demişti. Ya, kardeşim, İskenderun'da zaten petrokimya tesisleri var, oranın halkı büyük bir tehlike altında. Bir petrokimya tesisi patladığında... Yerleşim yerlerine bu kadar yakın bir yerde yapılmasının doğru olmadığını düşünüyoruz ve oranın halkına sorulması gerektiğini düşündük. Bu anlamda bu projeden vazgeçildi diye düşünüyorum çünkü sunumunuzda herhangi bir şey görmedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi ama olması gerekenlerle ilgili bir şeyler söylemiyorum ama Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Genel Müdür; en azından "Bir Varlık Fonu ne yapabilirdi bu ülkeye?" diye bir şeyler söylemeye çalışacağım. Ya, şimdi, biz orta gelir tuzağında ve orta teknoloji tuzağında olan bir ülkeyiz ve nal topluyoruz. Yani hep başkalarının ürettiği teknolojileri kullanıyoruz. Şu anda telefonunuzun markası nedir bilmiyorum ama ya Samsung'dur ya Apple'dır baktığımızda. Eve gittiğinizde Netflix'ten dizi izlersiniz kuvvetle muhtemel. Google'ın arama motorunu kullanırsınız, WhatsApp'la haberleşirsiniz. Yani, bu anlamda, başka ülkelerin ürettiği teknolojiyi kullanan bir ülke durumundayız, nal toplayan bir ülke durumundayız. Yazılım konusuna baktığımızda, örneğin, yani bir Tesla -ben çok desteklemiyorum bu arada patronunu yani bence korkunç bir insan ama- dünyanın en büyük şirketlerinden biri oldu, bir yazılım sonucunda bu oldu. Yani bir arabanın şasisini üretmek artık mesele değil, arabayı çok cilalı, boyalı yapmak mesele değil. "O arabanın hikâyesi nedir?" diye baktığımızda o arabanın... Mesela, Elon Musk diye bir adam çıktı; 1,2 trilyon dolarlık "Tesla" diye bir şirket yarattı. Ne üzerine yarattı? Bir hikâye üzerine yarattı. "Bu araba yazılımla yürüyecek. Ben uzaya uydular göndereceğim. Yeşil araba olacak, benzin yakmayacak, elektrikle bin kilometre gidecek. Uzaya benim gönderdiğim uydularla sen arabanın direksiyonuna dokunmayacaksın, sen programa gireceksin, araba kendi kendine gidecek." dedi ve 1,2 trilyon dolarlık bir şirket yarattı. Cirosu 50 milyar dolar değil şu anda bakın ama hikâyesi o kadar büyük ki 1,2 trilyon dolarlık bir şirket yarattı. Hani bizim "TOGG" diye bir Otomobil Girişim Grubumuz var ya, Allah'ınızı severseniz, "Uluslararası piyasaya çıkıyorum, ben TOGG'u satıyorum arkadaş." deyin. Ben iddiayla söylüyorum, 1 milyar dolar veren olursa ben şu anda vazgeçeceğim bu işten, diyeceğim ki "1 milyar dolar değer veren birisi oldu." Binde 1'inden bahsediyorum çünkü TOGG'un bir hikâyesi yok, nal topluyor. Bu açıdan yapılması gereken bence... Petrokimya tesisi, termik santral, altın arama, bunlar tabii ki olabilir yani ülkenin ihtiyacı vardır, olabilir ama bunlara 10 milyar dolar, 15 milyar dolar yatırırsınız, bunların geri dönüşümü yirmi yılda olur. Cari açığa biraz faydası olur ama katma değer olarak baktığımızda çok büyük bir katma değer yaratmaz. Bence ülkemizin ihtiyacı olan şey, yeni dünyayı anlamak. Ben Varlık Fonunda böyle bir vizyon görmedim. Yıllardır, Zafer Bey döneminde de önceki Genel Müdür döneminde de böyle bir vizyon ortaya koyulmadı, siz de böyle bir vizyon ortaya koymadınız. Yeşil devrimi konuşuyoruz, dijital devrimi konuşuyoruz, teknoloji devrimini konuşuyoruz. Bunu anlayan, bu yönde bir vizyon ortaya koyan bir yapımız yok. Bu yapıyı Devlet Planlama Teşkilatı koymalıydı ama onu kapattınız. Yani sonuç olarak Türkiye'yi yeni dünyaya hazırlayacak... Çünkü bakın, biz Sanayi Devrimi'nde nal toplamış bir ülkeyiz. Dünya tarım devrimi bu ülkede oldu, bu topraklarda oldu on bin yıl önce ama bakın, şimdi biz mercimek, buğday ithal ediyoruz; öyle değil mi? Tarım devriminden bile geride kalmış durumdayız. Sanayi Devrimi yüz elli yıl önce ortaya çıktı, onu da anlayamadık, Sanayi Devrimi'ne çok geç eşlik edebildik. O yüzden de Osmanlı da geri kaldı, Türkiye Cumhuriyeti devleti de yeni bir noktadan başladı. Sonra kamu devreye geçti ve kamu yatırımlar yaptı, KİT'ler KİT yatırımları yaptı. Sonra dendi ki: "Arkadaşlar, neoliberal politikalar devreye geçti." Bu kamu iktisadi teşekkülleri satıldı, haraç mezat satıldı. Ama şimdi dünya, özellikle 2008 küresel krizinden sonra anladı ki kamunun bu kadar devre dışı kalması doğru değil, kamu mutlaka devrede olmalı "Bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler, her şeyi özel sektöre bırakalım dönemi bitmeli." diye bir anlayış ortaya çıktı ve kamu yeniden dünya ekonomisine dönmeye başladı, özellikle Batı demokrasilerinde de bu söz konusu. Evet, kamu devreye geçmeli ama nasıl geçmeli? Ya, bu konuda da herhangi bir vizyon ortada yok. Yani siz termik santral yaparak mı dünyayı yakalayacaksınız? Yoksa efendim, rüzgârgüllerinin yanına o rüzgârgüllerinin ürettiği elektriği depolayacak ve rüzgârın esmediği zaman sisteme verecek pilleri ilk önce yapan ülke olarak mı dünyada söz sahibi olacaksınız? Böyle bir soru var ortada. Şimdi, Almanya buna çalışıyor "Efendim, termik santralleri kapatırsak elektrik olmaz." diyor mesela değil mi? E, Almanya kapattı, nükleer santrallerini de kapattı. Bak, şimdi sisteme rüzgârgülleriyle elektriği veriyor. Nasıl veriyor? Depolama teknolojisine on milyarlarca euro yatırım yapıyor çünkü, dünyada birinci olmak için bunları yapıyor. Ama biz ne yapıyoruz? "Efendim, termik santral yapacağız." diyoruz. E, karbon vergisi ne olacak? Hadi bıraktım, sizin ekoloji konusunda bir vizyonunuz yok. E, termik santralin ürettiği elektrikle tişört ürettin, gümrüğe gittin, tak, karbon vergisi bu yılın sonunda karşına çıkacak. Ne yapacaksın? Hazır mısın ülke olarak bu yeşil devrime? Değilsin. Dijital devrime hazır mısın? Değilsin. Niye? Yazılımcı geliştirmiyorsun çünkü. Bu ülkenin 1 milyon yazılımcı yetiştirmek gibi bir hedefi olmalı. Bakın, iddiayla söylüyorum "1 milyon rakamı çok." demeyin. 1 milyon yazılımcı yetiştirmek gibi bir hedefi olmalı, 1 milyon yazılımcı çünkü gelecek yazılımcılıkla ilgili.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle bir proje vardı ne oldu ya? Ne oldu o proje?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Diğerlerini bir bitirelim, diğerleri devam ediyor ya.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, bu ülkenin şu anda bir fabrika işçisine verebildiği ücret -maalesef, düşük teknolojili tişört ürettiği için- 200 euro ama bir yazılımcı 2 bin euro da kazanabilir, 20 bin euro da kazanabilir, 200 bin euro da kazanabilir. Ama biz orta gelir tuzağında kalıyoruz, diyoruz ki "Termik santral yapacağız, orada bin kişi çalışacak, onlara da 200 euro maaş vereceğiz." Bu mudur sizin vizyonunuz Sayın Başkan? Bu konuda ben sizden bir şey duymadım, herhangi bir hedef de duymadım. Yani Turkcell... Aldınız, çok güzel, bir arpalık. Bakın, ben size söyleyeyim mi? Turkcell'de geçmişte liyakatli insanlar çalışıyordu, şu anda kimin dayısı varsa Turkcell'de işçi olarak çalışıyor, belli birimlerde çalışıyor. O yüzden Turkcell teknoloji üretemiyor. Bakın, ben Turkcell'i şöyle bir şirket olarak hayal edebilirdim yani Turkcell Türkiye'nin Samsung'u olacak diye bir hedef konulabilirdi. Bir teknoloji şirketi olacak hem efendim, veri sağlayıcı olarak hem teknoloji üreten bir şirket olarak bir yapı ortaya koyacak. Ya, BiP diye bir şey üretti değil mi Turkcell? Kim kullandı? Bak, battı BiP, herkes WhatsApp kullanıyor, nal topladı çünkü geride kaldı, teknoloji üretemiyor, altyapısı zayıf, internete gerekli yatırımı yapmıyor, dijital gelişim anlamında gerekli yatırımları yapmıyor, yapamıyor çünkü bir arpalığa dönmüş durumda, liyakatli insanlar orada çalıştırılmıyor.

Sayın Başkan, bakın iddiayla söylüyorum: Türkiye tarım devriminde en gelişkin ülkedir. Dokuz bin yıl boyunca bu topraklar dünyanın en gelişmiş medeniyetlerini üretti; Urartu'ya bakın, Roma'ya bakın, Bizans'a bakın, Osmanlı'ya bakın, Selçuklu'ya bakın, en gelişmiş medeniyetlerini üretti ama sonra biz Sanayi Devrimi'ni okuyamadık. Sanayi Devrimi'ni okuyamadığımız için yüz elli yıldır dünyanın gerisindeyiz. Şimdi, yirmi beş yıl önce teknoloji devrimi çıktı, onu da okuyamadık. Şimdi dijital devrim ve yeşil devrim var, onda da nal toplamak üzereyiz. Ben iddiayla söylüyorum: Beş yıl içinde ya da on yıl içinde ya o trenin son vagonuna bineceğiz ya da kalıcı olarak yoksul kalacağız. Bakın, iddiayla söylüyorum, orta vadeli olarak söylüyorum. Çünkü hani son vagonu kaçırdıktan sonra artık en fazla ırgat olursunuz, o sistemin ırgatı olursunuz, ucuz tişört üretirsiniz, termik santral yakarsınız ama o treni yakalarsanız kişi başına 25 bin dolar geliri olan bir toplum yaratabilirsiniz. Şu anda bakın, bir AŞ mantığı içindesiniz Sayın Başkan, anonim şirket, Tayyip Bey de dedi ki "Ben şirket kuracağım, efendim, Türkiye'yi şirket gibi yöneteceğim." Ben size soruyorum, yönetim kurulunuz hangi aralıklarla toplanıyor? Ne kadar sürede bir toplanıyorsunuz? Sayın Tayyip Erdoğan yönetim kuruluna bu yıl kaç kere başkanlık etti? Nasıl bir vizyon ortaya koydunuz siz Genel Müdür ve yardımcıları olarak? Hedefleri yönetim kurulunda nasıl geçti? Yani bir kâr mantığıyla bakan bir yapı mısınız? Yani bunu geçtim hadi, silikon vadisi yapın, efendim, Turkcell dijital şeyi yapın, böyle bir vizyonunuz yok ama en azından AŞ mantığı dışında... ÇAYKUR sizde, efendim, şeker fabrikaları... Bunlarla ilgili bir sosyal devlet boyutuyla neler yapıyorsunuz? Yani her şeye bir kâr mantığıyla mı bakıyorsunuz? Bölgesel gelişmişlik farklarıyla ilgili ne yapıyorsunuz? Ya, İskenderun'a efendim, petrokimya tesisi kurulması gerekebilir ama ya, Diyarbakır'a niye kurmayı düşünmüyorsunuz, Bitlis'e niye kurmayı düşünmüyorsunuz, Bingöl'e niye kurmayı düşünmüyorsunuz? Bu kadar geri kalmış bölgelerde diyelim ki... Ya, petrol boru hattıysa orada da var petrol boru hattı, oradanda geçiyor. Yani niye mesela her şey illa Adana'da olmalı, İstanbul'da, Kocaeli'nde olmalı? Fizibilite diye bakacaksınız değil mi? "Fizibil" olması çünkü gemi oradan... Her şey fizibilite mi ya? Sosyal yarar bunun neresinde olacak? Sosyal fayda, kamu yararı bunun neresinde olacak? Bunları hiç düşündünüz mü? Ya, bunlarla ilgili de bir vizyon sizden duyamadık çünkü "Yatırımları bölgesel eşitsizlik, gelişmişlik farklarını gidermek üzere yapmayı planlıyoruz." diye bir şey de duymadık. Ayrıca ben bir yatırım hedefi de duymadığım için ne yapacağınızı da bilmiyorum yani.

Onun dışında, mesela ÇAYKUR sizde. Mesela fındık, kayısı, kuru üzüm, zeytin gibi bence stratejik olan ürünlerle ilgili yani bir kamu kuruluşunun kurulması -bu Varlık Fonu altında olması zorunda diye söylemiyorum- ve bunları... Dünyada hani fındığın yüzde 75'ini biz üretiyoruz, niye bu konuda bir kamu kuruluşumuz yok hukuk alanını regüle edecek? Efendim, kayısının yüzde 80'ini biz üretiyoruz mesela ama Başkan, bu kayısı fiyatı bir yıl 5 liradır, bir yıl 30 liradır. Bol olduğunda 5 lira, kayısı üreticisi batar; az olduğunda da efendim, zaten ürün olmamış olur, üretici ne yapacağını bilemez. Bunu regüle edecek bir kamu kuruluşu kurmayı niye düşünmeyiz? Yani ortalama 15-20 lira olsa her yıl, piyasada fiyat düşünce alıcı olarak girse, yükseldiğinde de satıcı olarak ihracata soksa, böyle bir regüle edecek bir kuruluş olsa. Niye olmasın mesela böyle yapılarımız çiftçiye güvence verecek "Sen merak etme, sen ürününü ek, ben sana en az bir alım güvencesi veriyorum." diye bir yıl önceden altı ay önceden fiyatları açıklayabilse, böyle bir yapımız olsa, böyle bir vizyonunuz yok.

Bunun dışında, Sayın Başkan, bankalar elinizde, kamu bankaları, Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank. Şimdi, ben iddiayla şunu söyleyeceğim: Kamu bankaları batık durumda. Ben böyle görüyorum. Çünkü uzun zamandır, üç dört yıldır, ekonomi her zora girdiğinde kamu bankalarına bu anlamda bir görev verildi. "Ya, arkadaş, faiz yüksek ama sen düşük faizle kredi ver." denildi. Az önce ben Halk Bankasına gittim. Şimdi, özel bankalara git, kredi faizi yüzde 40 biliyor musunuz? Bugün ticari bir kredi almaya kalk, yüzde 40'ın altında kredi bulamıyorsun. Halk Bankasına git, ticari kredi yüzde 23-24. Allah Allah, yüzde 21, 22, 23'le mevduat topluyor, e, hazine yüzde 24'le para topluyor, kamu bankası da yüzde 21, 22'yle hatta konut kredisi faizi yüzde 18, 19. Yani bir görev zararı yazdırılıyor. Ne pahasına? "Yüzde 14'le veya 17'yle kur garantili mevduat toplayacağım, bunu yüzde 18'le satacağım." diyor kamu bankası. E, peki, bunun maliyetini kim ödeyecek? Hazinemiz ödeyecek veya kamu bankalarının bilançosu bu anlamda ödeyecek. Kamu bankalarının bilançosunda büyük bir sıkıntı var. Yani ölü krediler var, bu ölü krediler hiçbir zaman realize edilmiyor, bilançoya yansıtılmıyor, hep yenileniyor. Ben burada büyük bir risk görüyorum. Siz bu riski görüyor musunuz? Bu konuda ne yapıyorsunuz? Bir stres testi yaptırdınız mı? Gerçekten bu çok önemli. Çünkü kamu bankaları zora girdiğinde 2001 yılında ne yaşadığımızı biliyoruz. Oraya büyük bir sermaye aktarımı gerekiyor ve bu sermaye aktarımı da kamu kaynaklarından olacak, hazine kaynaklarından olacak. Ve kamu bankalarının sermaye artırım talepleri olduğunu duyuyoruz. Ya, siz şimdi onlara görev zararı yazdırıyorsanız sermaye artırımı da yapmak zorundasınız. Bu açıdan sermaye artırımı ihtiyacı var mı kamu bankalarının? Ve Halk Bankasıyla ilgili özel bir durum var, bunu biliyorsunuz. Halk Bankasının Amerika'da süren davaları var ve burada muhtemel gelebilecek cezalar var. Bununla ilgili bir stres testi yaptırdınız mı, yaptınız mı? Ve olabilecek muhtemel böyle bir ceza karşısında Halk Bankasının ve sistemin riski ne olacaktır?

Sonra, Ziraat Bankasının misyonu anlamında ciddi bir sorun görüyorum. Ziraat Bankası kredilerinin yalnızca yüzde 10'unu çiftçilere veriyor. Niçin kurduk biz Ziraat Bankasını? Misyonu belli. Zamanında kurulduğunda çiftçiye destek vermek için kuruldu. Niye bu misyona geri dönülmesi yönünde bir vizyon ortaya koymuyorsunuz? Ya, az önce bahsettiğim, çiftçileri... Yani tarımda sonuç olarak müthiş bir gerilik yaşıyoruz. Çiftçilerin tekrar ayağa kalkması için neden bir vizyon ortaya koyup efendim, Ziraat Bankası kredilerinin yüzde 50'sinin en azından çiftçilere verilmesi gibi bir hedef ortaya konulmuyor veya Halk Bankası esnafa kredilerinin bildiğim kadarıyla yüzde 10'unu, yüzde 15'ini veriyor. Niye yandaşlara kredi vermek yerine esnafa kredi vermek gibi gerçek vizyonuna, misyonuna geri dönmüyor Halk Bankası? Millî Piyango, yıllardır eleştirdiğim bir konu, siz yine, hani "Yükselteceğiz." dememişsiniz ama yükseldiğini göstermişsiniz tabloda. Benim önerim şudur bakın, yıllardır önerdiğim şey: Ben Millî Piyangonun yasaklanması gerektiğini düşünmüyorum çünkü yasakladığınız zaman merdiven altına iniyor bu tip yapılar ama özendirilmemesi de gerekiyor Sayın Genel Müdür.

Ya, şimdi, prime timeda bakın, siz televizyon izliyorsunuz mutlaka, çocuğunuz da var, bilmiyorum, daha küçükler herhâlde ama çocuğunuz şimdi o televizyonu izlediğinde "İddaa" diye bir reklam gördüğünde, okulunun etrafında da İddaa bayisi varsa gidip orada kumar oynamaya kalkması hoş bir şey değildir ve bu, komisyondan geçti biliyor musunuz? Bu AKP'li vekiller el kaldırdılar, AKP ve MHP'li vekiller reklam verilebilmesiyle ilgili el kaldırdılar bu anlamda. Ya, bu reklamlar yasaklansa olmaz mı yani kumar mesela? Sigara reklamı yapılıyor mu? Yapılmıyor. İçki reklamı yapılabiliyor mu? Yapılmıyor. Kumar reklamı niye yapılıyor Sayın Başkan, niye buna izin veriyorsunuz? Sonra İddaa bayileri böyle dev afişler asıyorlar değil mi? Billboardlar yapıyorlar, cezbediyorlar yani reklamlar veriliyor. Oysa biz sigarayı mesela, kapalı kutu içinde sattırıyoruz değil mi, niye? Cezbetmesin diye, çocuklar görmesin, gençler görmesin diye. İddaa bayileri de bu anlamda bu kadar reklam vermeseler yani zaten kuruyemişçilerde filan oluyor. Bu, kapalı, arka tarafında hani yapmak isteyenin o anlamda daha cezbedilmeyecek bir şekilde bunlar sunulsa yani ciroyu eksiltme hedefi olsa, var mısınız buna? Yani siz AŞ'siniz tabii ki kârına bakabilirsiniz ama ben en azından sizin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitti mi Başkanım?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bitti, bir iki cümleyle tamamlarsanız...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam.

Bu anlamda yani kumarı eksiltmek üzerine bir vizyon ortaya koysanız bence şirketiniz büyük bir değer sağlar. Hani bu kadar nasın konuşulduğu bir dönemde de eminim ki muhafazakâr bir parti olduğunu iddia eden AKP milletvekilleri de bunu destekleyecektir.

Sonra tüpçü, bakın, Millî Piyangonun, Demirören yani tüpçü Demirören itibarını yok etti. Millî Piyango biletlerinin, büyük ikramiyenin 4 biletin 3'ü satılmamış. Ya, ben eskiden Millî Piyango bileti alırdım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yeni bir konuya girmezsek sevinirim. Bitti.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam, bitiriyorum.

Şimdi, artık almıyorum çünkü güvenmiyorum Sayın Başkan.

Son olarak şunu sorayım o zaman, bitireyim: Türkiye'nin kredi notu, biliyorsunuz, çok düşük bir seviyede, yatırım yapılabilir seviyede değil. Son notunuz nedir Sayın Başkan? Notunuzu açıklamadınız yani siz bu anlamda ve borçlanırken CDS primi yaklaşık 600 şu anda, siz kaçla borçlanabiliyorsunuz, borçlanabiliyor musunuz, borçlanmaya çıkacak mısınız diye sormuş olayım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ederim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yönetim kurulunuzda şunu savunmanız gerekir Sayın Başkan: Bakın, 600 CDS borç primi Türkiye bir hukuk devleti olmadığı için var. Beyin göçü bu anlamda bu ülke yaşıyor ve bunun geriye dönmesi için yani şirketinizin de itibar kazanması için Türkiye'nin bir hukuk devleti olması gerekir. Yönetim Kurulu Başkanınız Sayın Tayyip Erdoğan'a diyebilirsiniz ki: Bu, 600 CDS borç priminin, risk priminin düşmesinin tek bir yolu var; Türkiye'nin bir hukuk devleti olması, özgürlüklerin artması. Aksi takdirde ne borç bulabilirsiniz ne de yatırım yapabilirsiniz.

Saygılar sunarım.