| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 6741 Sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Uyarınca, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi ile Türkiye Varlık Fonunun 2020 Yılı Mali Tabloları ve Faaliyetler ile İlgili Denetim Raporlarının Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/1729) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .01.2022 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Genel Müdür ve değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusunu isterseniz, sabah başka bir işim olduğundan dolayı sunuşunuza katılamadım. Onun için de yani konuşmanızla doğrudan bağlantılı söz almış olmadım bir bakıma ama Sayın Abdüllatif Şener konuşmasında altını çizmişti; birçok yasanın etkisinin dışında bir kurum olarak var oldunuz ve var olmaya devam ediyorsunuz fakat bunun, bu özelliğin nelere mal olduğuyla ilgili olarak ne kadar düşünülmüş olduğunu doğrusunu isterseniz çok fazla bilmiyorum.
Ben sigortayla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum fakat ondan önce galiba şöyle bir giriş yapsam iyi olacak: Ben yani burada veya Genel Kurulda genellikle yaptığım konuşmalarda Adalet ve Kalkınma Partisinin yani iktidarın 2010-2011'den itibaren ekonomideki kararların merkezileştirilmesine yönelik olmak üzere bir anlayışla davrandığını söylemeye çalışıyorum ve bu da doğrusunu isterseniz, bütün her yerde olduğu gibi, merkezileşen kararlar hatalı olma olasılığı yükselen kararlar anlamına geldiği için de çok tartışmalı olur diye düşünüyorum. Bu, yani geçmişte Doğu Bloku ülkelerde -ki Batı dünyası bu konularda eleştirmeyi çok severdi- orada işte, tek adam yönetimlerinin veya parti yönetimlerinin aldığı kararların yanlışlıkları çok konuşulurdu geçmişte. Şimdi, bence benzer şeyler şimdi de Türkiye bağlamında geçerli ve özellikle sizin faaliyet alanınızda ortaya çıkmış olan sigorta şirketlerinin birleşerek oluşturduğu yapının, doğrudan doğruya Türkiye'de sigortacılık sektöründe inanılmaz bir tekelleşmeye yol açtığını düşünüyorum ve üstelik de bu Rekabet Yasası ve Rekabet Kurumunun herhangi bir kontrolü olmaksızın oldu. Benim hatırladığım kadarıyla, öncelikli olarak "Türkiye Varlık Finansman Şirketi" diye bir şirket kurdunuz ve bu şirket sigortacılık alanında zaten -yanılmıyorsam- Güneş Sigortada yüzde 10 payı vardı, bunu yüzde 61'e çıkardı ve ondan sonra sigorta alanında bir operasyon yaptı. Bu operasyon Türkiye Sigorta şirketi diye bir şirketin ortaya çıkmasına sebep oldu, bir de Hayat ve Emeklilik sigorta şirketinin ortaya çıkmasına sebep oldu yani kamu şirketlerinden, kamu özelliği olan şirketlerden iki ayrı şirket üretilmiş oldu ama sigorta sektöründe faaliyet alanlarını dikkate aldığımızda -benim gördüğüm kadarıyla- büyük bir merkezileşmeye yol açan bir adım oldu bu; bunu nereden biliyoruz? Doğrusunu isterseniz, bunu... Ben kabaca baktım pazar paylarına... Gerçekten de Türkiye Sigorta şirketi kurulmadan önceki pazar payları itibarıyla baktığımızda, mesela "yoğunlaşma oranları" diye adlandırılan ve rekabetin ölçüsü olarak düşünülen 4 firmaya "yoğunlaşma oranı" cinsinden baktığımızda görece olarak bu kararla birlikte sigortacılık sektöründe büyük bir tekelleşmenin olduğunu görüyoruz yani Türkiye Sigorta Şirketinin ve diğer şirketin hakimiyeti oldu. Şimdi, denilebilir ki: "Canım, iyi de yani sonuç olarak 'Allianz' gibi, işte, yabancı ortaklı sigorta şirketleri vardı, bunların daha üzerine çıkmamız ve global -zaten Erdoğan da böyle söylüyordu- bir sigorta şirketi kurmuş olmamız niçin garipseniyor?" diye söylenebilir. İşte, tam olarak burada iş, esasında -yani "cehalet" mi dersiniz artık, ne dersiniz bilemiyorum ama- ip kopuyor bence.
Ben 90'lı yıllarda hasbelkader Başbakan Yardımcısının danışmanlığını yaptığım sırada özelleştirmeler konu olduğunda hiç unutmadığım bir diyalog olmuştu Özelleştirme İdaresi Başkanıyla. Bir çimento şirketinin özelleştirmesi konuşuluyordu; ben kendisine o yöredeki özel sektör şirketlerinin ihaleye girmemesini veya en azından başka şirketlere, yeni özel şirketlere dağıtılarak rekabetin artırılması gerektiğini söylediğimde aynen şu cevabı almıştım: "Ya, Hocam, adamların zaten 3-4 tane çimento şirketi var orada, birkaç tane daha olsa ne fark eder?" İşte, tam fark edecek olan şey oydu çünkü eğer bir ülkede serbest piyasa ekonomisine inanıyorsanız ki inandığını söylüyor Sayın Cumhurbaşkanı sıklıkla, hatta stokçuların peşinde koşmak gibi bir işi de serbest piyasa ekonomisiyle bağdaştırarak açıklıyor, bence o da ayrı bir tuhaflık ama sonuç olarak baktığımızda benzer bir durum olduğu kanaatindeyim yani 4054 sayılı Rekabet Yasası sadece özel sektörde kartelleşmeye yönelik davranışları engellemek üzere kurulmamıştır, yazılmamıştır, aynı zamanda, siyasete yani devlete yönelik olmak üzere de bir hassasiyeti taşıması gerekir; 4054 sayılı Yasa bunu emreder yani kamuda da benzer tekelleşmelere itiraz etmesi gerekiyor ama hepiniz biliyorsunuz ki Türkiye değişik bir ülke, bir kere, hukuk devleti değil yani maalesef değil, kim ne derse desin daha da kötü hâle gelmiş vaziyette. Dolayısıyla da iktidarı elinde bulunduran bir küçük "circle" saray denilen yerde yaşıyorlar anlaşılan ve Türkiye'yi yönetiyorlar; bu Parlamentonun varlığı da o bakımdan büyük bir gölge altında esas itibarıyla ve burada ne oluyor diye baktığımızda, işte, geliyorsunuz, anlatıyorsunuz, biz eleştiriyoruz yani şimdi, tabii, bir torba yasa gibi bir yasadan söz etmediğimiz için sonuçta ne oluyor? Oylama yapılıyor, çoğunluk el kaldırdığı zaman istedikleri yasa geçiveriyor ama o yasa esas itibarıyla burada değil, sarayda hazırlanmış olan, o "circle"ın hazırladığı yasa olarak bilinen... Dolayısıyla da Anayasa'ya da aykırılıklar yani Anayasa'ya aykırı olarak da bunu yapabiliyorlar ama zaten tuhaflık sizin kuruluşunuzdan beri gelen -size ait değil tabii ki bu ama- hani, Adalet ve Kalkınma Partisinin Başkanı, aynı zamanda Cumhurbaşkanı, aynı zamanda Varlık Fonunun da Başkanı ve kendisi, kendisini seçebiliyor veya atayabiliyor.
Dolayısıyla da ben burada, Türkiye ekonomisinde bu çarpıklığa bir anlamda Varlık Fonunun da en azından katkısı olduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla da tabii, sizlerin bu konularda ne düşündüğünüz ne kadar önemlidir bilmiyorum bu iktidar sistemi karşısında yani neyi ne kadar söyleyebilirsiniz, neyi ne kadar ittirebilirsiniz, neye ne kadar "Ya, arkadaş, burası yanlış, böyle değil, böyle olması lazım." diyebilirsiniz ben bilmiyorum ama gördüğüm kadarıyla bunun hiç kimsenin yapabildiği bir şey olmadığını ben görüyorum. Dolayısıyla da yani ortada olan bir şey var: Bu sigorta şirketleri gerçekten etkin olacaklar mı acaba, böyle bir rekabetle karşılaşacaklar mı? Çok şüpheliyim ben doğrusunu isterseniz. Dolayısıyla, olacak olan şey, devlet gücüyle özel sektörü de zapturapta alan ve oradan istedikleri gibi tasarrufları manipüle etme imkânına sahip olan bir yapı üretilmiş oldu diye düşünüyorum ama bu yapı Türk ekonomisinin ihtiyacı mıydı? İhtiyacıydı belki ama böyle yapılmış olmasının bence yararından çok zarar getireceği kanaatindeyim, sigortacılık sektörünün ciddi bir çalışma sıkıntısı çekeceğini düşünüyorum.
Dolayısıyla da işte, hasbelkader sizleri de bu düşüncelerimi paylaşmış olayım; bir yararı var mı, onu ben de bilmiyorum ama bu gidiş, doğru bir gidiş değil değerli arkadaşlar yani Varlık Fonunun varoluş sebepleri böyle bu içerikte değil bence ama iktidar öyle bir şey, gücü elinde bulunduran her şeyi kontrol etmek istiyor, her şeyi merkezîleştirmek istiyor, "Bütün kararları biz alalım." istiyor ama yanılıyor ve yanıldığını da her geçen gün daha iyi görüyoruz diye düşünüyorum.
Hepinize teşekkür ederim.